ASENA'NIN FOTOĞRAFLARI!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 05-09-2003 09:44
Onur Çakmak'ın (Asena) avukatı Aysel Tan Hanımefendiden tebligat geldi! Aynen şöyle diyor; Sayın muhatap, sahibi olduğunuz gecce.com (G büyük yazılmıştı, oysa küçük harf olacak) adlı internet web sitesinde müvekkilimiz Onur Çakmak (Asena)'ya ait fotoğrafları izinsiz kullanmaktasınız. Fotoğrafların bu şekilde izinsiz kullanımı müvekkilimiz Onur Çakmak'ı kamuoyu nezdinde rencide etmekte ve müvekkilimizin kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. Bla bla bla, derhal çıkarılmasını, aksi takdirde bla bla bla...' Şimdi gecce.com'da binlerce fotoğraf var. Sayın avukatın bahsettikleri çırılçıplak olanlar mı acaba? Tebliği aldıktan hemen sonra Asena'yı aradım. İzin alacaktım kendisinden! Ama cep telefonu çaldı çaldı açan olmadı. Sonra tekrar ararım. Oysa daha bir hafta önce bu konuyu konuşmuş, dert yanmıştı bana Asena. Ben de o sırada gecce.com'a girip Onur Çakmak'ın muhteşem fotoğraflarını açmış ve 'bak şimdi şöyle yatmışsın, diğer fotoğrafta şöyle poz vermişsin' diye gülüşmüştük. O da sürekli 'iğrenç, iğrenç' demişti! Demişti demesine ama bende kendisine, o fotoğrafları çektirenin bizzat kendisi olduğunu, poz verdiğini, herhangi bir zorlama, silah zoruyla çektirilmediğini, ya da ne bileyim mahremiyetinde çekilmediğini söylemiştim. Asena'nın fotoğrafları bizzat Şile kumsallarında dalgalarda çekilmiş. Çeken arkadaş da o zamanlar Hürriyet magazin muhabiri olan Haşim Öz. Haşim Öz, önce kendi imzasıyla fotoğrafları internete dağıtmış ve sonra herkes kullanmıştı. Kullanmaya da devam ediyor zaten. Bu tebligat için kızdım Asena'ya. Oysa kendisiyle yaptığımız telefon konuşmasında yayından kaldırılma konusunda herhangi bir talebi olmamıştı. Bu kadar samimiyetten sonra, kendisinin söylemesi yerine avukatının tebligat göndermesi hoşuma gitmedi. Sanıyorum, tüm gazetelere ve magazin müdürlerine gönderilmiş bir tebligat. Asena bahsetmişti, 'toplatacağım, kaldıracağım' demişti ama bu kadarını beklemiyordum doğrusu! Bu arada, Asena'yı bir daha aradım, yine aynı. Çalıyor ama açan yok. Şimdi.. Çoğu zaman böyle oluyor değil mi? Geçmişini ve hatalarını inkar edenler zaman zaman çıkıyor. Şöhret basamaklarını çıkmak için her türlü yolu deneyenler, çıplak poz verenler, 'yönetmenin yatağından geçenler', şöhretlilerle beraber olanlar, hem bu pozları ve yaptıklarını yalanlıyor, kızıyor, hem de ilişkilerini kabul etmiyorlar. Sonra.. Sonra da sanki o fotoğraflar, o yapılanlar, o yaşananlar kendi hayatı, geçmişi değilmiş gibi sudan çıkmış ak kaşık olmaya çalışıyorlar! Tüm bunları Onur Çakmak için yazmıyorum, genelleme yapıyorum. Çünkü bu tip yollara başvuran sadece Asena değil, bir çoğu öyle. Sanıyorlar ki, o fotoğraflar kaldırılınca her şey unutulacak. Sanıyorlar ki, o fotoğraflar yasaklanınca yasaklatan şahıs halkın gözünde çok daha büyüyecek. O fotoğraflar var ve rızayla çekilmiş. Her yerde basın kanununa uygun olarak kullanılıyor. Avukat hanımın yazdığı klişe laflarla (Fotoğrafların bu şekilde izinsiz kullanımı müvekkilimiz Onur Çakmak'ı kamuoyu nezdinde rencide etmekte ve müvekkilimizin kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir.') konunun ne alakası var! Kamuoyu nezdinde biz, kimi, neyle rencide ediyoruz? İkincisi de kişilik haklarına nasıl saldırıyoruz? Birincisi, kamuoyu o fotoğrafları kimin, nasıl ve niye çektirdiğini çok iyi biliyor. İkincisi de saldırıdan kasıt ne, anlamak mümkün değil? Tekrar söylüyorum, konuyu sadece Asena ile ilgili yazmıyorum. Asena'yı severim. Ama izlediği yol yanlış oldu. Ayırmasını bilmezse, onu da kimse ayırmaz, kollamaz! Herkesi aynı kefeye koyarsa, yarın öbürgün onu da başkalarının olduğu kefeye koyarlar! O fotoğraflarda utanılacak, sıkılacak hiçbir şey yok bence. Sanat camiasındaki en baba insanlar bile geçti o yollardan. Belki de daha kötü bir şekilde hemde! Düşünün bakalım şu anda kimlerin geçmişinden kalma çıplak fotoğrafları yok! Çoğunun var. İnkar etmekle, yasaklatmaya çalışmakla, tebligatlarla olamz bu işler. Neden eski sanatçılar çok daha iyiydi biliyor musunuz? Bunların hiçbirini yapmadıkları için. Geçmişlerini ve ne yaptıklarını çok iyi bildikleri için. Ben hiç bir zaman Türkan Şoray'dan, Nükhet Duru'dan, Ajda Pekkan'dan, ne bileyim ben rahmetli Zeki Müren'den tebligat almadım. Ne olursa olsun, ararlar ve medeni şekilde konuşurduk. Ve mutlaka çözerdik. Sevgi saygı vardı, dostluk, arkadaşlık vardı. Hey gidi günler hey. Şİmdi öyle mi? Bak zamane oryanteli tebligat yolluyor! Hem de hiç beklenmedik bir zamanda yakalandıkları amansız hastalıktan kurtulamayarak!