"BÜLENT ERSOY'A BENZEMİŞSİN DİYE DALGA GEÇTİLER!"

Yayın Tarihi : 05-08-2012 11:16
Biz yine haddimizi aşmayalım… Ama ‘tescilli’ bir Tercüman yazarı olan Nazlı Ilıcak ile söyleşiye gitmeden önce bütün bunları aklımdan geçirmedim desem yalan olur. Tercüman’ın patroniçesiyken, gün gelmiş kapı kapı dolaşıp iş aramış… Bir zamanlar gazetesinin ilanlarındaki gibi ‘sağ duyunun sesi’olarak sağcılığını ‘komünist düşmanlığını’ dosta düşmana ilan etmiş… Kiminin ‘faşist’, kiminin ‘her dönemin sesi’ diye karşı çıktığı ama kimsenin gazeteciliğini inkar edemediği bir isim Nazlı Ilıcak. Karşı karşıya gelip sohbete başladığımız zaman önyargılarımızın bizi nasıl etkilediğini bir kere daha anladım… İnsan olmak için taraf tutmanın gerekmediğini de. Ayrıca 12 Eylül’e çıkacak olan o döneme ait anılarını derlediği kitabını da merakla bekliyorum. Nazlı hanım, adınız gibi nazlı mısınız yoksa? İnsan çevresinde nazlanacak kişiler varsa nazlı olabilir. Uzun zamandır öyle biri yok hayatımda. Okulda cici ve uslu bir öğrenci miydiniz yoksa şimdiki gibi miydiniz? Annem benim Finishing School’a gidip, yemek yapan, at binen, piyano çalan, iyi evlilik yapan bir kadın olmamı isterdi. Lady olmak için yetiştirilen bir kızdım. Zengin bir ailenin kızı mıydınız? Değildim. Babam yüksek düzeyde bir memurdu. Genel müdürlük, müsteşarlık sonunda da Milletvekilliği ve Bakanlık yaptı. Tahsilimi kaldırabilecek güçteydi. Zaten döviz imtihanını kazandım ve Lozan'da üniversiteye gittim [b]BABAMIN ARABASINI ŞOFÖRÜN SANIRDIK[/b] Herhalde zor şartlar sizi önce Dame de Sion sonra Lozan'a "düşürdü"? Paradan puldan hiç söz etmezlerdi bize. İlk okula yürüyerek giderdik. Ağabeyim Ömer (Çavuşoğlu) ile babamın makam arabası şoförü Sami Efendi'ye ait zannettik uzun süre. Dame de Sion’da hayat nasıldı? Felaketti. Yatılı okuyordum. Askeri lise gibiydi. Dame de Sion rahibe okuludur ve çok disiplinlidir. [b]DİNE SAYGI DUYMAYI RAHİBELERDEN ÖĞRENDİM[/b] Okulda kateşizm (Hıristiyan din bilgisi) dersi aldınız mı? Müslümanlara böyle bir ders verilmezdi. Ama bahçedeki kiliseye hocalar, rahibeler boyunlarında haçlar, ellerinde İnciller ile girip çıkarlardı. Papaz da var mıydı okulda ? Bir papaz felsefe dersine gelirdi. Aslında dine saygı duymayı orada (Notre Dame de Sion’da) öğrendim. Müslümanlığı hiçbir zaman kötülemezlerdi. Çevremde zaman zaman gayrimüslimlere gavur derlerdi. Buna karşı çıkardım. Ayrıca rahibeler kendilerini Allah’a adamışlardı. Neden gavur olsunlar! [resim=20120805resim-185450D5][/resim] [b] BABAM 27 MAYIS’TA TUTUKLANINCA ÖZGÜRLÜĞÜME KAVUŞTUM [/b] Ama ilginç değil mi, katolik okulunda okuyorsunuz ve baş örtüsünü savunuyorsunuz? Rahibelerin de başı örtülü, unutmayalım… Utangaç bir çocuk muydunuz ? Çok utangaçtım. Ailem