SULTANS OF THE DANCE... MADE İN TURKEY... KENAN ERÇETİNGÖZ YAZDI

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 08-04-2001 22:29
Bu ülkede güzel şeylerde oluyor... Hem de çok güzel şeyler... Ama bakıyorum, bu güzellikler medyada ya hiç gösterilmiyor ya da ufacık bir haberle geçiştiriliyor! Cuma günü Erzurum'a gittim. Polat Renaissance Hotel'in açılışına katıldım. Gecce.com, Erzurum'dan canlı yayın yaptı. Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun kurdeleyi kestiği fotoğrafı, Anadolu Ajansı'ndan bile önce girdi. Çünkü bizim ki dijital sistem. Çekiyorsun, yüklüyorsun, yolluyorsun... Pazar sabahı döndüm, Mydonose Showland'a geçtim. Türkiye'de ilk defa 90 Türk gencinin 3 Mayıs'ta sergileyeceği Sultans Of The Dance'ın genel provasını izledim. Bu ülkede güzel şeylerde oluyor... *** Önce Erzurum'dan başlayalım... 'Bu krizde otel açılışı mı olur, davet mi verilir, aklınızı mı kaçırdınız?' demişler Adnan Polat'a... Açıldı işte... Erzurum'da, Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun da dediği gibi, dağın başında otel açıldı. Beş yıldızlı, süper lüks, müthiş bir otel; Polat Renaıssance Erzurum Hotel... 13 yaşında tahta bavuluyla Erzurum'dan İstanbul'a gelen Dadaş İbrahim, yani İbrahim Polat memleketine, doğduğu yere 30 milyon dolarlık bir otel yapmış. 30 milyon dolar! 50 yılda geri gelmeyecek bir para. Yani yatırım ticari amaçla değil, sadece ve sadece Erzurum'a bir vefa borcu. Erzurumlulara yepyeni bir iş imkanı... İbrahim Polat'ın odalarımıza koyduğu mektup çok anlamlıydı; 50 yıllık iş hayatımda bana onur ve heyecan veren çeşitli yatırımları gerçekleştirdim. Ama inanın bana, 7 Nisan tarihinde açılışını yaptığımız otelimizin, inşaatından bugüne kadar olan her aşamasında ayrı bir haz ve heyecan duydum. Çünkü bu topraklarda yetişmiş bir kişi olarak en büyük hayalim, böyle bir yatırımı Erzurum'a ve Erzurumlu'lara kazandırmaktı. Ne mutlu bana ki, bugün bu hayalimi gerçekleştirdim. Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun açılışını yaptığı Polat Renaissance Otel'e Sakıp Sabancı, Mehmet Ağar, Mustafa Süzer, Hüseyin Bayraktar, Bayram Meral gibi isimler geldi . Muazzez Ersoy, İbrahim Erkal, Deniz Akkaya, Ebru Şallı ve Nefise Karatay'la ilgili haberleri anında, canlı olarak oradan geçmiştim zaten. Şimdi burada tekrar etmek istemiyorum. Mankenlerin ilginç oda hapsi, sustalı maymun olmaları vs. konuları merak edenler, ana sayfadan 'sayfanın devamı' bölümlerinden takip edebilirler. Otel süper olmuş. Gerçekten kendimi avrupa da hissettim. Dağın başında böyle bir otel, herhalde dünyanın hiçbir kayak merkezinde yoktur. Polat Renaissance Erzurum Hotel'inin bölgeye bir canlılık getireceği kesin. Bir saat 20 dakikalık uçak yolculuğundan sonra süper pistlerin olduğu, beş yıldızlı bir otele 10 dakika da ulaşıyorsunuz. İnşallah bu krizde geçecek ve bu ülkede herşey eskisi gibi olacak. Şimdi biraz da dedikodu yapalım isterseniz! Aslında dedikodu değil, gerçek. Bu doğruların, bu dürüst adamların, yöneticlerin bilinmesi gerektiği için yazmak istiyorum. Lobide Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile otururken, eski Bodrum Kaymakamı olan Uğur Bora geldi. Ve bakana şunları anlattı; Sayın