YEŞİM SALKIM'LA YÜZ YÜZE (3)

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 30-03-2002 13:38
Not: Yeşim Salkım'la Yüz Yüze'nin ilk bölümleri için aşağıdaki arşivi kullanabilirsiniz. Pişmanlık duyuyor musun şimdi? Evet, bu kadar açığımdır. İnsan Paris’teki evini bırakır mı? İşin gırgırı tabi. Pişmanım ama neden? Keşke boşanmayıp, bir süre ayrı yaşasaydık ve olayları iyice gözden geçirseydik. Hakikaten bu son seferde Hakan çok büyük şans istedi ve hakketti. Ama ben vermedim. “Devam edelim” dedi yani. Hiç demediği kadar dedi, hiç üzülmediği kadar üzüldü, çok yüreği yandı. Ama bilmesini istiyorum ki aynı şekilde benim de yandı. O bana hep derdi ki “Sen benden daha güçlüsün.” Şimdi cep telefonun çalsa, Hakan olsa ve “hadi gel!” dese? ( bu arada gerçekten telefon çalıyor ama Hakan Uzan değil , annesi) Koşar giderim. Şaka tabii, yok asla. Neden biliyor musun? O kadar zaman geçti ve o kadar güzel ki yeri, öyle kalsın. Hiç özlemiyor musun o hayatı? Hayatı değil, onu özlüyorum. Sadece onu. Yani ilk tanığımda biz bir apartman dairesinde üç oda bir salon dairede kirada oturuyorduk ve birlikte balık almaya giderdik, Yeniköy’e. (Gözleri doldu şu anda ağlıyor). Orada birbirini seven iki insan vardı. Bir anda olup bitiyor ve zaman geçiyor. Keşke o kadar paramız olmasaydı. Keşke tekneler, uçaklar hiçbiri olmasaydı. İşte insanlara bunu anlatamıyorum. Ben bir adamın yüreğini seviyorum. Çocukken ben babama hasrettim Kenan. Baba duygusu ben de o kadar yüksek ki. (Ağlıyor) Yanımdaki erkeğin o olmasını istiyorum. Kardeşim, kocam, babam, herşeyim. Hakan benim herşeyimdi. Kocam, sevgilim değildi; herşeydi. O kadar kötü bir şekilde bitti ki, bu bitişi hakketmedik. Ben o 55 metrelik teknelerde çok mutsuzdum, bunu ona hep söyledim. Öyle mi oluyor gerçekten, dışardan çok farklı gözüküyor. Hepsi öyle, sadece ben değil yani. Bunu yaşayan herkesin hayatında arayışlar oluyor. Neden mutsuz oluyorsun? Manevi duygularını yitiriyorsun Kenan. Maddi duygular ön plana geçiyor. Yani nerede olduğun değil, kiminle olduğun önemli. Sen bir çadırın içinde çok sevdiğin bir insanla yaşıyorsan, o çadır sana saray gibi gelir. Ama sen bir sarayın içinde tek başına yaşıyorsan o saray sana hapishane gibi geliyor. Yani maddiyat öne çıktıkça kibirleniyorsun. İnsanları hor görmeye başlıyorsun. Yani bu para denilen illet, insanı hakikaten yoldan çıkartır. Yani ben Allah’ın çok sevdiği bir kuluyum ki, bir şeyleri kaybederken de bir şeyleri kazandım. Yoldan çıkmak ne demek yani? Yani deli gibi para harcarsın, 55 metre yetmez, 75 metre alırsın. Evin içinde 10 kişi yetmez 20’ye çıkarırsın çalışanlarını. Budur yoldan çıkmak. Sokaktaki aç insanı unutuyorsun. Dinini unutmaya başlıyorsun. Ben hayatımda domuz eti yemedim ama benim çevremdeki herkes domuz eti yiyordu ve ben bunu gördükçe midem bulanmaya başladı. Para bende, güç bende oluyorsun yani. Yukarıdaki taktiri ilahiyi unutuyorsun. Ve o da bir gün sana öyle bir tokat atıyor, “kendine gel” diyor. Peki anne olduğunu unuttun mu? Boşanır boşanmaz Selhan Aloğlu ile ‘Boşverrr’ dedin! Daha önce de çıkıyordum. Ama boşanınca insaların dikkatini çekti. Boşanmadan önce de her programa çıkıyordum. Kimsenin umrunda değildi o zaman. O yüzden anneliğimi hiç unutmadım. Kızım benimle gurur duyuyor. O kadar aklı başında bir çocuk yetiştiriyorum ki tek başıma. Biz ikimiz beraber yaşıyoruz, yalnız ve bugünleri ikimiz beraber atlatıyoruz. Bu olayda en çok benim çocuğum yıprandı. Benim çocuğumu kimse düşünmedi. Ben bekarken evimin yolunu unutmamışım. Haftada altı gece, gece klüplerinde şarkı söylerken sabah 04.00’de eve gitmişim, evimin yolunu unutmamışım da siz