ÜZEYİR GARİH PİSİ PİSİNE ÖLMEDİ! KENAN ERÇETİNGÖZ YAZIYOR

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 27-08-2001 12:18
Bu ülkede, İçişleri Bakanı Rüşdü Kazım Yücelen ve İstanbul Emniyet Müdür vekili Hasan Özdemir, olay günü televizyona çıkıp ‘Üzeyir Garih’in katilini yakaladık’ diyerek ‘Deli Fuat’ lakaplı bir çocuğu gösteriyorlarsa ve bu çocuk delil yetersizliğinden aynı gün serbest bırakılıyorsa, YANMIŞIZ ağlayanımız yok! Üzeyir Garih gibi Türkiye’ye yatırım yapan, bu ülke toprakları için çalışan ve belki de vatanından fazla Türkiye’yi seven, dünyalar iyisi bir işadamı gündüz vakti mezarlıkta bıçaklanarak öldürülüyorsa ve katil zanlısı olarak da buldukları çocuğun suçsuz olduğu anlaşılıyorsa, kimbilir kimler içerde haksız yere yatıyordur? Ya da yarın-öbürgün başımıza neler geleceği meçhuldür! İçişleri Bakanı ile İstanbul Emniyet Müdür vekili birlikte basın toplantısı yaparak ‘Katil elimizde’ diyorlar ama katilin ‘Deli Fuat’ olmadığını İshak Alaton açıklıyor! Yani çıkıp ‘yanlışlık oldu, katil o çocuk değilmiş’ diyecek cesaretleri bile yok! ‘Pisi pisine öldü’, ‘cep telefonunu vermediği için öldü’, ‘tinercilerin kurbanı oldu’ gibi çok ucuz açıklamalarla olay kapatılmak istendi. Ama basının bazı kesimi ile araya İsrail girince işin rengi değişti! Eminim ki, Üzeyir Garih’in ölümü yine biz geri kalmış ülke insanlarına ders olacak. Eminim ki, birçok evde, işyerinde, toplantılarda hep Üzeyir Garih’in ölümüyle ilgili yorumlar yapılacak. 4 gün once vasiyetini değiştirmesi, ‘bak, öleceğini hissetmiş’e yorumlanacak… Vasiyetinde ‘ortaklardan biri ölürse, hisseler eşinin değil diğer ortağın kontrolüne geçecek. Çünkü Üzeyir bey -eşim çok iyi niyetli, genç bir adam onu kandırabilir- dedi’ diyerek birçok dedikodu üretilecek.. 40 yıllık ortakların, eşlerini görüştürmemesi çok ilginç bir detay olarak tekrar tekrar hafızalara kazınacak. Tüm bunlar, Üzeyir Garih’in ölümünün ardında yapılan konuşmalar olarak kalacak. Ama sonuç hiçbir zaman değişmeyecek. İnansak da, inanmasak da Üzeyir Garih’in öldürüldüğü gerçeği hep önümüzde duracak. Tıpkı, İçişleri Bakanı ile vekil emniyet müdürünün durduğu gibi. Belki de artık herşey kanıksanmaya başlandı. Zaten kriz var, yoksul parasız insanlar mezarlıkta, orada, burada saldırıyorlar. Beş kuruş verseydi yani ne olacak?, o kadar parası vardı, korumasını da yanında götürseydi, ne yapalım yani ölmüşse’ diyenlerimizde vardır. Doğrudur. Hayat aynen kaldığı yerden devam ediyor. Devam ediyor etmesine de, hiç düşündünüz mü aynı tip olay ya da olayların başınıza, eşinize, çocuğunuza gelebileceğini? Düşünmediyseniz, düşünün lütfen.. Düşününde tüylerinizin nasıl diken diken olduğunu hissedin. Eşiniz, çoluk-çocuğunuz için ‘öldü’ dedikoduları yayılınca, eşinize ‘senin için öldü diyorlar, dikkat et beni ara’ diye mesaj geçtiğinizi ve gerçekten eşinizin öldüğünün haberini kendinize kabul ettirdiğinizi düşünün.. İşte bunları düşünsek, belki de çok daha ciddi bakarız olaylara. Sadece Üzeyir Garih’in öldürülmesine değil, her olaya ciddi bakarız. Bakanımız da,, emniyet müdürümüz de, işçimiz, memurumuz da, herkes ciddi bakar. Olaylar artık öyle bir boyuta gelmiş ki, kendi başımıza gelmediği için sevinir haldeyiz. ‘Ay Allah korusun, iyi ki o gün kocam mezar ziyaretine gitmemiş’ der gibiyiz. Üzeyir Garih’içok severdim. İnsanlığını, mütevaziliğini, zengin olmasına rağmen zengin gibi davranmamasını severdim. Davetlerde, kokteylerde gördüğüm zaman diğerlerinden farklı olduğunu hissettirirdi bana hep. Gelir, sohbet eder, güler, espri yapardı. Allah rahmet eylesin.. Belki onun ölümü bazı gerçekleri görmemizi, gözlerimizde oluşan perdeyi kaldırmamızı sağlar? Ama bu kafa, bu anlayış olduğu sürece herşey bir-iki ay içinde eski tas eski hamam misali olacak ve aynen devam edecek. Ta ki, seçilmiş olan diğer bir ünlünün öldürülmesine veya ilginç bir şekilde hiç yoktan ölmesine kadar..