NE YAZDIK, NE OLDU?

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 22-04-2005 10:47
Bugün biraz magazin dersi vereceğim; Zamanında biz ne demişiz, sonra ne olmuş? "Bu oluşum içerisinde kimin dedikleri havada kalmış, kimler Kenan abisini dinleyip yola gelmiş?" hepsini göreceğiz. 27 Aralık 2004'te bu köşede yazmışım; * * * Avukat Çetin Yıldırımakın demiş ki; "Zeynep (Özal) ile Mehmet Çelik'in öpüşürken ve el ele fotoğrafları var. Ayrıca Zeynep ile Mehmet Çelik'in ilişkisini gören 4 tanık ve e-mailler de mevcut. Mehmet Çelik eşi Arte'den boşandı. Zeynep de Efe'den boşanınca evlenecekler".. Şimdi bu açıklama bir avukata yakıştı mı? Hemde bilinen bir avukata? Bence hiç yakışmadı. Bu açıklama yakışık almadı. Çünkü, ortada açıklamada iddia edilen herhangi bir fotoğraf yok, kanıt yok, tanık yok! Böyle olunca belden aşağıya vurmak oluyor. Hangi erkek, ne olursa olsun çocuklarının anasına belden aşağıya vurmaya çalışır ki? Efe Özal gibiler mi? Efe Özal'ı çok eskiden tanırım. Hiç böyle bir erkek olduğunu sanmıyorum. Bu, olsa olsa avukat beyin fikridir. Ha, şu olsa okey. Fotoğrafları bulursun ve hiçbir açıklama yapmadan basına dağıtırsın. İsteyen yayınlar (herkes yayınlar), istemeyen yayınlamaz. Ama daha ortada hiçbir şey yokken, "Zeynep Özal'ın Mehmet Çelik'le öpüşürken fotoğraflarını çıkaracağım" demek, doğru değildir. Hiçbir avukata yakışmaz. Hele hele Çetin Yıldırımakın'a hiç yakışmaz. Yakışmadı da! Tüm bu çirkinlikler, Rumelihisarı'ndaki boğaz manzaralı ev için! Ah ah, Turgut Özal sağ olsaydı şimdi ne derdi acaba? * * Bugün gazetelere bakınca, Zeynep Özal'ın avukat Çetin Yıldırımakın'a tazminat davası açtığını görüyorum. Çok doğru bir hareket. İşin peşini bırakmadığı için Zeynep Özal'ı kutluyorum. Hani fotoğraflar nerede Çetin Bey? * * * 28 Şubat 2005'te, "Ne olacak bu Nez'in hali" demiş ve bakın neler yazmışız; "Dediğim gibi 25 yıldır bu işin içindeyim ama hala zorlanıyorum. Bazı sanatçıların neden kendi kendine kazık attığını, çelme taktığını anlayamıyorum. Kendilerine yapıyorlar bunu.. Bu konuda da o kadar çok örnek var ki.. İşte son örnek; Nez.. Dansı, sempatikliği, seksiliği ile bir anda adından sözettiren Nez, tam bir şey oldu derken, bir anda alakasız bir aşkla gündeme gelip tepe taklak oldu. Bir zamanlar gazetecilerin telefonlarına çıkmayan, peşinden koşturan Nez, şimdi Davut Güloğlu ile birlikte. Davut, Emel Müftüoğlu'ndan ayrılmıştı. Bu nasıl bir iştir, nasıl bir dengedir, anlamak mümkün değil!" * * Şimdi gazetelere bakıyorumda Nez, Davut Güloğlu için "ayrı dünyaların insanıyız" demiş. Gözün aydın Nez, Üsküdar'da sabah oldu! * * * 12 Mart 2005 tarihinde, Madonna'nın Türkiye geleceğini manşetlerinden duyuran Türk basını için bakın neler yazmışım; "Hani bugün Madonna geliyordu? Hasta mı olmuş, kaza mı yapmış? Yoksa yanında çalışan kadına taciz suçlamasıyla "yurtdışı yasağı"mı konmuş? Fulya Eyilik Hanımefendinin mekanı için Madonna gelecekti. Binlerce yıllık Yahudi mistisizmi Kabala'nın anlatımı için İstanbul'da konferans verecekti. Bazı gazeteler "Madonna geliyor" diye haberi yediler.. Ama Madonna gelmedi! Sadece Kabalacılığın genç gurusu Yehuda Berg geldi. Benden size tavsiye, öyle her habere inanmayın.* * * Son olarak şu haberi de vermek istiyorum; 8 Şubat'ta yazdığım; "Son duyduğum olay ise tam Türk tipine uygun bir üçkağıtçılık! Aman sizlerde dikkat edin, öyle, her isteyene cep telefonunuzu vermeyin! Gecceleri dolaşan Serdar Kanbir diye sevimli sosyetik bir çocuk vardı. Her gecce dolaşır. Yüklü miktarda para bırakır bu çocuk. Meğerse bıraktığı paralar, yanlarında dolaştığı ünlülerin kredi kartlarındanmış! Cumartesi geccesi de, önce Cahide On5'te İzzet Çapa dahil, tüm şeflerin telefonlarını alıp kaçmış. "Telefonunu bir dakikalığına alabilir miyim?" diyerek önüne kim gelirse, herkesin cep telefonlarını toplayıp kaçan Serdar Kanbir, daha sonra Niş'e geçmiş ve aynı taktiği orada da uygulamış. Hatta mağdur olan birkaç kişi çocukla ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bile bulunmuş. Aman dikkat!" * * * Yazımda adı geçen Serdar Kanbir yakalanmış ve cezaevine gönderilmiş. Haberiniz olsun.