Ankarada’ydı. Bir çocuğun ailesinden ayrı okuması çok zor. Güvensiz yetiştim ama okulun içinde bir canavar oluyordum. Özellikle 27 Mayıs döneminde askerlik hocası ile hep kavga ederdim. Askere ilk tepkiniz okulda başladı desenize... Belki… Babam tutuklanıp Yassıada’ya gönderildi. Annem İstanbul’a döndü. Benim de yatılı okul hayatım bitti ve özgürlüğüme kavuştum. Bir nevi babamdan alınan özgürlük benim özgürlüğüme dönüştü. Güler misin ağlar mısın Hem de nasıl. İlk defa tek başıma dolmuşa biniyorum, para vereceğim, üstünü alacağım filan. Bütün bunlar benim için problemdi; çok çekingendim. Darbe beni özgürlüğüme kavuşturdu… Diyelim ki babanız CHP’liydi? Belki bu idrak içinde olmayacaktım. Ama bunları yaşayınca mağduriyet nedir anladım. O dönem çok büyük acılara şahit olduk. Kendi aramızda yaşadık, gettolaştık. İdamlar gördük. Gelelim hayatınızdaki bir diğer dönüm noktasına... Kemal Ilıcak'la evliliğiniz... Kemal çok sevimli bir insandı ama yetişme tarzlarımız ve dünya görüşümüz birbirinden farklıydı… [b]KEMAL ILICAK’LA MANTIK EVLİLİĞİ YAPTIK[/b] Ayrı dünyaların insanları… Aynen öyle. “Ben Kırsekili Ali Çavuşun oğlu Kemal” derdi. Hep şükreden zarif bir adamdı ama köklerini hiç unutmazdı. Elit bir aileden gelen kızla halk çocuğunun evlenmesi Türk filmlerindeki gibi sorunlar yarattı mı? Hayır. Kemal hep benim gibi biraz görgüsü olan şehirli bir kadınla evlenmeyi arzu ediyormuş. Daha önce bir kız tanıştırmışlar; “O köylü, ben köylü, sosyal hayatta başarılı olamayız” diye reddetmiş. Derken birbirinize aşık oldunuz... Mantık evliliği demek daha doğru olur. Hiçbir zaman “Kemal bana aşıktı, ben de Kemal'e aşıktım” diyemem. Lütfen bunu cımbızla çekip manşete taşımayın… Tamam taşımayız da hiç aşık oldunuz mu? Oldum diyelim. Ama kime diye sorarsan söylemem. Oğlunuz Mehmet Ali bugünlerde size neden kızıyor? Biraz muhalif bir tavır takındığım için olabilir. Çünkü benim zaman zaman sivri dilim ve kalemim yüzünden başıma çok şey geldi. [b]BU KADAR ASKERİN HAPİSHANEDE OLMASINA ÜZÜLÜYORUM [/b] AK Parti'ye muhalif misiniz ki? AK Partiyi destekliyorum ama yaptığı bazı yanlış icraatları eleştirme hakkına sahibim. Sıkı bir başörtüsü savunucususunuz... Bunun gerçek nedeni insan hakları mı yoksa inancınız mı? İnsan hakları bağlamında savunuyorum. Görevlerini hakkıyla yerine getiren bir dindarım diyemem. Bizim Mehmet Ali dindar. Dindar değilsiniz yani... Kendime dindar diyemem ama Allah'a inanırım. Başka bir konuya atlayalım. “Türkiye'ye askeri vesayeti yenmeden demokrasi gelmez” diyenlerdensiniz… Evet dedim, Tayyip Bey de bunu başardı. Ama Ergenekon konusunda tavrım biraz farklı. Bu kadar askerin hapishanede olmasına üzülüyorum. Silivri’dekileri düşünüyorum da… Biz boğazda püfür püfür otururken onlar