"BANA ‘ZENGİN PİÇİ’ DİYORLAR"

Yayın Tarihi : 11-12-2011 10:44
[resim=20111211resim-185054C7][/resim] Bir dahi. Haluk Akakçe’yi o kadar çok seviyorum ki her gün Allah’ıma dua ediyorum, keşke bir tane ikiz kardeşim olsa diye. Ben Haluk Akakçe’siz yaşayamam. Bir tane daha benden olsa, birbirimizi sevsek, yardım etsek… Bensiz bir dünya düşünemiyorum. Biraz megaloman mıyız ? Valla değiliz… Ama dünya bana kötü davranıyor. Bir tek ben beni seviyorum ve iyi davranıyorum, O yüzden hiç megalomanlıkla alakası yok. Herkes yargılıyor zaten beni, bir şapka giysem, bir payet parlasa yüzümün bir yerinde… [resim=20111211resim-185054F6][/resim] Senin gibi bir adam bunları neden kafasına takıyor ki? Yurt dışında olsa takmam. Ama ben buralıyım. Ben burada yardım için, eğitim kuruluşları için çabalarken, Cihangir’de oturup, atkısını boynuna dolamış, hiçbir şey üretmeyen sanatçı kılıklı adamların bana çamur atmasından artık sıkıldım. Yok zengin piçi diyorlar, yok bilmem ne… Bak sen dedin diye soruyorum, zengin piçi misin gerçekten? Yok ya… Ben memur çocuğuyum. Ailem bin bir türlü fedakarlık yaptı eğitimim, yüksek lisansım için. Amaan neyse, boş ver... [resim=20111211resim-185054F9][/resim] Peki insanlardan uzak kalmak için mi evde maymun beslemeler, köpekler falan? Maymunum yok evde görüyorsun ki İzzet, maymunum vardı ama artık yok… Maymunsuz evde yaşanır mı yahu... Neden yok maymun? Çünkü buranın kirasını yükseltmek istiyor ev sahibim. Bahane olarak da komşulardan şikayet dilekçesi göndermişler. Burada maymunlar, atlar, tavus kuşları yaşıyormuş… Ne yalan söyleyeyim, biz de öyle duymuştuk… Yahu görüyorsun işte, yok… Üç köpek bir kedi var sadece. Kabul, iki maymunum vardı ve bu olaylar yüzünden gönderdim. Evet, buraya bir Midilli geldi ama çekim içindi gitti. Çok acayip bir şey. Mal sahibim isterse Türkiye’nin üçte birini satın alabilecek güçte biri ama kirayı bin lira arttırmak için sahte dilekçe gönderiyor. Çok kızgın gördüm seni ev sahibine karşı, sonra bozulmasın aranız? Beni buradan çıkarmak isteyen bu adam acaba evi olmayan yüzlerce insan için hiçbir şey yapıyor mu? Onun kızı yapıyor mu? Hayır… Böyle böyle zengin oluyorlar bunlar. Kim bunlar? İsim vermek istemiyorum, onlar kendini bilir. Bu insanlar, benim domuz derisini soyup duvara yapıştıran yakin bir arkadaşımın işini 500 bin dolara alıp, onu özel jetle buraya uçuruyorlar. O parayla 5 bin çocuk okula gider bir yıl Türkiye’de. Ama umurlarında değil. Çıkarsınlar bakalım. [resim=20111211resim-185054G3][/resim] [b]ÇOCUKLUĞUMDA FOTOĞRAFIM BİLE ÇEKİLMEDİ[/b] Tamam, boş ver onları da biraz çocukluğuna dönelim. O günlerde yaptığın resimler de çok para edebilir şimdi… Saklıyor musun? Ne saklaması. Bırak çizdiklerimi çocukluğumda fotoğrafım bile çekilmedi benim… Neden ki? Ne bileyim, herhalde ailemin daha önemli işleri vardı… Benimle kimse ilgilenmedi. Bir tane fotoğrafım var o da 