ŞEBNEM BENİ GİYDİRMEZSE PALYAÇOYA DÖNERİM

Yayın Tarihi : 18-03-2012 10:17
Ama itiraf etmeliyim geç bile kaldım bu konuda. Çünkü bilenler bilir, Celal Çapa İstanbul gece hayatının yeni çehresinin mimarlarından biridir. Böyle şeylerden kaçmasına rağmen onu ikna etmek için aile bağlarını şantaj olarak kullanmaktan bile çekinmedim. Ve yıllar sonra Şebo (Şebnem Çapa) Celal ve ben aynı masada oturduk. Aslında ben Nişantaşı’nda buluşalım demiştim ama akıllı adam, reklam olsun diye oğlu Emre’nin mekanı Minyon’u seçti. Anlayacağınız üçüncü kuşak bir Çapa daha damgasını vuruyor İstanbul gecelerine. İyi ki de gitmişim Minyon’a, Emre'nin hazırladığı müthiş bir yemek yedik sohbetin yanı sıra. Yemeği kaçırdınız madem, sohbete buyurun o zaman… Gel kronolojik sıradan gidelim, babamla, Fikret Şenes'in ikinci evliliklerinin meyvesisin değil mi? Galiba ilk, yok yok, ikinci tabii (gülüyor) Annem ile babamın evlilikleri bizim ailedeki her şey gibi garip. 18 yıl evli kalmışlar, arada boşanıp bir daha evleniyorlar. Abim ilk evlilikten. Ardından tekrar ayrılıyorlar… Nasıl hissettin ayrıldıklarında? Nasıl olsa yine evlenirler mi dedin? O zaman çok küçüktüm ama hatırladığım tek şey şu; ana babası ayrılan çocukların kafalarında manen bir çöküntü oluyor. O yüzden evlilik müessesi benim için çok değerli. Evlenmek şaka değil… Senin gibi bir şakacının bile sınırları var yani Bu konuda evet. Hatta evlenirken karıma da; “Sen istemediğin sürece ayrılmayı hiç düşünmeyeceğim” demiştim. Babadan kalan bir kompleks mi bu? Ben kompleks demiyorum. Ama ortada çocuk olursa ayrılığa kesin karşıyım. Çünkü bu durum çocukta büyük bir travma yaratıyor. Ne yani travma kurbanı mısın? Kızgın mısın babana? Kızmak için vaktim olmadı. Ama şimdi 57 yaşına geldiğimde düşünüyorum da, evet kızgınım. Çünkü erkek milleti ayrıldıktan sonra çocuklarına sahip çıkmıyor… Doğası bu. Hayvanlarda da böyle… Anneler koruma moduna geçip buna sebep olmasın Sanmıyorum. Her ne olursa olsun, bir baba olarak maddi ve manevi yanımda durabilirdi. Ama yıllar geçtikten sonra anlayabiliyorum onu da. Babam da her erkek gibi egoist yetiştirilmiş. [b]EVDEKİ GÜMÜŞLERİ SATIP BENİ OKUMAYA GÖNDERDİLER [/b] Baban okulun duvarından bakıp gizli gizli seni seyreder diye konuşulur aile içinde Bana kalırsa bu bir şehir efsanesi. Çünkü bizim okulda duvardan baksan içeriyi göremezdin. Belki birkaç kez alkollüyken gelip kapıda ağlamıştır. Ama genelde beni maddi manevi anne tarafım yetiştirdi. Ya babanın maddi durumu iyi değilse? Boşversene. Beni yurt dışına okumaya göndermek için anneannemin evdeki gümüşlerini sattılar. Demek ki istenirse oluyormuş. Gümüşler satılmadan önce Galatasaray Lisesi'ndeydin Galatasaray’da 11 yıl okudum. Sonra mezun olabilmek için daha kolay bir okula geçip yurtdışına gittim Diplomayı aldıktan sonra ne tarafa yolculuk? Grenoble’a.. Siyasal