hangi şartlarda yaşıyorlar. [b]CEZAEVİNDE GÜZELLİK YARIŞMASI DÜZENLEDİM[/b] Siz de hapishaneye pek yabancı değilsiniz… 82’de Adli yargılamayı etkilemekten 3 aylık ceza almıştım. Ya 2 ay geceli gündüzlü yatacaktım ya da üç ay gündüzleri dışarıda olup geceleri hapishanede geçirecektim… Nasılsa Dame de Sion’dan alışıksınız yatılıya… Bana verilmiş bir ayrıcalık değildi. Kanun böyleydi. Sağmalcılar’a girmeden önce müthiş efeleniyordum. 2 ay yatar çıkarım dedim. Gittim teslim oldum. Yanımda götürdüğüm marmelatımı, saç kurutma makinemi, kuş tüyü yastıkları, hepsini aldılar. Bavul bile yasakmış. Eh, orası Savoy otel değil… O kadarını da beklemiyordum ama bu çok kötüydü. Koğuş feci kokuyor, yatacak yer yok… O zaman dedim ki ben gündüzleri dışarıda olurum, hiç olmazsa banyomu filan yaparım… 'Sağmalcılar kuşçusu' olarak nasıldı hayat? Kadınlar koğuşunda Abdülhamit dönemini andıran bir rejim mevcuttu. Herkes birbirini ispiyonluyordu. Buna rağmen eğlenceli olaylar olmuyor değildi. Mesela bir güzellik yarışması düzenledik. Siz de katıldınız mı ? Hayır canım jürideydim. O da çok komiktir. Jüri heyetinin önündeki kartlarda şunlar yazıyordu : Çiğdem: eroinman, Birsen: kaçakçılık, Sevil: sahte çek, Fatoş: cinayetten sanık, Nazlı Ilıcak: siyasi cinayet… [b]YENİ EVREN OLMAYI HEDEFLEYENLER CEZALANDIRILMALI[/b] Günümüze dönelim…Ergenekon sanıklarının bu günkü durumlarını hak ettiklerini düşünüyor musunuz? Bazılarının hak ettiğini düşünüyorum. Yani yapılan bütün planların gerçek olduğuna inanıyorsunuz. Evet ama bunu düşünen askerlerin kendilerine göre bir suçu yok. Çünkü Türkiye’nin geleneğinde 60’dan beri zaten bu askeri vesayet var. O kişiler kendilerini kendilerine göre Cumhuriyeti korumakla görevlendirmişler. Eşyanın tabiatı gibi mi? Evet. ‘Biz bu ülkenin sahibiyiz’ diye düşünüyorlar ve bu düşüncenin kurbanı oldular. Türkiye askeri vesayetin kurbanı oldu ama bu askerler de o vesayetin kurbanı oldular. Yine de cezalandırılmalarını doğru buluyorsunuz… Yeni Evren olmayı hedefleyenlerin cezalandırılması doğru. Kim mesela? Çetin Doğan’ın Balyoz meselesinin başını çektiğinden hiç şüphem yok. [b]TUNCAY ÖZKAN BİLE YAŞLANDI[/b] Mahkeme süreci çok uzamadı mı size göre? Hem de çok… Cezaevlerindekilerin büyük kısmının en azından tutuksuz yargılanması gerekir. Tutukluluk adeta cezaya dönüşmüş halde. Hepsi yaşını başını almış insanlar. Tuncay Özkan bile belli bir yaşa geldi zavallı. ‘Yandaş basın mensubu’ musunuz? AK partiyi desteklediğimi baştan söylüyorum. Çizgim zaten belli. Hep iktidar yanlısı oldun diyenlere de “Bu ne cehalet! Ben hayatım boyunca muhalefet ettim” diyorum. [b]ÇOĞU ZAMAN YAZDIKLARIMDAN PİŞMANLIK DUYDUM[/b] Ecevit’e karşı hiç pişmanlık hissettiniz mi? Tabii… 80 öncesinde çok zıt kutuplardaydık. Sonra dost olduk. Namuslu, ahlaklı adamdı ama başarısızdı. 