NİŞ VE NO 1’DE JAZZ

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 03-03-2006 10:30
Nişantaşı Brasserie'da başlayan geccemiz, yine sabah 04.00'de Şamdan'da bitti.. İşimizi mi seviyoruz, kendimizi mi kandırıyoruz anlamadım.. Yani bu kadar da gezmenin ve sabahları da 08.00'de kalkıp işe gitmenin bir anlamı var mı? Aslında akşamları masumane başlayan Papermoon, Brasserie buluşmaları, daha sonra oradan oraya gördüğümüz eş-dostla dolanmaya dönüşüyor.. O gecce de öyle oldu. Nişantaşı Brasserie'de bir kahve içecektim.. Can Tanrıyar'la tesadüfen karşılaşınca geccenin rotası şaştı.. Tabii, bizi görenlerde şaştı, eski dostumuz Can Tanrıyar'la düşman çatlattık! Breseria'de akşam üstübarı, sohbeti ve mönü güzel.. Gelenler güzel, ortam güzel.. Sadece biraz pahalı diye düşünüyorum.. Nişantaşı'nın şu anda en "in" mekanı Niş.. Brasserie'dan yürüyerek Niş'e geçtik, yer bulmakta zorlandık.. İçerisi tıklım tıklımdı. Saat henüz 19.30.. Yani iş çıkışı ve Niş'in barında yer yoktu.. Çünkü haftaiçi her akşam (pazartesi hariç) Aşkın Arsunan ve grubu jazz yapıyorlar.. Niş harikaydı o gecce.. Çok keyifliydi.. İş çıkışı herkes Niş'teyti.. Arsun Arsunan yine döktürdü, solist Duygu rahatsızlandığı için Ebru Yazıcı tek başınaydı.. Parkinson rahatsızlığı olmasına rağmen, konuşma zorluğu çeken ama şarkıları şakır şakrı söyleyen 80 yaşındaki Tefo süperdi.. Bir zamanların gecce adamı Tevfik Dölen, kış aylarında her gecce Niş'e, yazın ise her gecce Reina'ya takılıyor.. 80 yaşında olmasına, zor yürümesine, Parkinson hastalığına rağmen hala şarkı söylüyor, dans ediyor, gülüyor, eğleniyor.. "Evde oturamıyorum, çok sıkılıyorum" diyor Tefo.. İnşallah bizde o yaşlarda onun gibi olabiliriz. Niş'ten çıkıp Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nun yanındaki Banlieu adlı restorana gittik. Ama orada da yer yoktu.. İstanbul'un en yeni, iyi restoranı olan Banliyö'nin barında takıldık.. Önümden geçen yemekleri gördükçe şaşkınlığımı gizleyemedim.. Yeşil karidesler, spagettili ıstakozlar, şişte etler, deniz mahsullu makarnalar harikaydı.. Meyve sepetleri ise yıkılıyordu.. Aşçılar Gazi ve Bilal Ateş kardeşleri tebrik ettim.. Banliyö'nün işletmesini üstlenen İzzet Çapa'nın sağkolu Rose Kar'ı alnından öptüm.. Banliyö, İstanbul'a yakışan bir mekan.. Sürekli kendini yenileyen, aşan bir mekan.. Haftasonu için yerayırtmak istedim ama 10 günlük rezervasyon doluymuş.. İsmimi rezervasyon defterine yedek olarak yazdırdım.. Bu tadları mutlaka denemem lazım.. Banlieu'den kalkıp, Bebek Yokuşu'nda yeni açılan No:1 adlı mekana geçtik.. Bebek Yokuşu'ndan aşağıya inerken sağda iki katlı beyaz bir köşk var ya işte orası No:1 olmuş. İşletmeci Sermin Çapa.. Alt kat restoran, üst kat küçük bir Şamdan.. Üstte Kaise Brown çıkıyordu.. İstanbul yavaş yavaş New Orleans gibi jazz şehri olmaya başladı.. No:1'te, Kaise Brown ile harika bir gecce yaşadık, çok hoştu.. No:1, küçük ve samimi bir mekan olmuş. Tebrik ederim.. Şamdan'a geçtiğimizde saat 02.00'ydi ve her zaman ki gibi keyifliydi..