Bilgiler okumak istiyordum. Bir baktım okulda Fransız tarihi okutuyorlar. Daha Osmanlı tarihini bilmiyorum… Türk aklı işte, vazgeçtim. [b]ŞEMSİYEM YOKTU, OKULU BIRAKTIM[/b] Boşuna satıldı gümüşler desene, gitmedin mi hiç okula? Gittim desem yalan olur. Bir gün yağmur yağıyordu, dışarı çıkacağım, şemsiyem de yok. O gün okulu bıraktım. Aaaa söylesene böyle geçerli bir sebebin olduğunu baştan Ne yapayım sıkıldım, okulu bitiremeyeceğimi anladım. Paris'te parayla diploma veren bir üniversite buldum. Peki sen Sorbonne’a gitmemiş miydin? Yok canım ne Sorbonne’u… “Ağabeyin Sorbonne’larda okudu” deyip dururdu annem hep. Kesin etrafa hava olsun diye öyle söylemişimdir. (kahkahalarla gülüyor) [resim=20120318resim-183821D8][/resim] [b]EMANET ROLLS ROYCE'LA KIZ TAVLAMAYA GİTTİM[/b] Geç bunları gelelim evliliğe, Şebo ile nasıl tanıştığınızı hep merak etmişimdir… O günlerde hayatımız serseri olup olmamak arasında ince bir çizgide gidiyordu. Dağılmak çok kolaydı. Aile düzenine inanan biri olduğum için beni terbiye edebilecek kadını aramaya başlamıştım. Nasıl buldun 'Beyaz Atlı Prensesini'? “Çiğdem Kayalı’nın çok güzel bir kız kardeşi var ama burnu havalarda kimseyi beğenmiyor” dediler. Biz de kendimizi çok zampara zannediyoruz ya… Lütfi Kefelioğlu arkadaşım. Onun da kimselerde olmayan bir Rolls Royce’u var o zaman… Emanet Rolls Royce'la kız mı tavlayacağını zannettin? Öyle sanıyoruz… Atladık arabaya Ataköy’e gittik. Aaa… Şebnem bana mısın demiyor… Herhalde arabanın Rolls Royce olduğunu anlamadı, bizi yolcu etti. (gülüyor) Ama hırs yaptım tabii. Bir dahaki sefer Bentley mi ödünç aldın birinden? Yok bu sefer başka bir numara yaptık… Arkadaşların evinde film seyretmeye gideceğiz filan diye bir dümenler çevirip grup içinde sohbeti koyulaştırdım ve ilişkimiz başladı. Başbaşa ilk randevunuz nasıldı? O da çok matraktır. Yemeğe çıkacaktık, evinden almam gerekiyor. İlk seferinde Rolls Royce ile giden adam bu sefer taksiyle gitti. Şebnem o arabayı arıyor, göremiyor sokakta. Bırak arabayı ehliyetim bile yok benim zaten Bari taksi fiyakalı bir şey olsaydı… Şebnem Çapa:O günlerin eski büyük Chevrolet’lerindendi. “Araba tamirde mi?” diye sordu Şebnem. “Kullanmayı bilmem ki” dedim… Senin anlayacağın elde edilmez denen kızı çenemle tavladım [b]EVLENDİĞİMİZDE TELEFONUMUZ BİLE YOKTU[/b] Evlenme teklifi için nasıl bir show planladın? Orada bir fırlamalık yok. Annem annesi ile tanışmış. Anasına bak kızı al misali, “Bu kız iyi çıkar” dedi. Annemizin lafına inandık, nefes almadan teklifi verdik. Kabul etmez diye korkuyordum ama anında evet dedi. İşin güzel tarafı şu ki, beraber büyüdük. Senin paran var mıydı o zamanlar? Ne gezer… Annem kendi oturduğumuz apartmandan bir daire vermişti. Telefon bile paraleldi. Şebnem Çapa: Yukarıdan açtığım zaman, aşağıdan “Kapat evladım telefon bekliyorum" duymaya