7 yaşında çekilmiş, hepsi bu… Peki ailen seni böyle özgür bir ruh olarak mı yetiştirdi, yoksa sen yaşadığın baskılardan doğan özgür bir ruh musun? Valla ailece alkoliğiz. O yüzden hepimiz özgür ruh olarak yetiştik ve öyle devam ediyoruz… Senin Musevi olduğun konuşuluyor, doğru mu? Şimdi şöyle ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Annemin ismi Mualla Sümerman’mış. Sonra ailesi isim değiştiriyor, Mualla Paker oluyor. Ben bu arada hep diyorum ki “Anne, sen kesin Musevisin. Sumerman, Zimmerman… Valide Sultan'ın tepkisi ne? Hafif bozularak “Yok öyle şey evladım” diyor. Ama bu arada New York’ta kendimi ‘half jewish’ yani yarı Musevi diye tanıtıyorum. Bir gün annem ehliyetini kaybetti, Ankara’dan nüfus kaydını istetti, gelen kağıtta ‘gayrimüslim’ yazıyor… “Hayatta olmaz böyle şey,senin başının altında çıktı bu” diyor,bağrınıyor annem… Nasıl olmuş peki? Ne bileyim ben… Yani, dinim teknik olarak Musevi benim. Peki ya baban? Babam Selanik göçmeni, annemin iddiasına göre Seres Çingenesi . O Müslüman mı? Baletti adam yaa… Balet… Balet… Balet… Error… Error… (bu soruya bu cevap.. nassı yani???) [resim=20111211resim-185054E4][/resim] [b]BABAM ANNEMİ SÜREKLİ DÖVERDİ[/b] Buradaki alakayı pek anlayamadım ya neyse… Yaa şu senin Japonya'ya apar topar gitme maceranı da bir anlatsana Babam maalesef çok saldırgan bir insandı. Annemi devamlı dövüyordu. 2-3 ayda bir kemiklerini kırardı kadının. Bir gün okulda “Türkiye’ye en uzak yer neresi” diye sordum öğretmenime, o da “Japonya” dedi. Nereden icap etti bu? Nereden icap etmesi mi var. Annemi alıp kaçıracağımı aklıma koymuşum bir kere. Kadın sürekli dayak yiyor. Bir sabah “Seni Japonya'ya kaçıracağım,kurtulacağız” diye anneme bir mektup yazıp oda kapısının altından attım. Neden kapının altından atıyorsun ki? Babam onu dövdükten sonra biz görmeyelim diye odaya kilitlerdi. Çocukluk işte o zamandan takmışım kafaya Japonya’yı. Ve bir gün sen… Evet ve bir gün ben, yeni bir proje üzerinde çalışıyorum, New-York’a dönmem gerekiyor. Bir an canım uzaklara gitmek istedi. O gece hemen biletimi ayırttım, aynı anda tesadüfen televizyonda Nomiya Maki ‘Tokyo Mon Amour’u söylüyor. Gözüm ona takıldı… Cehaletime ver… Kim o Nokima Maiye, Tsubasa gibi bir şey mi? Bi kere o Nokima Maiye değil Nomiya Maki… Çok ünlü bir Japon şarkıcı. O anda kafamda şimşek çaktı. New-York’ta bir arkadaşımı aradım. Sony firmasının CEO’sunu tanıyor. Bana Nomiya ile bir randevu ayarla dedim… Japonya’da birlikte 3 gün geçirdik. Değişim üzerine bir video enstalasyonu yapmaya karar verdik. Ocak’ta onun yeni albümü çıkıyor. [resim=20111211resim-185054F4][/resim] [b]İNSANLAR BENDEN UZAK DURSUN İSTİYORUM[/b] Haydaa… Anneni kurtarırken nereye geldik. Neyse, peki nedir bu "değişim" dediğin? Bir proje.Kendini sadece tek kimliğe teslim etmeyen insanlar olacak… Nomiya’nın dışında kadınlardan biri Daphne Guinness diğeri Grace Jones. Kendini sadece tek kimliğe teslim etmeyen insanlar demişken, şunu merak ediyorum: giysilerin, duruşun, hayat tarzın tamamen topluma aykırı. Bunu dikkat çekip popüler olmak için mi yapıyorsun? Tam tersi. İnsanlar benden uzak dursun istiyorum. Yani imajın savunma mekanizman. Bu benim saklanma şeklim aslında. Dış görünüşüm ne kadar dikkat çekerse insanlarla aramda o kadar mesafe oluyor. Benim hayatım atölyede geçiyor. 