TÜRKİYE'Yİ KUTSAL ÜÇGEN KORUYOR!

Yayın Tarihi : 20-11-2011 11:53
[resim=20111120resim-185025B3][/resim] [b]Önce sizi biraz okurlarımıza tanıtmak istiyorum. Kimdir Zeynep Değirmencioğlu diye sorarsak… [/b] Hayata değişik pencerelerden bakmayı daha dört yaşındayken öğrenmiş bir varlık cevabını veririm. Beni müthiş etkileyen bir babaanneden, onun yetiştiği ve yine beni çok etkileyen yaradılışın sırlarını, ruhun derinliklerini öğreten bir gizem okulundan söz edebilirim sonra… O zaman biz de, nedir bu ‘Gizem okulu’ diye sorarız tabii… Bu, aslında bir öğretidir. Bu okullar eski Mısır’dan bu yana gelir. Oralarda eğitim almış bazı filozoflar bu okulu Avrupa’ya taşımışlar. Kısaca Gizem okulu, Antik Yunan’dan Roma’dan günümüze kadar gelen bir bilimi okutan, anlatan bir okuldur… Daha doğrusu bir okullar sistemidir. [b]Cehaletime verin ama Harry Potter’in okulu gibi mi?[/b] Harry Potter’daki daha fantastik, daha sihre yönelik bir okul. Tam olarak öyle sayılmasa da burada sihir de var aslında. Gizem Okulları geçmişte kişiye 20 yıllık eğitim verirmiş… Neredeyse ömrün üçte biri… İyimser bakarsak dörte biri. Ama bu yirmi yıllık eğitimde, kişinin içinde kayıtlı olan bilgilerin aklında uyanmasına ve dünyayı geleceğe taşıyarak öncülük yapmalarını sağlayan bir bilimi öğrenmişler. Antik diller, kadim diller öğrenmiş, sembolizm öğrenmişler… Demek babaanneniz bu okullardan birinden çıktı. Neydi okulun adı? (Babaannemin okulu Girit'teki hermetik okulların sonuncusu.Ezoterik bilgiler okulu,adını bilmiyorum.) İngiltere'de Kraliyet Akademisi bünyesinde hermetik bir okul. (bu zeynep hanimin mezun oldugu okul)Ancak şimdi kapandı. Spekülasyona neden olmasın diye adını vermesem daha iyi olur. [b]Siz bilirsiniz. Peki demin sözünü ettiğiniz kadim diller nedir?[/b] Bugün unutulmuş olan diller. Mesela Mu medeniyetinin lisanı. Antik dillerden biri de Hintlilerin kullandığı Sanskiritçe’dir. Ayrıca bu okullardan İsa’nın ve Musa’nın da yetiştiği ifade edilir. [b]Burayı tam olarak anlayalım. İfade mi edilir, rivayet mi?[/b] Rivayet değil… Tarihte ‘ifade’ edilmiş. Mesela Musa’nın orada okuduğu, sonra kaza ile birini öldürdüğü için okuldan kaçıp dağa çıktığı anlatılır onun tarihinde. Daha sonra insanları özgürlüğe taşımış. [b]Bu tarz okullar dine aykırı değil mi?[/b] Hayır. Hiçbir bilim dine aykırı değildir. Mesela bu okullarda Kozmoloji de öğretiliyordu. [b]Nedir Kozmoloji? Cosmos’tan mı geliyor? [/b] Kozmoloji görünen gokyuzundeki kütlelerin kurgunun incelenmesi,bugünkü gök bilimin o zamanki tanımı ,Ezoterik gizli tanımı) Psikoloji, Fizik,kozmogoni(evren doğum) özel bir tıp olan Arşimi(simya) gibi bilimler de öğretilirdi. [b]Şimdi Arşimi ne diye soracağım beni döveceksiniz…[/b] Ne münasebet. Bunlar zaten bilinen terimler. Arşimi bir takim maden,sivi,otlarin,ve bazi maddelerin karisimi ile yeni bir madde elde edilmesidir.yani donusum,yani simya,gunumuzdeki kimyanin ilk uygulanisi [b]Yine aynı yere döneceğim ama Harry Potter’daki gibi şeyler mi öğretiliyor ? [/b] Büyü değil…. Bunlar okült sanatlar. Burada devreye sihir ve