GÜNAYDIN ET, İLERİDE HALKA AÇILACAK!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 11-03-2011 10:37
[resim=20110308resim-184734B1][/resim] 40 yılını ete adamış, Günaydın'ın zirveye çıkması için tüm emeğini sarf etmiş ve cebinde bir lirası bile yokken sadece çok çalışarak Günaydın'a ortak olmayı başarmış ve bu büyümenin sonucunda halkın Günaydın'a verdiği desteği, halka Günaydın'ı açarak teşekkür etmeyi planlayan Cüneyd Asan'ın hayatını ve Günaydın'ın doğuş hikayesini merak ediyorsanız sizi röportaja davet ediyorum.. Gerçekten Cüneyd Bey'i dinlerken 'olamaz böyle bir şey' dedim ve çok etkilendim.. Bakalım aynı etki sizde de oluşacak mı? [b]ADINI FERİHA KOYDUM, BENİM HAYATIMIN TA KENDİSİ![/b] [b]Aslında başka türlü başlayacaktım ama enerjinizden çok etkilendim ve öncelikle sizi tanıyarak başlamak istedim.. Nasıl başladı sizin maceranız ve Günaydın'a nasıl ortak oldunuz? [/b] Ben aslında Erzincan doğumluyum ve 3 yaşında İstanbul'un taşı toprağı altın diyerek İstanbul'a göç etmiş bir ailenin oğluyum.. Bostancı'da şu anki lunaparkın olduğu mahalleye yerleşiyor ailem.. İstanbul o zamanlar bomboş.. Ev mev hak getire.. Buralar hep deniz. Bir tane gecekonduya yerleşiyoruz.. Benim babam kapıcı.. Feriha (Adını Feriha Koydum) dizisi var ya.. O dizi benim hayatım işte.. Feriha'nın babasının adı Rıza ya dizide, benim babamın adı da Rıza.. Feriha'nın yaşadığı duyguların hepsini ben binlerce kez yaşadım.. Bir tane arkadaşımı alıp da evime götüremedim.. O gecekondudan kilometrelerce yürüyüp okula giderdim.. Ama inanın cebimde hiçbir zaman bir lira param olmazdı.. Ya insanın bir lira parası olmaz mı cebinde? Yok, inanın hiçbir zaman olmadı.. [resim=20110308resim-184735E7][/resim] 10 yaşına geldiğimde şu görmüş olduğun Dedikodulu Meyhane var ya o zamanlar orası kasaptı, üstü de sinemaydı.. İşte ben 10 yaşında o kasap dükkanına çırak olarak girdim.. Baktım param yok, olmuyor başka türlü karar verdim çalışmaya.. Sabah çantayı alıyorum, yürüyerek okula gidiyorum öğlene kadar okuyorum, öğleden sonra da kasap dükkanına geliyorum.. Kasabın her şeyini yapıyorum , temizliyorum, sonra sinemaya çıkıp arada çekirdek, gazoz filan satıyorum üç beş kuruş kazanıp yine yürüyerek eve gidiyorum.. Hayatım boyu ders çalışmadım ama ben.. 10 yıl çırak olarak çalıştıktan sonra bir şeye karar verdim.. Dedim ki çocuklarım benim gibi olmayacak, karım da annem gibi olmayacak.. Ben buna son vereceğim.. Ortaokula başlama zamanım geldi.. Babam okumamı istiyor.. Öyle bir anne ve babam var ki.. Fevkalade dürüst, karakterli, onurlu.. O kadar özel insanlar.. Babam oku diyor, ben okumam diyorum.. Baba, bu eve para lazım diyorum, babam diyor ki oku, bir tek sen bir şeyler yapabilirsin.. Hayır, baba okumayacağım diyorum.. Zorla ortaokula yazdırdı babam.. 