BEN ÖZGÜRÜM!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 15-02-2001 08:00
Bak yine aynı şeyi yaptım! Ben hiç akıllanmayacağım! Neden hep zoru seçiyor ve yapıyorum? Neden basit şeyler yapıp geçmiyorum. Neden hep en iyisi olsun diye uğraşıyorum? İnternette dolaştım, gecce.com kadar detaylı bir magazin ve eğlence sitesi görmedim. Hala da en iyisi, en programlısı, en güzeli, en haberlisi olsun diye gece gündüz uğraşıyorum... İşte Alem'le başlayan dergicilik hayatım, top secret, yüzyüze, magazin forever, Şamdan derken şimdi de www.gecce.com'la devam ediyor. Hepsini ben yarattım, ben düşündüm. Hem de kimsenin cesaret edemediği dönemde yaptım bunları. İşte yine yaptım, yine riske girip, cesaret gösterip, oturmadım ve yarattım... Kokuşmuş, çürümüş, hiçbirşeyin üretilmediği, hep hazıra konulan ülkemizde yine bir ilk yarattım. Bu kez internette, bu kez sanal dünyada olay yaratacak bir proje hazırladım. Bu Türkiye'de yaptıklarınızı söylemeyip, ortaya çıkmazsanız kimse sizinle ilgilenmiyor. Mütevazi olmak işe yaramıyor. Bugüne kadar hep 'saygılar ağbi, sevgiler ağbi, tabi ağbi, ne demek ağbi' dedik. Yanlışmış! Belki de erkek olmak mı yanış! Bayan olunca işler daha mı kolaylaşıyor? Bilemiyorum artık! Ne güzel kaybolmuştum, ortalarda yoktum, herkes rahat rahat kaçamak yapıyor, dolaşıyordu. Derken birden ortaya çıktım; Laptoplu adam geri dönüyor! Hay gözün kör olsun Kenan. Neymiş gecce.com'muş, çift 'c' ilemiş, artık gecceleri double yaşanacakmış falan filan... Git be kardeşim işim gücün yok mu senin? Git, Amerika'ya mı gidersin, Nikaragua'ya mı gidersin, nereye gidersen git de, rahat bırak bizi! Şöyle geçmişe, yaptıklarıma bakınca övünmemek elde değil diye düşünüyorum. Hangi gazeteciye bu kadar dergi veya program ve web sitesi yaratmak nasip oldu? Ya da hangi gazeteci bu kadar cesur olup, tek başına risklere girip bu tip şeylere soyundu? Hangisi acaba? Tam tersine, bazıları kurulanın üzerine oturdu, kendisininmiş gibi övündü! Yalan dünyanın yalanları arasında, kendi yalanı da ona gerçekmiş gibi görünmeye başladı! İnandı! İnandırmaya çalıştı ama komik oldu, herkes kıs kıs güldü! Nereden nereye 22 yıl önce geldiğim İstanbul Şişli'de PTT'nin yanındaki Sakarya apartmanında şefimiz Kenan Sönmez'le başladık gazeteciliğe. Kenan Sönmez şimdi milletvekili ve murahhas üye... O zamanlar Yeni Asır vardı. Dinç Bilgin'e ait Rapor gazetelerini belediye otobüsüne binip çuvallarla Taksim Varan'a sırtımızda taşırdık. Mehmet Ağar'ın 2.Şube Müdürü olduğu dönemlerde Sirkeci'de basın bürosunda yatar, yangınlara kendimizi atar, gazetemize en çarpıcı fotoğrafı getirmek için çabalardık! Dinç Bey'in oğlu Önay Bilgin'le Mecidiyeköy'de Yeni Asır'ın kiraladığı evde yatar, sabahlara kadar sohbet ederdik! Hey gidi günler hey... 22 yıl ufak tefek gitmelerin dışında Bilgin ailesi ile çalıştım. Ama sonra bir kalemde silip atıldım! Tabii onlar öyle sandı. 22 yılı silip atmak öyle kolay mı? Yaşadığım acıları, gazetem için yaptıklarımı, Zafer Mutlu'nun 'Hadi oğlum, aslan oğlum patlat Şamdan'ı, 200 bin satsın, soy karıları' dediğini unutmak kolay mı? 'Helal olsun sana Kenan. Koçum Kenan. Bu hafta şamdan yine Sabah'ı patlatmış. Tam 270 bin fark atmış. Önümüzdeki hafta kimi soydun oğlum, soy oğlum soy, hepsini soy...' Eee, soyduk kızları Zafer Bey... Peki, şimdi ne olacak? Şimdi ben özgürüm Zafer Bey? Bir soru vardı ya akıllarda, ben bildim Bir köy vardı ya uzaklarda, ben gittim Gazetecilik sizin öğrettiğiniz gibi değilmiş, öyle değilmiş ben gördüm Derviş deme değilim, ermiş deme değilim Ben özgürüm... Sadece özgürüm... Biliyorum, bu aralar herkes Zafer Mutlu'nun üstüne gidiyor. Önce can dostu Can Ataklı. Hani Ankara'dan İstanbul'a geldiklerinde evinde kaldığı dostu Can Ataklı başladı Mutlu için konuşmaya, yazıp çizmeye... Sonra nikah şahidi Ahmet Vardar. O da yazıp çizecek. Biliyorum, Zafer Bey çok bunalıyor ama bunlar gerçek! Tıpkı benim yaşadığım gerçekler gibi... Bir kalemde beni silip attığını sandı. 'Valla ben yoktum, yurt dışındaydım' palavraları attı. Zafer Mutlu beni Koç'lara sattı! Artık ben özgürüm Zafer Bey! İstediğim yazıları, gördüğüm gerçekleri yazabileceğim. Artık Ali Koç'un akrabası olan Tansa Mermerci ile yaşadığı çarpık aşk ilişkisini yazabileceğim. Patronum, Koç'larla gireceği telefon ihalesi için 22 yıllık adamanı satamayacak, yazılarını kesemeyecek. Ali Koç'un ağabeyi Mustafa Koç, benim için Papermoon'da Hülya Avşar'a 'Biraz burnu sürtsün, bizim Ali'yi çok üzdü sonra bakarız, hallederiz' demiş... İşe bakın, Yalan Dünyalar'a bakın... Koç'ların Koç'u Mustafa Koç'lar karar veriyor gazetecinin yazılarına ve onu patronlarına şikayet edip işinden etmeye. Ondan sonra da Yalan Dünya'ymış, yok Televole adamı kominist yaparmış falan filan... Magazine, Televole'ye kızmayın... Bizi bu hallere mecbur bırakanlara, kendi çıkarları için bizleri kullananlara, sonra da silip atanlara kızın. Düşmez kalkmaz bir Allah... Bunu da sakın unutmayın...