kehanet de giriyor. Ayrıca Astroloji de öğretiliyordu tabi… [b]Peki bütün bu öğretileri alan kişilerin ortak özelliği neydi? [/b] İnsan bedeninin ihtiyacı olan dünyevi beklentileri, dünyaya hakim olma dürtüsüyle üst planın insandan beklediğinin farkını anlatan kişilerdi bunlar. Yani, maddede, manayı bulan kişiler… Bu insanlar ruh uyandiricilar, karakter dokumculer,toplum organizatörleri, var edilen hakikat uğruna ölümü yararlı ve yüce bir eylem olarak bellemiş,adanmış kisilerdi.Bu insanlar edebiyat ve sanatın temelini atmış insanlardır. Herhalde bu okulların mantalitesi de buydu; Maddede manayı bulmak… Evet, zaten insanlığa atfedilen de budur. Çünkü, insan dediğimiz varlık, bitki ve hayvan türlerinin üstündedir. İlahi zekanın zekasıyla zekalandırılmıştır. Diğer tarafta melek dediğimiz varlıkların da üstündedir. [b]Yani insanoğlu’nun meleklerin de üstünde mi olduğunu söylüyor bu öğreti. [/b] Evet. Çünkü melekler insana secde ettirilmiştir. Yaradanın kurduğu sistemdir bu. Bunun günlük hayatta uygulamasını öğrenip, insanlığı adım adım geleceğe taşıyacak, Tanrı gibi düşünebilecek bir varlık insan. Onun için çok kutsal. İşte bütün bunları öğrenmişler o kişiler bu okullarda. Ve bunları insanlara anlatmakla görevlendirilmişler… Evet. Bu kişiler bütün bunları günlük hayata uygulamanın öncüleri olarak yetişmiş bu okullarda. [b]Ya kötülük yapmak sanatı? [/b] Kötülük yapma sanatı öğretilemez. Kötülükten korunma sanatı öğretilir.iyi vey kötü diye bir sey yoktur, insanın algılama farklılığı vardır. Düşüncenin olumsuz oluşu vardır. Kötü insan yoktur, aklın işletiliş bicimi kötüdür Biraz da astroloji konusuna değinmek istiyorum. Biliriz ki, tanrı ile kul arasına girilmez. Astrolojik haritalara inananlar bu kuralı bozuyor mu? Hayır. Eğer kişi gereken saygı ile astrolojiyi uyguluyorsa Tanrı ile kul arasına girmez. Çünkü astroloji, o kulun, doğmadan önce yaradanı ile bu boyutta(dünya boyutunda) yapacaklarını anlattığı sözleşmeyi tercüme eder. Siz böyle bir sözleşmeyle mi geldiniz dünyaya? Onu söyleyemem.Çünkü her insan bor sozlesmeyle doğar,sonra bu sözleşmenin ana hatlarını unutur, unuttuklarını hatırlatan bir aractir astroloji. Bana gelince, bunu 4 yaşında fark etmiş birisiyim. [b]Nasıl fark ettiniz?[/b] Babaannemin beni bu yola sevk etmesi sayesinde oldu. Dört yaşındayken ona yıldızlarla ilgili bir şey sorduğumda "Aklın yok mu senin" demişti. O yaşta bir çocuk aklın ne olduğunu algılamakta güçlük çekmez mi? Zorlandım tabii… “O nedir bilmiyorum” diye ellerimi iki yana açtım… “Vardır, vardır aklın. Git düşün de bul" dedi. O beni düşünmeye yönlendirdi ve bu yola sürükledi. Üstelik onu tanıdığımda 80 yaşının üstündeydi. [b]Çok ilginç bir insanmış… Peki “astroloji, astroloji” deyip duruyoruz. Nedir bu astroloji? [/b] X Bugün bir müspet ilim olarak kabul edilen Astronomi’nin doğuşundan tutun da, müziğe, hukuka, tarıma, tıbba kadar hepsi astrolojinin gözlemleriyle vücut bulmuş bilimlerdir. Kısaca diyebilirim ki, bilimin çatısıdır astroloji. Bugün artık müspet ilimlerden sayılmaya gidiyor,iade-i itibar