TRATTORİA, KANTİN GİBİ!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 06-02-2008 09:43
Bu İtalyanlar entresan insanlar.. İstanbul'da açılan İtalyan restoranlarının, İtalyan şefleri birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. İşlerinin dışındaki tüm zamanları hepberaber geçirmeye çalışıyorlar. Geçen akşam Bebek'te yeni açılan Trattoria Mel's'e gittim. Dekorasyonu Barbara Pensoy yapmış. Biraz 'pop' olmuş. Çok genç bir İtalyan restoranı olmuş. Çok ferah, geniş, yüksek tavan, okul sıraları gibi dizilmiş masalar vs.. Bembeyaz bir restoran. Ben girer girmez 'okul yemekhanesi gibi' demişim, meğerse Barbara Pensoy da 'kantin' diyormuş yeni mekana! 10 yılı aşkın bir süredir İstanbul'un en fazla iş yapan mekanı olan Papermoon'un mimarı olan Barbara Pensoy'un neden böyle 'pop' bir İtalyan restoranı yaptığını çok merak ettim doğrusu. Çünkü Trattoria Mel's, Papermoon'a rakip olarak düşünüldü.. Ama ortaya çok farklı bir konsept çıktı! Yalnız lezzetler Papermoon'u aratmayacak şekilde. İtalyan şef Fioretti Luciano harikalar yaratmış. Biz ünlü mimar-gurme Ali Esad Göksel'le birlikte gittik. İlerleyen saattlerde Papermoon'un şefi Pino da Mel's'e geldi ve pizzasını bizimle yedi. Vallahi gözlerimle gördüm. İşin şakası bir yana bu İtalyanlar çok entresanlar. Birbirlerini sürekli destekliyorlar. Bizim gibi birbirlerinin gözlerini oymaya çalışmıyorlar. Mekan Ali Sayar'a teslim edilmiş ama mönü kapağına bile Barbara Pensoy karar veriyormuş. Yani biraz fazla dedikodu gibi olacak ama bunlar masada konuşulduğu için yazıyorum bardakların şekline bile Barbara Hanım karar vermiş. Amacım kimseyi üzmek değil ama bazen mimarlara kızıyorum. Kulaklıklarını takıp kimseyi duymayan ve kendileri için müzik yapan DJ'ler gibi bazı mimarlar. Papermoon'un sararan ve sarkan elektrik kabloları bile, 'eskimiş' havası vermek için 10 yıldır değiştirilmezken, neyin nesi 'pop' ve 'genç' İtalyan restoran? Benim en sevdiğim lokasyondu Mel's'in olduğu yer. Şimdi Trattoria oldu. Zamanla dekorasyona daha zenginlik ve karmaşılık katacaklarına inanıyorum. Çünkü Trattoria, 'ev lokantası' demek, daha salaş demek yani.. Mehmet Koçarslan ailesi ile Amerika'daymış.. 10 Şubat'ta dönecek, 12 Şubat'ta da Mel's açılacakmış. Daha zaman var. Değişik objelerle biraz daha salaşlık ve renk zenginliği katılabileceğini düşünüyorum.. Bu arada, beni sonradan görme, her şeyi bilen gazeteci-eleştirmen olarak düşünmeyin. Tecrübelerimin yanı sıra Mimar Sinan Üniversitesi, Endüstri Tasarımı mezunuyum. Hatırlatmak istedim. Her şey güzel İstanbul için.. İstanbul'a kazandırılan her mekanın çok daha iyi olması için.. TERAPİ MERKEZİ YÜZ YÜZE! Kanal 1'de, Çarşamba gecceleri yayınlanan 'Yüz Yüze', bundan böyle Perşembe geceleri 23.10'da yayınlanacak. Millet bir konuk bulamazken biz, 'Yüz Yüze'de her hafta seviyeli ve kaliteli 2 konuk ağırlıyoruz. Gücümüzün yettiği yere kadar 2 konuk ağırlamaya devam edeceğiz. Hülya Avşar-Beyaz, Mahsun Kırmızıgül-Yeşim Salkım, Tamer Karadağlı-İpek Tuzcuoğlu, Acun Ilıcalı-Demet Akalın bugüne kadar ağırladığımız konuklarımız. Yarın akşam ise Ferhat Göçer ve Aysun Kayacı konuğumuz olacaklar. Farkındaysanız, 'asla gelmez' denilen, 'asla bir araya gelmezler' denilen sanatçılar 'Yüz Yüze'de buluşuyor. Ve işin ilginç yani 'gerilmiş' ve 'heyecanlı' gelen konuklar 'rahatlamış' ve 'mutlu' bir şekilde ayrılıyorlar. Bir nevi 'terapi merkezi' gibi oldu 'Yüz Yüze'.. İtiraf eden rahatlıyor.. Bu akşam da çok güzel bir 'Yüz Yüze' olacak. Bir tarafta yılın yorumcusu ve olay adam Ferhat Göçer, diğer tarafta ise 16 yaşından beri tek başına mücadele veren eski manken, oyuncu, TV yorumcusu, reklam yıldızı Aysun Kayacı... O kadar çok konuşulacak konu var ki, ben de bu akşamı sabırsızlıkla bekliyorum. İnanın çekimden sonra ben de rahatlıyorum. Çünkü bazı sanatçılar hakkında o kadar yanlış şeyler biliyor ve duyuyormuşuz ki, gerçeklerin hepsi 'Yüz Yüze'de ortaya çıkıyor. Haklarında birçok dedikodu, polemik, yalan-yanlış haber çıkan sanatçılar gerçekleri, bir kere doğru şekilde anlatıp rahatlıyorlar. Bu akşam 'Kurtlar Vadisi'nden hemen sonra, Kanal 1'de 'Yüz Yüze'de buluşalım. Çok keyif alacaksınız..