LOS ANGELES'DAKİ MELTEM CUMBUL!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 30-01-2012 11:22
Hele hele bir de birlikte gittiğin insanlar bilge ise, gurme ise, her şeyi biliyorlar ise seyahatin tadına doyum olmuyor. Mehmet Yaşin.. Siz onu televizyonda yaptığı programla tanıdınız. Yemek konusunda bir uzmandır. Cem Yılmaz gösterisinin bir bölümünde Mehmet Yaşin taklitleri yapıyor, kırıp geçiriyor. İste Yaşin aynen öyle esprili bir insan.. Her akşam 18.00’da kırmızı şarap merlot'usunu içer. "Neden daha önce içmiyorsun?" dedim, "O zaman işin zevki kaçar. 18.00 olsun diye beklemek muhteşem bir duygu Kenan" dedi. Adam resmen şarap orucu tutuyor yani.. Ali Esad Göksel.. Şahsına münhasır bir adam.. İlginç, yerine göre komik, mütevazi, bilgili, hayat dolu.. Aslında mimar.. Aynı okuldan mezun olmuşuz. Mimar Sinan'dan.. Hayat gurmeliğimiz oradan geliyor sanırım.. Ali Esad'la nereye gitsek mutlaka gümrükte başına bir şey geliyor. Seçilmiş insan yani.. Daha önce Cap Town'da donuna kadar aradılar. Tokyo girişinde bir tek yine onda problem oldu, içerde kaldı.. Sempatik olduğu için, esprilerini yanlış anlıyorlar herhalde. Teoman Hünal.. "Bira manyağı" desem yalan olmaz. Ben hayatında bu kadar çok bira seven ve bira bilen bir adam görmedim. Onunla olup da bira içmemek olmaz. Her gün mutlaka bira içtik ama ne biralar.. Teoman Hünal için bira bir sanat.. Öyle bir anlatıyor, öyle bir içiyor ki imrenmemek mümkün değil.. Ayrıca, bilmediği konu yok Hünal'ın.. Hangi ülkeye gidersek gidelim Teoman hemen o ülkenin gelmişini-geçmişini, her şeyini didik didik anlatıyor.. Bira içerken onu dinlemek muhteşem oluyor. Bende grubun "fırlaması"... Beni gezilerde tahmin ediyorsunuzdur... [resim=20120130resim-185145A6][/resim] Hiç unutmam İskoçya’daki viski davetinde, 55 yıllık Macallan’ı bana hediye etmişlerdi. Grubu motive eden, eğlenilmesini sağlayan, neşeli adam diye.. Gerçi ismi lazım değil bazı gurmeler 55 yıllık Macallan'ın bana hediye edilmesine çıldırmışlardı ama viskiyi orada açıp ikram edince de kıpkırmızı olmuşlardı! Viskinin CEO’ları da sok olmuşlar ve "İlk defa 55 yıllık viskiyi hemen açıp ikram eden bir adam gördük" demişler ve biz Londra Havaalanı’ndayken bir tane daha yollamışlardı. Üstünde şu notla beraber: Sakın uçakta açma, evinde iç.. [b]LOS ANGELES'DA MELTEM CUMBUL[/b] THY'nin en büyük uçağı boing 777 ile Los Angeles'e giderken gurme anıları geldi aklıma.. Ooo, bu gurmelerle seyahat gerçekten enteresan oluyor. Zaman zaman hikayeler anlatırım yine size.. THY kendini aşmış resmen.. Hosteslerimizin ilgi ve alakası, kabin içi film ve eğlence hizmetleri, seçenekli mönü ve içki servisi muhteşem.. Seyahatin her dakikasından yararlanmak için uykuyla savaş ettim. Yedim, içtim, film seyrettim, sohbet ettim.. 14 saatlik direk uçuştan sonra Los Angeles'e indik.. Konu tabii ki Meltem Cumbul.. Nasıl olmuş, ne olmuş, nasıl sunmuş vs.. Aradım Meltem'i sohbet ettim. Dönüşünü bir hafta ertelemiş Meltem. Tebrikleri kabul etmek ve biraz daha isin havasını atmak istedi sanırım. Kenan Doğulu'nun Los Angeles'daki evinde kalıyormuş. Meltem Cumbul'u yakında bir Hollywood filminde görürseniz hiç şaşırmayın. Amcası Tekin, yıllardır Meltem'in Hollywood’da başarılı olması için çok uğraştı, ne gerekiyorsa yaptı.. O zaman Meltem küçük biz çocuktu, simdi büyüdü ve Altın Küre'de sunucu oldu.. Bravo Meltem.. [resim=20120130resim-185145A6][/resim] Santa Monica'da Fairmont Hotel'e yerleştik. Otelin girişinde ilginç bir Manolya ağacı vardı, çok büyük ve yaklaşık 140 yaşındaydı. Büyüyen ve sarkan