"MEVLANA'DAN ETKİLENEBİLİRİM!"

Yayın Tarihi : 01-07-2012 10:14
Önce adını telaffuz etmekte zorlandığım bu kentin nerede olduğunu araştırmakla başladım hazırlıklara. Polonya’daymış. Eh, bir kuş uçuşu mesafe, atlarsın uçağa, pat oradasın, ver elini Duran Duran… Ama kazın turuncu pabuçlarının öyle olmadığını acı bir tecrübe ile anlayacaktım. Meğer aktarmalı gidiliyormuş Warlock, Wroflaf, pardon Wroclaw’a… Önce Münih’e uçtuk. Havaalanında tam beş saat bekledik, sonra bir başka uçağa aldılar bizi. Uçak dediğim, 2. Dünya Savaşında müttefiklerin saldırılarından paçayı kurtarmış bir lenduha adeta. Rahmetli Wright Kardeşler görse “Biz tayyareyi bu günler için mi icat ettik” diye dövünürler. Neyse fazla uzatmayalım, sabaha karşı üçte başlayan yolculuğumuz akşam üzeri sona erdi de, konserin yapılacağı alana vasıl olduk. Arka tarafta catering yapılan yerde bir masaya oturup, gitar ve davul sesleri arasında beklemeye başladık. Grup, akşamki konser için prova yapıyor. Davulun sesi önceleri hoş geliyordu uzaktan. Ama bekledikçe fena halde sinir bozucu olmaya başladı. Yarım saat, bir saat derken 1 buçuk saat orada oturduktan sonra, grubun isminin neden Duran Duran olduğunu da anladık. Dura dura bir hal olmuştuk çünkü. Neyse prova yaklaşık iki saat sonra bitti, grup elemanları arkadaşlarıyla birlikte güle oynaya bize doğru yaklaşıyorlar. Beklenen an gelmişti, hemen ayağa kalktık… Aaa o da ne… Önce klavyeci Roger (adam Roman Polanski’nin hık demiş burnundan düşmüş sanki) hafifçe gülümsedi, yürüdü gitti… Arkasından diğerleri. Resmen gidiyorlar. Son anda John Taylor geldi oturdu yanımıza da rahat bir nefes aldık. Solistleri Simon Le Bon konser öncesi bırakın röportajı, basın toplantılarını, arkadaşlarıyla bile konuşmayacak kadar gergin olurmuş. Şansımıza John düştü ama iyi ki o düşmüş. Masaya oturur oturmaz Sarp’ın T-shirt’ünün üzerindeki çıplak kadının resmine bakarak “Kim bu fıstık” diye sordu. Sarp da “Brigitte Bardot diye aldım ama Kate Moss” çıktı dedi… “Eh artık sen de onunla idare edeceksin” diye güldü John. Sohbete başlar başlamaz ‘bu kadar beklediğimize değecek galiba’ diye düşündüm ve haklı çıktım. Çünkü az sonra John Taylor o müthiş enerjisi ile 'durağan durağan' ortalığı resmen bir karnavala çevirdi… [b]JOHN, ANDY VE ROGER AYNI 'KÖYDEN'[/b] [b]9 Temmuz'da İstanbul sizi bekliyor, peki sen ne bekliyorsun İstanbul'dan? [/b] İlk kez 20 yıl önce gelmiştim İstanbul'a, müthiş tarihi eserlerin, muazzam mimarisinin beni beklediğinden eminim. Zaten yüzyıllardır, liman şehri konumundan dolayı her türlü kültüre kapılarını açtığından sürekli gelişme halinde olması da kaçınılmaz. [b]Vikipedi sayfası gibi konuştun, konuyu değiştirelim o zaman, sen, grubun eski üyesi Andy, ve bateristi Roger Birmingham'dansı[/b]nı Vikipedi gibi konuşma sırası sende, evet doğru [b]Hepinizin soyadı aynı ne iş[/b]? Tesadüf işte. Halbuki kan bağı yok aramızda.. [b]Türkiye'de bazı köyler vardır, her sakininin soyadı aynıdır ama kan bağları yoktur, o hesap...[/b] (gülüyor) Roger (Taylor) ile çok uzun süredir arkadaşız. Sonra aramıza Andy (Taylor) katıldı, ilk geldiği gün soyadını söyleyince Nick (Rhodes) aylarca onunla kafa bulduğumuzu sanmış. Hayat garip, bazen böyle şeyler oluyor işte. [b]Sen de sıkılmışsındır bu sorudan herhalde ama sormadan edemedim işte[/b] Mesela taksiye biniyorum, şoför “Aaa sen Taylor kardeşlerden biri değil misin?” diyor. Taa New York'da bile aynı durum. Her seferinde kardeş değiliz yahu demekten bıktım. [b]Hayat kardeşisiniz ama...[/b] Orası doğru, ona karşı çıkacak değilim [b]HOLLYWOOD'DA DOĞDUM[/b] [b]Birmingham'de çocukluğunu geçirdiğin banliyönün adının Hollywood ileride yıldız olacağının bir işareti miydi? [/b] Belki de kozmik bir tesadüftü gerçekten, hiç düşünmedim. Nick de aynı yerde doğdu. Küçük, güzel bir banliyödür ama şimdi yaşadığım Hollywood’la hiç ilgisi yok tabii… [b]Duyduğuma göre çocukken ileri derecede miyop olduğundan değil geleceği önünü bile göremiyormuşsun...