kazanıyor astroloji [b]Bilimin çatısı?... Bu çok iddialı bir laf değil mi? [/b] İddialı ama öyle. Bu konuyla 28 yıldır ilgileniyorum. Bugünkü bilim insanları da, antik çağda yaşamış filozoflar da aynı konuda birleşiyor: Gökyüzü incelenmiş, insan içindeki tohumlar çatlamış… Astolog olunmaz doğulur diyorsunuz. Peki günümüzde bir sürü astrolog var, herkes kendine göre bir harita çıkartıyor. Bu kişiler için biz astrolog kelimesini kullanmayız. “Yıldız bilimini inceliyor” deriz. Hiçbir zaman “bu olacak” gibi kesin bir cümle kullanamazsınız. Özel bir inceleme alanı oldugundan "astrolog" tanımı için çok araştırma ve pek çok bilimin öğrenilmesi gerektiğini anladım bu konunun icinde yer almaya başladığımdan beri.Kimseyi yermek ve yargılamak gibi bir hakkım haddim yok, yeni başlayanlar yıldız bilimi inceliyor diyebiliriz. Ve burada kesin cümleler kullanılmaz, olasılıklar ve kiśinin potansiyelini anlatır, tanımlar.dolayısıyla astroloji kişinin sözleşmesindeki secimlerinin hayata geçirilmesini saglar. [b]“İnsanların kaderlerini yönlendirmiyorum” mu diyorsunuz? [/b] Hem hayır, hem evet diyorum bu soruya. İnsanın varoluş yörüngesini uygun kullanırsa kendine de, evrene de, ülkesine de nasıl faydalı olacağını gösteriyoruz. Yeteneğini bulduruyoruz, kendine hükmetmesini sağlıyoruz. Biraz da genelleyelim olayı. 2012 yılında Türkiye’yi neler bekliyor diye sorsam… İçine girdiğimiz süreçte dikkat çeken, hareketlenecek ve ezberi bozacak olan önemli bir hadise var. O da 10 Aralık 2011'deki tam Ay tutulması. [b]İyi bir şey mi bu?[/b] İyi, güzel ve umutlu konuşmak isterim. Çünkü ben umutvar bir insanım. Bundan önceki tutulmaların sonları, hep bazı doğal afetleri, olumsuzlukları ifade etmişti… Makus talih bu kez değişiyor inşallah… Öyle… Bu tutulma 45 gün içinde terörde bir takım dalgalanmalar, çalkalanmalar yapıp, sonra bu olayda düzelmeye geçişi sağlayacak gibi görünüyor. Yani Ay tutulmasından 45 gün sonra terörde çözüme gidecek yolun önü açılabilir diyorsunuz..,. Öyle görünüyor. Ayrıca ekonomi, tarım ve eğitimde de bir takım onarımlar, düzenlenmeler, yalınlaşmalar olacak. [b]Ya Avrupa birliği ile ilişkilerimiz? [/b] Bu işten sorumlu devlet bakanımız Egemen Bağış Boğa burcunda… Güneş 2 derece 25 dakika Boğa'da. Ay burcu da Akrep'te, Türkiye ile çok alakalı. Türkiye'yi savunabilecek güç Egemen Bağış'ta vücut bulmuş. [b]Tamamen siyasi görüşün dışında bir yorum yapıyorsunuz herhalde?[/b] Tabii… Potansiyelini okuyorum ben burada. Otokontrolü oldukça gelişmiş, bastığı yerin sorumluluğunu çok iyi taşıyabilen biri. Ama Avrupa Birliği’nin durumu da pek parlak görünmüyor… Avrupa Birliği, önemini, uygulama zamanını bitirdi. Kendi içinde bu birliği sürdürebileceği yeni bir oluşuma gidecek, belki yeniden adlandırılacak, yeniden yapılanması gerekiyor çünkü ivmesini tamamladı. [b]Türkiye’nin bu gelişmelerde rolü olacak mı? [/b] Avrupa Birliği'nin yeniden yapılanmasına Türkiye destek olacak ama bu görüşmeler halktan gizli bir şekilde, kapalı kapılar ardında sürdürülecek. Ayrıca Türkiye pek çok komşu ülke için de önem arz ediyor. Ne gibi bir önem bu? Tarıma ağırlık verilmeli, çünkü gelecekte kısa süreli, 7 ay sürebilecek iklim değişikliği, bir donma, soğuk, buzul zamanı geçirecek dünya. Ve Türkiye dünyanın tahıl ambarı olmaya müsait. Ülkenin geleceği parlak diyorsunuz kısaca… Evet çünkü bu toprağın üzerindeki kutsal üçgen, anlam ve manasını günümüze indiriyor. [b]Kutsal üçgen mi? O nedir?