Şu anda cehennemde yaşıyoruz ve dünyamızı şeytan yönetiyor!

Yayın Tarihi : 19-08-2013 10:53
Arkadaşlarımla birlikte geçen hafta Hatay’a gittiğimde biraz soluklanmak için Agape isimli bir kafeye girip oturduk. (Üşenmedim ismine baktım, Yunanca saf aşk demekmiş Agape) Birer çay içip çıkacağız. “Ginseng, balkabağı, yeşil çayımız var. Hangisini tercih edersiniz?” demezler mi? Zannedersiniz ki Antakya’da, Hatay’da değil de Uzakdoğu'dayız. Sonunda işin esrarı çözüldü. Oturduğumuz kafenin hemen yanındaki Protestan Kilisesi, Kore Metodistleri tarafından kurulmuş. [resim=20130819resim-105719AG][/resim] Kilise dışarıdan gerçekten de muhteşem görünüyordu. “Bir de içini gezelim” dedim ama kapıların kilitli olduğunu öğrendik. [resim=20130819resim-105549AJ][/resim] Siparişlerimizi alan genç konuştuklarımıza kulak kabartmış olacak ki; yanımıza gelip “Ne zaman isterseniz, size kiliseyi gezdirebilirim” dedi. [resim=20130819resim-105608CX][/resim] Sempatik, gözlerinin içi gülen genç bir adam; adı Doğan Can... Meğer o kilisenin mensubu bir misyonermiş ve anahtar da ondaymış. xxx “Aslında kilisenin içinde görülecek pek fazla da bir şey yok” dedi Doğan Can ve kendisinden bahsetmeye başladı heyecanla. “Benim yaptığım düşüncelerimi, sözlerimi insanlarla paylaşmak. Yazları buraya Amerika’dan teoloji okuyan, dinler tarihi okuyan öğrenci gençler gelir. Hep birlikte şarkılar, ilahiler söyleriz.” Bilinçsizce neden diye sorduğumda da “Bir misyonerin görevi sözünü paylaşmak için gerekli zemini yaratabilmektir” diye efendice beni bozdu. [resim=20130819resim-105624RJ][/resim] Kilisenin ilk olarak Fransız Bankası, 12 Eylül döneminde ise yüzlerce insanın işkence gördüğü bir karakol olarak kullanıldığını öğrendim. Tarihin hüzünlü ve acı cilveleri biter mi?... 2000 yılında ise kilise olarak, orijinal haliyle kullanılmaya başlanmış. “Benim buradaki görevim Evangelizm’i, yani müjdeyi yaymak” diyor Doğan Can... [resim=20130819resim-105638XB][/resim] “Hangi müjdeden söz ediyorsun?” diye sorduğumda,“İsa Mesih’in gelmesinden” cevabını alıyorum. “Biz şu anda cehennemde yaşıyoruz ve dünyayı şeytan yönetiyor. Bütün bu adaletsizliklerin, kötülüklerin sebebi nedir? Biziz elbette, maalesef insan böyle olmasını istedi. Tanrı'dan uzaklaştık, vazgeçtik ve şeytanın sözünü dinler olduk. Tanrı, insanoğlunu tarafını seçmekte serbest bıraktı. Bu, yaratılanlar arasında sadace insana bahşedilmiş bir lütuftu. Şeytana da; ‘haydi bakalım kandırabilirsen benim yarattığımı kandır. Onları benden uzaklaştır, iyiliğe değil kötülüğe inandır, taptır’ dedi." Dünyanın gidişine, hele de son günlerde Mısır’da yaşanan trajediye bakıldığında insan kendine kendine ‘acaba gerçekten kötülük mü, şeytan mı kazanıyor’ diye sormadan edemiyor inanın. Ve şimdi buyrun Hatay’lı gencecik, güleryüzlü bir Evangelist olan Doğan Can'la yaptığımız muhabbetin devamına... [resim=20130819resim-105653TW][/resim] İnsanoğlu da bu arada şeytana pabucu ters giydirecek bir duruma geldi... Ne yazık ki öyle... Oysa Tanrı bizi sevmek için yarattı, ona ibadet edelim, egosu okşansın diye değil. Biz onun kölesi, kulu, hizmetkarı değiliz. Tanrı bize öğrettikleri gibi korkulacak; “şunu yapmazsan cehenneme gidersin” diye sopa sallayan, bir varlık değil. [resim=20130819resim-105706LC][/resim] Cehennem’de yaşıyoruz diyorsun neden korksunlar ki insanlar o zaman? Cennet sadece Tanrı’nın hüküm sürdüğü bir yerdir. İsa Mesih ile birlikte Tanrı‘nın egemenliği geldiği zaman zaten dünya cennete dönecek. Hz. İsa’nın gelmesini ne zaman bekliyorsunuz ? “Ben bir hırsız gibi sessizce geleceğim aranıza” diyor. Ne zaman geleceğini bilemiyoruz ama geldiği zaman büyük bir diriliş başlayacak. Bizim kıyamet dediğimiz de bu zaten. Binaların yıkılması, insanların ölmesi değil; şeytanın egemenliğinin sona ermesi. O zaman Tanrı’ya inananlar, aynı bedende sonsuza kadar yaşayacaklarına inanıyoruz. Allah gecinden versin ama o gelmeden önce öldün ve gömüldün diyelim. O zaman ne olacak? Eğer ona inanıyorsan, ruhun Tanrı’ya gider, onunla bütünleşir. Ama inanmıyorsan dönüş gününe kadar