80 öncesinden kalan başka pişmanlıklarınız var mı? Sadece 80 öncesi değil, çoğu zaman yazılarımdan pişmanlık duydum. Keşke bu kadar aşırıya gitmesem demişimdir. Ama gençtim o yıllarda. Bugün bu aşırıya gitmeyen haliniz mi ? Daha dikkatli davranıyorum. Mesela Milliyetçi bir çizgideysem Kürt meselesine karşı çok daha hassas olmam lazım ama öyle değilim. Karşımdakini anlamaya çalışıyorum. Çünkü görüyorum ki ülke bölünüp parçalanıyor. Buna sizin de katkınız oldu mu? Bu hepimizin hatası. Müthiş inkarcı bir çizgiden gelmişiz. Kürtler eşit vatandaşlar yapılmamış. Bize bütün bunlar dayatıldı, Kürt diye bir şey yok dendi… Evren dönemi politikaları mı diyorsunuz ? Sadece o dönemden değil; Atatürk döneminde başladı bu inkarcılık politikası. Biz Kürtlerle birlikte kurtardık, onlarla birlikte kurduk bu vatanı. Sonra şu isyanı, bu isyanı dediler ezdiler onları. Eleştiriniz Atatürk’e mi? Hayır, yeni bir devlet kurulmuş, o günün şartlarına göre davranıyor. Ama meselâ eski Türkçe yazı keşke devam etseydi diye de düşünüyorum. Bunlar Atatürk’e karşı çıkmak ya da gerici olmak değil ki! Ben sustum siz devam edin… Kürtlere davranışını alkışlayacak halimiz yok…Lozan’da bütün azınlıklara hak veriliyor, Kürtler, asli unsur, ama hakları yok. Tayyip Erdoğan’ın bugün yaptıklarını 20 yıl önce yapabilseydik olayı halletmiştik. Askerlerin tutumunu nasıl buluyorsunuz ? Asıl onlara kızıyorum. Atatürk o dönemin şartlarına göre böyle davranmış, askerler hiçbir şeyi güncellememişler. Bu iş şiddetle, güvenlikçi politikalarla çözülmüyor. [b]DEMİREL VE ECEVİT’TEN DAHA DEMOKRAT LİDER GÖRMEDİM[/b] Atatürk’ü diktatör olarak mı tanımlayanlardan mısınız? Ben Atatürk’e diktatör demiyorum ama otoriter bir rejim kurduğunu reddetmiyorum. O günlerde buna mecburdu. Tayyip Erdoğan’a da demem ama bu güne kadar Demirel ve Ecevit’ten daha demokrat lider görmedim. Bülent bey demokrat mıydı size göre ?… Öyleydi ama, Rahşan hanım parti içi konulara çok müdahale ederdi. [b]TORUNUMUN ALTINI DEĞİŞTİRMİYORUM[/b] Gelin biraz havayı değiştirelim. Meyra’ya baktığımda biraz sizin yüz hatlarınızı görüyorum. Siz mi seçtiniz gelin hanımı? Yok, Mehmet Ali seçti ama her geçen gün biraz daha seviyorum gelinimi. Size benzediğini düşünüyor musunuz? Eğer benziyorsam ben memnun olurum ama belki o olmaz. Onun hakkında konuşamam. Torununuzun altını değiştiriyor musunuz? Yok, sadece kucağımda tutuyorum . Yanlış bir şey yapıp mesuliyet almak istemem. Politikaya geri dönersek…. Başbakan size göre sizi seviyor mu? Sevgiden çok bana güvendiği kanaatindeyim. [b]MİLLETVEKİLLİĞİMİN ENGELLENMESİNE KIRILDIM[/b] 2007 yılında Milletvekilliğinizi askerin engellediği söyleniyor… Teşkilat