alışmıştım Ama çok güzel günlerdi. Ancak geçinebiliyorduk. Şamdan’da çok ufak bir hissem vardı. Gece hayatına ayak uydurması zor olmadı mı Şebo'nun? Buna gerek yoktu ki.Zaten çok gezen bir kızla katiyen evlenmezdim. Eşim, işime ayak bağı olmamalıydı. Şebnem sabahın dörtlerine kadar uyanık, beklerdi evde. Ben gelince birlikte atari oynardık. Karının çok güzel bir kadın olması sende aşağılık kompleksi yaratmıyor mu? Çünkü o ne kadar güzelse sen de bir o kadar....neyse Gençliğimde hiç aklıma gelmedi, çünkü o zamanlar kendimi dev aynasında görüyordum. Karımın fiziki güzelliğinden çok ruh güzelliği beni ilgilendiriyordu. Aynı şeylerden zevk alıyorduk. Peki ya şimdi? Şimdi de öyle. Pek az karı koca bizim kadar aynı şeyleri sever. Mesela bizim en büyük zevkimiz gece eve gidip korku filmi seyretmek. Tabii bu birlikte büyümek ile oluyor. Karımın maddiyata değer vermemesi de benim için çok önemli. Rahmetli Ahmet Çapa’ya gelirsek; ağabeyinin başarısı altında ezildiğini hissettin mi hiç? Hayır, bunun etkisini görmedim. O, hep öğreticiydi. Beni bu sektöre o soktu [b]ÇAPA SOYADI AĞIR BİR YÜKTÜ[/b] Celal Çapa deyince ilk akla gelen 'sosyete'. Sebebi ne bunun? O çevrenin içinde bir insandım. Ve unutmayalım omuzlarımızda ağır bir yük vardı; çünkü soyadım Çapa’ydı. Neden ağır olsun? Büyük bir soyadım küçük maddi imkanlarım vardı. Herkes “Çapamarka'nın sahibisiniz” diye gelirdi, oysa fabrikayla bir alakamız yoktu. Anlayacağın üzerimize olmayan bir zenginlik rütbesi yüklendi Çok aristokrat bir havan var ama Hayır, abim aristokrat, ben burjuvayım Ya ben? Sen sokak çocuğusun Öyle olsun,babandan gelen sosyete yetmedi annenden dolayı sanat camiasıyla haşır neşir oldun hep O çevrede olmak hem çok yorucu hem de öğretici. Bir çok ünlüyle iç içeydik. Bunlar insanı olgunlaştırıyor. Herkes için önemli olan şeyler senin için önemini kaybediyor. Ama yine de çok zor bir dönem geçirdik. [b]YEMEKTEN HİÇ ANLAMADAN FRANSIZ RESTORANI AÇTIM[/b] Ama belki de bu sayede eğlence dünyasına damganı vurdun Abimin ve benim şansımız eğlence hayatının lale devrini yaşamamızdan kaynaklandı. Çok değişik bir zamandı. Bu gün böyle bir durum mümkün değil. Ben yemekten hiç anlamadan yemek satıyordum düşünsene. Ne demek şimdi yemekten anlamam? Köfte ve dönerden başka bir şey bilmem; gittim Fransız restoranı açtım. Herkes benim sosyetik restoranımda yemek yerken ben köşedeki köftecide doyururdum karnımı. Peki nasıl doluyordu o zaman dükkanlar? İnsanlar isme geliyordu. Açtığımız her yer dolup taşıyordu. Bu büyük bir avantajdı ama hiçbir zaman markalaşamadım. Niye öyle diyorsun? Hala Celal Çapa’sın. Belki ismim marka. Ama firmam marka olamadı. Şimdi de emekli oldum diyorsun Emekli lafı ağrıma gidiyor. Ayrıca kimse bir emeklinin böyle rahat bir hayat yaşayacağını kabul etmez. Hem SSK hem de kira emeklisiyim demek daha doğru olur. Niye