CAPE TOWN’DA GECCE HAYATI!

Admin
Admin
Yayın Tarihi : 27-04-2009 08:37
THY ile 12 saatlik 'İstanbul-Cape Town' uçuşundan sonra aynı zaman diliminde olduğumuz için jet-lag olmadan yağmurlu Cape Town'a indik. [resim=20090427resim-183900D7][/resim] Cape Town'a giderseniz, ne yapın edin ama mutlaka Rize Çayeli'nden gelen 'Afrika Laz'ı' ismini alan rehber Nizam Bilgin'i mutlaka bulun. 6 yıl önce dalış yapmak için geldiği Cape Town'da kalan daha sonra çocuklarını da getiren Nizam Bilgin, Cape Town'un Belediye Başkanı'ndan daha havalı ve daha bilgili bir konumda. THY Cape Town Müdürü Alp Alper ve rehber Nizam Bilgin ile yola koyulduk ve ilk gün Stellenbosh bölgesindeki şarap çiftliklerine gittik. [resim=20090427resim-183900B2][/resim] [b]THY Cape Town Müdürü Alp Alper ve "Afrika Laz'ı" Rehber Nizam Bilgin.[/b] Stellenbosh, cadde ve meydanlarını dev meşe ağaçlarının süslediği, masaları kaldırımlara taşan cafe'leri ile meşhur bir kasaba. Gerçi mevsimin yağmurlu olması sebebiyle fazla turist yoktu. Biz bu Stellenbosh'un dağlarına çıkıp 'Dünyanın En İyi 50 Restoranı' listesinde yeralan 'La Petite Ferme'de yemek yedik. [resim=2009042799yemek(1)JPG][/resim] Manzara müthiş, restoran müthiş, lezzetler müthişti.. Söyleyecek tek bir kelime bulamadım. Herşey dört dörtlük. Yani bizim İstanbul'da da var ama bunlarınkinde daha farklı birşey var. Ne bileyim kalite mi, görsellik mi, sırıtmıyor yani. Harbiden, Cape Town'da Stellenbosh dağlarındaki 'La Petite Ferme' dünyanın en iyi 50 restoranından birisi. Ve biz orada yemek yedik. Tabii, Güney Afrika Laz'ı olan Rize Çayelili Nizam Bilgin'in hikayeleriyle gittiğimiz her yer dört dörtlük oldu. İlk gün şarap çiftliklerinden sonra şehir merkezindeki otelimiz The Cullinan'a geçtik. Tüm spor takımlarının kaldığı, filmlerde kullanılmış bir otel. 'Hava karardıktan sonra dışarıya yayan olarak çıkmayın' ikazından sonra akşam yemeği için limandaki alışveriş merkezi olan Waterfront'taki ünlü deniz ürünleri mutfağı Bahia'ya gittik. Ama yanyana olan restoranlardan geçerken güleryüzlü genç bir Türk, 'Hoşgeldiniz Kenan Bey. Bu akşam sizi misafir edelim' dedi. Meğerse 2 yıl önce geldiği Cape Town'da restoran açmış Furkan.. Gerçi başka Türk restoranları da var ama Cape Town'da Türk sayısı 300 ila 500 arasındaymış. Ertesi gün Ümit Burnu için 'Afrika Laz'ı' rehber Nizam Bilgin sabahın köründe otelin kapısına geldi. Önce müthiş balıkçı köylerinden geçtik ve daha sonra kürklü fok balıklarının olduğu adayı ziyaret ettik. Daha sonra ise eşek gibi anıran penguenlerin bulunduğu bölgeye geçtik ve sonunda da Ümit Burnu'nu ziyaret ettik. Yani Afrika'nın en uç noktasını. [resim=2009042799fok(1)JPG][/resim] [resim=20090427resim-183900A3][/resim] [resim=20090427resim-183900D1][/resim] Hani Vasco da Gama'nın bulduğu söylenen Ümit Burnu.. Oysa işin doğrusunu Rize Çayeli'nden 6 yıl öce Cape Town'a gelen Nizam Bilgin'den öğrendik. Ümit Burnu'nu Bartolomeu Dias bulmuş. Vasco da Gama, ondan 10 yıl sonra 1497-99'da