1 yıl okudum ama sınıfta kaldım.. Babama dedim ki ben para kazanacağım, okumayacağım.. [b]HAYATIMDA HİÇBİR ZAMAN TATİL YAPMADIM! [/b] Okulu bıraktım, çalışmaya başladım.. Bu arada şunu fark ettim, benim kafam asla çalışmıyordu.. Acayip de para kazanmam lazımdı, bu arayı kapatmam gerekiyordu ve bunu da ancak çalışarak yapabilirdim.. O yüzden tek şansım vardı; çalışmak, çalışmak, çalışmak.. O günden itibaren sabahtan akşama kadar çalıştım.. Askere gidene kadar.. Haftasonu, Pazar, bayram.. Yok öyle bir şey.. Hala da yok.. Hiç hayatımda tatil yapmadım, inanın bana.. Askere gidinceye kadar bu şekilde çalıştım.. Patronumdan daha çok çalıştım ama.. Dükkanın adı o zaman Bahar Kasap'tı.. Ben bir çocuğum ama patronum ben ne istersem yapıyordu, beni çok seviyordu.. [b]GÜNAYDIN'A İSMİNİ BEN VERDİM! [/b] O zaman da tüm kasapların adı Bahar Kasap, o kasap bu kasaptı.. Ben de nefret ediyordum bu tarz isimlerden.. O zamanlar çok güzel bir Günaydın Gazetesi vardı.. Adı da bombaydı yani.. Günaydın, Günaydın, Günaydın.. Ben bu Günaydın Gazetesi'nden esinlenerek Bahar Kasap'ını sildim ve dükkanın adını Günaydın Kasabı yaptım.. Patronum niye Günaydın dedi.. Dedim ki, ya güneş doğsun, horozlar ötsün, adı da Günaydın olsun.. Sonra amblemi çizdim.. Bir tane horoz çizdim, arkadan bir tane güneş.. O zamanki amblem öyleydi.. Daha sonra o amblemi de yok ettim, yetmedi bana ve şimdiki amblemi yarattım.. Askere gidinceye kadar o dükkana sahibinin vereceğinden daha çok şey verdim, çok emeğim geçti.. [resim=20110308resim-184735E4][/resim] [b]1 LİRAM BİLE YOKTU AMA ÇOK ÇALIŞARAK GÜNAYDIN'IN ORTAĞI OLDUM! [/b] Askere giderken patronum dedi ki, 'askere git gel oğlum, seni dükkana ortak edeceğim' Gittim geldim patronum dedi ki, 'oğlum ben dükkanı satıyorum' Alıcı olanlar da bugünkü ortaklarım Nimet ve İsmet Bey'di.. Onlar dükkana alıcı oldular,, Oturduk, konuştuk ve anlaştık.. O dükkandaki emeğim ve müşterinin tamamen bana alışık olmasından ötürü bu dükkanın bensiz olmayacağını fark ettiler ve beni ortak olarak içlerine aldılar.. Böylece muhteşem bir ekip olduk.. 16 bin liraya benim patronumdan dükkanı devraldık, 4-5 lira peşin verdik.. 12-13 lira borcumuz kaldı.. Buna rağmen dükkanın hepsini yıktık ve tam 16 bin lira da masraf ettik ve Amerikan barlı kasap yaptık.. Amerikan barlı kasap yapınca Necmi Tanyolaç bizi Güneş Gazetesi'nin baş sayfasından 'çağ atlatan adamlar' diye yazdı.. Gazetelere boy boy çıktık yani.. O bizim dönüm noktamız oldu ve işlerimiz çok çok iyi gitti.. Burada da şu noktaya mutlaka değinmem lazım.. İşler süperdi, çok çalışıyorduk, herkes bizi biliyordu filan ama bu işin bana yansıması şuydu.. Bu yaşananla emeğin hakka dönüşmesiydi.. 1 liram ile yoktu ama o kadar çok emek vermiştim ki o dükkanın ortağı oldum.. Başladık çalışmaya buradan Gebze'ye kadar ne kadar fabrika varsa hepsinin etini biz veriyoruz.. O zamanlar böyle Tansaş, Migros filan yok.. Biz varız, bir de başkaları var işte.. Bir süre sonra işler çok iyi gittiği için ve ülkedeki et kalitesi bize yetmediği için Tekirdağ Malkara'da kendi çiftliğimizi kurduk.. Bu çiftlik bizim et kalitemizi de yükseltti.. Et kalitesinin yükselmesi müşterimize