bu erken emeklilik? Bir gece Süreyya'nın yerine yemeğe gittiğimizde halini görüp o yaşlara gelince bu işi yapmak istemediğime karar verdim [b]KENDİ DÖNEMİMİN CUMHURBAŞKANIYIM [/b] Hiç özlemiyor musun? "Hey gidi günler" deyip iç geçirdiğin olmuyor mu? İşi hiç özlemiyorum ama hala gece hayatındayım. O lale devrinde bu mesleği bırakırken kendimi dönemini bitirmiş bir Cumhurbaşkanı gibi gördüm. Bugün belki Köşk'te değilim ama unvanımı kaybetmedim. Eğer devam etseydim komik duruma düşebilirdim. Araba kullanmaman 'Cumhurbaşkanlığı' döneminden kalma bir alışkanlık mı? Yaşıtlarım kullandıkları zaman araba alacak param yoktu, param olduğu zaman da arabaya ihtiyaç duymadım. [b]ARKADAŞLARIMI BİLE KAZIKLADIM[/b] Parayı mekanlarında arkadaşlarını bile kazıklayarak kazandığın doğru mu? Doğru.. Arkadaşlarımı ve çevremi çok kazıkladım Vicdanın sızlamıyor mu şimdi? Hayır hiç pişman değilim. Çünkü hala onlarla beraberim. Bu karşılıklı bir alışveriş. Mesela kendi iş yerimde onlarla oturup, yedik içtiklerimi de arkadaşlarımın hesabına yazardım. Bu çok doğal. Arkadaşımın bana faydası yoksa neden arkadaşlık edeyim? İşi bırakmanın bir sebebi de arkadaşlarının duruma gözlerinin açılması olmasın Olabilir vallahi (gülüyor) Ben onları kazıklamaktan onlar da kazıklanmaktan yorulduğu için olabilir O günlerde gecce yaşamında bir de mafya sorunu vardı. Hiç haraç verdin mi? Hayır. Bir karar vermem gerekiyordu.. Ya devlet güçleriyle ya da mafya ile ilişki halinde olacaktım. Ben ilkini seçtim ve daima devletin yanında oldum. Hiç tehdit filan da mı almadın? Tehdit alıyorduk tabii… Bunlar bizi sindirip etrafı korkutmak için yapılırdı. Biz hedef değil piyonduk sadece. Çenen de kurtaramaz seni böyle durumlarda, ne yapıyordun peki? Birkaç kere İstanbul’u terk edip Fethiye’deki evime sığındığımı hatırlıyorum. Zor günlerdi. Şimdi dönüp geriye baktığımda gülüyorum. Heyecanlıydı, çünkü adrenalimiz yükseliyordu. Bu tip insanlar mekana geldiği zaman ben hemen arka kapıdan kaçar giderdim. Kalırsam başım belaya girerdi. [b]BİRKAÇ ŞİŞE İÇKİ YÜZÜNDEN TOPLU KAÇAKÇILIKLA SUÇLANDIK[/b] Ya Mehmet Tuna'nın vurulması? Mehmet onlarla arkadaşlık ettiği için vuruldu. Çünkü er geç bir yanlış yaparsın. Bunu bir başka arkadaşına yapsan sorun bir şekilde çözülür. Ama onlara karşı yaptığın zaman af yoktur. Mehmet'e bir çalışanı yüzünden ders verdiler. Senin bir de tutuklanma hikayen vardır… 1981 yılıydı. Hayatımda enteresan bir dönemdi o. Önce tutuklandım, sonra evlendim, ardından askere gittim o yıl. Neden düşmüştün 'mahpushaneye'? Etiler Şamdan’ı işletiyordum. Kaçak içki operasyonu yapıldı. O devirde fatura bulmak zaten bir dertti. Metin Fadıllıoğlu’nu, Ahmet Çapa’yı ve beni aldılar. Mehmet’i (Tuna) orada çalışıyor sandılar, o yırttı. Biz ortaköy’deki mali poliste 10 gün misafir edildik. [b]YA GODFATHER OLACAKTIM YA GOOD