KİTAP VE ASKIDA KAHVE!!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 17-08-2005 17:33
Türkbükü'nde plajdayım. Bir baktım, yattığım yerde bir kitap var.. Adı, "Yıldızlı, yağmurlu gecceler".. "Ah, biri unutmuş" derken, kapağını açıp içine bakmak istedim ve beni şaşırtan bir yazı gördüm; "Ben bu kitabı severek okudum. Ve bitirdiğim yerde bırakıyorum. Sizinde seveceğinize eminim. Severseniz okuyun, sevmezseniz aynen bulduğunuz yerde bırakın. Okursanız, numara verdikten sonra sizde olduğunuz yerde bırakın lütfen.. 03 / 2005 Türkbükü.." 03.. Üçüncü kişinin bu kitabı bıraktığını belirtiyormuş.. Diğer iki kişiden biri, İstanbul'da bırakmış, diğeri ise Bodrum'da bırakmış.. Ben aldım kitabı İstanbul'a geldim ve hala okuyorum. Bitirince ben de "04" ve nerede okumuşsam yazıp bırakacağım.. Meğerse bu yeni adetmiş.. Özellikle Londra'da çok yaygınmış. Parklarda bırakıyorlarmış okudukları kitapları insanlar. Londra'da bırakılan bir kitap Kuzey İrlanda'dan çıkmış.. Bakalım benim bırakacağım kitap nereden çıkacak? Çok sevdim bu kitap muhabbetini.. Güzel bir uygulama.. Vallahi Londra'dan ne zaman Türkbükü'ne geldi ve uygulanmaya başladı anlamadım ama bizimkiler de hayli hızlı bu konularda. Bravo.. Herkese tavsiye ederim.. Bu kitap hikayesinden sonra aklıma Venedik'te yaşanan "askıda kahve" konusu geldi.. Çok ilginç. Anlatayım, sizde seveceksiniz.. * * * İtalya'da Venedik'in kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar'da epressolarımızı içiyorduk. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffe, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) dedi, iki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti. Barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı. Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da "trio caffee, uno sespeso" (üç kahve, biri askıda) dediler, üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Barmen "askı"ya yine küçük bir kağıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu. Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski-püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve barmen'e "uno caffee sospese" (askıdan bir kahve) dedi. Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen ise duvardaki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı. Bu gözlemimizin sonunda, gözlerimizi yaşartan, fakat kesinlikle örnek almamız gereken bir "İtalyan toplumsal terbiyesi" öğrendik. Yardım etmek için insanların gereksinimlerini belirlerken, yalnızca yaşamsal gereksinimlerle sınırlı kalmak zorunda değiliz. Bir Venedikli için, yaşamsal olmasa da kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır. Kahve içebilecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeyde kişiler, kendileri bir kahve parası daha ödüyorlar. Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişilerde daha mutlu oluyorlar, kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise huzurlu oluyor. Yardım eden ile alan arasında, bu caffee-bar'daki garson gibi köprü görevi yapan kişiler ise güler yüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor. İçeri giren yoksul bir kişinin "Bana askı da kahve var mı?" diye sormasına gerek bırakmamak için "askıda kahve olduğunu" belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise bu olgunun çok zarif bir bölümünü oluşturmaktadır. * * * Bizim barlarda böyle bir şey uygulanabilir mi? Asla uygulanmaz.. Bizim çapulcu yoksullar, bedava kahve muhabbetine girip "sen fazla kazanıyorsun ki, askıya kahve asıyorsun" deyip mekana ortak olmak isterler!! (askıda kahve konusu için Erhan Bey'e teşekkürler)