TÜRKBÜKÜ'NE YAZIK OLUYOR!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 22-07-2003 03:00
Bodrum'da cennet gibi bir yerde kalıyorum. Adı; Mavi Suite.. Nerede olabilir? Tabii ki, Bodrum'un Cote D'azur'u olan Türkbükü'nde.. Ah o Türkbükü ah.. Saatlerce yazabilir, tüm sorunlarını masaya yatırabilirim! Ama ne değişecek ki? Bugüne kadar ne değişmiş ki? Aynı tas, aynı hamam.. Muhabir yıllarımdan hatırlıyorum.. Bir zamanlar Bodrum'da bir Kenan Evren fırtınası eserdi. Saatler tam gecce yarısını gösterdiğinde 'İstiklal Marşı' çalınır ve Bodrum sessizliğe gömülür, turistler şaşkınlık içinde kalırdı. Tabii sadece turistler değil, bizler de şaşırır ve kızardık! Aradan yıllar geçti.. Sanki Bodrum'da çok şey değişmiş gibi görünüyor ama aslında o görünenler, sadece görüntü. Görüntüler değişiyor ama kafalar hep aynı.. Bodrum Kaymakamı Osman Ekşi, yanında jandarmalarla öğlen vakti Türkbükü'nü basıyor (abartılı olabilir ama turistik bir bölgede jandarmaların koşması hiç hoş olmuyor!). 'Müziği kapatın, komutan kimlik kontrolü yap ve yaşı küçük çocukları topla' diyor sayın Bodrum Kaymakamı! 'Yaşı küçük çocukları topla'.. Jandarma komutanı daha olgun ve daha mantıklı.. Sadece kaymakama bakıyor ve tabii ki öyle bir şey yapmıyor. Öğlen vakti, plajda çocuklar da olabilir.. Ama dediğim gibi değişmeyen kafalar sayesinde maalesef böyle uygulamalar yapılabiliyor. Peki komutan da, kaymakam beye uysa ve yaşı küçük çocukları toplasa ne olacak? Rezillik! Komutan mekan sahiplerini yatıştırıyor, o an müzikler kapatılıyor ve Türkbükü sessizliğe gömülüyor. Maki, Ship A Hoy, Salopet Marine ve Havana Beach.. 'Müzik çalınmayacak kardeşim..!' Dediğim dedik.. Ça-lın-ma-ya-cak! Ah Türkbükü ah.. Üzülüyorum sana, güzelliğine, denizine, havana, suyuna, taşına, toprağına.. Aslında Bodrum'a üzülüyorum. 'Turizmi masaya yatırdık, esnaf kan ağlıyor' diye yazı dizileri yapacaklarına, bu tip kaymakamları deşifre etseler, sayın Turizm Bakanı Erkan Mumcu da olaya el koysa olmaz mı? Nereden bulurlar böyle kaymakamları? İçlerinde bastırılmış duygular mı var, ne? Jandarmaya soruyorum, 'Şikayet vardı, biz de sıkıldık her gün gelmekten' diyor.. Türkbükü'nde şikayet eden belli. İş yapamayan, başkalarının başarısını kıskanan zavallı bir işletmeci kadın: Aciz, deliriyor ve günün her dakikası şikayet ediyor. Jandarma da kendine gelen şikayeti ihbar kabul edip, o sıcakta işi gücü bırakıp haydaaaa koşturuyor ve müziği kapattırıyor. Jandarmaya da günah.. Bir delinin şikayetini ihbar kabul edip, günde üç kere Türkbükü'ne geliyor. Tamam, müzik fazla açılmış olabilir, tamam kurallar çiğnenmiş ve çevreye gerçekten rahatsızlık verilmiş olabilir. O zaman gereken neyse uygular, para cezası verirsin. Ama kurunun yanında yaşı da yakmak, her turizm mevsiminde aynı jandarmalı manzaraları yaşamak, Mehter Marşı ile turizm yapmak, bir ileri-iki geri yürümekle olmuyor ki bu işler. Yazık, acıyorum.. Gerçekten Türkbükü'ne acıyorum. Aslında o kadar güzel, o kadar muhteşem bir yer ki.. Ama ya yolları, ya kaymakamı, ya da geri kafalılık yüzünden her yıl aynı manzaralarla karşı karşıya kalıyor zavallı Türkbükü.. Oysa, dünyanın hiçbir yerinde ne böyle bir güzellik, ne de böyle mekanlar var. Havana Beach'in sahibi Emre Ergani, Tampa diye bir mekan açmış, görmeniz lazım. Olayın sonu.. Böyle bir mekan yok. Tek kelimeyle muhteşem.. Teşvik ve taktir edileceklerine, sürekli kösteklemek, suçlu muamelesi yapmak, baskı kurmak, boğmak niye? Pazar geccesi Tampa'da Mehmet Ali Birand, Hasan Cemal eşleriyle oturuyordu. Türkan ve Nazan Şoray kardeşler ayrı bir masadaydı. Ali Karacan, süper mini eteğiyle herkesi şaşırtan sevgilisiyle gelmişti. Yavuz Demir, Nejat Cinisli.. Herkes oradaydı.. Allah'tan kaymakam bey yoktu! Güzelliğin, çağdaşlığın, lezzetin içinde, hep birlikte Türkbükü'nde, Tampa'daydık. Ah Türkbükü ah.. Saatlerce yazabilirim.. İsterseniz yarın devam edeyim..