18 saat ayakta resim yapıyorum. Kafama bir şapka takıp sadece 10 dakika dışarı çıkıyorum ve böyle oluyor. İnsanlar beni bu 10 dakika ile değerlendiriyor diyorsun. E ama bu kadar janjanlı giyinirsen olacak bunlar… Varsın olsun. Her şey kendim için, baskaları için hiç bir şey yapmam. [resim=20111211resim-185054G5][/resim] [b]KEŞKE BENDEN BİR TANE DAHA OLSAYDI[/b] Peki ya eserlerin satılırken ‘Ah gitti yavrularım’ diye üzülüyor musun? Yok canım neden üzüleyim. Bir an önce gelsin paralar diye bakıyorum. Sen resmen paragöz adamın birisin. Aksine, hatta eğer çok param varsa korkudan ölüyorum. Hemen paradan kurtulmam gerekiyor.Karl Lagerfeld'in söylediği gibi "Zengin insanlar var, parası olan insanlar var" Sen hangisisin? Ben çok zenginim. Hayatımdan böyle memnunum ama kendime engel yaratmayı seviyorum. Ya aşacak bir engel yoksa önünde? Engel yoksa yaratıyorum. Bilerek ve isteyerek zorlaştırıyorum kendime her şeyi. Belki iyi bir şey değil ama doğamda var, napayım. Bütün bunlar starlığın ya da dahiliğin bir parçası mı? Bunun ne starlıkla alakası var, ne dahilikle. Dedim ya doğamda var. Mesela gece uyumuyorum, gündüz uyuyorum. Adeta vampirim. İnsanlar tarafından yanlış anlaşılan bir hayat yaşıyorum. Ama bunu paylaşacağım kimse yok çevremde. Onun için ‘keşke benden bir tane daha olsaydı’ diyorum. Yani sen sana benzeyen birilerini bulamadığın için mi yalnızsın? Bence sen paylaşımcı değilsin pek, ondan bu yalnızlık. Aslında evet, çoğu zaman kendimi hiç kimseyle paylaşamıyorum. Sanırım bu yüzden yalnızlığı seviyorum ve bir noktadan sonra mutlaka bir sınır çiziyorum. Peki ya arkadaşların? Çok yakın olduğum çok çok az insan var. Ruhum belirginleşmeye başladığında hemen oradan başka bir yere gitmem gerektiğine karar veriyorum. [resim=20111211resim-185054B7][/resim] [b]DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK BİR FİKRİM VAR[/b] Bir donem mimarlık da yapmışsın... Evet, New York’ta bir mimarlık şirketinde çalışıyordum, sigara içmek yasaktı. Birkaç kere aşağı inip sigara içtim. Ondan sonra işe gitmedim sigara içmeye başladım.