[/b] Türkiye'nin üzerinde ruhsallığı sembolize eden, insan ve Tanrı arasındaki enerjiyi içimizde uyandıran üç planet arasında Grand trin, büyük üçgen, kutsal üçgen diye tanımlanan bir açı var. [b]Faydası ne bu açının bize?[/b] Bu açı, bu coğrafyanın, bu toprağın korunduğunu, hiçbir şekilde bunun üzerine bir zarar gelmeyeceğinin göstergesi ve ifadesidir. [b]Başka ülkelerde de var mıdır kutsal üçgen?[/b] Şu anda benim incelediğim ülkeler arasında yok, Türkiye dışında. [b]Yani Türkiye Allah koruması altında mı?[/b] İlahi sistem tarafından korunuyor diyelim daha doğru olur… [b]Vallahi içim açıldı. Başka iyi haberleriniz var mı 2012 Türkiye’si ile ilgili?[/b] Var. Onu da söyleyeyim ve bu konuyu kapatalım. 2012'de çok önemli bir gelişme daha olacak. 12 Kasım'da tam bir Güneş tutulması var. Bu tutulma, ülke üzerinde öyle köklü ve durdurulamaz bir değişim gösterecek ki, Türkiye dünyanın dikkatini bir kez daha çekeceği bir zıplama yapacaktır. [b]Nasıl bir zıplama sözünü ettiğiniz?[/b] Şu anda Ortadoğu ve komşu ülkeler iç kargaşa yaşamakta. Türkiye bunlar üzerinde bir ağabey rolü oynayıp yapıcı,barışı sağlayıcı, çok fazla kan dökülmesini engelleyici bir misyon üstlenecek. Şimdi şu Türkiye ve dünya meselelerinden sıyrılıp biraz da uhrevi aleme dönsek… Çocukluğunuzda babaanneniz ile geçirdiğiniz o günlerde bir de sizi çok etkileyen bir Fransız komşunuz varmış… Babaannemin oturduğu yalının yanında Fransız bir çift yaşardı. Kadın babaannemin arkadaşıydı. Ben de ona karşı bir çekim hissederdim. [b]Nasıl bir çekimden söz ediyorsunuz? [/b] O günlerde adını koyamamıştım. Ama bir gün oturduk, bir sehpa çekti önüne. Üzerine örtüsünü serdi, renkli fotoğraflı kağıtlar çıkardı. Ve onlarla bir şeyler yapmaya başladı. Onu seyrederken o fotoğraflar canlandı bende. [b]O kağıtlar Tarot kağıtları mıydı? [/b] Öyleymiş ama o güne kadar hiç görmemişim. Kartların üzerindeki şekiller hareketlendi zihnimde. Sinemaya çok meraklı olduğum için filme benzettim. Kartlardan birini tutmak istediğimde elimi yakaladı. Eyvah… Eyvahlık bir şey yok… Sadece “Ellemek yasak” dedi… Sonra ben gördüklerimi bir filmi anlatır gibi anlatmaya başladım… Kadın döndü bana dedi ki, bu konuda sen bir şey olacaksın ama ben görmem. [b]Sonraki buluşmanız?