YILMAZ ERDOĞAN'A ONUR İADESİ!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 08-06-2003 03:00
Hakan Aygün 'Yılmaz Erdoğan'ın çiğnenen onuru' başlıklı yazısında işi çok ciddi tutmuş ve 'Hesap basit. Erdoğan, Allah'ın feodal bir doğulusu ya..' ya kadar getirmiş konuyu ve 'Bu bilinçli bir infaz. Tıpkı Marquez'in 'Kırmızı Pazartesi'deki gibi. Tıpkı, Heinrich Böll'ün 'Katharina Blumm'un 'Çiğnenen Onuru'ndaki gibi. Erdoğan'ın başına gelenler, bir türlü kısır tartışmalardan kurtulamayan, lafa, retoriğe ve önyargıya saplandığı için de önünü göremeyen Türkiye'yi anlatıyor. Yargısız infazı anlatıyor' demiş. Eee, Hakan Aygün gibi bir köşe yazarı da yazarsa ancak bu kadar bir analitik magazin yazısı yazar. Ama ben Aygün'e katılmıyorum. Çünkü Hakan Aygün atlanmış dediği 'Nüans farkı'nı maalesef kendi atlamış! Bakın Aygün diyor ki; 'Bakire bir kıza aşık olsan, bu yüzden seks hayatınız olmasa.. Başkalarıyla seksüel ilişki yaşar mısın?' sorusuna Erdoğan da 'Bu dediğin şartlarda ben birine aşık olsam, ben onunla evlenmek isterim. Yani evlenir ve yatarız'.. Şimdi burada 'Ancak bakireyle evlenirim' mi diyor' demiş Hakan Aygün.. Buraya kadar Hakan Aygün de haklı, Yılmaz Erdoğan da. Bu bir yorum ve 'mesela' cevabı. Buradan çıkıp da sanatçıyı suçlamak veya yanlış düşünmek olmaz. Amma nüans farkı bundan sonra başlıyor esas. O cümlenin devamında Yılmaz Erdoğan aynen şöyle diyor; 'Çünkü şu anda benim bu çıkmazdan çıkabilme yolumun bu olduğunu düşünüyorum. İlk defa hayatımda ciddi ciddi evliliği düşünüyorum..' İşte bu cümle Yılmaz Erdoğan'ın gerçek düşüncesi. Yani Yılmaz Erdoğan diyor ki; Ben bu sanat ve sosyete camiasında (içinde bulunduğu çıkmaz) o kadar çok şey gördüm ve o kadar çok dejenere kız tanıdım ve bir çok manken ve sosyetikle beraber oldum ki, röportajcının dediği şartlarda (bakire kız) bir kızla ciddi ciddi evlenmeyi düşünüyorum.' İşte Yılmaz Erdoğan'ın gerçek düşüncesi bu ve açıklıyor. Yoksa kim, niye bilinçli infaz yapsın ki? Ya da, hangi gazeteci Yılmaz Erdoğan gibi bir sanatçının çiğnenen onurundan zevk alsın! Böyle bir mantık var mı? Ama hep dediğim gibi zaman zaman, magazin konularını ve bu dünyayı tanımayan, içinde olmayan ciddi köşe yazarları da uzaktan masum olarak tanıdıkları sanatçının yanında olurlar. Savundukları sanatçının dünyasıyla maalesef kendi dünyalarını karıştırılar! Bu Hakan Aygün'ün dediği gibi bilinçli bir infaz olsa, 'Ben utandım' diye yazan Ayşe Arman, Yılmaz Erdoğan aradı diye hemen yelkenleri suya indirir miydi? Önceki yazısında Erdoğan'ı yerin dibine sokan Ayşe Arman, Erdoğan arayınca 'İtiraf etmem gerekiyor ki, Yılmaz Erdoğan'ın bu lafları söylemedim demesi, inkar etmesi hoşuma gitti' der miydi? Yılmaz Erdoğan, tüm kadınlar adına üzülen Ayşe Arman'ı aradı ve çiğnenen onuru iade edildi! Hakan Aygün de yazdığıyla kaldı.. Nerde kaldı 'Kırmızı Pazartesi', nerde kaldı, 'Katharina Blumm'un 'Çiğnenen Onuru'! Hani derler ya, 'Karı-koca kavgasına karışılmaz' diye.. Onlar (gazeteci-sanatçı) kavga ediyor, barışıyor. Bana ne oluyor, Hakan Aygün'e ne oluyor? Laf olsun, torba dolsun.. Bize mi kalmış çiğnenen onurları kurtarmak! Ben röportajı yapan gazeteci açısından baktım olaya, Hakan Aygün de Yılmaz Erdoğan cephesinden baktı.. Ama sonuçta bu gündem konusuda, ne benim, ne de Hakan Aygün'ün yazdığı gibi bitmedi. Her zaman ki gibi bitti! Alan memnun, veren memnun! Tebrikler, bravo..