Çünkü oradaki işim yaratıcı değildi. Ama artık ben bu dünyaya neden geldiğimi anladım. Bize de söylesen ya şunu, bir aydınlanma yaşasak milletçe… İnanması zor ama sevgili İzzet, dünyayı değiştirecek bir fikrim var. Tekerleğin icadı gibi bir etkisi olacak. Ama bunu yapabilecek miyim diye hale tereddütteyim. E ne duruyorsun, haydi patlat bombayı! Şimdi patlatamam. Herkes bıyık altından gülebilir,deli diyebilir bana.Ama unutmasınlar; onların bilmediği bir şeyi biliyorum ben. Ve bu büyük bir sır. [resim=20111211resim-185055F1][/resim] [b]6.KATTAN DÜŞTÜM, ÖLMEDİM[/b] Bu arada sende bir hiper aktivite de söz konusu bence, konudan konuya atlıyoruz çünkü farkındaysan. Peki madem girdik bu konuya devam edelim, bu projenin bir kopyası, saklı olduğu bir yer filan var mı? Allah korusun ya ölürsen… Yok, ben ölmeyeceğim… Nasıl yani? Öyle yani, ölmem ben. Miamide 6. kattan düştüm, şeklim çimenlere çıktı resmen. “Ne oldu” diye kalktım, yürüdüm gittim. Motorsiklet kazası geçirdim, otobüs çarptı yine hiç bir şey olmadı bana. Allah bağışlamış seni diyelim yine de biz. Nazara inanıyor musun? İnanıyorum tabii, üstelik nazardan korunmak için ‘Allahım sen beni koru’ diyorum her gün. Bi de kurşun döktürüyorum zaman zaman. Batıl inançlarım da vardır benim. Nedir o batıl inançlar? Paraların üzerindeki Atatürk’ler üst üste gelecek ve aynı yöne bakacak. Bir de o paralar 200 Tl, 100 Tl, 50 Tl gibi büyükten küçüğe sıralı olacak; her yere sağ ayakla girilecek; geceleri ıslık çalınmayacak. Önlem olarak da işte sık sık kurşun döktürürüm. [resim=20111211resim-185055C2][/resim] [b]30 BİN ADET MİLLİ PİYANGO BİLETİ ALMIŞIM[/b] E güzelmiş, umarım bu batıl inançlar sana şu Miami’de tasarladığın büyük projenin gerçekleşmesi konusunda yardımcı olurlar, uğur getirirler. O projeyi biraz anlatsana Haluk… (Ve Haluk anlatmaya başladı… Kesintisiz 25 dakika konuştu. Vallahi ne anladım ne banttan çözebildim… Tek anladığım, bu proje için 6 ay alkolü bıraktığı… Ama o konuşurken bilgiç bilgiç başımı sallamayı da ihmal etmedim. Soluklandığı bir anda, fırsat bu fırsattır deyip konuyu değiştirdim. Söyleşinin başından beri yanımızda bulunan kadın koruması Ümran'a getirdim lafı) Kaddafi’nin yakın korumaları hep kadınmış. Maşallah senin de aslan gibi bir kadın koruman var. Ümran ile tanışmanız nasıl oldu? İki sene önce Türkiye’ye gelmiştim.. Televizyon programlarına falan çıkıyorum. Tabi hep aynı sarhoşluk seviyesini koruduğum için yolda giderken... Dur tahmin edeyim; Yolda giderken tehdit falan mı alıyorsun? Yok canım. Abi abi diye satıcılar peşime düşüyor yollarda. Çocuklar balon satıyor, gül, çiçek satıyor. Hayır diyemediğim için ne varsa alıyorum. Ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Bir sabah bir uyandım, 18 seyyar piyango çarkı, 30 bin tane de piyango bileti satmışlar bana. 3o bin bilet mi??? En azından bir amorti çıkmıştır… Hiçbirine bakmamıştım ki…Ertesi gün hepsini boyadım sattım, ikramiyeden daha çok para kazandım [resim=20111211resim-185055F9][/resim] [b]ÜMRAN, ÜÇ BACAK BİR KAÇ DA KOL KIRDI.