DUBLİN GUİNNESS (2)

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 25-05-2012 15:27
[resim=20120525resim-185343C8][/resim] Pub’larda dikkatimi çeken konu ise, haremlik-selamlık bölümünün olması! Evet evet yanlış okumadınız. Dublin’de pub’larda aileler için ayrı bir bölüm var.. Ama tabi ki eskiden kalma bir bölüm. Eskiden aileler veya sadece kadınlar için özel bölümler varmış. Onların servis kapısı bile ayrıymış. Barda da diğer insanları görmemek için speratörler bulunuyor ve bunlar tarihi yaşatmak için hala korunuyor.. [resim=20120525resim-185343B8][/resim] O'Donoghue, birçok kimseye göre Dublin'in en iyi pub'ı. Kapalı bölümüyle birlikte sigara içenleri de düşenerek yan taraftaki sokağı tamamen kapatıp pub’a katmışlar. Yani herşey düşünülmüş.. Ama bizim Türk olduğumuzu öğrenen garsonun gülerek, “sizin içki içme izniniz var mı?” demesi çok entresan geldi bana! Demek ki Dublin’den Türkler böyle görünüyor! [resim=20120525resim-185343C3][/resim] O'Donoghue, şehrin en güzel parklarından St Stephen's Green'in hemen yanındaki Merrion Row'da. Geccenin ilerleyen saatlerinde pub'ın bir köşesinde oturan bazen müzisyenler, bazen de müşteriler İrlanda folk şarkıları söylüyorlar. Guinness içmek için ideal bir ortam. [resim=20120525resim-185343D9][/resim] Dawson Street'teki Cafe du Seine milyonlarca dolar harcanarak yapılmış olan devasa bir pub-gecce kulübü. Geccenin ilerleyen saatlerinde diskoya dönüşüyor. İki gecce üst üste Seine’e gittik. Tam İzzet Çapa’lık bir yer.. Sanki İzzet Çapa yapmış ve bırakıp gitmiş. [resim=20120525resim-185343E5][/resim] Dublin'e gitmişken Trinity College'in muhteşem bir mimariye sahip kütüphanesini görmek şart. Şehrin dünyaca ünlü yazarlarının büstlerinin arkasında yükselen raflarda çoğu el yazması 1 milyon kitap var. Trinity College'den yürüme mesafesindeki National Library'nin (milli kütüphane) iki genç kız tarafından işletilen cafe'si geleneksel 5 çayı için ideal. Burada mutlaka clotted cream (bir nevi yağlı kaymak) ile çilek reçelli "scone" yemek şart. Nefisti.. İrlanda son yıllarda viskileri kadar peynirleriyle de kendisinden söz ettirmeye başladı. Anne Street South'daki Sheridan's bu peynirleri bulabileceğiniz harika bir dükkan. Dawson Street'teki Celtic Whiskey Shop ise viski alışverişiniz için. Bushmills Malt, Black Bush ve Redbreast tavsiyelerimiz. İsli malt viskilerden hoşlananlar ise Connemara'yı denemeliler. Dublin’de beni en çok etkileyen şey ise Guinness Storehouse oldu. Adamlar gerçekten pazarlama işini çok iyi biliyorlar. Birayı yapıp bırakmıyorlar. Dünya markası olması için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Bir Guinness Show Center yapmışlar muhteşemdi. Fabrika şehre uzak olduğu için, şehrin içinde 3 boyutlu bir turizm fabrikası yaratmışlar. Yılda 1 milyon kişi ziyaret ediyormuş, adambaşı fiyat 14 euro.. Vallahi biz Guinness’in misafiri olmamıza rağmen kalabalıkta zorlandık.. O denli yoğundu yani.. [resim=20120525resim-185343D7][/resim] Bira bardağı şeklinde camdan tasarlanan bina muhteşemdi. Aynı zamanda mimar olan gurme Ali Esad Göksel binaya hayran kaldı. Rehber eşliğinde Guinness’in yapım hikayesi ve tüm aşamalar videolar ve görsellerle birlikte çok güzel anlatılıyor. Tur bittikten sonra ise fıçıdan bardağa doldurma eğitimi ve sertifikası veriliyor. “aman işte doldur bardağa gitsin” şeklinde değilmiş iş. Bardağı 45 derece eğik tutup dolduruyorsunuz, belli bir seviye gelince dinlenmeye bırakıp gazını aldıktan sonra ise üstünü köpükle tamamlıyorsunuz. En sonda da binanın tepesindeki cam kubbeli bar bölümünde tüm Dublin manzarası eşliğinde Guinness’inizi içiyorsunuz.. Adambaşı 14 euro.. Adamlar gerçek birayı yapmakla kalmıyor, bir de bunu en iyi şekilde pazarlıyor.. Oysa benim ülkemde, ben ne rakı fabrikası gezi turu gördüm, ne de başka bir şey! Bizde hikaye yok, yaratıcılık yok, pazarlamak yok! Dublin’deki Guinness Storehouse muhteşem bir eser, muhteşem bir hikaye.. Bira severlerin mutlaka görmesi gereken bir yer.. Kesinlikle gidin, bana dua edin.. [url=https://www.gecce.com.tr/haber-guinness-gercekleri]GUINNESS GERÇEKLERİYLE İLGİLİ BİLGİLER İÇİN TIKLAYIN[/url]