beni istiyordu aslında. Ama sanırım Tayyip Bey uygun görmemiş. Üzüldünüz mü? “Ben bu gurubu bu kadar seviyorum, onlar beni sevmiyormuş meğer” dedim içimden. Herhalde ele avuca sığmayacağımı, kontrol edilmemin biraz güç olduğunu düşündü. Mesela Merve Kavakçı olayı tamamen benim üzerime yıkılmıştı. Bu yüzden askere antipatik geldiğimi düşünmüş de olabilir. İnsan olarak kırıldım ama AK Parti aleyhine dönmedim. Başbakan’ın “Bu kadını benden uzak tutun” dediği doğru mu? O saçma sapan bir yazıydı sonra twitter’da patladı. Ben de üzüldüm. Hüseyin Çelik’i aradım. O da Tayyip beye söylemiş. Başbakan da ‘Böyle bir şey yok diye açıklama yaptı zaten. [b]AJDA PEKKAN BENDEN DAHA GERGİN GÖRÜNÜYOR[/b] Basının Ajda Pekkan'ı mısınız? Ajda Pekkan biraz daha gergin gibi gözüküyor bana göre. Şaka bir yana sağlığıma dikkat ederim. Haftada iki kere spor hocam gelir. Kaç yıldır estetik merakı var Nazlı Ilıcak'ın? Ameliyattan korktuğum için Dr. Dray ile başladım. Onu ilk keşfeden benim.. Bütün Türkler benden duydu adını. Yani mezoterapi modası böyle başladı. Şu televizyon reytinglerini patlatan ameliyattan bahsetsek… Dr. Dray, Sidney Ohanna diye bir doktorun telefonunu verdi. Bayılmaktan korktuğum için lokal anestezi yaptılar. Önce asistanları yüzünüze uyuştururacak iğneleri yapıyorlar. O sırada doktor başka hastaları kabul ediyor. Bir ara gitti, gelmedi adam… [b]ESTETİKTEN HEMEN SONRA TV’YE ÇIKMAM ENAYİLİKTİ[/b] Unutmuş olmasın sizi? Türkiye’de doktor sizi tanıdığı için özel davranabilir. Ama orada Nazlı Ilıcak’ı kimse bilmiyor. Beni unuttunuz mu diye sesleniyorum çıt yok… Kaç saat sürdü bu işkence… Yüzümün yarısını germiş, diğer yarısı olduğu gibi duruyor. Dört saat bekledim böyle… Yeni yüzünüzü göstermek için sabırsızlanınca mı koş koşa televizyona çıktınız? Özgüven miydi bu? Yo hayır özgüven değil hatta biraz enayilik bile diyebilirim.Sadece görüntüm yüzünden ekrana çıkmazsam çalıştığım müesseseye karşı ciddiyetsizlik etmiş olurum diye düşündüm. Sebep iş ahlakı yani? Biraz da ayıp olmasın diye çıktım. İnanın çok sıkıntı çektim, bir kere moralim bozuldu herkes alay ediyor benimle. ‘Arı sokmuş gibiydin’ ‘Bülent Ersoy’a benzemişsin’ diye dalga geçtiler. Makyaj da, cildim hassas olduğu için alerji yaptı… [b]TEF DE ÇALARIM DARBUKA DA[/b] Söylendiği kadar muhafazakar değilsiniz galiba. Yeri geldiğinde estetik oluyorsunuz, yeri geldiğinde içki içiyorsunuz… Muhafazakarlığı, ailesine değer vermek olarak görürüm. Bir kaç kadeh şarap ve viski içmenin bununla çeliştiğini düşünmüyorum. Şimdi twitter’da ‘viskici Nazlı’ diye paylaşılan bir fotoğraf var. Yıllar önce Mehmet Ali’nin bir gece kulübü vardı, biliyorsun… Biliyorum… Orada önümde bir kadeh viski var, elimde de tef. Yanına da Mehmet Ali’nin dansöz