[/b] Neyse dur dağıtma yine, Ümran'ı konuşuyorduk… Ha evet Ümran... Bir gün beni Dream Art’ın sahibi Hazer aradı ve bir davete çağırdı. “Evden çıkamam, çok içiyorum ve sonra hiçbir şey hatırlamıyorum. Bana bir koruma gönder” dedim ona. Kadın şaşırmıştır… Şaşırmaz olur mu, şaşırdı tabii. Ama ben ısrarlıyım; “Charlie’nin Meleklerinden Lucy Liu gibi tarzı olabilir, eski voleybolcu ve uzun boylu olsun lütfen” Resmen sipariş veriyorsun… Gel gelelim sonra unuttum o siparişi ben. Ertesi gün resepsiyondan aradılar ‘koruma görevliniz’ geldi diye. Zar zor hatırladım, aşağı indim, başımdan savacağım… Baktım kahverengi saçlı, lise üniforması gibi lacivert ceketli, gri pantolon giymiş bir kız. Ümran mı? Eski Ümran diyelim... Çünkü şu an o Ümran’dan eser yok. O ne demek? Dinle bak… “Dün şaka yapmıştık kusura bakmayın” falan diyerek başımdan savmak istedim onu once, ama kız öyle üzüldü ki kendimi kötü hissettim. Meğer milli voleybolcu imiş. Bari bir hafta deneyelim dedim. Hemen Beymen’den Ayten’i aradım. Neden? İlk onu mu dövecek? Bak bu komikti gerçekten… Neden şu; sonuçta ben her gece dışarı çıkıyorum, e yanımdaki korumanın da son derece prezantabl biri olması lazım. Ayten’e ”Bu kızın saçı, başı, manikürü, pedikürü her şeyi yapılsın, lacivert de bir takım giysin” dedim. Bir çeşit "beni baştan yarat" durumu yani… Aynen. Kızın saçlarını sarıya boyadılar, tepeden tırnağa değiştirdiler… Akşama doğru bir ara aradı beni kızcağız “Haluk bey bana topuklu ayakkabı giydiriyorlar, ya koşmam gerekirse” dedi. “Ümran nereye koşuyorsun, ben bir yere kaçmıyorum ki” dedim. Neyse o gün bu gündür benimle beraber, bu zaman zarfında üç bacak, bir kaç da kol kırdı kendisi tabii. [b]GÜLER SABANCI’YI ÜMRAN’DAN KORUDUM.[/b] Ben korkmaya başladım şu an, hatta dur uzaklaşayım senden biraz. Ahahaha… Yahu Ümran’a Londra’da tanıştığım Paris Hilton’un korumalarını anlatmıştım. Tanımadığı kimseyi 60 santimden fazla yaklaştırmıyorlar Paris Hilton’un yanına diye. Neyse birlikte bir davete gidiyoruz… Galiba kader ağlarını örmeye başlıyor burada… Sorma, örmek ki ne örmek… Bak dinle, o davette bir kadın arkadaşım yaklaştı yanıma, daha “Halukcuğum ne haber?” demesine fırsat kalmadı, şak diye bizim Ümran yapıştı kadının bileğine ve sonra ben kadını havada gördüm. Kadıncağızın kolu kırılmış. Sonra öğrendim. Vayyy be… Kimmiş kadın? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum ki… Birkaç gün sonra Şebnem ışık’ı gördüm. Kolu alçıda bunun… “N’oldu?” dedim. “Dalga geçiyorsun herhalde, tam sana merhaba diyordum ki nereden çıktığı belli olmayan bir kadın beni fırlatıp attı bir kenara’’ dedi. Sen hatırlamıyorsun yani? Hatırlasam Ümran’a neden ihtiyacım olsun… Var mı başka kırık çıkık vakası? Bir davette Güler Sabancı’yı gördüm. Baktım bana doğru yürüyor. Tıpkı ağır çekimlerdeki gibi “Hayııııııırrr” diye kendimi ortaya attım ve kadını kurtardım… (Bu arada yüzünde hafif bir tebessümle bizi dinlemekte olan Ümran söze karışıyor) Yok artık o kadar da değil… Güler hanımı tanıyorum… Peki başka vukuatları var mı Ümran’ın? İki kadın daha dövdükten sonra en son Hazer’i dövdü… Hazer… Hani Ümran’ı sana gönderen kadın? Ümran için fark etmez...