Ümit Burnu'nu dönüp Hindistan'a kadar gitmiş. İkisi de Portekizli'ymiş. Biz hala Ümit Burnu'nu keşfedenin Vasco da Gama olduğunu biliriz. Hala okullarda böyle öğretilir. Ama doğrusu Bartolomeu Dias'mış. Ümit Burnu gerçekten büyüleyici bir ortam.. Afrika'nın en ucunda olmak başka bir duygu. Tepedeki fenere çıkıp oradan bakmak ise ayrı bir heyecan. [resim=20090427resim-183900B8][/resim] Hele hele 'Two Ocean' restoranında vasat da olsa yemek yemek, Hint Okyanusu ile Atlas Okyanusu'nun birleştiği noktada bulunmak muhteşem birşey. [resim=20090427resim-183900G3][/resim] Yemek yerken Baboon denilen maymunların masanıza atlaması ise heyecan verici ve korkutucu.. Ümit Burnu'nda Baboon'lar serbestçe dolaşıyorlar. Yemek için masalara, elinizdeki yiyeceklere saldırıyorlar. Bizim masamıza da Baboon'lardan birisi atlamaya kalkınca 'Afrika Laz'ı' Nizam öyle bir bağırdı ki ben bile korktum, tüm turistler kaçtı! [resim=20090427resim-183900D2][/resim] Meğerse bizim Laz Nizam, daha önce kazayla bir Baboon öldürmüş. O yüzden Baboon'ların ne zaman saldıracağını, saldırınca ne yapılması gerektiğini iyi biliyor. Nizam Bilgin müthiş bir Türk.. Eşini Rize'de bırakmış, dünyanın bir ucuna, Cape Town'a gitmiş. Sonra da çocukları da peşinden gelmiş. Hep beraber bir turizm şirketi kurmuşlar, herkese rehberlik yapıyorlar. Ama Nizam'ın eşi Cape Town'a gitmemiş! Cape Town muhtarı Nizam'la birlikte gecce hayatı da güzel oldu. Önce bizi Capriese adlı bir kulübe götürdü. Bizim Lucca tarzı bir yer. Tıklım tıklım.. Ama siyahi kızlardan çok sarışın ve seksi kızlar var kulüpte. Meğerse bunlar Cape Town'da yaşayan Hollandalı ailelerin kızlarıymış. [resim=20090427resim-183900G8][/resim] 'Güney Afrika nere Hollanda nere? Ne alaka?' demeyin.. Güney Afrika'yı ilk sömürge haline getiren Hollandalılarmış. Daha sonra İngilizler almış, daha sonra yine Hollandalıların olmuş ama 19. YY. sonlarında 'Boer' denilen Güney Afrika savaşlarında İngilizler Hollandalıları feci yenmişler. Hatta o savaşta Winston Churchill savaş muhabirliği yapmış. Ve sonunda Güney Afrika bağımsızlığını ilan etmiş. İşte gecce kulubünde gördüğümüz seksi sarışın kızlar, o Hollandalı ve İngilizlerin torunlarının torunları yani.. Capriese'den 'Mama Afrika' diye daha otantik bir kulübe gittik. Müthiş. Sahnede Afrikalı gençlerden oluşan bir orkestra var ve siyahi kızlar müthiş sesleriyle acayip söylüyorlar. Harika bir ritm, harika bir ortam vardı. Her zaman uykusu gelen gurme Ahmet Örs bile Mama Afrika'yı çok beğendi ve kapanana kadar oturdu. Ali Esad Göksel ise her zamanki gibi orkestraya dahil olup perkisyon çaldı ve Hollandalı sarışın kızlarla dans etti. [resim=2009042799maske(1)JPG][/resim] Çok güzeldi Cape Town.. Masa Dağı'na çıkmak için zamanımız yetmedi. İnşallah onu da başka bir zamana bıraktık ama Afrika Laz'ı Nizam Bilgin'den Masa Dağı gezisi için söz aldık. Bizim de Cape Town'a tekrar gitmemiz için bir bahanemiz oldu. Teşekkürler Nizam Bilgin, teşekkürler Alp Alper.. Harikaydınız.