BU ŞEKİLDE, ANSIZIN, SAVUNMASIZ ÖLÜNMEMELİ... KENAN ERÇETİNGÖZ YAZDI..

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 28-05-2001 16:30
Ne kadar da bedava yaşıyoruz! Çalış-çabala, 50 yıl mücadele ver, herşeyi ailen için yap, sonra bir sabah tuvalette yığıl kal! Haksızlık bu!!! Böyle olmamalı, bu şekilde, ansızın, savunmasız, korunmasız ölünmemeli… Bu sabah kaybettiğimiz, Hürriyet gazetesi Magazin Müdürü Orhan Olcay'dan bahsediyorum. Henüz 51 yaşındaydı. İçkisi, sigarısı yoktu. Bir magazinci olarak, çok mazbut bir hayat yaşardı. Asla bizim gibi bir temposu yoktu. Gecce yaşamını sevmezdi, çok nadir yemeklere giderdi. Kimse Orhan Olcay'ı hiçbir yerde görmezdi. Haftada 3-4 kez de tennis oynardı, duşunu alırdı, yiyeceklerine dikkat ederdi!!! Ama bu sabah gazetede kalp krizi geçirerek öldü… İnanılacak gibi değil. Yani şimdi bu ne demek oluyor? 'Siz ne yaparsanız yapın, ne kadar dikkat ederseniz edin, alın yazısı yazıldı' mı, oluyor… Peki, dünya kadar yapılan anketler, analizler, ciddi ciddi profösörlerin çalışmaları boşuna mı? Yani birileri bizimle dalga mı geçiyor!!! İlkokul 3.sınıfta başladım çalışma hayatına. Sabahları, Şehit Fethi Bey İlkokulu'na gider, öğlen de matbaada çalışırdım… Cuma akşamları haftalığımı alır, babama getirirdim. Tam 29 yıl böyle sürdü hayat tempom… Hiç durmadı bu makina-insan! Peki nereye kadar çalışacağız, neyin kavgasını yapacağız, daha ne kadar birbirimizi yiyeceğiz, hırslarımız bizi daha ne kadar yönlendirecek? Çıkar ilişkileri, yalakalık, yaltaklık, istemem yan cebime koy ayakları, 'ben dürüstüm' numaraları, güçlünün yanında olunca bir bok olmaz nağraları… daha ne kadar böyle gidecek??? Turgut Özal, koşu bandında vefat etti… Okan Bayülgen'in babası, yıllar sonra Bodrum'da bir ev yaptırıyordu, tam hayatın tadını eşiyle çıkaracaktı, düştü öldü, Koca koca adamlar, çokkk zengin insanlar kansere yenildi… Hele hele MOS kuaför Sedat Kamaz, Belgrad Ormanı'nda koşuda yığıldı kaldı… İşte Orhan Olcay da gitti… Peki bizim sonumuz ne acaba? Böyle olmamalı… Haksızlık bu… Bu kadar mücadele verdikten sonra, birşey diyemeden, ikinci bir fırsat tanınmadan ölünmemeli… Ne kadar da bedava yaşıyormuşuz… Takii birileri ölünce anlıyoruz… Böyle bir ölümü yaratan Tanrı, geride acıları da unutturmayı da yaratmış… Kimlerin hayatından neler geldi geçti, zamanla hepsi unutuldu. Biricik, canım dediğin yavrunun bile ölümünü zamanla kabullenebiliyorsun… İşte hayat bu kadar acımasız.. Bu kadar dengesiz, bu kadar kalleş… Ama hayat aynen devam ediyor, edecek de… Dün Turgut Özal, Sedat Kamaz ve binlercesi, bugün Orhan Olcay, acaba yarın sıra kimde??? İşte hayat piyangosu bu! Önemli olan hayatı dolu dolu, kimseyi kırmadan, mücadele verirken kalleşlik yapmadan, sana güvenen insanlara koltuk sevdası yüzünden kazık atmadan, arkadan hançerlemeden, hançerledikten sonra da döneklik yapmadan, kendini çok normalmiş gibi görüp, buna inandırmadan ve etrafındaki herkesi gerçek dost sanmadan yaşamak lazım… 'Bir daha mı geleceğiz bu dünyaya, satmışım anasını' diye bağırmak istiyorum ama olmuyor… Gerçekten bağırmak ve yapmak istiyorum… 40 yaşından sonra hayatımı reset'lemek istiyorum… Bakalım bunu yapmak için daha kaç kişinin ölmesini bekleyeceğiz. Ya da beklerken, birgün bir köşede, bilgisayar başında yığılıp kalacağız… Güle güle Orhan Olcay, eminki sen bizden şu anda daha iyi bir konumdasın. Öyle olmalısın, böyle bir ölümü haketmedin ama çok güzel bir yeni hayatı hakettiğine inanıyorum… Kalbimiz her zaman seninle olacak…