ÇEŞME'DE HENÜZ VİRÜS YOK!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 21-08-2002 13:24
Ege’nin incisi Çeşme konusuna bugün Fatih Altaylı da değinmiş, Bodrum ‘out’, Çeşme ‘in’ olacak demiş. Demiş demesine ama uyarmadan da edememiş; Çeşme dikkat etsin, geliyorlar.. Altaylı’nın dikkat edin, geliyorlar dediği uzaylılar değil, virus ordusu! Bodrum’u yiyip bitiren eğlence manyakları.. Önce ‘’sosyetik’’ öncü birlikler, sonra onların artçıları gelecekmiş Çeşme’ye.. Bu nedenle Çeşme’yi hızla korumaya almak lazımmış. İmarıyla, eğlence yerleriyle, gürültülü ve sakin mekanlarıyla iyi bir planlama yapmak ve Çeşme’yi kurtarmak gerekiyormuş. Doğru söylüyor Fatih Altaylı.. Keşke bunlar Bodrum için, İstanbul için de geçerli olsa.. Çok bilmiş şehir planlama uzmanları, profösörler, belediyeler, valiler el ele verip daha modern, daha medeni, daha güzel şehirler, yaşanacak, eğlenecek yerler yapsa.. Konan kurallar, rüşvet olmadan aynen geçerli olsa. Gürültünün yasakla değil, teknolojiyle engellenebileceği, bunun da iyi bir yatırım yapılması gerektiği ve her önüne gelenin mekan açamayacağı bir durum yaratılsa. Bodrum’u bozan sadece ‘’sosyete’’ ve onun artçıları mı acaba? Yoksa, yetkililerin, turizm bakanının, valinin, belediyenin, iş bilmeyen, dünya görmemiş, eğlencenin ‘e’sinden anlamayan şehir planlama uzmanlarının mı? Tabi ki eğlenmenin de belli bir kuralı, müziğin tonunun sınırı olmalı.. Olmalı olmasına da, her yaz yazılıp, çizilir, ondan sonra da unutlur gider. Ta ki, Ertegün diye biri çıkıp konuşuna kadar! Şimdi yine Bodrum, gürültü, eğlence, sosyete, magazin masaya yatırılmış durumda.. Sonra da Çeşme, Göcek, Marmaris, Antalya yatırılır.. Ben Çeşme’den yeni geldim. Henüz herşey yerli yerinde, eğlence belli bir seviyede, virus-mirüs yok.. Yaşam merkezlerinden uzak olan Le Buquet, Sea Side gibi beachler kopuyor.. Yaşamın olduğu yerlerdeki daha küçük, Türkçe müzik yapan mekanlar ise biraz daha temkinli çalıyor. Mesela ben, Mehmet Ağar’ın da evinin olduğu sitedeydim. Altınyunus, Polo 13, Nispet, Hancı’nın arasında bir site.. Bir tek Hancı’da Bengü evimizin içinde söylüyor gibiydi. Site sakinleri çoğu zaman da Altay’ın sesiyle sabaha kadar oturduklarını söylediler. Her gün şikayet ediliyormuş ama beş dakika kısıldıktan sonra tekrar başlıyormuş. Hatta bir site sakini her gecce karakola gidip gelmeye başlamış ama sonuç yine aynı. Şimdi neden Polo 13, Nispet gibi yerlerden fazla ses gelmiyordu? Çünkü onların müzik tesisatı içe dönüktü ve ses perdesi uygulanmıştı. Ayrıca mekanların üstü de brandayla kapanmıştı. Oysa diğeri, hopörlorlerini dışarıya çevirip, hava atıyordu! Şimdi her işin kuralı var.. Uygularsın olur biter. Uygulamayanı uzun süreli kapatırsın, bir daha yapamaz! Tabi bu söylediklerim benim ülkemde olmuyor, Amerika veya daha medeni ülkelerde oluyor. Tabii ben sadece ses düzeninden, eğlence manyakları, virüslerden bahsetmek istemiyorum. Kural kuraldır. Bir mekan açmak için sadece ses düzeninin yeterli olması gerekmiyor. Yangın çıkışları, mutfak, güvenlik vs. gibi konuların da denetlenmesi gerekir. İşte o zaman elmalarla armutlar, yatırım yapanlarla, vurup kaçanlar ayrılır.. Tabi ki, gürültücülerle, dünya yatırım yapıp, inanılmaz mekanlar açanları ayırmak lazım. Parmakla gösterilen, dünya standartlarından daha iyi mekanlarımızda var. Ara sıra, onları yaratanları da alkışlayalım, teşvik edelim. Hep sopa göstermekle, keserim sesini demekle, kötülerle aynı kefeye koymak ve genellemekle olmaz bu işler. Bir de bu konularda ölçü kaçarsa, eğlenceyi isteyenlerle istemeyenlerin tartışması uzarsa, bir zamanlar Kenan Evren’in Bodrum’da yaptığı gibi saat 24.00’de İstiklal Marşı’yla birlikte sessizliğe gömülüveririz! Bugün, Cüneyt Kurt’ın mehteşem Le Buquet’iyle, POLO 13’te Cenk Eren’I yazacaktım, konu nerelere geldi.. Çeşme’yi kurtarmaya yarın devam edeceğiz.. YARIN: LE BUQUET-CENK EREN’Lİ POLO 13