İzzet Çapa'dan Che Guevara!

Yayın Tarihi : 23-08-2013 21:00
Onun bu tedirginliği, kurbanın hiçbir şeye aldırmıyormuş gibi görünen güçlü bakışlarından kaynaklanıyordu. Sonra yatağa bağlı adam haykırdı; “Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın”. Mario tetiği çekti ve bunlar Che Guevara’nın son sözleri oldu. 20. Yüzyılın ikonu haline gelen Che, 9 Ekim 1967’de Bolivya yakınlarındaki La Higera’daki köhne bir okul odasında böylece katledilmişti. Cesedi bir helikopterin iniş takımlarına bağlandı, Vallegrande’de bir hastaneye götürüldü. Burada elleri kesildikten sonra, Bolivya ordusu askerleri tarafından bilinmeyen bir yere nakledildi. İşin en hazin yanı, onu ihbar edenlerin, özgürlüklerine kavuşturmak için uğruna savaştığı Bolivya köylüleri olmasıydı. [resim=20130823resim-200958YG][/resim] [resim=20130823resim-200840CI][/resim] Bu ölüm haberi en çok Felix Rodriguez’i heyecanlandırmıştı. Rodriguez, bir CIA ajanıydı ve Guevara’yı yakalamak için Bolivya köylerinde dolaşıp duruyordu. Onun ele geçirildiğini öğrendiği an hemen Langley’i (CIA Merkez ofisi) bilgilendirmiş ve Che’nin infazına yetişmişti. Felix Rodriguez’in en büyük ‘gururu’ Ernesto’nun Rolex saatini, el fenerini ve bazı kişisel eşyalarını almak olmuştu. Daha sonra verdiği röportajlarda bunları gazetecilere gösterip böbürlenmekten de geri kalmamıştı. Bu eşyalardan bir kısmı CIA müzesinde hala sergilenmektedir. [resim=20130823resim-201256NN][/resim] xxx Aradan tam 30 yıl geçti. 17 Ekim 1997‘de, Ernesto Che Guevara’nın elleri olmayan cesedi, daha doğrusu ondan geri kalanlar, Vallegrande yakınlarındaki bir uçak pistinin altından kazılarak çıkarıldı. DNA testiyle kimliği tespit edildi ve Küba’ya gönderilip Castro’ya teslim edildi. Guevara kendisi için hazırlanan anıt mezara askeri bir törenle gömüldü. [resim=20130823resim-200932MP][/resim] Kan ve barut kokan devrimcilik yıllarında yaşama sevincini hiç kaybetmemişti Ernesto. Diktatör Batista’yı devirip Küba’yı ele geçirdikleri zaman Maliye Bakanı olmasının öyküsü de çok matraktır. Devrim konseyinin ilk toplantısında Castro “Aranızda ekonomist var mı?” diye sorar. Kalkan tek el Guevara'ya aittir. Castro biraz şaşırır ama onu Merkez Bankası Genel Müdürü olarak atar. Yalnız kaldıkların Castro ona “Sen doktor değil miydin, nereden çıktı bu ekonomistlik?” diye sorunca Che biraz da utangaç bir gülümsemeyle “Ben, aranızda ‘a kommmunist’ (okunuşu ekonomist) var mı diye sorduğunu sanmıştım” der. [resim=20130823resim-201419MG][/resim] [resim=20130823resim-201946SK][/resim] xxx Arjantin’de Tıp eğitimi görürken Latin Amerika’yı baştan başa dolaştı Guevara. İnsanların çaresizliğini, yoksulluğunu gözlemledi ve bölgedeki ekonomik dengesizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna karar verdi. Ama bu arada şiire ve edebiyata da çok meraklıydı. Pablo Neruda’nın şiirlerine hayrandı. Jack London ve Jules Verne’nin klasiklerini; Freud ve Bertrand Russell gibi felsefecilerin kitaplarının hemen hemen hepsini okumuştu. Tüm dünyaya malolan “Eğer şarkılarımız dilden dile, mavzerlerimiz elden ele dolaşacaksa; ölüm hoş geldi, sefa geldi” dizeleri onun içindeki gizli şairin dışa vurumudur sanırım. [resim=20130823resim-201532ZT][/resim] [resim=20130823resim-202012JN][/resim] Peki Ernesto’nun belki de kendi isminden çok anılan ‘Che’ takma adı nereden geliyordu? Arjantinlileri özgü ‘hey’, ‘dostum’ ‘birader’ anlamına gelen Che sözcüğünü kendisine yakıştırmış ve onu kullanmaya başlamıştı ergenlik yıllarında. xxx Che, devrimciliğinin yanı sıra tam bir maceracıydı. Castro'yla birlikte Küba devrimini gerçekleştirdikten sonra yine kendini yollara vurdu. Devlet adamlığı ona göre değildi ve dünyanın pek çok yerinde yapılacak, devrimler onu bekliyordu. Angolaya’ya doğru yola çıkarken babasına yazdığı mektubu “Asi ve serdengeçti oğlunuz” diye imzalamıştı. Son bir mektup da çocuklarına yazmıştı Che. “ Sevgili Hilda’cık, Aliada’cık, Camilo, Celia ve Ernesto” diye başlayan satırlar şöyle devam ediyordu “Belki en küçükleriniz beni hiç hatırlamayacak. Babanız düşündüğü gibi hareket eden inançlarına bağlı bir adamdı. Sizler iyi bir devrimci olarak yetişin. Artık dünyaya egemen olan teknolojiyi öğrenmeyi de ihmal etmeyin. Devrimin önemli olduğunu birey olarak bizlerin hiç bir değeri olmadığını da unutmayın. Her şeyden önce dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir kişiye yapılan haksızlığı daima yüreğinizin derin bir yerinde hissedebilin. Bu, bir devrimcinin en güzel niteliğidir. Siz ufaklıkları görmeyi umuyor ve kocaman kucaklıyorum.” [resim=20130823resim-202033XI][/resim] Bu son dileği gerçekleşmedi Che’nin, çocuklarını hiç bir zaman kucaklayamadı. Bolivya’nın küçük bir köyünde öldürülen devrimcinin kısa sürede dünyada bir sembol haline geleceğini o günlerde kimse tahmin edemezdi. Ama sonunda Che’nin ismi öyle bir efsane haline geldi ki popüler kültürün en büyük simgelerinden biri oldu. Hatta Amerika’da bir CD çantasının üzerine Che’nin resmi Usame Bin Ladin ve Hitler ile birlikte basılınca kıyamet koptu, ürünü üreten şirket hemen özür diledi ve bütün çantaları geri toplamak zorunda kaldı. [resim=20130823resim-201700BW][/resim] xxx Bu gün Ernesto Che Guevara adına hala şarkılar yazılıyor, adı her yeni gelen kuşakta dillerden dile dolaşıyor. Bir de şu soruyu soralım; ya Che öldürülmemiş olsaydı ve hala yaşasaydı ne olurdu? Bu sorunun yanıtını Küba devrimini destekleyen yazar Christopher Hitchens (belki de bazılarının hiç hoşuna gitmeyecek olan) şu cümlelerle veriyor? “Che’nin ikon statüsünü sağlamlaştırmasının nedeni başarısız olmasıdır. Öyküsü yenilgi ve tecrit icerir, bu nedenle çok çekicidir. Eğer yaşasaydı Che miti çok uzun süre önce ölmüş olacaktı.” O ne derse desin Che hala ‘Comandante Che Guevara’. [resim=20130823resim-201726YP][/resim] [resim=20130823resim-202055WB][/resim]