YEŞİM SALKIM'LA YÜZ YÜZE

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 28-03-2002 12:39
Yeşim Salkım’la Yüz Yüze! YEŞİM SALKIM HERŞEYİ KENAN ERÇETİNGÖZ’E ANLATTI; Niye zayıfladın, ne oldu sana Yeşim? Kanım düşüyor; üzüntüden, sıkıntıdan. Aslında biraz spor da yaptım, çünkü çok kilo almıştım. Hayatımda ilk kez bu kadar çok kilo aldım. Onun da etkisi var. Ruh sağlığım çok iyi değil. Ruh sağlığını ne etkiledi bu kadar? Prensesler gibiydin! Prensesler ata biner biliyorsun. Ne oldu da bir anda bitti her şey? Sana samimi söyleyeyim; nerede bitti bilmiyorum. ikimizden biri ya da ikimiz de bir yerde bitirmişizdir, noktalamışısızdır ama bunun çok sonra farkına vardık. Belki de ikinci ayında bitti ilişki. Ama sanatçı bir kadınla, iş adamı bir insanın bereberliğini ispatlama gibi bir çabası oluyor insanın. “Hayır, ben bu işi yürütebilirim, ben bu işi becerebilirim” var. Niye beceremedin? Ben değil, o beceremedi. Hakikaten bir iş adamıyla birlikte olmak çok zor. Hele hele böyle bir iş adamıyla birlikte olmak çok daha zor. Zorluğu ne? Yani zorluktan kastım, sorumlulukları, mesuliyetleri daha fazla, sinirlendiği zaman herkesten iki kat daha fazla sinirleniyor. Sevindiği zaman herkesten daha fazla seviniyor. Yani normal bir insan, bir işi başardığında karısına, “Hadi çok mutluyum, gel bu akşam bir yemeğe çıkalım” diyebilir ama benim eşim bana çok değerli bir hediyeyle gelirdi. Anlatabiliyor muyum? Yani sevinçler de, üzüntüler de, sinirlenmeler de çok abartılı oluyor, bu tür evliliklerde. Herşeyin biraz abartısı var, o yüzden duygularını bir kenara kaldırdığını farkediyorsun bir süre sonra. Tamamen bu yaşamın ve çarkın içinde o, ilk birbirini seven insanlar gitmiş, yerine tamamen başarının peşinde koşan, “İşte biz bunu da başardık, biz bu evliliği de başardık, artık biraradayız, nasılsa evlendik.” diyen insanlar geliyor. Ya, daha ne isteyeceksin dersin; paran var, pulun var, en iyi arabalara biniyorsun, mücevherlerin var, teknelerdesin, yurtdışında her yerdesin. Daha ne ister bir kadın? Sanatçılar arasında en kıskanılan kadındın. Rumeli Hisarı’na Mustafa Oğuz seni çıkarmıyor diye, eşin gitti Rumeli Hisarı’nı aldı. Elinde Kral TV vardı. Müzik sektörünü etkiliyebiliyordun. Bir şirketin vardı. Bütün bunlardan nasıl vazgeçebildin? Bütün bunları yapabiliyor olsaydım, bırakıp gitmezdim. Müzik sekötürünü ben hiçbir şekilde etkileyemiyordum. Eğer etkileyebilseydim benim Star binasında bir odam olurdu. O Kral TV’nin başında da ben olurdum. Hiçbir şey istemedin mi yani; eşinin televizyonu, eşinin gazetesi… Biz en başında Hakan’la dedik ki, “Biz bazı şeyleri karıştırmadan yaşayalım” Çünkü, Hakan benim şarkı söylememi istemiyordu, bunda çok da haklıymış. Şu anda kendisine hak veriyorum çünkü insan birşeyleri bitirince görüyor. Hiçbir koca, karısının şarkı söylemesini, insanların önünde olmasını istemez. Ben eğer o zaman bu mesleği bırakıp, tamamen ev kadını olsaydım eviliğim yürürdü. Niye bırakmadın, nedir bu hırs? Yani, hırs değil. Çok boşlukta kaldığım zamanlar oldu. Ben ilk bir buçuk yıl, hiç yapmadım bu işi zaten. Öyle evde oturdum ama o dönem çok yalnız kaldım. Hakan çok yoğun çalışıyordu, ben Gizem’i çok fazla göremiyordum, Gizem annemdeydi, bir çocuğumuz yoktu. Kızın Gizem, seninle niye yaşamıyordu? Hakan onu kabullenememişti. Ben ona hak veriyorum. Niye kabullenemez? Çünkü ilk eşimi düşünüp, ondan olan bir çocuğa baktıkça, belki o adamı hatırlıyordu. Olabilir yani. Ben artık öyle bir hale geldim ki, tamamen Tanrı’ya dönmeye başladım. Akşamları her gün beş on sayfa Kur’an okuyorum; beni çok rahatlatıyor. Önümüzdeki ay Ümre’ye gidiyorum. Çünkü güzel bir enerjiye, kutsal bir enerjiye ihtiyacım var. Çok yıprandım, çok yoruldum. Evliliğim bitince beni cin cadısı ilan ettiler. Evlendim, cin cadısı ilan edildim, boşandım yine aynı şey oldu. Evlendim, kıyamet koptu, “Vay niye evlendin” filan. Ben bunları zaten göze almıştım. Tabii ki kıskanılacaktım. Ben de her zaman şey dedim: “Benim yerimde başkası olsa, ben de onu kıskanırdım.” Bu bir gerçek. Daha sonra ayrıldık. Vay efendim, nasıl ayrıldım oldu bu sefer de. Cin cadısı ne demek? Cin cadısı, çocuk hikayelerinde geçen bir tanımlama. Aslında çok iyi bir insandır, onun içini hiç tanımazsın, onu hiç bilmeden cadı ilan edersin. Kötülük yaptığına inanır, çevresine zarar verdiğini düşünürsün ama o aslında çok iyi bir insandır. Hep iyilik için uğraşır. Peki, bu kararı nasıl aldın, bir yerden sonra maddiyat önemli değil ama, herşeyden nasıl bir anda vazgeçtin? Ya ben herşeyden önce sevdiğim adamı bıraktım. Hala da seviyorum onu. Öyleyse neden bıraktın? Bazen bir karar vermek zorundasındır. Biz gerçekten çok denedik. Ben her seferinde kapılardan gidip gidip döndüm. O evi terketti; terketti terketti geri döndü. Bunları kimseler bilmiyor. Hep dışarıdan göründüğü gibi zannediyor, insanlar. Ama bizimki de her evlilik gibiydi. Biz de her evli insan gibi, kavga ettik, tartıştık, havada tabaklar, bardaklar uçuştu. O bana kumanda fırlattı, ben onun suratına kapıları kapattım. Dayak yedin mi? Yok, hayır ama ara sıra sarsıldığım oldu. Normal canım ben de ona birşeyler fırlatıyordum. Ama şimdi o günleri özlemiyor değilim. Yani onlar da çok güzeldi. Hakan’la yaşadığım her an çok güzeldi. Pişman mısın, boşandığın için? Boşandığım için pişman değilim ama onu kaybettiğime çok pişmanım. Yani ben ona ayrılırken dedim ki; “Biliyorum ki çok zor günlerim olacak. Bir gün bir yerde hayatımı bile bitirmek isteyebilirim ki, bunun eşiğinden döndüm defalarca, her seferinde Gizem geliyordu aklıma. İntihara mı kalkıştın? Tabii! Yarın: Yeşim Salkım neden intihar etmek istedi?