yansıdı.. Müşteriye yansıyınca işlerimiz daha da büyüdü.. [b]GÜNAYDIN KEBAP'I İLK AÇTIĞIMIZDA KIYAMET KOPTU! [/b] Sonra bizden et almaya gelen restoranları gözleyerek, 'yahu ana hammaddenin en iyisi bizde, biz bu işi niye yapmıyoruz, yapamaz mıyız' arayışına girdik.. Sonra gördük ki, biz bu işi o zamanın restoranlarından çok daha iyi yaparız.. Hemen karar verdik ve Çamlık'ta bugünkü balık dükkanın olduğu yerde Günaydın Kebap'ı açtık.. Ama ilk bir iki ay hiçbir şey olmadı.. Aykut Işıklar bir gün tesadüfen bizim oraya yemeğe geldi.. O zamanlar Star'da Medyatör isimli programı yapıyordu.. Geldi yemek yedi ve dedi ki , 'buranın sahibi kim?' Ben de tesadüfen oradaydım, üzerimde de kanlı bir önlük vardı.. Gittim tanıştım ve bana dedi ki, 'oğlum ne biçim yemek yapıyorsunuz ya, nedir bunlar böyle, niye boş burası, niye insanlar gelmiyor buraya?' İşte yerimiz sapaydı, oydu, buydu.. Dedi ki, 'muhteşem, ben dünyanın her tarafını geziyorum böyle yemek yemedim, bu nasıl bir şey.. Siz isimsiz kahramanlarsınız.. Ben yarın sizi programıma çıkartacağım' dedi.. Gitti, ekibini gönderdi ve bir çekim yaptırdı.. Pazar günü öğlen gibi bizi bir yayınladı ve ondan sonrası koptu.. O gün insanların yarısı içerde, yarısı dışarıda, yarısı da geri döndü.. Patladık, bitti! [resim=20110308resim-184735F8][/resim] [b]GÜNAYDIN'I İLERDE HALKA AÇACAĞIZ! [/b] Oraya sığmadık ve hemen burayı açtık.. (Bostancı Günaydın Kebap) Burası da yetmedi, insanlar dışarıda kaldılar, kuyruk oluşturdular.. Buradan hareketle bugün 30 tane şubemiz var.. Dün Ankara'daki son şubemizi açtık.. Ankara'da bir dükkanımız vardı, biz kasap&steakhouse tarzındaki dükkanımızı açtık.. İnşallah bir ay içinde Ankara'ya burger dükkanlarımızdan da açacağız.. Balıkesir Gönen'de çok büyük bir çiftlik yaptık.. 300 dönüm üzerine.. Şu anda bin baş danamız var.. Beş yıl içinde 20 bin başa ulaşacak kapasitemizi yaptık.. İnşallah 5 yılda 20 bin başa ulaşacak çiftliğimiz de hazır.. Bunun yanında tüm Avrupa ve Ortadoğu dahil bizim firmamızı satın almak istiyorlar. Biz vermiyoruz, bir çok ülke franchising istiyor, vermiyoruz.. Bütün işletmeleri kendimiz yapıyoruz.. Ama günü geldiğinde bu şirket mutlaka halka açılacaktır ve halk ortağımız olacaktır.. Çünkü biz her şeyi Tanrı'nın izniyle halktan aldık ve yine onun izniyle günü geldiğinde halka vereceğiz.. [b]İTHAL ETLERİN BEDENİ VAR AMA RUHU YOK! [/b] [b]Peki sizin etinizin sırrı nedir? İyi eti biz nasıl anlarız? [/b] Şu anda biliyorsunuz Türkiye'de yerli et yok.. Tamamı ithal.. Yani her taraf vıcık vıcık ithal et.. Ama biz ısrarla hala yerli et satıyoruz.. Çünkü yerli et, o Avrupa'dan gelen sıradan etlerden çok daha kaliteli.. Avrupa'dan gelen etler sıradan, posa yemlerle beslendiği için protein değeri yok.. Lezzet zaten hiç yok.. Yani gelen etin bedeni var ama ruhu yok.. Ruhsuz, lezzetsiz etleri biz hiçbir zaman kullanmadık.. Tekirdağ Malkara'daki çiftliğimizde bugüne kadar işimizi gördük ama talep çok büyüdüğü için Gönen'deki çiftliği