FATHER[/b] Dayak yedin mi Ortaköy'de? Hiç yemedim. Zaten ne söylerlerse ‘evet’ diyordum. Bardaki birkaç şişe içki yüzünden toplu kaçakçılıkla suçlandık, 5 yılla yargılandık. Sonra mahkemeye çıkıp işin aslını anlattık. Güzel bir ders olmuştu aslında. Peki sen hiç adam dövdün mü? Bir keresinde Hammam'da para çalan DJ'yi Sarayburnu'ndan denize atmıştım O kadar mı? Mutfaktan et çalan bulaşıkçıyı adam olasıya kadar herkesin içinde evire çevire dövdüm Sıra bana gelmeden susuyorum.Zamanla sen de Ahmet Çapa gibi bir ekol oldun. Burnu havalara kalktı mı Celal Çapa'nın? Tam aksine.Ya godfather olacaktım ya good father, ben ikincisini seçtim. Good father bu aralar hep seyahatlerde Emekliye ayrılınca önünde belli alternatifler oluyor. Seyahat etmeyi çok seviyorum. [b]ŞEBNEM’İN PARASINI ENDİREKT OLARAK YİYORUM[/b] Evde de roller değişti, sen emekli oldun, Şebnem moda dünyasında başarıyı yakaladı. Karının parasını yiyor musun? Yemiyorum ama Şebo para kazanarak üzerimden büyük yük aldı. Dolayısıyla endirekt olarak yiyorum da denebilir. O, sabah kalkıp işe gidiyor, ben evde kalıyorum. Kendime ayıracak çok vaktim oluyor. Bunun lüksünü anlatamam. Şebo işte sen gezmelerdesin o zaman öyle mi? Bütün gün dışarılarda gezemezsin. Zaten çok pahalı artık hayat Annenle aran nasıl? Ağabeyimin vefatından sonra birbirimize düşkünlüğümüz daha da arttı. Zamanımın çoğunu onunla geçirmeye çalışıyorum. Senin bu işe ilk DJ'lik yaparak başladığın doğru mu? Tiffany'nin vestiyerinde çalışarak okul paramı çıkarırdım. DJ'lik ise sonradan zoraki oldu. Asıl DJ Mehmet Tuna askere gidince mecburen yerine geçtim. O zamanlar çekingendik, bu kadar rahat çalışamıyoruz. Bakma, şimdi herkes bu sektöre giriyor ama bizim zamanımızda ayıptı bu işi yapmak, küçümserdi insanlar. [b]KULÜPÇÜ DİYE AZ DAHA ŞEBNEM'İ VERMEYECEKLERDİ[/b] Ve sen yüzsüz yüzsüz Şebnem gibi bir kızı istemeye gittin Annesi zaten başta ‘Kızım bir kulüpçü ile evlenecek’ diye çok çekinmiş. Halbuki karşısına pırıl pırıl bir delikanlı çıktı (gülüyor) Şimdi büyük holdingler bile bu sektöre giriyor ama o zaman kulüpçü diyorlardı insana. Şimdi de kayınpeder oluyorsun, anlaşılan o ki önce Emre gidiyor evden. Evet, o da aynı benim gibi aile düzenine çok önem veriyor ve bir an önce hayatını kurmak istiyor. Müstakbel gelinimiz doktor. Emre’nin kariyerine ayak uydurabilmesi zor olmayacak mı sence? O da Şebnem gibi bir süre katlanacak bazı şeylere ama sonunda semeresini görecek. Oğlunun işletmeciliğini nasıl buluyorsun? Beğeniyorum tabii ki.. Onun kendine göre bir tarzı var. O tarz bana uyuyor mu dersen, o başka… Ama o biraz kestirmeden patron oldu galiba… Minyon’un müdürüydü zaten. Ben bu kadar çabuk patron olmasını istemiyordum ama... Şöyle arkana yaslanıp baktığında memnun musun çocuklarının gittiği yönden? Hem Ceylan, hem Emre kendilerini çok iyi yetiştirdiler. Artık