YEŞİM SALKIM’LA YÜZ YÜZE!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 27-03-2002 10:06
‘Boşanmanın arifesinde çok aşırı dozda sakinleştirici aldım. İntihara eğilimim vardı. Evlendim, Allah kahretsin kimse kabul edemedi. Mutluluğumu çok gördüler. Çok kötü enerji bizi hırpaladı. Ayrılmaya kalkıyorum, yine herkes bizim üzerimizde. Yeter artık, bırakın dedim. Ben sevdiğim insanı kaybediyorum. Nasıl bu kadar nefret, kin dolu bakıp da oh oh çekip gülebilirsiniz.’ ‘Sanatçıların hepsi hasta. Yani hakikaten hepimize bak, çantasını aç içinde mutlaka Zanax’a, Prozac’a rastlarsın. Mutlaka terapiste gidiyoruzdur ama saklarız. Hepimiz zaman zaman çok agresifleşiriz, zaman zaman içimize çekiliriz. İşte yani saçmalıklar yaparız, hakaretler ederiz. Hiçbirimizin ruh sağlığımızın iyi olduğuna inanmıyorum. Bu gerçek. Artık bu gerçekleri kabul ettim.’ ‘Beni aldattığını bilemem. Onun beynine girmeyi çok isterdim. Beni aldatıp aldatmadığını bilmeyi gerçekten çok isterdim. Ama aldattı dersem ona, aldatmadı dersem de kendime haksızlık etmiş olurum. O yüzden bilmiyorum.’ Evet, pişmanım. İnsan Paris’teki evini bırakır mı? İşin gırgırı tabi. Pişmanım ama neden? Keşke boşanmayıp, bir süre ayrı yaşasaydık ve olayları iyice gözden geçirseydik. Hakikaten bu son seferde Hakan çok büyük şans istedi ve hakketti. Ama ben vermedim.’ ‘O lüks hayatı değil, onu özlüyorum. Sadece onu. Yani ilk tanığımda biz bir apartman dairesinde, üç oda bir salon dairede oturuyorduk, kirada ve birlikte balık almaya giderdik, Yeniköy’e. Orada birbirini seven iki insan vardı. Keşke o kadar paramız olmasaydı. Keşke tekneler, uçaklar hiçbiri olmasaydı. İşte insanlara bunu anlatamıyorum. Ben bir adamın yüreğini seviyorum. Hakan benim herşeyimdi. Kocam, sevgilim değildi; herşeyiydi. O kadar kötü bir şekilde bitti ki, bu bitişi hakketmedik. Bizim evliliğimiz bizim ilişkimiz böyle bir bitişi hakketmedi. Ben o 55 metrelik teknelerde, çok mutsuzdum, bunu ona hep söyledim. ‘ ‘Yani bu para denilen illet, insanı hakikaten yoldan çıkartır. Yani deli gibi para harcarsın, 55 metre yetmez 75 metre alırsın. Evin içinde 10 kişi yetmez 20’ye çıkarırsın sayısını çalışanların. Budur yoldan çıkmak. Sokaktaki aç insanı unutuyorsun. Dinini unutmaya başlıyorsun. Ben hayatımda domuz eti yemedim ama benim çevremdeki herkes, domuz eti yiyordu ve ben bunu gördükçe midem bulanmaya başladı. Para bende, güç bende oluyorsun yani. Yukarıdaki taktiri ilahiyi unutuyorsun. Ve o da bir gün sana öyle bir tokat atıyor, “kendine gel” diyor.’ * * * Bu spotların hepsi, bugün piyasaya çıkan yeni modern haber derginiz Metropol’de Yeşim Salkım’la yaptığım röportajdan alınma.. Gülben Ergen ve Hülya Avşar’la röportaj yapınca sırada kim olur? Tabi ki Yeşim Salkım... Üçü de birbiriyle ilintili, girintili, bağlantılı çünkü. Gülben Hülya ile, Yeşim ise Gülben’le kavgalı! Aslında kavgalı değil de kanlı-bıçaklı yani.. O yüzden Yüz Yüze’de sırayı bozmayalım dedim ve bu ay ki, Yüz Yüze’yi Yeşim Salkım’la yapmaya karar verdim... O bir zamanlar, bir eli yağda bir eli balda olan, yatlar-katlar, helikopterlerle dolaşan, yanından dostları (!) hiç eksik olmayan, Uzan imparatorluğunun gelini, Hakan Uzan’ın eski eşi Yeşim Salkım, tek başına geldi gazeteye.. Öyle zayıflamış, öyle zayıflamış ki inanamadım.. * * * Çok konuşulacak bu röportajın devamı için, bayinizden Metropol almanız gerekecek. Aslında size başka bir iyilik daha yapıyorum. Çünkü, henüz görmediyseniz sizi Türkiye’nin en yeni ve modern haber dergisi Metropol’le tanıştırıyorum. Aldığınızda pişman olmayacak ve Metropol’ü çok beğeneceksiniz. Beğeniceğinize dair yüzde 1000 iddiaya girerim!