azap çekersin. İsa Mesih geldikten sonra zaten ruh ile beden sonsuza kadar birleşecek ve beden artık çürümeyecek. Peki ya sana göre, biz Müslümanlar ölünce... O konuda bir şey söylemeye yetkim yok. Bu sadece Tanrı’nın bilebileceği bir şey... O zaman doğrudan olarak sorayım. Sizin gerçek amacınız ne? Kurtarıcı İsa Mesih insanları günahlarından kurtarmak için çarmıha gerilmiş, üç gün çarmışta ölü olarak bekledikten sonra da dirilmişti. (Bizim dinimiz İslam’a göre de Hz. İsa çarmıhta ölmemiştir) Onun tekrardan geri gelmesi, dünyayı cehennemden kurtarıp, cennete çevirecek. Bize göre İsa’yı takip eden kişi de kurtulacak. Temel öğretimiz kısaca bu ve benim görevim de iman edip, bunu bilgiyi, inancı insanlarla paylaşmak. xxx Doğan Can, üç yıl önce kendine göre doğru yolu seçtiğine inanıp Hristiyan olmuş. Üstelik ilginç de bir öyküsü var, Alevi bir anne ve babanın çocuğu. Zaten 25 kişilik cemaatin çoğu alevi kökenliymiş. Peki 18 yaşında bir genç hiçbir etki altında kalmadan yaşamını böylesine değiştirebilir mi? Doğan Can’a göre bu sorunun yanıtı; “Evet”. Kendi kararını kendisi vermiş, araştırmış, İncil’i okumuş ve Hz. İsa’nın yoluna girmiş. “Peki İslam konusunda da bu kadar bilgin var mıydı?” diye sorduğumda; Kuran’ı da baştan sona okuduğunu söylüyor. “Hepimiz Allah’ın çocuklarıyız. Hepimiz ondan bir parçayız” diyor. Sonra söz dünüp dolaşıp genç adamın geçmişine geldi. “Aslında bu coğrafyada Nusayrilik vardır” dedi Doğancan. “Nusayirilik Anadolu’da Alevilik olarak bilinir ama farklı öğretilere sahiptir” Doğan Can’ın anlattığına göre pek çok dinden, özellikle de Hiristiyanlıktan etkilenen Nusayrilik, başlı başına bir dinmiş. Onlarda, Cem evi kültürü de yokmuş. Ama zamanla Aleviliği benimseyip, özümsemişler... Hatay’da Aleviler ile Ortodokslar da birbirlerine yakın hissediyor kendilerini. “Yavuz Sultan Selim zamanında Alevilere baskı uygulandığı dönemde Hiristiyanlarla birbirlerini kolladılar. Bu yüzden aralarında bir dayanışma oluştu” diyor genç adam. xxx Türkiye’nin genelinde 2000 yılından bu yana, 4 bin kişi Hristiyanlığı seçmiş ve sadık kalmış. Doğan Can’ın anlattıklarına göre para karşılığı ya da evlendirme sözü ile Hristiyanlığa geçmek isteyen bazı uyanıklar da çıkmamış değil. Ama “Bizim onlara verdiğimiz tek şey gerçek, para kesinlikle değil” diyor “Zaten İsa’yı tanıyan, hayatındaki bütün manevi zenginliklerin farkına varacaktır” diye de ekliyor peşinden. Misyonerlik yaparken hiç baskı ya da tehdit ile karşılaşıyor musun? Hatay’da kesinlikle olmaz böyle şeyler. Burada insanlar çan ve ezan seslerini birlikte duymaya alışıktır. Kiliseler, camiler, sinagog yanyanadır. İnsanlar birbirlerinin inancına saygı gösterirler. Peki hiç mi protesto edilmediniz? Protesto değil de; bir gün vaazı dinlemek için gelen dindar bir Müslüman kürsüye çıkıp kendi fikirlerini söylemek istedi. İzin verdiler mi? Bana kalsa verirdim ama Pastör (baş rahip) olumsuz yaklaştı. Belki de cemaatten tepki alırım diye çekinmiştir... xxx Misyonerlik yaşamının yanı sıra güncel konularla da ilgileniyor Doğan Can. Ama yine kendi bakış açısından izliyor olup bitenleri. Mesela Gezi Olayları sırasında, oturduğu Armutlu Mahallesi’nde her gece gösteriler yapılıyormuş. “Peki bu konuda sen ne düşünüyorsun” diye sorduğumda şu cevabı aldım: “Ben yine uhrevi açıdan yaklaşıyorum meseleye. Bu dünyanın yöneticisi şeytan ve İsa’nın ikinci kez gelmesinden önce asla huzur olmayacak. O yüzden iktidarların değişip değişmemesi hiç bir şey fark ettirmiyor. CHP başta olsaydı da aynı olaylar yaşanacaktı. Şeytanın yönettiği ve kötülüğün hüküm sürdüğü bu dünyada İsa Mesih gelmeden hiç bir şey düzelmeyecek...” xxx Doğancan inançlarını sonuna kadar bütün masumiyetiyle savunuyordu. “Zaten işin güzelliği de bu değil mi” diye düşündüm ondan ayrılırken. Hepimiz aynı Allah’a inanıyoruz ama farklı fikirleri, farklı şekillerde dile getiriyoruz... Özellikle Hatay’da onunla karşılaşmam belki bir tesadüf değildi. Tanrı bu şehrin gerçekten bir dinler mozaiği olduğunu göstermek istemişti bana. İlk fırsatta tekrar orada olacağım...