Ümran alayına gider… Bir gün Hazer geldi, hafif sarhoş.. “Bana bak, kaç zamandır bana iş vermiyorsun” dedi ve “2 milyon dolara üç tane Botero sattım. Senden de kırmızısı bol on tane 2'ye 2 tablo istiyorum. 500 binini şimdi vereceğim” diye devam etti… Anında kontak atmıştır sende… Atmaz mı, atar tabii.. Hakarete bak … Kadın kırmızısı bol 10 tane resim istiyor. Ümran'a döndüm “At şunu dışarı” dedim. ‘Dooonkkk!’ diye kafasına patlattı bi tane Hazer’in… Şaka di mi bu, şaka bu… Yok yaa… Ne şakası… Ee peki konuşuyor musun hala Hazer ile? Gerçi dayak yiyen Hazer… Ben herkesle konuşurum… Başka, başka? Bir de Ümran’ın ilk işe başladığı günlerde Tepebaşı’nda Public diye bir kulübe gittik. Bir ara tuvalete geçtim. Baktım çok sıra var, çıktım… Ümran içeri girdi, 3-4 tane herifi yaka paça dışarı attı ve pisuvarı göstererek “Buyrun Haluk bey” dedi. Böyle korumaya can kurban… Tuvalette bile hizmette… Ama bir hafta sonra ona “Ümran’cığım çok masraf oluyor, bırakalım” dedim. Her gün her gün alışveriş, her gün her gün yeni giysiler, her gün her gün saç yaptırmalar falan. Hep masraf bunlar sonuçta. Ee bir de hastane masrafları var tabii… Koruma değil masraf küpü mübarek. Ümran'ı işten göndermek üzereyim, ben Park Hyatt’ta kalıyorum o zaman, gece saat dörtte telefon. Ümran arıyor; “Haluk bey, komşuya hırsız girdi, korkuyorum, siz de kalabilir miyim?” Hadiiii… Demek ki neymiş; Bir korumanın da korunmaya ihtiyacı olabilirmiş… Aynen öyle… Ben de direk bunu dedim ona… Ama kopamamışsınız hala… Allah bozmasın… Onun da hikayesi var… O günlerde atölye’de çalışıyoruz. Resimlerin ebatları büyümeye başladı. Hepimiz kısa olduğumuz için yetişemiyoruz boyamaya, resimlerin ortasında yama gibi iz kalıyor. Tam da Ümran’dan ayrılacağız ama alışmışım. “Şu verniği şu resme atsana” dedim ona… Ve böylece kahramanımız resim dünyasına dahil oluyor … Oldu bile… O iki metrelik boyu ile resmin verniğini bir dakikada attı Ümran. O zaman ‘hoş geldin atölyeye’ dedim ona… Ümran’ın maceraları da başlı başına bir röportaj konusu. Dayak yemezsek bir gün onun ağzından da dinleriz Haluk Akakçe’yi ama artık sana dönelim. MUHTEŞEM YÜZYIL’DAKİ ERKEKLERİN HEPSİ PAYETLİ Giydiğin kıyafetlerde seks ayırımı yapmıyorsun. Canın isterse kadın kıyafetlerini de büyüttürüp giyiyorsun… Şimdi bak… Bazı insanlar adamdır, bazıları kadındır bazıları da Haluk’tur… Yani Haluk başka bir şeydir. Bu mu söylemek istediğin? Aynen öyle…. Mesela benim en yakın arkadaşım şapkacı Phillipe Treacy ile Londra’da atölyelerimiz karşı karşıya. Ben hep onun şapkalarınhı takarım. Philipe “Hiç anlamıyorum, 1.80 boyunda norveçli ince boyunlu bir prenses icin yapılmış şapka, nasıl olur da şişman, sakallı, kıllı, 1.70 boyundaki bir adamda daha güzel duruyor ‘’diye sorar… Valla çok yerinde bir soru. Cevabı ne peki? Çok basit. Cinsel ayrımcılık diye bir şey