KENDİNİ SEZAR SANANLAR OLURSA BRÜSTÜSLER OLACAKTIR. KENAN ERÇETİNGÖZ YAZDI

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 05-03-2001 12:51
Hepinize mutlu bayramlar dilerim efendim. Şu andaki halimi görseniz gerçekten kıskanırdınız. Uludağ'da bembeyaz bir dünyada, pırıl pırıl bir havada havuzun kenarında laptop'umla güneşleniyorum! Şaşırdınız değil mi? Uludağ'da kar ve havuz ve güneşlenmek! Ağaoğlu Oteli'nin çatısında bir cam kubbe yapılmış, kubbenin içi de havuz olmuş. Herhalde böyle bir mekan dünyada yoktur. Şezlonga oturmuş güneşleniyor, bir yandan pisti, kayanları zirveyi izliyor bir yandan da size yazabiliyorum. Medeniyet, modernlik, teknoloji bir başka canım. Yazıyorum ve anında okuyabiliyorsunuz. Bak bak bak, gecce.com'un hızına bak. Yayın hayatına başladığı 6 Şubat'tan bu yana kendini sürekli yenileyen gecce.com hergeçen gün yepyeni programlarla habercilikteki farkını, programlamada da göstererek zirveye doğru gidiyor. Evet efendim, Uludağ'da şu anda gerçekten nefis bir hava var. Öyle çok bol kar yok ama kayıyorlar. Yollarda temiz. Yani zincirsiz dağa çıkabiliyorsunuz. Henüz dolaşamadığım için, nerede ne var, kim kiminle gelmiş bilemiyorum. Ama bugün Uludağ'ın geccelerini sizlere anlatmaya başlayacağım sevgili gecce.com okurları. Bizden ayrılmayın... Dün zar-zor bulduğum Yenikapı-Yalova feribotuyla geçtim körfezi. İnanılmaz bir rahatlık, süper birşey hızlı feribot. Ama yine, her zaman olduğu gibi Türkiye'nin hızlı feribotunda merdivenlerde oturan yolcular, ayakta çoluk çocuk herkes var! Şimdi diyeceksiniz ki, bayram da ondandır. İnsanlar mağdur olmasın, bir an önce bayramlaşmaya gitsin. Peki ama facialar hep böyle olmuyor mu? O feribot batsa acaba kaç canyeleği var? Batarken ayaktaki yolcular da düşünülerek mi can yeleği stoğu yapılmış? Tabii ki, hayır. Peki o zaman neden böyle? Ayakta yolcu olunca 'senin yerin benim yerim, çocuğunu kucağına alsana kardeşim' gibi sudan sebeplerle kavga çıkıyor, insanlar birbirine giriyor. Feribottaki başka bir konuda televizyon yayını. Saat 13.30 ve Show TV'de biyonik asker oynuyor. Kadın çırılçıplak banyoya giriyor ve banyoda bir cesed var! Çoluk-çocuk feribotta herkes bu filmi izliyor! Kim karar veriyor o anda o kanalın açılmasına? Belli değil! Sanki feribotta çocuk parkı var da çocuklar orada! Kardeşim, çocukları da düşünüp çizgi film oynatsanıza... Ben de ne yapayım Pazar gazetelerine bir göz attım. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ertuğrul Özkök'ün yazısı dikkatimi çekti; Off the record kutusunu açıyorum! Sayın Özkök'ün yazısında şu konu çok önemli, lütfen dikkat edin... Ertuğrul Bey, Zekeriya Temizel'le sohbet etmiş, Temizel kendisine 'Bugün gazeteciliği bırak, gel biraz dertleşelim. Buna ihtiyacım var' demiş. Bunun üzerine Ertuğrul Bey'de yazısında şöyle diyor; Konuştuklarımızı yazmamaya söz vermiştim. Ama istifasını öğrendikten sonra yazmay karar verdim. Daha sonra Ertuğrul Özkök, Zekeriya Temizel'e sözverdiğinin aksine aralarında geçen dosthane sohbeti yayınlıyor... Şimdi bunu biz yaptığımız zaman, kötü adam ya da dedikoducu oluyoruz. Ne ilginç! (Çok sıcak oldu. Bir havuza atlayıp çıkayım ondan sonra yazmaya devam edeceğim... Bir saniye...) Geldim, geldim.. Harikaydı su... Dört tarafımda kar var ben güneşin altında havuza giriyor, sizlerle yazışabiliyorum. Şimdi Sabah'ta çalışan bir arkadaşım aradı. İsmini vermeyeceğim, sonra çocuğu da kovarlar. 'Hadi gelsen Uludağ'a' dedim, çok güzel bir espri yaptı... 'oğlum biz Sabah gazetesinde çalışıyoruz. Bizde tatil için para ne gezer, maaş alamadık daha'... Allah, bayram da tüm gerçek basın mensuplarının yanında olsun. Sağlıklı, huzurlu bir çalışma ortamı nasip eylesin... Kendilerini kaf dağında görenlere, onlarında üstünde bir tanrı olduğunu hatırlatsın... Sezar'lar ve Brütüsler! Şimdi gelelim ikinci bir konuya... Yine dünkü Sabah'ta sokak kabadayısı yazılar yazan biri var. O da İzmir'den geldi. İstanbul ilavesi kapanınca şimdi ana gazetede arkadaşının yerine geçti. İnternetle ilgili birşeyler yazmış, isim vermemiş ama belli ki bize sallıyor. Yazısında da diyor ki, 'ismini kullanma yürekliliği gösteriyorlar', ama kendisi isim vermeden bok atıyor. Oysa Gecce.com'un ve Aykut Işıklar'ın yazılarında kendi adı yok. Peki ona ne oluyor? Yaranacak ya, yalakalık yapacak ya! Yazamayanlar, 'Aferin, iyi yazmışsın oğlum' diyecek ya... O da ensesini kalınlaştıracak ya... Ahh, ahhhh. Ya, sen Allah aşkına kendi işine bak be kardeşim. Bilmediğin şeylere burnunu sokma... Sen patronlarının, müdürlerinin işlerini halletmeye devam et... Vatandaşın hakkını koruyorsun ya, bak yazsana Ali Kırca'nın evi kaçakmış, Kadir İnanır söyledi. Araştırıp yazsana... Sıkar biraz... Daha böyle 100 tane örnek sıralarım... Ondan sonra da kalkmış, yok internet küfür yeri olmuşda bilmem neymiş de falan filan. Hariçten gazil okumayalım... Kendini Sezar sananlar olduğu sürece, Britüsler mutlaka olacaktır! Yiyip, içeceksin, yatlarda gezeceksin, özel uçaklara bineceksin, aşk-meşk her türlü entrika yaşayacaksın, ondan sonra da arkadaşlarına kazık atacaksın. Sonra da Brütüs'lere kızacaksın, sanki kızmak sana kalmış gibi! Brütüs yanlız değildi. Şimdi de öyle! Mutlu bayramlar