onlar üzerinde fazla etkimin olmayacağını bildiğim için, hiç olmazsa yine good father’ı oynayarak ilişkimi daha iyi tutmaya çalışıyorum. [b]CEYLAN’IN GÖZ ÖNÜNDE OLMASINA ÜZÜLÜYORUM[/b] Diyelim Ceylan bir gün geldi TV'de program yapacağım veya reklamlarda oynayacağım falan dedi... Hiçbir şeye karşı değilim ama beni tek üzen şey Ceylan’ın bu kadar göz önünde olması. İlişkilerinde yanlış yapmadığına inanıyorum. Kendi ayakları üzerinde durmayı becerecektir mutlaka. Konu çocuklar olunca hemen ciddi bir adam olsan da Celal Çapa’nın eşek şakaları meşhurdur... Eşek şakalarıma da, sözlü şakalarıma da aynen devam. Bazen diyorlar ki bunları başkası yapsa ortalık birbirine girerdi… Bir kere en büyük zevkim evde kapı arkasına saklanıp Ceylan ve Şebnem'i korkutmak Bir gün kafana bir şey yiyeceksin ama neyse.Son şakalarından bir örnek istesek? Üç gün önce Fransa’dan gelen bir misafirimi ‘kadın masajcılar var’ diye Radisson oteline bıraktım. Beş dakika geçmeden adam feryat figan aradı, “Bir takım bıyıklı keseciler beni mıncıklayıp duruyor” diye. Çapkınlık hayallerini suya düşürdün adamın. Sen çapkın mısın peki? Benim Çapkınlık yapacak vaktim yok, karıma aşığım çünkü Onu biliyoruz,sen biraz daha şakalardan haber ver Mesela benim eşek şakalarıma en çok katlananlardan biri Erol Tezman’dır. Bir gece sabaha karşı telefon edip; “Fabrikanın bekçisiyim, yangın çıktı” diye uyandırmıştım onu Gitmiş mi oraya? Sen olsan gitmez misin, fabrikan yanıyor… Ama bu aralar pek yapmıyorum Erol’a eşek şakası, yaşlandı, kalbi malbi durur da… Allah korusun, muhabbetin başından beri aklımda bari şimdi sorayım, her zaman nasıl böyle şıksın? İşin aslı beni Şebo giydiriyor Eee tabi ne de olsa modacı Tek sebebi o değil. Ben renk körüyüm, Şebo beni giydirmezse palyaçoya dönerim. Üstüne üstlük zevksizim de bu konuda Ailenin diğer fertlerini ihmal ettik bu arada. Son olarak onları da soralım. Nasıllar kendileri? Ellerinden öperler. Zaten topu topu üç köpek iki kedi. Ama aralarında en değerlisi kızım Zeytin. [b]Celal Çapa hakkında kısa bilgiler;[/b] - 1981 yılında evlenen Celal-Şebnem Çapa çiftinin Emre (28) ve Ceylan (25) adında iki çocukları var - Türk popunun ilk kadın söz yazarı olan Fikret Şenes Ajda Pekkan'dan Nilüfer'e bir çok sanatçıya eser vermiştir - En beğendiği sanatçı Ajda Pekkan için "O bizim dördüncü kardeşimiz" diyor - ABD'deki Johnson&Wales aşçılık Okulu'ndan mezun olduktan sonra Minyon restoranı açan Emre Çapa Dr. Zara Taş'la nişanlıdır - Şebnem Çapa Chez-bo adlı butiğinde etnik kumaşlara getirdiği modern formlarla moda dünyasında başarıyı yakaladı - İlk işi evden kaçıp Dolmabahçe Stadı'nın önünde maç günleri su satmak olmuş - 80'li yıllarda Sabancı Korusu'nun içinde Sakıp Sabancı ile ortak Şamsa'yı açtı - Ahmet ve Celal yedi kez evlenmiş Bedii Çapa'nın ilk eşinden, ben ise altıncı eşinden olmuşuz