ANKARA HAVASI!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 06-08-2003 03:00
Kültür ve Turizm Bakanı sayın Erkan Mumcu ile görüşmek üzere önceki gün Ankara'ya gittim. Her halde son üç senedir ilk defa gidiyorum. Ankara temsilcimiz Taki Doğan'ın klima gazı bitmiş arabasıyla bunaltıcı sıcakta büroya giderken, her yerde yol çalışması olduğunu gördüm. Gördüğüm en önemli şey ise, 'yol çalışması hayırlı olsun' afişiydi! Taki Doğan'ın şöförü, 'yakında belediye seçimleri var da Kenan Bey' dedi. Yani, yine hep aynı göz boyamacılık. Hem de Türkiye'nin kalbinde, başkentte, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar ve askerlerin gözü önünde. Ülkemin diğer şehir, kasaba ve köylerini düşündüm de, kimbilir neler oluyordur! Neyse bunlar derin konular, beni aşar.. Ankara, bildim bileli kasaba havasında olan, kirli, pis, başkente yakışmayacak bir halde. Ankara'yı önce sabunlu suya, ardından duru suya sokup çıkaracaksın ki, pırıl pırıl olsun! Tam randevu saatinde bakanlıktaydım. Benden önce bakanın odasından Mustafa Erdoğan çıktı. Anadolu Ateşi'nin Genel Sanat Yönetmeni ve Yılmaz Erdoğan'ın kardeşi. O an kendisiyle konuşma fırsatımız olmadı ama dönüş uçağında karşılaştık. 'Anadolu Ateşi'nin yurt içi ve yurt dışı turneleriyle ilgili bakana rapor vermiş. Beni de bir provaya davet etti, gidip bakacağım. Sayın bakan, tam randevu saatinde görüştü benimle.. Benim ne çok soracak sorum, sayın bakanın da anlatacak ne çok şeyi varmış.. üç saat konuştuk.. İstanbul boğazı, yeni projler, Bodrum'un su sorununa karşı çıkan Bodrum Belediye Başkanı ile itilafı, 'ülkemizde turist var ama çok ucuza kalıyorlar' eleştrisine sinirlenerek verdiği cevabı, İstanbul'un bir dünya şehri olduğunu kabul etmesi ama yeteri kadar ilgilenilmediği itirafı, mekancıların sorunları gibi birçok konuda uzun uzun konuştuk. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu ile yaptığım ve çok ses getirecek olan bu röportajı, Pazar günü Yarın gazetesinde okuyacaksınız. Bir deri, bir kemik Nefise! Evet, 'Pazartesi gecceleri Ankara çok sıkıcı olur' deyip, beni başından savan Taki Doğan'ı dinleyip, 21.45 son uçağıyla İstanbul'a dönmeye karar verdim. Esenboğa Havaalanındaki Divan Pub'da, bir deri, bir kemik Nefise Karatay'ı gördüm. O, Divan Pub'ın hali ne öyle! Bir garson oradan oraya koşturup duruyor, masalarda biten servislerin tabakları üst üste, başka bir masada bir bardağın içine, boş pet şişe ters sokulmuş, kül tablaları, sinekler! Vah vah.. Divan Pub'ların genel müdürü bu olayı görse delirirdi herhalde! Dönüş uçağı boş olduğu için Nefise Karatay ile yanyana oturduk ve yolculuk boyunca sohbet ettik. Aslında çok iyi bir kız Nefise. Çok temiz kalpli. Kimse için hiç bir kötülük düşünmüyor, herkesi kendi gibi sanıyor. 44 kiloymuş ama şimdi 48 olmuş! 'Kilo alman lazım. Hiçbir erkek böyle kadın sevmez' dedim, 'Ay yine suçlu ben miyim. Olsun benim kalbim yeter' dedi. Yani konuyu son zamanlarda hakkında çıkan bir sürü asılsız iddiaya getirdi. Deniz Akkaya'nın sevgilisi Murat Varol'la olan ilişkisine kesinlikle inanmıyor. Nefise'yi çok iyi tanıdığım için gözüyle de görse, inanmaz zaten. Öyle bir huyu var kızın. Yani sevdi mi tam seviyor, herşeyini veriyor. 'Hayatım pembe dizi gibi oldu. Nineler, teyzeler hayatımızı dizi gibi izleyip üzülüyorlar. 'Acaba şimdi ayrılacak mı, aldatan kıza kızacak mı?' gibi sürekli bizleri konuşuyorlar. Oysa hepimizin hayatında böyle şeyler var. Türk toplumundaki kadınlar, benim hayatımı kendilerine yakın buluyorlar. Çünkü ben her gün bir sevgili değiştiştirmiyorum. Söylemediğim sözleri benim ağzımdanmış gibi yazıyorlar, şaşıyorum ve üzülüyorum. Ben öyle bir insan değilim' dedi Nefise. 'Mehmet Ali Erbil ayrıldı' dedim, hiç yüzüme bakmadan 'o isim benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Sanki o kız öldü, ben yeniden doğdum' dedi ve konuyu kapattı. Bileğinde kırmızı küçük taşlı ipli bir bileklik vardı. 'Bu ne?' dedim, 'Bir dilek tutuyorsun, bu ip kopana kadar dileğin gerçekleşiyor' dedi. Kısa vadede dileğinin gerçekleştiğini, uzun vadede ise huzur dilediğini söyledi. Ben de kendisine biraz yemek yemesini önerdim ve 'Hiçbir erkek bir deri, bir kemik kadını sevmez, unutma' dedim.