Bugün Posta gazetesinin manşetinde İstanbul Narkotik Şube Müdürü Tufan Ergüder’in açıklamaları var. ‘Bin kişiden üçü bağımlı, Türkiye iştah kabartıyor, ecstacy hapında patlama var, arkadaş ikramıyla başlıyor, hedef 10’lu yaşlardaki çocuklar’ gibi açıklamalarda bulunan Narkotik Müdürü, son olarak da ‘Aileler sahip çıkmalı’ demiş ve eklemiş;
Çocuğa sahip çıkmalısınız. Çocukla yakın iletişim kurmalısınız. Nerelerde vakit geçirdiğini mutlaka bilmelisiniz. Arkadaş çevresini iyi tanımalısınız. Biz ne kadar polisiye tedbir alsak da aile görevini yerine getiremiyorsa çocuğu uyarıcı ve uyuşturucudan uzak tutma şansı yoktur.
Ben Narkotik Müdürü değilim ama daha önceki yazılarımda hep aile dedim. Ne varsa ailede var, anne-babada var dedim. Bazılarının hep kötü örnek gösterdiği magazin dünyasının perde arkası için, bataklığa giden yol için de hep aile eğitimi dedim.
Bu ülkede beğenilmeyen Televole kültürü var, şöhret olma merakı var (Ki bunu bizzat televizyon kanalları teşvik ediyor! Örnek; Popstar), arka sokaklar var, bataklık var, uyuşturucu var, ölüm var, fuhuş var.. Güzellikler olduğu kadar kötülüklerde var. Bunlar yaşanan gerçekler. O yüzden bu gerçeklerden kaçarak değil, bilerek yaşamalayız. Çocuklarımızı bu gerçekleri göstererek eğitmeliyiz. ‘magazin teşvik ediyor’ deyip, işin içinden çıkamazsınız. Tam tersine, yapılanları göstererek konuyu gündeme getirebilirsiniz. Ve çocuklarınızı ona göre eğitebilirsiniz. Benim dediklerime kulak asmıyorsanız, Narkotik Müdürü’nün dediklerine kulak asın ve çocuklarınıza sahip çıkın. Sakın ama sakın ‘Benim çocuğum yapmaz. Ben ona güveniyorum’ demeyin. Arkadaş çevresini iyi tanıyın, nereye gittiğine bakın, ilteişim kurun.
İşte size örnek olabilecek bir bayanın konu ile ilgili maili; Okuyun ve ders çıkarın.
Kenan Bey,
İdil Deniz Türkmen'in yazısını okuduğumda ben de düşüncelerimi paylaşmak
istedim. Ben 27 yaşında iyi bir işi olan, yanlız yaşayan, gezmeyi,
eğlenmeyi, gece hayatını seven genç, dikkat çekici derecede güzel bir
bayanım. Ben de liseyi Moda 'da okumamdan dolayı 13 yaşımda Akmar Pasajına
sık sık gidiyor üstelik oranın müdavimi bir arkadaş grubu edinip, tüm
vaktimi onlarla geçiriyordum. Esrarlı sigaraları önümde sardılar, orada bir
cafe vardı sadece havadaki yoğun dumanı koklamak bile insanın başını
döndürürdü, 'isteyen', 'arayan' herkes rahatlıkla arzu ettiği uyuşturucuya
ulaşırdı. Ama kimsenin kimseye zorla birşey yaptırdığını görmedim. Tabi
anlattığım tarihler 1989-90. Ailem tek çocuk olmamdan dolayı üzerime düşerdi
ama ben o yaşlarımdan itibaren sosyal hayatı çok renkli bir insandım. Ne
kadar çok uyuşturucu kullanan arkadaşım oldu, ne kadar çok uyuşturucu
partisinde bulunmak durumunda kaldım hatırlamıyorum ama hiç, dikkatinizi
çekerim bir kez bile değil, hiç denemedim bile. Daha geçen kış benim evimde
gece dışarı çıkmadan önce extasy alan arkadaşlarımdan biri dil döktü ne olur
bir kez dene, bak yarısını kırıyorum diye, sussun diye dilimin altına koyup
arkasını döndüğünde tükürdüm. Herşey gözlerimin önünde olup bitiyordu ama
ben ne evimde birinin kriz geçirmesine ya da ölmesine izin verdim ne
yıllardır yapılan her türlü davetlere evet dedim.. Üstelik benim ne 1.80
boyum, ne yüz güzelliği kraliçeliğim, ne de New York 'ta beni bekleyen işim
gibi çantada keklik avantajlarım vardı. Diyeceğim o ki her insan ‘istediği,
tercih ettiği’ ve ‘layık olduğu’ hayatı yaşar. Eğer zayıf bir kişiliğiniz
varsa, kim nereye çekerse giden, rüzgarın önünde sürüklenen, hayatta hiç bir
hedefi olmayan, hedef, fırsat denen şeyin insanın önüne kabak gibi altın
tepside sunulacak cinsten birşey olmadığını bilmeyen anlamayan, kolayı seçen
biriyseniz e hayat sizi yutar tabi, ezer geçer, acımasızdır, oyun değildir
ya da uyuşturucunun sunduğu hayallerdeki suni dünyalara hiç benzemez... Çok
üzüldüm haberi okuduğumda ama illa bir suçlu aranıyorsa bu Türkiye'de
vatandaşa Hollanda havası yaşama imkanı tanıyanlardır, bundan çıkarı olduğu
için göz yumanlardır, verilen görevi suistimal edenlerdir. Uyuşturucunun
Club' larda, Etilerde, sosyetik mekanlarda, ev partilerinde, kolej ve iyi
paralı okul önlerinde havalarda uçuştuğunu biz biliyoruz da bilmesi
gerekenler bilmiyor mu yani...