mi hatırlatacaksınız bana evimin yolunu. Yok böyle bir şey. Hayatımdaki hiçbir şeyin hesabını çevreme vermem. Önce Tanrı’ya, sonra da aileme veririm. Bu insanlara vermem. Ama çok yüklendiler. Bunun sebepleri de belli. Allah da biliyor. Ben onları Allah’a havale ettim. Selhan’la birşey olmadığını mı anlatmaya çalışıyorsun? Hayır onu anlatmıyorum. Yapılan davranış haksızdı diyorum. Selhan’ın dışında başka biriyle bir ilişkin oldu mu? Hayır. Selhan’la oldu demek ki. Hayır, O benim çok iyi arkadaşım. Sen tecrübeli bir insan oldun. Başından iki evlilik geçti. Çok şey yaşadın. Artık ilişki anlamında çok olgunsun. Peki, o ‘Boşver’ dansının hata olduğunu düşünüyor musun? Olaya şöyle bakıyorum; dünyada ve Türkiye’de birçok sanatçıya baktığım zaman hiç kimse dört dörtlük, hatasız değil. Benden 10 yaş küçük, peki ben 40 yaş büyük bir adamla dans etsem farklı mı olacaktı. Benim gönlüm severse çok fakir bir adamla da birlikte olurum, gençle de, büyükle de olurum. Ama altı senelik bir evlilikten sonra bir gece dışarı çıkıp hadi ben aşık oldum diyemem. Aradaşlıklarım tabii ki olacak. Yeşim Salkım şimdi ne yapacak, projelerin ne, kendini sudan çıkmış balık gibi hissediyor musun? Hayır hiç öyle hissetmiyorum. Kimse beni yıkamaz. Bu kadar çok şeyi yaşayıp hala ayaktaysam, bükemedikleri bileği öpmeleri gerekiyor. Çünkü karşıma çok insanı aldım. Ben kendimi Don Kişot gibi görüyorum. Yeldeğirmenleriyle savaştım. Ve galip geldim. Bak karşında dimdik oturuyorum. Ailemle çok iyi bir hayat kurdum şu anda. Sakin, kendi içimde bir hayat yaşıyorum ama zaman zaman yalnız kaldığımda çok ağlıyorum, üzülüyorum. Burnumu uzutsam dışarıya haber oluyor. O yüzden evdeyim. Şimdi bir sinema projem var. Bu sinema filmini çektikten sonra belki de birçok insan bana ne kadar haksızlık yaptığını daha iyi anlayacak. Çünkü benim mesleki kariyerimi bırakıp sadace altı aydır özel hayatımla ilgileniyorlar ama ben Altın Portakal almış Türkiye’deki ilk ses sanatçısıyım. O yüzden taktiri hakettim bu ülkede. O yüzden beni sadece genç bir sevgilisi var olarak görmesinler. Ayrıca Sokak Çocukları Vakfı’nın kurucu üyesiyim ve hala da çalışıyorum. Ama daha önce patronların olduğu locadan izliyordun maçı, şimdi sahadasın, oynaman lazım. Ben, istersem yine o locaya çıkarım. Oynaman lazım, çalışman lazım. Şimdi ben filmimi yapıyorum. Yavuz Özkan ile çekiyoruz. Alkolik bir kadını oyunuyorum, bu yüzden de onların hayatını araştırıyorum. Zeki Alasya, ben, bu Hamam’da oynayan Mehmet Günsür’le berebar. Mayıs ayında başlıyoruz. Sahneye çıkmayacağım. Şiir kitabı çıkarıyorum. 16 yaşımdan beri şiir yazıyorum. Kendi albümümün bütün sözlerini de kendim yazdım. Eylül’de de Ozan Çolakoğlu’yla beraber stüdyoya giriyorum. 2003’te de piyasaya çıkartıyorum, kendi firmamdan çıkacak. Eylül’de Amarika’ye gidiyorum ve orada tiyatro eğitimi alacağım. Bir arkadaşımın annesi orada hoca ve beni davet etti. Orada drama okuyacağım ve o da benim hocam olacak. Yeşim Salkım biraz daha gelişiyor yani. Zaten ben Yeşim Salkım’ın mesleğiyle ilgili dünyada yapılması gereken ne varsa yaptığına inanıyorum. Altı tane albüm çıkardım, çok çalıştım. Bütün bir aileye baktım, kardeşimi yetiştirdim, herşeyiyle evlendirdim, çoluk çocuk sahibi oldu. Kızımı büyütüyorum, okutuyorum. İyi bir anne olmaya, iyi bir eş olmaya çalışıyorum. Ama ufak tefek hatalarım olsun ya, onlar da yamaları. Sahneye niye çıkmıyorsun, korkuyor musun? Hayır. Ben, aştım artık oraları. Rumeli Hisarı’na çıkabilecek misin? İstersem çıkarım. Peki, çok teşekkür ederim. Çok güzel bir sohbet oldu. Ben teşekkür ederim. Herşeyi çok samimi bir şekilde anlattım. Yorumu size kalmış.