İSTANBUL'A YAKIŞMADI!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 17-01-2010 10:01
Dün akşam (16 Ocak 2010) İstanbul, Dünya Kültür Başkenti oldu... Hayırlı-uğurlu olsun... Aynı gün, yağmur yağmasın, sel basmasın, can almasın diye çok dua ettim... Daha dört ay önce, servis minübüsüyle işine giden vatandaşlarımız bir karış suda, Dünya Kültür Başkenti olan İstanbul’un göbeğinde boğularak can verdiler! Unutuldu gitti, ölen öldüğü ile kaldı.. Ne oldu, İstanbu lKültür Başkenti oldu.. Ne kültürü? Sel kültürü, trafik kültürü, korna basma kültürü, sokağa çöp atma, sokağa park etme, havaya ateş etme, maganda kültürü... Sokakta halı yıkama, balkona çamaşır asma kültürü.. Yılbaşında taciz kültürü... İstanbul’un kültürleri saymakla bitmez! Tabii ki ölenle ölünmez, Kültür Başkenti olsun ama ufacık bir yağmurda can almasın artık şu İstanbul’da! Dün akşam İstanbul’un yedi tepesinde kutlamalar yapıldı.. Taksim’de Tarkan, Kadıköy’de Mor ve Ötesi, Beylükdüzü’nde Nil Karaibrahimgil (Bu kız her yerde. Allah’tan Taksim’de çıkacağım diye tutturmamış! 20 Ocak’ta Nil’de evlenecek ama o hala konser peşinde, bravo vallahi!), Sultanahmet’te Mercan Dede, Pendik’te Kıraç ve Bağcılar’da Zara konser verdi.. Peki ya Boğaziçi köprüsü? İstanbul’un simgesi, incisi olan Boğaziçi köprüsünde neden bir şey yapılmadı? Ortasından deniz geçen, Avrupa ile Asya’yı birleştiren Boğaziçi’nde neden bir kutlama yapılmadı? Ortaköy, Levent, Maslak, Tarabya, Sarıyer sahil şeridi ile Beylerbeyi, Çengelköy,Kandilli, Kanlıca, Çubuklu şeridi İstanbul değil mi? Neden sadece Taksim, Kadıköy, Haliç, Sultanahmet ekseni tercih edildi? Boğaziçi Köprüsü'nden itibaren Karadeniz'e doğru olan bölgede yaşayanlar kutlamaları neden hissedemedi? Onlar İstanbullu değil mi? Boğaz vapurları süslenseydi, metrobüsler gelin gibi olsaydı, Boğaziçi ve FSM Köprüsü ışıl ışıl yansaydı, gökyüzü pırıl pırıl olsaydı ne güzel olurdu.. Kutlamalar yapıldı yapılmasına ama İstanbul’a yakışmadı.. İstanbul’un ruhunu yaşatılamadı! 7 değil, 77 tepeli İstanbul’u kavrayamadı! Zaten biz Türkler, birşeyi dört dörtlük yapsak dişimi kıracağım! Aynen deve fıkrasındaki “eğri-doğru” gibiyiz.. Aynen Mehter Marşı’ndaki gibi “iki ileri-bir geri”yiz! Yapmış olmak için yapıyoruz her şeyi.. Bir de kimbilir kimlerin ceplerini dolduruyoruz havai fişekler, ateş gösterileri vs.’lerle! Fırsatçılık kültürü.. Hamili yakınımdir kültürü!! [b]EMRE ERGANİ’NİN CEVABI;[/b] “Biber’de 24.00 tuhaflığı!” diye bir yazı yazdım, Emre Ergani hemen aradı ve cevapladı; “Biber benim evim, 24.00’den sonra kimseyi evime almıyorum”.. Emre Ergani diyor ki; “24.00’ten sonra beklentiler değişiyor. Biber bir club değil.. O yüzden o saatten sonra kapıları kapatıyorum.. İçerdeki misafirler sohbetlerine devam ediyor.. Ama yeni birilerini almıyorum. Müşterilerimin misafirleri gelirse tabi ki alıyorum. Kapıda hep ben varım, kimi alacağımı iyi bilirim.. 24.00’den sonra eğlenmek isteyenler Blacck’e gidebilirler”…