[/b] Hep çevresinde döndüm durdum. Bir gün yine kartları açtı ve ilk defa ‘Sen anlat bakalım’ dedi. “Burada ne görüyorsun? [b]Ne gördünüz? [/b] Nerede bileyim canım, o kadar zaman geçmiş aradan. Ama gördüklerimi anlattıktan sonra bana sarılıp "Senin önün açık, bu okuduklarınla tohumun çatladı" dedi [b]Babaannenizin Tarot ile ilgisi var mıydı? [/b] Hayır. Onun öyle şeyleri yoktu. Babaannemden aldığım en önemli öğreti, 4 kutsal kitabın tercümesi olmuştur. Ve Kuran'ı da yaklaşık 4-5 yaşında hatmettirmiştir bana. [b]Astroloji’ye dönersek. Geçmişte hep soylular ve krallar tarafından kullanılmış. Neden halka yayılamamış o dönemde? [/b] Nedeni basit değil mi? Yönetimler halkın bilinçlenmesini istememişler. Bu nedenle soyluların arasından, saraylardan çıkamamış astroloji… İnsanlık şimdi yükselme süreci başladığından astroloji de iade-i itibar kazanıp halka inmekte,bu da beni çok sevindiriyor Bir de şunu merak ediyorum. Son zamanlarda insanların bu fal, Tarot astroloji merakı neden tavana vurdu? Bir uyanış var çünkü… [b]Neye karşı uyanış?[/b] Var edilişinin sırrına karşı.” Ben dünyada niye varım? Niye yaşıyorum” diye sormaya başladı insanlar. Ben kimim,neyim,ne arıyorum,ne olmalıyım sorusunu soran,kendini bulma yoluna girdiğimizi söyleyebilirim.Kendini bilmekte olan da Tanrı'yı bilecektir [b]Siz fala inanıyor musunuz Zeynep Hanım?[/b] "Fal" kelimesine inandigimi soyleyemem.Çok inandığım söylenemez. Mesneti olmayan, kökü olmayan şeyler geçici bir psikolojik rahatlık verebilir. Şartlanma yaratabilir, bağımlılık yapabilir. İnsanoğlu her şeyi dışarıda arar ama her şey içeridedir. Fal da, dışarıda aramaktır. Kendi sorumluluğundan kaçmak da olabilir. [b]Hiç olmazsa bir rahatlama aracı olarak öneriyor musunuz falı?[/b] Bagimli olmamak,her seyi ondan beklememek kosulunda,bir eglence ve hafifleme yolu gibi degerlendirilebilinir, ama sonucta faldir.Bağımlılık yapmadığı sürece… Olumsuz bakış açısını iyileştiren bir yolu da vardır. Fal ağrı kesiciye benzer, Geçici olarak uyuşturur, miktarını artırırsan zararlıdır ve bağımlılık yapar. [b]Bir de şunu merak ediyorum, Tarot ile astroloji birlikte uygulanabilir mi?[/b] İkisi birbiri ile örtüşür aslında. Birbirini tamamlayan iki sistemdir bunlar. Astroloji soyut gezegen kavramlarını anlatırken, Tarot bunun somut olarak uygulanışını resimsel olarak bize gösterir. Diyelim ki astrolojik harita ile Tarot kartlarının ters düştüğü anlar oldu… Bu pek mümkün değil. Genellikle paralel çıkar. Tabii bunu uygulayan kişinin bilgi ve hakimiyeti önemli. [b]Artık o eski gizem okulları tarih olduğuna göre bu günkü Tarotçular nasıl öğreniyor bu işi? [/b] İçgüdüsel olarak konuşuyorlar kartlarla. Kartlarla temasa geçtiği anda o dile vakıf oluyor ve bütün eski bilgileri hatırlıyor. Kendini ona adayan kişi de onunla birlikte yol gösteriyor. [b]Eğitim almamış bir kişinin sağlıklı olarak Tarot bakması mümkün mü? [/b] Hayır. Astroloji ve Tarot ile ilgilenen kişilerin mutlaka psikoloji ve sosyoloji bilgisi olması gerekir. Ayrıca kendisi de bir şeyler yaşamalı ki tarafsız kalabilsin. Yoksa tarafsızlığını kaybedebilir, yanlış yönlendirmeye neden olabilir. [b]Günümüzde Tarot ve kahve falı en çok aşk, sevgi ve gönül bağları için baktırılıyor. Herkesin aşk falı bakması doğru mu?[/b] Aslında her önüne gelenin fal bakması çok tasvip edilebilir bir durum değil.,kendi sorunları varsa baktığı kisiyi etkileyebilir farkında olmadan.