REDROOM'DA İTALYAN MÖNÜSÜ

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 04-12-2003 14:12
Dün akşam ilk olarak Papermoon’daydım. Kapıya geldiğimde Papermoon girişinin kapatıldığını ve yola koccaman, dev bir saksı konduğunu gördüm. Terör ve patlamalar yüzünden güzelim İstanbul gecce hayatı yara almış. İnsanlar tedirgin, oteller, mekanlar boş. Ama tabii Papermoon her zaman olduğu gibi doluydu. 8 yıldır çizgisini ve kalitesini bozmayan Papermoon, haklı olarak her akşam dolup taşıyor. Bar, lounge ve İtalyan restoranı. Bar pahalı değil ama yemekleri pahalı. Pahalı ama VFM (Value For Money) yani benim için en önemli standart olan ‘ödediğim paranın karşılığını’ kesinlikle alabiliyorum Papermoon’da. Lounge ve bar’da onunla sohbet, bununla sohbet derken tüm dostları görme şansı da oluyor. Buluşma yeri, zaman zaman işyeri gibi bir yer Papermoon. Güler yüzlü personel, kaliteli servis, lezzetli yemek. Müdür Erol Usta yönetiminde herkes işini profesyonelce yapıyor. Barda doktor lakaplı barmen ise herkesle sohbet ediyor, konuşuyor, gülüyor, güldürüyor. Papermoon’un güzel ortamını ve yemeklerini bırakıp, Redroom’a geçtik. ‘Redroom için erken değil mi?’ diyebilirsiniz ama çok kısa zamanda en ‘in’ club olan Redroom aşçısını ve mönüsünü değiştirmiş, çok seçenekli İtalyan mönüye geçmiş. Yeni mönü için denek olarak Redroom’a geçtik. Bizim gibi başka denekler de vardı. Posta’dan Bekir Saçar ve eşi Aslı Hanım. Biz içeri girdiğimizde çok kaliteli insanlar yemeklerine başlamışlardı bile. Redroom’u çok seviyorum. Çünkü rahat ediyorum, keyif alıyorum. Bir tek yemek mönüsünün kısıtlı olması sıkıntı yaratıyordu şimdi o da kalktı. Yeni aşçı Hasan usta bir İtalyan mönü hazırlamış, aman Allahım. Nefis. Masadaki 6 kişi de ayrı seçenek istedi. Ben brasiola ile başladım ve krem peynirli brasiola’yı çok beğendim. Bir de Bekir’in yediği ahtapot carpaccio’yu müthiş buldum. Daha sonra ben et aldım, eşim Gül Risotta istedi. (Benim sevdiğimi bildiği için fedekarlık yaptı. Nasıl olsa onun tabağından yiyeceğimi biliyor). Bir İtalyan restoranında risotta iyiyse aşçı tamamdır. Redroom’un aşçısı Hasan usta tamamdır. 10 puan. Risotto’nun kıvamı mükemmeldi. Bu arada mekanın sahibi Gökhan Yüzbaşıoğlu heyecanlıydı. Yeni mönünün beğenilip beğenilmeyeceği konusunda şüpheleri vardı. Biz yemeklerden tatıp, ‘Hıımmm, nefis’ dedikçe o da rahatladı. Papermoon’un eski şefi, şimdi ise Redroom’un yeni şefi olan Doğan ise başımızdan hiç ayrılmadı. Yukarıda anlattıklarım İstanbul’da kaliteli ve iddialı bir restoran-club açıyorsanız olması gerekenler zaten. Redroom’daki fark, bunların dışında Amsterdam gelen Junior’un canlı şarkılar söyleyip, lezzetli yemeği, keyfe ve eğlenceye dönüştürmesi. İstanbul’da henüz hiçbir restoran-club’da güzel söyleyen yabancı bir şarkıcının yemek masalarının aralarında dolaşarak şarkı söylediğini görmedim. Varsa da ben bilmiyorum. Redrooom’un farkı bu işte. Çok kaliteli bir yemekle başlayan gecce, Junior’la keyfe dönüşüyor, daha sonra da club havasına bürünüp hızlanıyor ve canlanıyor. Dolup taşıyor. Tebrikler. Baştan şunu söylemeyi unuttum. The Ritz Oteli’nin sinema bölümü eğlence merkezi gibi olmuş. Başta Chocolate, Margaux, Centro, köşesinde yeni bir yer açılmış adını bilmiyorum. Kapıdakilere sordum onlarda bilmiyordu. Bizim eski Cımbız gibi ama bu camlı, dışarıdan herkes seyredebiliyor. Aşağı katta ise bol hareket başlamış. Redroom’un sağında The Plaza, solunda ise Zeynep Us’a ait olan Bable açılmış. Ortaya da yuvarlak bir bar yapılmış. Ters köşede yine başka bir hot-dog barı var. İnanılmaz eğlence merkezi olmuş Ritz Otel. Baran Süzer artık başka mekanlara gitmiyor. Yukarıda saydıklarımı her gecce dolaşıyor. Hem patron ziyareti yapıyor, hem de kendi mekanlarında eğleniyor. Oh ne güzel.