yok. Bak Muhteşem Yüzyıl dizisine. Adamların hepsi payetler içinde … Yüzükler, mücevherler... Kıyafet kıyafettir sonuçta. Yani ‘giysilerin cinsiyeti yok’ diyorsun… Bak şu ceketime. Bunu Ümran giyerse bu kadın kıyafeti mi olacak? Şunu söylemek istiyorum. Mücevher takmak ya da payetli ceket giymek bir adamı kadın yapamıyor. Pantalon giymek de bir kadını adam yapamıyor. Ama keşke yapabilse, o da ayrı… [b]EVDEN TAKSİM’E UÇAN BALONLA GİTTİM[/b] Sınırları tamamen kaldırmışsın anladığım kadarıyla… Şöyle anlatayım,,, Atıl’ın (Kutoglu) bir etegi vardi, ben dedim ki ona ‘ya şuna 2 tane oyuk aç, ben bunu gömlek olarak giyeyim’’. O da yapti. Biliyorsun; etek, yapısı ve tanımı gereği belden aşagı giyilir ama ben onu gömlek yaptim. Şunu söylemek istiyorum: Kalıplara bağlı kalmayan insanları seviyorum , gerçek rock yıldızları onlar bence… Yani sen bir rock yıldızı mısın şimdi? Rock yıldızı mıyım bilmiyorum ama gerçek bir rock yıldızı gibi yaşıyorum diyebilirim. Ben ve benim gibiler, toplumun kendilerini şekillendirmesine izin vermeyip toplumu şekillendiren insanlar… "Bu çağın sanatçısı olmak" demek bu olsa gerek. Benim için bu çağın sanatçısı olmak bireyselliği çağrıştırıyor. Hiç bir kalıba sığmam. Doğrusunu istersen bu özgürlüğün gıpta etmiyor değilim… Mesela o enteresan şapkayı taktıgın zaman ne hissediyorsun? Ne kadar tekila icmisim ona bagli her sey aslında… Alkol seviyesi yüksekken Kapadokya'da otelde pencereden çıktım balona‘’Ben Taksim’e götürür müsün?’’ dedim… Hadi bee, nasıı yaa, geldi mi sahiden balon Taksim’e? Geldi tabii. Balonu Satın aldım, söndürdüm, şimdi depomda duruyor… [b]NİHAT GAZINI BİLE "pırtttelizabeth’’ DİYE ÇIKARIYOR.[/b] Seninle başa çıkılmaz arkadaş, pes... Haydi başka bir konuya geçelim şimdi. Soru şu; Yabancı tasarımcıların kıyafetlerine avuçla para döküyorsun,Türk modacılardan beğendiğin var mı? Atıl Kutoğlu diyecegim ama diyemiyorum artık. 10 tane pantalon aldım hepsi patladı, fermuarları düştü,tadilata gönderdim, 3 aydir geri gelmediler ve ben bu yüzden delirmek üzereyim. Ama ne olursa olsun yeteneğine ve renklerine bayılıyorum onun. . Türkiye'de çalışmak istediğin bir ünlü var mı? Nihat Odabaşı tarafından fotoğraflanmak cok isterim açıkçası. Türkiye’nin en iyi plastik cerrahi herif. Cesetleri bile güzelleştiriyor. Elizabeth Hurley'i topraktan çıkardı resmen. Gercekten çok başarılı bir sanatçı Nihat. Orası öyle de, onunla çalışırsam öksürürken bile "Öhöööelizabeth" demesine katlanmak zorunda kalırım. Adam neredeyse gazı bile "pırtttelizabeth" diye çıkarıyor. [resim=20111211resim-185055E5][/resim] [b]GRACE JONES KÖPEĞİMİN VAFTİZ ANNESİ[/b] Geçen akşam bir magazin programın ne adından ne de mesleğinden söz etmeden senin için Lady Gaga gibi giyinen adam dediler. Çağdaş sanatın en renkli yüzü olarak beğeniyor musun Gaga'yı? Begeniyorum… New Jersey’den tanıyorum onu, abisi komşumdu. Born This Way