… Kendi olumsuzluğunu, fal baktığı kişiye psikolojik olarak yansıtıp, onu yandaş yapmak ister. Karşısındakini de mutsuzluğa sevk edebilir bu negatif enerjisiyle. Kendi mutsuzluğu bulaşıcı olabilir. [b]Yani kısaca fal baktıracağımız insanların ya eğitimli, eğitimli değilse bile mutlu ve sevgi dolu insanlar olması gerektiğini söylüyorsunuz?[/b] Tabi. Kainat ve insanlık birbirine sevgiyle bağlanmıştır, sevgiden sonra da ‘yaşama saygı’ dediğimiz ilahi bir yasa devreye girer. Bu ikisi örtüşmediği sürece her şey boş Bayağı sorunlu bir işmiş fal, Tarot filan baktırmak … Maalesef öyle. Gerçi çekim yasası gereği ihtiyaca cevap olan kişiyi bulursun, mutlaka bir fonksiyonu vardır. Sendeki bir enerjiyi uyandırır, bir sıkıntıyı geçmene ve bir mutluluğu yakalamana yardımcı olabilir. [b]Siz böyle bir durumu onaylıyor musunuz?[/b] Sadece şunu söyleyebilirim. Allah izin vermedikçe, yorum yapan ne kadar yüksek olursa olsun o kişi üzerinde bir etkisi olmaz. [b]Öylesine hayatımıza girdi ki bu işler, her köşede falcılar Tarotçular türedi… Üstelik pek çok üniversite öğrencisi de bu yolla para kazanıyor. Ne diyorsunuz bu duruma? [/b] Ne diyebilirim. Arz talep meselesi diyorum. İnsan bilinci uyanmaya gittiği için, şaşkın durumda. Zaman çok hızlandı, enerji çok genişledi ve bir arayışta insanoğlu. Bütün bu gelişmeleri doğru buluyor musunuz diye sormuştum,.. Ben tasvip etmiyorum ama bunu yargılamak benim yetkim değil. kolektif bilincin ihtiyacına bir pazar yaratılmış diyebilirim sadece. [b]Bunun bir tehlikesi olabilir mi?[/b] Tehlikesi yanlışa yönlendirmek, saptırmak olabilir. Ama Her kaosun arkası düzendir, bunu unutma Şimdi kafamı meşgul eden bambaşka bir konuya geçmek istiyorum… Astrolojide yıldızların uzaklığı bu kadar önemli ise… Ne soracağını tahmin ediyorum… [b]Ama daha fal baktırmadık, bırakın bitireyim… Bir süre sonra uzaya yolculuklar başlayacak… İnsanoğlu belki de çok uzak yıldızlara ulaşacak… O zaman astrolojideki mesafe kavramı affınıza sığınarak soruyorum “ayvayı yemeyecek mi?” [/b] Ben de affınıza sığınarak cevap veriyorum ki, bütün tarihi bilgiler der ki “Dünya ilk var edildiğinde, insanlar araçsız, uzay ve yıldızlar arasında yolculuk yapabilirdi.” [b]Siz buna inanıyor musunuz? [/b] Ben, kadim bilgileri aktarıyorum sadece. Ve o dönemin astrolojisine bakıldığında, o insanların algı ve görüş menzili o kadar büyük ve genişti ki, Satürn'e kadar rasat yapabiliyorlardı. [b]Yani bir rasathane, teleskop olmadan… Nasıl oluyor bu iş?[/b] Beden titresimi hafifti ve yercekimine cok maruz degildi.Simdi ise demir cagini bitirmekteyiz,simdi bu halimizler cikabilirsek yer cekimine ve uzaydaki cekimsizlige uyumlanamazsak uzayda kaybolma ihtimalimiz var.Beden hafifliyor ama yer çekiminden çıkıldığında uzayda kaybolma ihtimalimiz var. O günler de gelecektir elbette.. Bizimki gibi başka gezegenler var, bizim onlarla da temasımız gerçekleşecek. Bunu öngörmek ise son derece uçuk kaçık bir düşünce olur. Bu bir hipotezdir. Soruyu şöyle sorayım o zaman. Madem ki Astrolojide yıldızlara olan uzaklığımız önemli, Ay’a giden bir astronot nasıl etkilenir. Ya da mesela Dolunay yaklaştığında bizi bu kadar etkiliyor, biz