dalları aşağı düşmemesi için ince çelik halatlarla ağacın gövdesine bağlanmıştı. Akşam otelde bulunan FİG Restaurant’ta, televizyonlarda da program yapan şef Ray Garcia'nin hazırladığı mönü ile akşam yemeğimizi yedik. Harika bir yemekti. Resimdeki imzalı mönüye göz atarsınız. [resim=20120130resim-185145G1][/resim] Sonrasında İstanbul'daki Şans Restaurant’ın sahibi Niso Bey’in bir dostunun barına gidip bir şeyler içtik. İlk gün jetlag durumlarından dolayı doğru otele gidip yattık. [resim=20120130resim-185145E5][/resim] İkinci gün İranlı Suzan'ın rehberliğinde şehir turu yaptık. Hollywood Bulvarı’nda dolaştık fotoğraf çektirdik. Yolumuzun üzerinde bulunan ve 1939 yılından bu yana açık olan Pink Hotdog öğle yemeği öncesi atıştırma için idealdi. Ancak geçtiğimiz yıl geldiğimizde sıranın uzunluğu yüzünden tadamadığımız hotdogi bu kez yiyebilecek miydik? Pink'e geldiğimizde yaklaşık 20 kişilik bir sırayı görünce beklemeye karar verdik ve beklediğimize de değdi. Dünyanın en iyi hot dog'larını yedik. [resim=20120130resim-185145F9][/resim] Sonrasında Rodeo Drive civarında dolaştık. [resim=20120130resim-185145F8][/resim] Dünyaca ünlü markaların mağazaları dolaştık, çok ünlü İranlı Bijan (birkaç yıl önce hayatını kaybetmiş) mağazası önünde sarı Bugatti marka arabasıyla fotoğraf çektirdik. Caddeyi gezen turistlerin hemen hemen hepsinin fotoğraf çektirmesi dikkat çekiciydi. [resim=20120130resim-185146D1][/resim] Öğle yemeği için benim önerimle Rodeo Drive'da Mr Chow’a gittik ama hüsran yaşadık. Hatta sipariş ettiğimiz ördeği Ali Esat geri gönderdi. Mr chow çok kötü olmuş, gözümden düştü. Nerde bizim Dragon? Ergun Kocabıyık'ın bol bol kulaklarını çınlattık. Filmlere konu ve mekan olan Beveryl Wilshire Otel'de kahve molasından sonra Rodeo Drive'dan ayrıldık ve otele döndük. Akşam yemeği için seçtiğimiz mekan Amerika'da çok ünlü bir kaç şeften biri olan Wolfgang Puck'in Cut adındaki restoranıydı. Yemek öncesi yine aynı kişiye ait restoranın karşı tarafındaki popüler barlardan biri olan Slide Bar’da bir şeyler içtik. Yemek çok güzeldi. En güzel bir kaç steakhousedan biri olan Cut beklentimizi karşıladı. Beyaz Saray'da önemli yemek verileceği zaman çağrılan şef Puck, masada salona gelip gelmeyeceğini konuşmamızdan bir süre sonra salona geldi ve her masayı tek tek dolaşarak fotoğraf çektirdi. [resim=20120130resim-185146F9][/resim] Tüm salonun tanıdığı ve fotoğraf çektirmek için yarıştığı Mr. Puck bizim masaya da gelerek ilgisini gösterdi ve bizim gurmelerimizle tanıştı. Yemekten kalktığımızda saat 23.00 olmuştu. Rezervasyon yaptırdığımız ve LA'nın en ünlü barı olan Sky Bar’a gittik. Ama ekip yaşlı olunca, uykuları çabuk geliyor. Onlar otele dönünce ben Sky Bar'a gittim. Havuz başında localar olan enteresan bir bardı. Çok iyi müzik çalıyordu ve enteresan, çıplak denecek kadar seksi kızlar vardı. Yaşlı gurmeler otelde uyurken ben Los Angeles'da Sky Bar'ın keyfini çıkardım. Ertesi gün Santa Monica civarında kalıp alışveriş yaptık. Harika sokaklarda güneşte oturup bira içtik. Çok keyifli bir gündü. Açık havada bol bol Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın kulaklarını çınlattık. İşte açık havada sınırları belli olan cafe'ler.. [resim=20120130resim-185146D7][/resim] Hawaii için uçak saati yaklaşıyordu. 2 günlük kısa Los Angeles turunda her şeyi yaptık. Sonra havaalanına gidip Hawaiian Airlines'la Honolulu'ya 5 saat ekonomide uçtuk. Allah'tan exit yer verilmiş de çok rahat bir şekilde uçtuk. Ve Honolulu’ya vardık. [b]YARIN: HONOLULU'DA PEARL HARBOR VE DENİZ SEFASI[/b]