de kurduk.. Hala et işimizi biz oradan karşılıyoruz.. Kendimiz birebir üretiyoruz ve satıyoruz.. Aynı zamanda köylüye fason hayvan da yaptırıyoruz.. Ahırlar yetmediği zaman hayvanımızı köylümüze veriyoruz, yemini de sağlıyoruz ve yem standartlarını da biz koyuyoruz.. Onlar sadece bakımını yapıyor.. Biz de onlara emekleri karşılığında bir ücret veriyoruz.. Ve hayvanımızı birebir doğru yemle, arpayla, yulafla, samanla, kırmayla yani olması gerektiği gibi yem değeri olan yemlerle besliyoruz.. Ve tabii diğer önemli etken hayvanlarımızı doğru ırklarla, en iyi ırklarla buluşturuyoruz ahırlarımızda.. Yani doğru ırk, doğru yem mantığıyla hareket ettiğimiz için en iyi, en kaliteli eti biz üretiyoruz ve müşterimize sunuyoruz.. Bunun dönüşümü de fevkalade hızlı bir şekilde kalite, iş, para ve büyüme olarak dönüyor.. [resim=20110308resim-184735C8][/resim] [b]O sosların vs. hiç etkisi yok mu etin lezzetinde? [/b] Bir kere hammaddeniz çok iyi olacak ve işçiliği de çok iyi bileceksiniz.. Bu konuda geliştireceksiniz kendinizi.. Zaten durmadan kendinizi geliştirmek ve eğitmek durumundasınız.. Şayet kendinizi geliştiremiyorsanız değiştirmeniz de imkansız.. Gelişmeden değişirseniz de sırıtırsınız.. 40 yıldan bu yana bu işle uğraşıyoruz.. Durmadan öğrendik.. Bizim kasap steakhouse'larımız öyle meydana çıktı mesela.. Avrupa'yı gözledik, Avrupa'yı gezdik.. Kasap steakhouse mantığı 80 yıldan bu yana varmış orada.. Dry Age dediğimiz sistem de öyle.. Biz de 5 yıldan bu yana uygulanıyor.. Nasıl oldu? Bizim sayemizde öğrendi bu işi Türkiye.. Gittik, gördük, gezdik.. Kendimizi geliştirmek için daha başka neler yapabiliriz diye araştırdık.. Çünkü bizim yaptıklarımız bize yetmiyor.. Hep daha çok ne yapabiliriz diye bakıyoruz işimize.. Hiçbir zaman da yetmeyecek.. İddia ediyorum Türkiye'deki en iyi danayı, en iyi dana cinsini en iyi eti ama dünyayla yarışacak en iyiden bahsediyorum biz yapıyoruz.. Ben zaten Türkiye'nin en iyisini yapıyorum ama bu bana yetmiyor.. Dünyadaki en iyiyle yarışacak hayvanlar yetiştirmeye çalışıyorum.. Bu mantıkla olunca da sos kısmı eti sadece lezzetlendirmek adına kullandığımız bir detay.. Onun üzerinde ben çok durmuyorum, çok önemli değil onlar.. Çünkü çok kaliteli etler ürettiğimiz için çok sos kullanmanın da bir mantığı yok.. Bizim etimize bir değer kattığı da yok, çünkü bizim etimiz zaten çok ama çok değerli.. [b]KASAP STEAKHOUSE KONSEPTİNİ BİZ BAŞLATTIK[/b] Türkiye'de son zamanlarda bir sürü steakhouse açıldı.. Bu iyi bir şey mi yeme-içme sektörü adına yoksa lezzetsiz etler, ve kötü sunumlar kaliteyi düşürüyor mu? Yeni konseptlerin varlığı, çoğalması iyi bir şey.. Dünyada 80 yıldan bu yana yapılan bir şeyin 5 yıldan bu yana öncülüğünü yaptığımız için biz bununla gurur duyuyoruz. İnsanlar da yapsınlar tabii.. Ama şunu da söylüyorum.. Bu işi yapan ne kadar insan varsa hepsi bizim tezgahlardan geçti.. Hepsi bizden yetişen insanlar.. O ara parası olan birileri bizim çocuklarımızı kandırıp götürüyor, bir