diye bir şarkısı var. Çok akıllı, her şarkısında bir mesaj veriyor ve bu mesaj, genelde azınlık diye düşündüğümüz goçmendi eşcinseldi bimem ne herkese ümit veriyor. Bence Lady Gaga'yı Lady Gaga yapanlardan biri Grace Jones'tur, bunu söylemeden geçemeyeceğim… Graje Jones’la arkadaşsın galiba? Evet öyle… Dedim ya Lady Gaga'yı Lady Gaga yapanlardan biridir Grace. Bir gün Grace , Lady Gaga için " Kadın Grace Jones’tan ilham aliyorum diyor, neden Grace jones’u taklit ediyorum demiyor" dedi….. Haa ayrıca da köpeğim Megatron'un vaftiz annesidir Grace, onun için 3 tane şarkı yaptı .Nasıl yani? Bana bir şey olursa, olmaz ama… Megatronun tüm bakımını o yüklenecek. [resim=20111211resim-185055B5][/resim] [b]CANSEVER’İ SEVİYORUM[/b] Peki, yine sana dönelim… Türkçe müzik ne dinliyorsun? Cansever’i seviyorum… Çok ilginc şarkıları var. Hoppalaa… Sürekli beni şaşırtıyorsun Haluk… Başka? Deniz Seki… Arabesk dinler misin hiç? Yaa bir zamanlar Sibel Can’ın Orhan Gencebay’la ortaklasa yaptığı bir şarkı vardı. Güzeldi o şarkı. Orhan Gencebay’la tanışmak ister miydin? Orhan Gencebayla tanıştım da asıl ben Bülent Ersoy’la tanışmak istiyorum çok. Haluk, sen uzaylı olabilir misin? Mars’lı falan? Ah keske olsam… Yahu anlayamıyorum, her şeye tamam da tüm bu şaşanın içinde bu yalın mı yalın ev neden? Çünkü her an taşınmam gerekebilir… (kahkahalar) [resim=20111211resim-185055F1][/resim] [b]İNSANLAR DUYARSIZ[/b] Şu Baba Beni Okula Gönder müzayedesinde aldığınTürkan Şoray resminden bahsetsene biraz. Az değil, 200 bin tl verdin ona... Evet verdim ama resmi geri döndürmeyi düşünüyorum müzayedeye. Yapılan yardımın bir anlam kazanması için, her alan geri koymalı aldığını bir sure sonra müzayedeye bence… Türkan Şoray’ı tanıyor muydun kisi olarak? Hayır tanımıyordum… O an müzayede de bayağı sinir bir durum oldu aslında. 5 dakikadan daha fazla bir sure bu resim satılmaya calısilıyordu ve hic kimse hareket etmiyordu…Bir saygısızlık söz konusuydu. Türkan şoray’a mı, yardım bekleyen çocuklara mıydı sence bu saygısızlık? Türkan Şoray’a degil tabii ki, Türkan Şoray bir ressam degil sonuçta. Onun yapmış oldugu işin bedeli cok sembolik bir sey. İnsanlarin duyarsızlığıydı beni üzen. Aşagida Hermes var bütün kellyler birkinler gitmiş, hatta bekleme listesi var. Ama o çantaya verdikleri parayı 200 ögrenciyi okutacak bir binaya vermeyi cok görüyorlar… Yani bahsettiğin bu duyarsızlığa bir tepki miydi o resmi alman? Ona tepki olarak değil canım ben isteyerek aldım. Çünkü o gecenin amacı hayırlı bir iş için para toplamaktı. Ama bu hayırlı işten ziyade herkes kendini gösterme telaşındaydı. Bana gelene kadar oradaki bir çok kişi Türkan Şoray’ın resmini alarak destekte bulunabilirlerdi. Ama o müzayedeyi onlar organize ettikleri için katılma ihtiyacı görmediler. Zaten net gözlemim şu ki; oraya gelenlerin büyük bir çoğunluğu sadece oraya geldim demek icin geliyorlar.