oynatırken bir fotoğrafını koymuşlar, o karede ben yokum. Iki ayrı fotoğraf bir arada “annesi çalıyor, oğlu oynatıyor” gibi bir izlenim veriyor. Mehmet Ali, o sırada 18 yaşında. Tek bir görüntüyle harcamak istiyorlar. Şimdi elinize bir tef verseler… Ne var ki bunda? Tef de çalarım darbuka da… Biraz da kadim dostunuz Süleyman beye gelelim. Son günlerde Demirel ile aranız bozuk mu? 28 Şubat sürecinde oldukça şeker renk olmuştu aramız ama artık düzeldi. İnsan olarak çok severim Süleyman beyi. [b]DEMİREL ARKADAŞLARINA AÇIK SAÇIK FIKRALAR ANLATIRDI[/b] Ona sevginizden dolayı körü körüne destek verdiğiniz oldu mu hiç? Yok… Demirel’in çok iyi bir karakteri vardır. Mesela medyaya karşı en demokrat davranan başbakan odur. Ama siyasete soyunduğu yıllar çok zordu. Askere karşı imkânları dahilinde mücadele verdi. Bir dönem gizli sevgilileri olduğu konuşulurdu halk arasında. İnanın ben hiç şahit olmadım. Nazmiye hanıma o kadar düşkündür ki… Kızı gibi gördüğü için size belli etmemiş olabilir mi? Sanmıyorum. Erkek arkadaşlarıyla biraz açık saçık fıkralar anlattıklarını biliyorum ama onlara da biz şahit olmazdık. Dediğim gibi, Nazmiye hanıma çok düşkündü. Zaten Günaydın gazetesinde o haber çıktığı zaman… Evet, çocuktum ama aklıma çakılmış kalmış. Nazmiye hanım için ayakkabıcısı ile ilişkisi var demişlerdi. Osman mıydı neydi adamın adı… Böyle bir şeye ihtimal vermek bile mümkün değildi… Çok üzülmüş müydü… Üzülmez mi, yıkıldı. Zaten Anadolu kökenli bir adam. Süleyman Bey'in ağladığına hiç şahit oldunuz mu? Hayır ama biliyorsun Nazmiye Hanım şu an Alzheimer hastası. Bu O'nu çok üzüyor ve perişan ediyor. Deniz Baykal’ın seks görüntülerini arkadaşlarımla paylaştım diye bir lafınız var. Doğru mu bu? Evet ama sadece merak eden yakın arkadaşlarıma gösterdim. Önce gazetecilik merakı ile seyrettim… İnsan doğası bu… Tek kaset o değildi tabii.. MHP’lilerinkini de seyrettim ve nefret ettim. Bu erkeklere bir kez daha kızdım. Ama Baykal’ı daha bir ayrı tutuyorum. O niye? Asla evli bir adamın karısını aldatmasını onaylamam ama Baykal’ın biraz daha seviyeli bir ilişkisi vardı sanki… Politik yakın tarihimize dönsek daha iyi olacak galiba. Peki Özal konusunda pişmanlığınız var mı? Var… Ama rahmetli yaşasaydı o da bana yaptıklarından dolayı pişman olacaktı. Özal hiçbir zaman Süleyman bey kadar demokrat olamadı. Türkiye’yi dışa açtı ama medyaya karşı hiç toleransı yoktu. Hakkında çizilen karikatürleri duvarına asarmış... Bakmayın o sözlere. Tayyip bey gibi medyaya esip gürlemezdi ama saman altından su yürüterek insanları cezalandırırdı. Ceza demişken Kenan Evren’in cezalandırılmasını istiyor musunuz? Yargılanmasını istiyorum ama artık 90 yaşının üstünde bir adam cezalandırılmasın tabii. Evren döneminde