bakanım, Bitlis'te 40-45 tane eczane var. Ama eczanedekiler bakkallar, manavlar. Hiçbiri eczacı değil. Bu eczanelerin sahiplerini araştırdım, çoğu milletvekili, iş adamı sayın bakanım. Hepsini kapattım, ortalık ayağa kalktı.' Çok çarpıcı bir örnek! Daha böyle çok örnek var ama kimse Bitlis Valisi Uğur Bora gibi yapmıyor! Ben de bu arada, Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya 'ne olacak bu kriz?' dedim, bana anlamlı bir fıkra anlattı; 'Meşhur laz fıkrası Kenan' dedi. Temel Galata Köprüsü'nde geziyormuş. Balık tutan bir adamın yanına gelmiş 'bütün gün bu kadar küçük balıklar mı tuttun kardeşim?' demiş. Adam da 'bunlar, küçük ama kafalarını yiyenin aklı çalışmaya başlıyor' demiş. Temel 'kaç para bunların kafası' deyince, adam da 'kafaları 10 lira, gövdesi 3 lira' demiş. Temel balıkların kafasını satın almış. İlk kafayı yiyince ' kardeşim sen beni kandırıyorsun. Gövdesini 3 liraya, kafasını 10 liraya satıyorsun. Bu nasıl iş' deyince, adam da 'bak gördün mü, yediğin ilk kafa da aklın çalışmaya başladı' demiş. Bakan fıkrayı bitirince ben 'Eee, krizle ne alakası var' dedim. Bakan da 'anlamadın mı, halk acı ilacı içtikçe akıllanacak' dedi... * * * Pazar sabahı 10.15 uçağıyla Erzurum'dan İstanbul'a geldik. Mehmet Tuna, beni ve Şenay Düdek'i Samatya Develi Kebapçı'ya götürdü. Nefis bir ortamda kebaplarımızı yedikten sonra Şenay'la birlikte Mydonose Showland'a gittik. Bu ülkede gerçekten güzel şeylerde oluyor. Mydonose Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Çevikel'in, 2 yıl önce hayalini kurduğu gösteri bugün gerçekleşti. Tamamen Türk gençlerinden oluşan bir dans grubunun gösterisi ve bu gösterinin yurt dışında pazarlanması. Bu iki yıl önce hayaldi. Şimdi ise gerçek oldu. Sanat Yönetmenliği ve Kareografisini Yılmaz Erdoğan'ın ağabeyi Mustafa Erdoğan'ın, süper vizörlüğünü ise Yılmaz Erdoğan'ın yaptığı, Sultans Of The Dance'dan bahsediyorum. İki yıl önce gazete ilanıyla, Türkiye'nin her yerinden dansçı genç arayarak başladılar bu projeye. Tam 900 gençten, 90 genç seçildi ve çalışmalara başlandı. İki yıl... Dile kolay. Askerlik gibi. Bu 90 genç, dün Mydonose Showland'da sadece yakın dostlara, ailelerine genel prova yaptılar. Fikirlerimizi almak istediler. Sahnedeki 90 gencin, uyum içinde dans eden 90 gencin Türk olduğuna kimse inanamadı. Tüm davetliler çok duygulandı. Canan Göknil'in diktiği kostümlerle müthiş bir gösteri sundular. Anadolu'nun tarihini oynadılar. Hepsi müthişti, hepsi süperdi. Hepsini tek tek kutluyorum. İçlerinde sadece iki profesyonel vardı. Devlet Opera Ve Balesi'ndan Oktay Keresteci ve Sibel Süren... Sultans Of The Dance... Made in Turkey... İnanamadık, belki de inanmak istemedik. Bunlar Türk olamaz dedik ama hepsi de Türk'tü ve hepsi de mükemmeldi. Bu ülkede güzel şeylerde oluyor. Yeter ki, destek verilsin, yatırımcıların önleri açılsın. Yalçın Çevikel, iki yıl önce hayalini kurduğu bu projeye inanmış. Türk olduğu için, Türk gençlerinin de dünya da güzel şeyler yapabileceğine inanmış. Kendisini ve projeye emeği geçen herkesi kutluyorum. Her zaman olduğu gibi, bu müthiş projeyi de yine ilk defa Gecce.com'dan öğrenmiş oldunuz. Biz de bununla gurur duyuyoruz... İyi haftalar efendim...