PARİS'TE YILBAŞI!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 03-01-2008 10:11
İstanbul'a bir yılda yedi milyon turist geldi diye övünüyor bizim yetkililer... Koskoca İstanbul'a yedi milyon turist gelmiş. Bravo, tebrikler! Eiffel Kulesi'ne bir yılda çıkan turist sayısı yedi milyon oysa... Sadece Eiffel Kulesi'ne yedi milyon kişi çıkmış. Tüm Paris ziyaretçi sayısı ise yılda 70 milyon turist.. Güzelim İstanbul'un düştüğü duruma bakın.. Paris'in gelir kaynağı turizm. Her şey ona göre ayarlanmış, ona göre organize edilmiş. Başka şehirleri, ülkeleri övmeyi hiç istemesem de yiğidi öldürmek ama hakkını yememek lazım. Yılbaşında Champ Elysees'de kar yağıyordu. Bildiğimiz kar değil ama 'ışık kar'ı. Champ Elysees'deki tüm ağaçlar kar gibi akan ışıklarla donatılmıştı. İnanılmaz bir manzara oluşmuştu. Champs Elysees'nin iki kilometresi alışveriş mağazaları ile dolu. Diğer iki kilometresi ise yürüyüş yolu. Şehir mimarları Champs Elysees'nin sonuna kocaman bir dönme dolap kondurmuşlar. Zafer Takı'dan bakınca ışıklandırılmış ağaçlarla süslü Champs Elysees'nin en sonunda yine ışıklandırılmış bir dönme dolap dönüyordu. Bütünlüğe şapka çıkartmak lazım.. Seine Nehri'ndeki gezi teknelerine ne demeli? Her şey bir düzen içinde ayarlanmış. Tekneler mükemmel, sistem harika çalışıyor. Binlerce turist geliyor, binlercesi gidiyor. Yılbaşı nedeniyle inanılmaz kuyruklar oluştu. İnsanlar Eiffel Kulesi'ne çıkmak için üç saat sıra beklediler. Kiliselerini mi anlatayım, yoksa Ressamlar Tepesi'ni mi? Lido'yu mu, metro'sunu mu? Yoksa Louis Vuitton'daki kuyrukları mı? Ya da Hermes'teki çanta çılgınlığını mı? Paris boşu boşuna Paris olmamış. Bir koca İstanbul'u, tarihini ve mekanlarını, restoranlarını, kulüplerini düşündüm; bir de Paris'i.. Arada dünyalar kadar fark var. Eğitim farkı, akıl ve mantık farkı var. İstanbul Boğazı bu Fransızlar'ın elinde olsaymış neler olurmuş acaba? Gülben Ergen ve oğlu Atlas vardı giderken uçakta. Eşi Mustafa Erdoğan bir gün sonra geldi Paris'e. Dünya küçükmüş derler ya, Gülben Ergen'le eşini Ressamlar Tepesi'ndeki çılgın kalabalığın içinde tekrar gördük. El ele, diz dize.. Yosun Mermerci'yi ise tabii ki Eiffel Kulesi'nde değil, Hermes'te çanta alırken gördük. 4500 Euro'luk yeni model Hermes çantalardan bir mavi, bir de pembe renklerinden aldı. Eda Taşpınar'da henüz yoktur bu çantalardan! Paris'te önümüz arkamız, sağımız solumuz, Türk'tü! Akın akın Paris'teydi Türkler. Hele Champs Elysees'de kaldığımız otelde bir tek yabancı yoktu. Bir zamanlar Muazzez Ersoy'un sevgilisi olan Metin Güneş bile Paris'teydi. Seyhan Sapmaz da uzun yıllar birlikte olduğu sevgilisiyle midyecide sıra bekliyordu. Paris'te her şey için sıra bekleniyor. Pizza Pino'ya girmek için bile iki saat bekleyenler var. Hele Louis Vuitton kuyruğu sabahın köründe başlıyordu. Kadınlar ne de çok seviyor alışverişi. Lafayette adlı alışveriş merkezine girip de 5 dakika kalabilene aşk olsun. Ben Paris'in cafe'lerini beğeniyorum. Akşama kadar tek başıma Champs Elysees'de "George V" adlı cafe'de oturup şarap ve puro içtim; keyif yaptım. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama Paris'in cafe'lerinde sandalyeler hep karşıya dönük. Yani karşılıklı oturamıyorsunuz. Yan yana oturup tek bir yöne bakıyorsunuz. Yılbaşı geccesi gittiğimiz eski Man Ray, yeni World Place adlı restoran kulüp ise çok sıradandı. İzzet Çapa'nın kulaklarını bol bol çınlattık. Ne İstanbul'un boğazını, tarihi eserlerini, ne de restoranlarımızın, lezzetlerimizin, kulüplerimizin, servisimizin kıymetini bilmiyoruz. Bu kafayla da hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Her yurtdışı dönüşünde ağzımızın suyu akarak anlatıp duracağız.. Geride güzel hayaller bırakarak..