çoğu da mağdur oluyorlar.. Yani bizim tezgahlarımızdan kandırılmış, kaçırılmış ya da bir şekilde şansını denemek isteyen kişiler yapıyor bu işi şu anda.. Yoksa adamın biri adam yetiştirmemiş.. Hiç kimse bu işle ilgili adam yetiştirmemiş.. İstanbul'dan Ankara'ya, Ankara'dan İzmir'e, İzmir'den bilmem nereye ne kadar steakhouse varsa hepsinde bizim tezgahlardan yetişen çocuklar var.. Bu da gösteriyor ki biz bu işi iyi yapıyoruz.. Sektörü kötü etkiler mi sorunuza dönersek, sanmıyorum niye kötü olsun.. Geliştiğimizi gösteriyor.. Ama tabii ki herkes bizim kalitemizde et üretemediği için et sıkıntısı oluşuyor.. Bu doğrudur.. Yani açıyorum demekle olmaz.. Sanırım bir çoğu şu anda zarar ediyorlar.. Çoğu kapanacak o yüzden.. 3-4 tanesi ayakta kalacak.. Onlar da bizim yanımızda derslerini iyi almışlarsa kalabilirler.. Bizim gücümüz, bizim imkanımız, yaptırım ve alım gücümüz, hayvan yetişme gücümüz bizim elimizde olduğu sürece biz her zaman en iyi olacağız.. En iyi olmak için de elimizden geleni yapacağız.. Asla bu yarışı bırakmayacağız; yaşadığımız müddetçe de böyle bir niyetimiz yok.. Herkes bizi izlemeye ve gözlemeye devam etsin.. Bu sözü veriyorum, herkes bunu yaşayarak görecek.. [resim=20110308resim-184735F2][/resim] [b]BAĞIMSIZ OLACAKSAK YAZLIK MEKANLARDA OLABİLİRİZ! [/b] [b]Kebap işini yazım mekanların içine taşıma işini de ilk olarak siz başlattınız sanırım.. Geçen yaz da Türkbükü'ndeydiniz.. Bu yaz da olacak mısınız? [/b] Biz istiyoruz olalım, müşterilerimizin sahillerdeyken bize ihtiyaçları oluyor.. Ama bunun bir çok da sıkıntısı var.. Gitmiş olduğumuz yerler bir başka firmaya ait olduğu için ve onların içinde hizmet verdiğimiz için onlara bağımlı çalışıyoruz.. Onlara bağımlı çalıştığımız zaman da biz bağımsız hareket edemiyoruz.. Onlar bizim üzerimizde yaptırım uygulamaya çalışıyorlar ve onlar bizi yönetiyor.. Bu da bizi rahatsız ediyor açıkçası.. Ve biz müşterimize istediğimiz gibi hizmet veremiyoruz.. Veremediğimiz için de olmayı istemiyorum.. Israr ediliyor, istek çok ama ben istemiyorum.. Müşterim bana Bodrum'dan plajdan telefon ediyor; yarın piknik yapacağım ya da yemek vereceğim bana şu kadar et gönder diyor, ben sabah ona İstanbul'dan eti ulaştırıyorum.. Şimdi Ankara'da da şubemiz var.. Daha bir yakınlaştık herkese.. Bağımsız olursam bu yaz belki olabilirim ama bağımsız olamayacaksam istemiyorum.. [b]DİYET KEBAP OLMAZ! [/b] [b]Bazı mekanlarda görüyorum Diyet Kebap sunuyorlar müşterilerine.. Diyet kebap var mı gerçekten? Bana biraz da ete saygısızlık gibi geliyor bu sistem çünkü.. [/b] Bir kere diyet kebap olmaz.. Etin diyeti olur ama kebabın olmaz.. Kebap belli düzeyde, belli miktarda mutlaka kendi yağını içermek zorunda ki kebap olabilsin.. Aksi türde kebap olmaz.. Böyle bir şey yok! Bunu adı ne biliyor musun? Psikolojik olarak insanı kandırmak.. Bunun adı yalan.. Biz müşterilerimizin istekleri doğrultusunda ilerlemeye ve gelişmeye gayret ediyoruz.. Ama kebapta bunu yapmamaya gayret ediyoruz.. Bizim müşterimiz çok ısrar ediyorsa onu kırmayız yaparız ama bu doğru değil.. Kebabın bir özü, bir doğası var.. Onu bozarsanız kimyasını da bozarsınız.. Ben tasvip etmiyorum. İnsanlar öyle yapacaklarına daha az yesinler ve yaksınlar.. [b]ET ZARARLIDIR DİYORLAR; KANSERDEN ÖLMÜŞ KASAP GÖRDÜNÜZ MÜ? [/b] Bir de doktorların hep söyledikleri bir şey var.. 