MASA’DA LEZZET, BİBER’DE DANS!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 10-01-2012 15:52
* * * İstanbul’da tek kıskandığım yer Masa restoran.. kıskandığım kişi de Umut Özkanca.. Yani gazeteci olmayıp yeme-içme sektöründe olsaydım Umut Özkanca gibi başarılı olmak isterdim. İstinyepark’ın en güzel yerindeki Masa bence bir AVM’de olabilecek en iyi restoran konumunda. Kesinlikle, Amerika, Miami’dekilerden bile çok daha iyi. AVM’nin tam kalbinde, orta yerinde. Cıvıl cıvıl, fıldır fıldır. Dört bir yanını dünya markaları sarmış, ışıl ışıl.. Yağmur yağıyor ama dışarıda 7 masa sıra bekliyor, tıklım tıklım.. İçeri girdim, bar ve üst kat tamamen dolmuş, ana-baba günü.. Yukardan hem içeri, hem dışarı baktım kalabalığa.. Şaştım kaldım. Ve işin en ilginç tarafı bu kadar yoğunlukta servisin kesinlikle aksamaması.. İşte Masa’yı masa yapan püf noktalarından biri bu. Önce konum, sonra servis, gelelim şimdi lezzet ve mönüye. Bence dünyanın en güzel olayı, yoğun geçen bir haftanın sonunda dostlarla beraber keyifli bir ortamda oturmak, sohbet-muhabbet yapmak ve mükemmel lezzetler tatmaktır. Masa’da bunun fazlası var. Bir mönü geliyor, 10 gün okusan bitmez.. Ama benim gözüme hemen Pekin Ördeği çarptı. Yarım 50 TL, tam 110 TL.. Masa kalabalık, denemek amaçlı tam söyledik. Aman o da ne? O kadar kalabalığın içinde ördeği getirip göstermezler mi? Ben o anda hemen “Alo-malo” deyip sahte telefon konuşmasına geçtim, havalara baktım. Masa, işi o kadar ciddi yapıyor, kuralları o kadar biliyor ki, ördeğinizi önce gösteriyor, sonra ayaklanmış halde müthiş şekilde, soslarıyla birlikte dört dörtlük servis ediyorlar. Masa mutfak şefi Yılmaz Çelik’i kutluyorum. O kadar kalabalığı idare eden, maestro gibi yöneten restoran müdürleri Orhan Çiftçi, Yasin Düzenli ve Mehmet Keçe’yi tebrik ediyorum. Ayrıca nefis müzikler çalan, ses ayarını bilen, rahatsızlık değil keyif veren DJ Kayhan Yakarlar’ı da kutluyorum. Masa ile ilgili son sözümde şu; Rasim Özkanca’yı, Umut gibi başarılı bir evlat yetiştirdiği için canı gönülden kutluyorum. İstanbul’un Umut Özkanca gibi geleceği gören, araştıran, işine ve müşterisine saygı duyan gençlere ihtiyacı var. Bravo.. [b]NİŞANTAŞI BİBER[/b] Bazen olur ya.. “Ya şimdi Nişantaşı boştur, ne yapacağız orada?” dersiniz ama gidince de çıkamazsınız ya.. Biber Bar aynen böyle oldu. 5 dakika diye gittim, 4 saat kaldım. Ne olmuş anlamadım Biber’e.. Eller havaya, millet dans ediyor, kimse yerinde durmuyordu. Kapı önünde ısıtıcılar yakılmış, yer yok. İçeri geçtik tıklım tıklım. Barda Zeynep Beşerler ve sevgilisi var. Melis Murathanoğlu var, az sonra eşinden boşanan Ayşe San geldi. Emre Ergani beni görünce şaşırdı ve “sen buralara gelir miydin?” diye espri yaptı. Cam kenarı biryere konuşlandırdı bizi. Tam da, yerinde durmayan bir grubun yanındayız. Tüm bayanlar oynuyor. Sonra anladım ki Emre bu işi çok iyi biliyor. Bizi ve oynayan grubu cam kenarına koymuş ki, yoldan geçen herkes bize bakıyor ve içeri dalıyor.. Mehmet Tuna, Biber’e gelmiş “şarkılarımı çalmışsınız” demiş. Aynen Şamdan gibi çalıyor çünkü DJ Fırat Tunçbağ. Biber’in başarılı müdürü Selma Şeşbeş de, “onlar dünya şarkıları Memocum, herkes çalabilir” diye espriyle cevap vermiş. Selma 6 yıl önce Şamdan da çalışıyordu. Biber, Şamdan’ın saat 20.00 versiyonu olmuş. Yani dans etmek için gecce 02.00’yi beklemek istemeyenler Biber’e gelmeye başlamış, yıkılıyor.. Aferin be Selma.. Eminim ki önceleri bu dans işine Emre karşı çıkmıştır ama Selma Şeşbeş’in ısrarı işe yaramış. Vallahi artık Nişantaşı tarafına geçtim mi Biber’deyim. Eee, ne de olsa yaşlandık artık saat 02.00’leri bekleyecek halimiz kalmadı! Siz öyle sanın, gençlere taş çıkartırım vallahi.. Şamdan’a da gittim, Scotch’a da. Üstüne de Sarıhan Gusto’da işkembe-kokoreç yedim. DEVAMI YARIN..