yazılarınız sansüre uğruyor muydu ? Ne sansürü, kendi gazetemde yazdırmadılar bana. 3 kere gazeteyi kapattılar. Bir dönem de Özal’ın baskıları yüzünden Bulvar gazetesinde takma ad ile “Kerem Aslıgibi” rumuzuyla yazdım. [b] SABAHA GEÇMEK İÇİN TMSF BAŞKANI İLE KONUŞMUŞ OLABİLİRİM[/b] O dönem pek çok gazete dolaştınız. Sabah’a geçmek için baskı yaptığınız doğru mu? Zaten Takvim’de yazıyordum. Sabah’a geçmeyi ben istedim. Başbakanı araya koyduğunuz doğru mu? Koyduğumu hatırlamıyorum; Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı beni arzu etmedi; hükümet yanlısıyım ya da çok fazla asker karşıtıyım diye düşündü herhalde. Bazı dengeleri bozabilirdim. Peki bugünkü Sabah’a geçerken baskı yaptırdınız mı? Yok, zaten TMSF el koyduğu zaman geçtim. Torpil var mıydı torpil? Var mıydı yok muydu bilemiyorum. Ben gittim yönetime söyledim. Kime ama? TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’e söylemiş olabilirim. Ben bunu hakkım olarak görüyorum. Kimler yazmıyor ki… Bugüne kadar üç gazeteden atıldım, kimse sahip çıkmadı bana. Havayı biraz yumuşatalım… Aşkın yaşı var mı size göre? Bilemem. O defteri kapattım artık.Zaten beni bir aşk kadını olarak tarif edemezsin. Hayatım boyunca bir eş, bir arkadaş, bir ortak oldum. Karşımda da böyle bir erkek isterim. [b]GENÇLİĞİMDE BİR ARA SOSYALİST OLDUM[/b] Gençliğinizde bir komüniste aşık olabilir miydiniz? Gençken komünist, faşist diye bir ayrımım yoktu. Hiç solcu olduğunuz bir dönem var mıydı hayatınızda? 20’li yaşlarda Lozan’dayız. Şirin Tekeli ev arkadaşımdı; koyu solcudur. Beni de bir ara solcu yaptı… ‘Sosyalizm fakire fukaraya acımaksa çok güzel bir şeymiş’ diye düşündüm. Eve dönünce de anneme ‘sana çok önemli bir şey söylemem lazım” dedim. Kadın çok korktu kim bilir aklına ne geldiyse. Sonra sosyalist oldum deyince yüzünün ifadesini görmeniz lazımdı. Baba ne dedi ‘kötü yola’ düşen kızı için? Ertesi gün ayakkabı almak istedim. Babam “Türkiye’de herkesin iki pabucu olana kadar sana almayacağım” dedi. Sosyalizm maceram kısa sürdü anlayacağın.(gülüyor) [b]BİRİNCİ SAYFADA YAZMAM PİSTONLA OLDU[/b] Bu ülke Nazlı Ilıcak’ın kalemine nasıl bulaştı? Kemal ile evlendikten 3 yıl sonra babamı kaybetmiştim. Psikolojik çöküntü içine girdim. Doktor çalışmamı söyleyince gazetede ansiklopedi sayfaları, bulmacalar filan yapmaya başladım… Birinci sayfaya terfi nasıl oldu? O biraz pistonla oldu işte. Makale yazmak istedim. Genel Yayın Yönetmeni Rahmetli Saadettin Çulcu olmasaydı, Kemal birinci sayfadan yazmama izin vermezdi. Çulcu , “Sen birinci sayfada yazacaksın” dedi. Kulaklarıma inanamadım. Cabbar bir kadınsınız değil mi? Cabbar nedir, aceleci mi? Hayır, tuttuğunu koparan… Siz giderek daha demokratlaşıyorsunuz… Eh öyle oluyor zaman geçtikçe.