ÖLMEYE NİYETİM YOK!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 03-09-2003 03:00
Önce Ali Öztürk'ün vefat haberi geldi, ardında da Hilmi Topaloğlu'nun.. Birisi magazin gazetecisiydi, diğeri ise müzik şirketi patronu..ydu! İkisi de beklenmedik bir zamanda aramızdan ayrıldı. Hem de hiç beklenmedik bir zamanda yakaladıkları amansız hastalıktan kurtulamayarak! Ali Öztürk, Sabah'ta benim muhabirimdi. Aslında Erdoğan Sevgin'indi ama iyi kullanılmadığı için televizyon servisinden almış magazin servisine bağlamıştım. Tabii maaşı da hemen ikiye katlanmıştı. Hak etmişti Ali. Çok efendi, çok düzgün bir insandı. Maaşını aldığı gün bana, 'Kenan Bey, keşke sizinle daha önce çalışsaydım. Çok teşekkür ederim. Önümü açtınız.' demişti. Belki önünü açtık, bugüne kadar alması gerektiği maaşını yöneticilerinin acizliğinden, 'Çalışanım için istersem, kendime isteyemem' düşüncelerinden dolayı hakkını alamayan Ali Öztürk'ün yaşam standardını yükselttik ama yine de hayata yenilmesini önleyemedik! Gazete ve dergilere bakıyorum da, ne kadar çok insanın önünü açmış ve içlerindeki cevherleri ortaya çıkarmışım! Eminimki her gün bana dua ediyorlardır! Kendilerine olan güveni sağladığım, tempoyu öğrettiğim, hayatın gerçeklerini gösterdiğim için! Ölmesi gerekenlerin değilde, ölmemesi gereken iyilerin önce ölmesi ne entresan! Neden acaba? Bunun sırası ne? Neye göre ayarlanıyor? Alın yazısı neye göre yazılıyor? Hilmi Topaloğlu ne kadar enerjik ve hayat dolu bir insandı. Ne kadar mücadeleciydi. Ne oldu da beyin kanseri oldu, hastalık neden onu buldu? Prestij Müzik'in kurulduğu ilk yıllarda çok sıkı bir dostluğumuz oluşmuştu. Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz, Haluk Levent.. Hilmi ağabeylerinin yanından hiç ayrılmaz, hep onunla dolaşırlardı. Sonra ne olduysa oldu, hırs, para, çekememezlik, şan, şöhret ağır bastı ve çil yavrusu gibi dağıldılar. Mahsun bir tarafa, Özcan başka bir tarafa uçtu. Borç, senet, tehditler.. Vefasızlık, başarısızlık, kıskaçlar.. İşte bunlar bitirdi Hilmi Topaloğlu'nu. O, kardeşi Mustafa Topaloğlu gibi 'Uzaylı' rolünü oynamadı, olaylara uzak kalmadı, hep mücadele etti. Ama sonunda Prestij Müzik efsanesi bir kayıpla bitti! Mahsun'un hovarda, Özcan'ın ise havalı hayatı kendilerine kaldı. Bir de Alişan vardı. Hilmi ağabeyine olan vefa borcunu sonuna kadar ödemeye çalışan çocuk. Cenazesinin başından hiç ayrılmadı Levent Camii'nde.. Artık cenaze törenleri de eskisi gibi değil. Gelenlerin çoğunda hiç saygı yok. Kılık-kıyafet rezaletti! Sokak kıyafetiyle geçerken uğranmış, yıllardır görülmeyen dostlarla sohbete gelinmiş gibiydi cenaze töreni! Çok kalabalıktı. Görebildiklerim, Mahsun Kırmızıgül aileyle duruyordu. Alişan ile Haluk Levent cenazenin başındaydı. Özcan Deniz uçakla geldiği için namaza zor yetişti. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da geldi. Plak yapımcıları çoğunluktaydı. Ebru Gündeş'in eski eşi avukat Ömer Durak, 'Sıra bana geldi artık' diye espri yapıyordu. Uzaylı Mustafa Topaloğlu'nu görmedim. Mutlaka kalabalığın içindedir. Şansal Büyüka vardı. Başka? Vallahi başka sanatçı-dost göremedim. Ha, Mehmet Ali Erbil ağaçların altındaydı. Ben de ona 'Kendine dikkat et, bak giden gidiyor' dedim. O da 'Sen kendine baksan iyi olur, ikimizde 50 olduk' dedi. Tabii ben daha 41 yaşındayım ama ölüm hiç yaşa bakmıyor ve ne zaman, nerede çıkacağı hiç belli olmuyor. Hilmi Topaloğlu'nun babası 100 yaşında. Allah uzun ömürler versin, sanıyorum hala hayatta. Mustafa Topaloğlu'nun uzaylı macerası için, bundan 5-6 yıl önce babasını tanımak ve 'Yüz Yüze'ye çıkarmak için yayla'ya gitmiştim. Yaşına rağmen hala dinç ve kendindeydi. Uzun uzun sohbet etmiş, çok keyif almıştım. O zamanlar Hilmi Topaloğlu da neşeliydi. Prestij Müzik'in üç patronundan biriydi. Zaman içinde kendi kendini yedi, bitirdi. Verdiği mücadelede yanlız kaldığı için delirdi, sinirlendi ve strese girdi. Sonra da bir daha düzelemedi. Ve en son dün, hepimiz tabutunun etrafında toplanmış, bunları konuşuyorduk. O mezarlığa doğru yola çıktı, biz Sefaköy'e, kaldığımız hayata döndük.. TEM yine kalabalık ve karmaşıktı. Kafamda karışmış zaten. Şimdi bir ayı, bir trafik hatası yapsa ve ben takla atıp ölsem, cenazem nasıl olurdu acaba? Arkamdan kim, ne konuşurdu acaba? Size bir şey söyleyeyim mi, hiç umrumda değil. Ama hiç. Ben öldükten sonra iyi konuşsalar ne olur, kötü konuşsalar ne olur! Önemli olan, akıllı olup ölmemek! Önemli olan hayatı dolu dolu yaşamak, bazı insanların önünü açmak. Önemli olan yaptıklarından, yetiştirdiklerinden gurur duymak. Vallahi ben hepsini yaşadım, yaşıyorum. Ölmeye de hiç niyetim yok!