SAFFET ULUSOY NE DEDİ?

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 25-07-2003 03:00
Önceki günkü yazımla ilgili olarak Saffet Ulusoy aradı. Uzun ve mantıklı bir sohbet yaptık. Yazıyı okuyunca çok üzülmüş. Aslında kendisine değil, babası ve dedesinin yazıyı okuyup üzüleceklerine ve kızacaklarına üzülmüş. Hemen babası Haluk Ulusoy'u aramış ve durumu anlatmış, beni arayacağını söylemiş. Böyle, kendi işini kendi yapan gençlere bayılıyorum. Öncelikle Maki'deki kavgada kimsenin kafasına şişe vurmadığını, sadece kavgayı ayırmak için araya girdiğini belirtti. 18 yaşındaymış Saffet Ulusoy. Bodrum'da ilk defa, benimde olduğum geccede alkol almış. Çocuktaki şansa bak! İyi niyetli, iyi aile terbiyesi almış, efendi bir çocuk. 'Masadakiler ailemden insanlardı. Biri kuzenim, diğeri dayımdı. Yaşlı olan insansa babamın 30 yıllık dostu. Emniyetle bir ilgisi yok. Ehliyetim olmadığı için bizimle geldi. Arabayı o kullanacaktı.' dedi Saffet Ulusoy ve devam etti; 'Alkol kullanan bir insan değilim. O gecce yanımda aileden insanlar var diye onlara güvenerek içtim. Kız arkadaşım vardı yanımda ve anneme söz verdim içki içmeyeceğime dair. Benim bütün ailem böyle şeylere dikkat etmiş, önem vermiş bir ailedir. Böyle ufak-tefek olaylar yüzünden kötü duruma düştüğüm için gelen tepkilere üzüldüm. Ben de bir genç olarak korumayla dolaşmak istemem ki. 18 yaşındayım ve tabii ki kendi yaşıtım arkadaşlarımla oturmak, eğlenmek isterim. Koruma, babamın almış olduğu bir karar olduğu için ben de saygı duymak zorundayım. Ben ailenin tek erkek çocuğuyum. Dedeminde tek erkek oğlu babammış. O yüzden benim üzerime başka titriyorlar. Kavga etmek ya da korkudan dolayı tutulmuş bir koruma değil. Sadece Bodrum'da insanlar içki içiyor, sapıtıyor, kavga çıkıyor, sırf o nedenden dolayı yani. Olayı size kendim anlatmak istedim.' dedi Saffet.. Gençlikte hepimizin başına gelir böyle şeyler.. Yeter ki o bilinçte ve aile terbiyesinde olalım. Gerisi, düzelir zaten.. 18 yaşındaki Saffet Ulusoy'a, beni arayıp kendi içinden geçenleri de anlattığı için teşekkür ederim. Balık istifi! Evet gelelim Polo 13, Kenan Doğulu ve işletmecisi Ali Sayar'a.. Küçücük mekana 700-800 kişiyi sokup, balık istifi gibi oturtan ve eğlendiren adama. Tamam Kenan Doğulu süper. Aslında ilk 45 dakika çok yavaş ama ondan sonra bomba gibi patlıyor ve patlatıyor Doğulu. Millet masalarda, havalarda eğlence dorukta oluyor amma! Sadece üç ön masanın olduğu mekanda 800 kişi nasıl öyle oturtulmuş ve gıkı çıkmıyor anlamıyorum. Çoğunun sahneye arkası dönük, sıkış-pıkış tam balık istifi konumundalar ama eğleniyorlar, hiç de aldırmıyorlar. Oturdunuz mu kalkamazsınız. O derece, düşünün artık. Hani kasalardaki balıklar gibi, hani kamyonlardaki inekler gibi üst üsteyiz ama mutluyuz, eğleniyoruz. Demek ki o inekler de, balıklarda mutluydu! Ali Sayar'ı gerçekten tebrik ediyorum. Elinden telefon hiç düşmüyor, kimi, nereye, nasıl oturtacağını çok iyi biliyor. Polo 13'te şu ana kadar hiç kavga çıkmamış. Güvenlik süper. Polisi, jandarmayı bile içeriye silahla sokmuyorlar. Her akşam üstü, güvenlik görevlileri eğitim yapıyorlar ve yancılara, erkek erkeğe dolaşıp ailelere, kızlara sarkanlara nasıl müdahelede bulunacaklarını çalışıyorlar. Haftanın 4 geccesi Kenan Doğulu ve Serdar Ortaç'ın dönüşümlü olarak çıktığı ve gecce de 800 kişinin girdiği Polo 13'te herhangi bir olay olmaması sevindirici. Darısı diğer mekanların başına. İşi ucuzlatmadan yapınca böyle oluyor. Hep bana, hep bana ile olmuyor. Kazanılan paranın belli bir bölümü profesyonellere verilince huzur da oluyor, eğlence de doruğa çıkıyor, kaliteli sanatçı da çıkıyor, aileler de eğleniyor. Tebrikler Necdet Göral ve Ali Sayar. Gecce sabaha karşı yatan, mekanın sahibi Necdet Göral ile Ali Sayar, ertesi sabah 11.00 gibi Dodo Beach'te oluyorlar ve hemen orayla ilgileniyorlar. Necdet Göral Pazartesi günleri İstanbul'a gelip Darüşşafaka, Pergola, Mirror'la ilgilenirken, Ali Sayar ise Pazar geccesi programdan sonra arabayla Çeşme'ye geçip Garanada Beach ile ilgileniyor. Tempoya bak.. Vaovvvv. Bir de biz çok koşturuyoruz diye ağlarız. Ali Sayar'ın elinden telefon hiç düşmüyor, her dakika telefonla mekanlardaki yerleri ayarlıyor. Hatta, gecceden Dodo Beach'teki şezlongları bile ayırtmak isteyenlere yardımcı oluyor Ali Sayar. Çok komik! Türkbükü'nde insanlar sabah 08.00'de kalkıp havluları şezlonglara atıyorlar ve yine yatıyorlar. Ben böyle görgüsüzlük görmedim! Ne yalan söyleyeyim, Dodo Beach'te akşama kadar hamağa yatıp 'Pi'nin macerası' adlı kitabı bitirdim. 16 yaşındaki bir çocuğun batan gemiden kurtulup bir filikada, kaplan, zebra, sırtlan ve bir gorille olan mücadelesini soluk soluğa okudum. Dodo Beach'in restoranını üstlenen Nezih Kebap'ın mükemmel yemeklerinden ve dönerinden yedim. Tertemiz denizine girip, dalgalarla dans ettim. Ama saat 17.00'de başlayan Happy Hour'daki 'bamada gümada' müzik başlayınca kaçacak delik aradım. Çok çalıyorlar, çok açıyorlar.. 'Ne yapalım sezon kısa. Bunu yapmak zorundayız, içki satmak zorundayız.' diyorlar!