yıldızlara yaklaşınca ne olur? Güneş sisteminin uzay içindeki yerinde, değişiklik ve yükseliş olduğundan bizler bu gezegenlerin enerjileriyle uyumlanıyoruz. Aynı dalgıçların dibe dalıp felç olmamak için yavaş yavaş yukarı çıkması gibi. Ama onlar basınç nedeniyle bu yöntemi uyguluyor… Burada da aynı. Uzaklıkla değil, basınçla,enerjinin çok hızlı ve yavaş olmasıyla alakalı bir şey bu. Biz titreşimimiz ağır olduğu için kütleyiz zaten. Şimdi 2012 bunun da başlangıcını gösteriyor. Ağırlığın gitgide hafifleyeceği bir süreç başlıyor. Bir de 2012’de kimilerinin söylediği gibi kıyamet kopacak mı diye sorarsam çok mu ayıp ederim? Hayır efendim… Ben de sana hem evet hem hayır derim… Yine Ha-vet diyorsunuz yani… Aynen öyle. Çünkü kıyamet iki anlamlı bir kelime. Biri, dünya yok olacak manasında, ikincisi insanın kıyam etmesi. [b]Kıyam’ın da başka bir anlamı var galiba… (Ya da) Kıyam kıymak’tan gelmiyor mu?[/b] Kıyam ayağa kalkmak demek. Ruhlar uykuda. Burada sadece etten kemikten, çalışmak, üremek, mutlu olmaktan ibaret edilen bir hayat sürmekteyiz. Bunun da ötesinde, kim ve ne olduğumuzun farkına varacağımız bir kıyam olacak. Bir anlamda ruhlar uyanacak diyorsunuz. Dünya kendini 2012'de yenileyebilir diyebiliriz o zaman. Tıpkı bilgisayar gibi… Çok doğru bir örnek. Ne bilgisayar ne de kullandığımız program değişmiyor, ama orada ihtiyacınız olmayanları eliyor. [b]İnsanoğlunda neler elenecek?[/b] İnsanların da üzerlerine yapışmış olan etiketlerden, şablonlardan,, şartlanmalardan temizlenip aslına uyanacağı bir zaman başlıyor. Geçmiş zaman bitmek üzere. Yani zaman kavramımızda çok önemli bir değişiklik başlayacak. Dünyanın sonunu getiren bir oluşum değil anlayacağınız. Dikkat ederseniz asosyal insanlar çoğaldı etrafta. Ben, bize geçiyor. Ve bu sırada bir tedirginlik var. O tedirginlik nedir, nasıl kaybolacak? O tedirginlik ne oldugunu bilememenin saskinligindan. Su anda guvensizlik dalgasi dunyaya hakim. Şu anda güvensiz dalga dünyaya hakim. Bırak bizim ülkemizi, dünyada da böyle. [b]Bunun sebebi? [/b] Başta da demistim ya,insan kim oldugunu ne ve nasil bir varlik oldugunu ariyor.Su ani konusursak Doğal afetler insanlara ne olduğunu bilemediği bir şaşkınlık yaşatıyor,sarsıyor.Bunun içerisinde de en önemlisi ekonominin yol ve kulvar değiştirmesi... En önemlisi ekonominin yol ve kulvar değiştirmesi. İnsan, özgür iradesinde “benden sonra tufan” demeye başladığı için bireyselleşti. Fakat birlikten güç doğar, bu doğal afetler bizi birbirimize yaklaştırdığı için daha kolay atlatacağız bu şaşkın süreci Bu gerçekten Maya takvimi ile ilgili bir durum mu? Aslında zamanın azalmasıyla alakalı. Ama Maya takvimine de bağlayabiliriz. Maya Takvimini çok basite indirgersek, diyor ki; "Her şey senin elinde. İstediğini yap. Artık kendinle baş başasın” Ruhlar özgür diyorsunuz… Tabii… Bu güdümden çıkmanın sancılarını yaşıyor insanlar şimdi. O yüzden bireyselleşme yaygın. Şimdi birliğe doğru bir yapılanmaya gidiyoruz.Sarıp sarmalanma zamanı başlıyor. Beş sene içerisinde her şey çok değişecek. Bunu çok iddialı söylerim.