EUROVİZYON REZİLLİĞİ!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 16-02-2005 11:34
Herkes bir yol tutturmuş gidiyor! 66 yaşındaki gazeteci Ertuğrul Akbay, Kafkas usulü çay ile gençleştiğini ve uzun yaşayacağını iddia ediyor, Metin Akpınar ise en güçlü afrodizyakın kuru fasülye olduğunu söylüyor! 65 yaşındaki Hıncal Uluç ise genç sevgilisiyle gençleşiyor! Herkesin yolu farklı. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Özellikle gazetecilerin kullandığı gençleşme, zayıflama ve yaşlanınca da cinsel gücün devam etme hikayeleri çok ilginç! Çünkü, gazeteci hep kendi yaptığı röportajın doğru olduğunu zanneder. Röportaj sırasında ve gazetecilik sayesinde tanıştığı her uzmanı, profösörü de iyi olarak görür ve onun söylediklerini uygulamaya başlar. 42'sine gelen ben ve benim gibiler ise ne yapacağını şaşırmış durumdayız! Dilara Koçak'a gittim, olmadı. Eve koşu bantı aldım ama koşamadım. "Biraz ondan, biraz bundan" diyerek yolumuza devam ediyoruz. Dün Ertuğrul Akbay'ın Kafkas usulü çayını pişereceğim diye ev halkını asker ettim ama bu sabah Mehmet Barlas'ın yazısını okuyunca çok güldüm. Hem Ertuğrul Akbay'a güldüm, hem kendime, hem de benim gibi Kafkas usulü çay yapıp içenlere güldüm!! Mehmet Barlas yazısında, yaş ortalamaları genellikle 100'ün üzerinde olan Kafkas köylülerinin sırrının yoğurt olduğunu sanırmış. Barlas yazısında, bir İngiliz gazetecinin hikayesini de anlatmış; "Bu köylülerle röportaja giden bir İngiliz gazeteci, evinin eşiğinde ağlayan bir ihtiyar görmüş. Adamın yaşını sormuş ve "108 yaşındayım" cevabını almış. "Neden ağlıyorsun" diye sorunca da "Babam sabah evden çıkarken bana tokat attı" diye cevap vermiş ağlayan ihtiyar. İngiliz gazeteci şaşırmış ve sormaya devam etmiş: - Baban sana neden tokat attı? Ağlayan 108 yaşındaki adam, burnunu kolunun yenine silerken, hıçkırıklar içinde bu soruyu da cevaplamış: - Çünkü büyükbabam da sabah evden çıkarken babama tekme atmış. Ama yine de görünüşe fazla aldanmamalı. Çünkü bu İngiliz gazeteci aynı köyde gezerken herkesten daha yaşlı görünen bir köylünün yanına gidip sormaya başlamış: - Herhalde hiç içki içmezsiniz, hiç kumar oynamazsınız, hiç çapkınlık yapmazsınız, sigara kullanmazsınız herhalde? O çok yaşlı görünen Kafkas köylüsü "Bunların hepsini yaparım" demiş. İngiliz gazeteci "Peki, kaç yaşındasınız" diye sorunca da, şu cevabı almış: - 22 yaşındayım! Bu köylü çayı nasıl içeceğini bilseydi, herhalde 5-6 yaşındaymış gibi görünürdü. Neticede onunla aynı kuşaktan olan bizler musalla taşlarında son saltanatımızı yaşarken, Ertuğrul Akbay belki 30'uncu biyolojik yaşına yeni basmış olacak. Dilerim büyükbabası babasına tekme atmaz o sırada." Harika bir yazı.. Onu yeme, bunu içme, şunu yapma.. Bu nasıl hayat böyle? * * * EUROVİZYON REZİLLİĞİ! Tam Sertab Erener'in yaşadığı başarıyla sevinip, coşarken bir anda "Rimi Rimi Ley" denilen ve ilk defa gördüğümüz Gülseren adlı bir bayanla şaşkınlık geçirdik. TRT Genel Müdürü'nün bile "Leylim ley, Türkiye'ye hayırlı olsun" dediği bir ülkede, bu ne biçim bir mantıktır, bu nasıl bir kafadır böyle? Şimdi akıllı, mantıklı her Türk vatandaşının "bu ne biçim şarkı, Sertab Erener'den sonra bu şarkıyla Eurovision'a mı katılınır?" dediği durumda, nasıl oluyorda oluyor ve hiç tanımadığımız biri, alakasız bir şarkıyla Eurovizyon'da Türkiye'yi temsil ediyor? Bunu kim, nasıl açıklayabilir? Veya herhangi bir açıklaması var mıdır? Yoktur herhalde! Ya paradır, ya sekstir, ya skandaldır! Zaten skandalın kokusu yayılmaya başladı. Eurovision'da oynana oyunlar gündeme gelmeye başladı. Gerçekten "Mehter Marşı" tam biz Türklere göre bir şey. Tam Türklerin ruhuna uygun bir şey. Asla da değişmez.. Tam ilerliyoruz, süper diyoruz, sonra hop beş adım geri atıyoruz! Yazık ya, bu ülkeye, bu insanlara, bizlere, sizlere yazık. Bu kadar da rezillik olmaz. Bir tarafta Nurhan Bey'ler, Semranımlar, sahte gelinler, tanımadığı bir kızla evlenmek için kuyruklara giren gençler ve rimi rimi ley! Yuh be..