MİLLET YIKILIYO!!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 20-12-2005 11:22
Dün ne oldu? Orta dereceli okullar tatil oldu? Neden? Kar yağdı? Ama ne kar, ne kar! Kedi şeyini görmüş şey olmuş derler ya işte o misal!! Dün ne vardı Allahaşkına? Okula gidilemeyecek kadar kötü müydü İstanbul? Hayır, hiç değildi. Ama sayın vali, aceleyle iptal kararı çıkarttı. Evde bayram havası esti, çocukların çığlığı karşısında bende AB'ye girdik falan sandım.. Daha önce İstanbul'da bir perişanlık yaşanmıştı. O acı tecrübeden sonra şimdi sayın vali ve tüm fırça yiyen yetkililer yoğurdu üfleyerek yiyor ve şimşek çaksa okulları iptal ediyor. Pazartesi tatil.. Çarşamba yeniden kar geliyormuş tatil.. Haftaya yılbaşı tüm çocuklar okulları erken yırtacak, tatil.. Ondan sonra bayram tatili.. Sonra sömestir tatili!! Bu çocuklar ne zaman okuyacak? Hangi şartlarda hayata atılacak? Soğuğu, sokakları, trafiği, gerçek İstanbul'u, İstanbul'daki gerçek hayatı görmeden nasıl mezun olacak? Mezun olurlarsa nerede iş bulacaklar? İş bulduklarında kar yağdı diye işe gitmemezlik mi yapacaklar? Ya da bugün trafik çok sıkışık, bu sıkışıklıkta gidemem mi diyecekler? Bu gidişle, bu kafayla diyecekler ve tembel olacaklar.. Şu anda yeni gençlik zaten tembel.. Etrafıma bakıyorum, gencecik çalışanlara bakıyorum ve tembelliklerine inanamıyorum.. Yaptıkları işte hep bir bahane var.. Ya anaları hasta olur, ya da babaları.. Veya kendileri.. Evlerinde problem vardır, kalkamamıştır, vs.. Ama hep problem.. Tabii ki işine ve sorumluluklarına sahip çıkanlar var.. İşte onlar da kazananlar.. Lütfen çocuklarımızı topluma, gerçek İstanbul'a alıştıralım ve kazandıralım.. Aman bu yazımdan şu anlaşılmasın; yoğun karda-kışda çocukları okula gönderip telef edelim demiyorum ama biraz daha hayatla mücadeleyi öğrenmeleri gerektiğine de inanıyorum. * * * Haftasonu, önce Nişantaşı Bressarie, daha sonra Papermoon, Club 29 ve Şamdan'daydık.. Ne yalan söyleyeyim, saydığım bu dört yerde tıklım tıklım doluydu. Nişantaşı Bressarie'nin havası başka, Papermoon'un bambaşka.. Kimi ararsanız herkesi saydığım bu iki mekanda görme şansınız var.. Yer bulmanıza imkan yok.. Tuvalet kenarı dahil.. Hele Club 29'u hiç böyle görmemiştim.. İğne atsanız yere düşmez bir şekildeydi.. Gerçi ben bu kadar kalabalık yerleri sevmiyorum ama girdik bir kere.. Ulus 29'a gitmeyeli çok değişmiş.. İç içe üç konsept oluşmuş. Ulus 29 restoran, Club 29 gecce kulübü ve bir de eskiden depo olarak kullanılan yer yeniden düzenlenmiş ve Lounge 29 olmuş.. Trafik Ulus ana caddeden itibaren tıkalı. Adım adım ilerliyorsunuz. Arabayı kime bırakıyor, kimden alacaksınız belli değil.. İçerisi ana-baba günü.. Restoranın odun fırının önünde kızlı-erkekli gruplar yer boşalmasını ve içeri girmeyi bekliyorlar. Aslında lahmacun fırının yanında da hayatlarından memnunlar. En azından içeri girme şansı bulmuşlar. Bizi de önce Lounge bölümüne aldılar. Ben bir ara club bölümüne bakmayı gittim, gözlerime inanamadım.. Millet yıkılıyor.. O karanlıkta Zeynep Fadıllıoğlu'nun (mekanın sahibesi) beni nasıl gördüğünü bilemiyorum ama lounge'dan kalktık ve Club 29'da popopumuzu koyacak bir yer bulduk.. Acayip keyifliydi 29.. Çok sevdim.. Eğlenceye devam dedik ve tabii ki, son durak olarak 30 yıllık Şamdan'a geçtik.. Değişen hiçbir şey yok.. Aynı kalite, aynı elit insanlar, aynı müzik eğlendik.. Şamdan da tıklım tıklımdı.. Sabah gün ağırıyordu.. Yolumuz uzundu.. ve Tabii ki ertesi gün Pazar'dı.. En sevdiğim, en kendimle kaldığım, en özel günüm...