'et kanser yapar, kırmız et yemeyin, yemeyin!' Yani bunu niye böyle diyorlar ben alamadım gitti.. Ben şahsen o insanlara soruyorum ve diyorum ki 'Kanserden ölmüş kasap görmüşler mi?' Her kasap günde ortalama bir kilo et yer.. Ben 2 kilo yiyorum 1,5 kilo yiyorum; bütün arkadaşlarım kasap her gün 2, 2,5 kilodan aşağı et yemezler..Çünkü et yemeyince doymazlar.. Sebzeyle, balıkla filan asla ve asla doymaz bu insanlar.. Çünkü alışmışlar.. Şöyle bir söz vardır.. Alışkanlıklarınıza dikkat edin, kaderiniz olur.. Çok inanıyorum buna.. Bu et de bizim alışkanlığımız.. Yani biz et yiyerek ölürüz; tamam doğrudur.. Ama şunu insanlar atlamasınlar; et öyle bir değer ki insana enerji verir.. İnsanların mutluluk hormonlarını çalıştırır.. Kan yapar, güleryüzlü olursunuz, parlak bir cildiniz olur, enerjiniz yükselir.. Bunun yanı sıra sayamayacağım daha bir sürü faydası var.. Örnek veriyorum benim boyum 1.80, çocuklarımın boyu 1.90 civarında.. Canlı çocuklar isteyenin önüne dikerim.. Bunu yapan protein.. Etten zarar gelmez.. Eti yiyin ama yakın.. Eti yiyip yatarsanız o size haram zaten.. Eti hak etmiyorsunuz o zaman.. Eti yiyeceğiz, hoplayacağız, zıplayacağız, yakacağız.. [b]BÜLENT ERSOY KADAR GÜZEL VE İŞTAHLI ET YİYEN BAŞKA KİMSE YOK! [/b] Bülent Ersoy'dan örnek vermek istiyorum.. Benim 30 yıllık müşterim.. Kendisine sevgilerimi, saygılarımı her zaman sunuyorum.. Başımın üstünde yeri var.. Onda gözlediğim şu.. Bizim dükkana girerken dışarıda herkese bağırır çağırır, hep streslidir, yorgundur.. Gelir masaya oturur ve yarım kilo et yer en önce.. Eti yer yani.. Bülent Hanım kadar güzel ve keyifli et yiyen insanı hayatımda görmedim.. Bir porsiyon, bir porsiyon daha.. Üçüncü porsiyona geçmeden önce Bülent Hanım'ın ruh hali değişir.. Kahkahaları basar, neşesi yerine gelir.. [b]BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? [/b] - Günaydın hamburger dükkanlarını çok yakın bir zamanda her yerde göreceksiniz.. Ve en lezzetli hamburgerleri burada yiyeceksiniz. - Günaydın'da şube sınırı yok.. Yaşadıkları müddetçe dünyanın her yerinde şube açacaklar.. - Çok yakın bir zamanda Günaydın çiftliklerinde kamera sistemi kurulacak.. Şu anda bunun çalışmaları yapılıyor.. 1 ay içinde çiftliklerden Günaydın şubelerine canlı yayın yapılacak.. Bu sayede her şeyi hayvanların her anını görebilecekler.. Belki hayvanlarını insanlar kendileri seçecek ve Günaydın onlar adına o hayvanları kaliteli yemlerle besleyip büyütecekler.. - Cüneyd Asan ortakları Nimet ve İsmet Bey'le ortaktan öte kardeş olduklarını vurguluyor.. Ve sonsuza kadar birlikte olup çok iyi işler üreteceklerini söylüyor..