[/b] Gözlerimin çok bozuk olduğu doğru da miyop muydum değil miydim hatırlamıyorum [b]Vallahi internet öyle diyor[/b] (gülüyor) Tamam o zaman güzel hikaye, öyle yaz. Ama hakikaten kocaman gözlükler takardım, okuldaki tipik inek öğrencilerden biriydim [b]Birmingham'ın Harry Potter'ı...Peki nasıl vakit geçirirdi küçük Harry...pardon John?[/b] En sevdiğim şey minik asker figürlerini boyayıp, savaş oyunları oynamaktı [b]ÇOCUKKEN ASKER ÜNİFORMALARINDAN ÇOK ETKİLENDİM[/b] [b]Gün geldi savaş oyunları oynayan çocuk savaşa karşı oldu[/b] Ne yapalım o günlerde hepimiz 2. Dünya Savaşından etkilenmiştik. Babalarımızdan bazıları o savaşın gazileriydi, 60lı yıllarda bu konuda çok film yapıldı… Savaşın hep kahramanlık tarafı anlatıldığından olsa gerek askeri üniformalardan çok etkilenirdim [b]O yüzden oyun oynarken 3. Dünya Savaşı'nı başlatırdım diyorsun...[/b] (gülüyor) Tanklar ve toplar da çok ilgimi çekerdi, hatta model uçaklar yapardım. Sen yapmaz mıydın? [b]Yok yapmazdım[/b] Ne bileyim, dediğim gibi benim jenerasyonumdaki çok çocuk yaptı bunları. Boya ile talk pudrasını karıştırıp oyuncak askerlerin üzerine sürerdim [b]HİÇ HOBİM YOK[/b] [b]Renkli bir ordun olsun diye mi?[/b] (gülüyor) Hayır o karışım oyuncakların üzerine sürüldükten sonra kuruduğu zaman kumaş gibi görünürdü. Çocukken en zevk aldığım hobimdi işte... [b]Peki şimdi?[/b] Artık hiç hobim kalmadı. [b]Canım yetişkinlerin de hobisi olabilir, senin neden yok?[/b] Nedeni basit. Çünkü hobilerimi kariyer haline getirdim. Aslında hobi sahibi olmak harika bir şey. Dün İngiltere – Almanya maçını izliyorduk. Adrenalimiz nasıl yüksek… “Haydi İngiltere" diye bağırıyoruz, yırtınıyoruz. Heyecanımız dorukta. Sonra ne oldu? İngiltere kaybetti. O heyecanın ne anlamı vardı? [b]Bilmem heyecanlanan sensin[/b] İnan ne bir anlamı ne de önemi vardı öyle heyecanlamamın. Ama o anları yaşamak nasıl bir duyguydu dersen, "Muhteşem" derim. Ama günün sonunda hiç birinin önemi kalmıyor. Hobi de böyle bir şey işte. [b]KENDİME SPRİTÜEL BİR YOL ÇİZDİM[/b] [b]Vallahi pek bir şey anlamadım ama enerji demişken başka bir şey sorayım. Konserlerde yüzbinlerce insanın enerjisini üzerine çektikten sonra ruhunu nasıl arındırıyorsun?[/b] Artık spiritüel bir yol çizdim kendime. Koyu bir Katolik olarak yetiştirildim,hatta Katolik okuluna gittim ama ergenlik çağımda 'Katolikler'in Tanrısı'na inancımı yitirdim. Ama son 15 yıldır ruhani yönüm çok gelişti. [b]Nasıl oldu bu?[/b] Evrenin bir parçası olduğumu fark ettim [b]Biraz açsan...[/b] Mütevazi olmaya gayret ediyorum, insanlara karşı görevlerimi elimden geldiğince yerine getiriyorum ve doğru olanı yapmaya çalışıyorum. Kendin için farklı ne yapıyorsun dersen...Sabah ve akşam meditasyon [b]Meditasyon hayatında neler değiştirdi?[/b] Egom bazen benimle oyunlar oynuyor. An geliyor bana kendimi en mükemmel insanmışım gibi hissettiriyor. Sonra birden aynı inandırıcılıkla adeta bana "Ne boktan herifsin" diyor. Bir yukarı çıkıyorum, bir dibe vuruyorum anlayacağın. [b]Klasik 'uçlarda yaşama' hikayesi yani[/b] Olabilir. Ama bu psikolojik bir durum. Bir anda kendini herkesten çok daha iyi görüyorsun, bir anda çok kötü. Artık tam ortada olmak için uğraşıyorum. [b]O cambazlığı yapmak hiç kolay değil ama[/b] Tabi çok zor, her zaman da mümkün değil [b]Sıkı Katolik disipliniyle yetişen bir adam daha sonra süperstar olup 'uygunsuz' sayılacak derecede bir özgürlükle karşılaşıyor. Bununla nasıl başa çıktı beynin? [/b] Bu sorunun cevabı için aslında Ekim ayında çıkacak olan kitabımı okumanız lazım. Bizimki gibi bir başarıya ulaştığınızda hayatınızda nelerin değiştiğini, nasıl etkilendiğinizi anlatıyorum sayfalarca… [b]KATOLİSİZMİN ÖTESİNE GEÇİP YAHUDİ OLDUM[/b] [b]Kısa bir özet geçsen… [/b] İtiraf etmeliyim ki başarının getirdiklerini hazmetmem çok uzun zaman aldı. Şunu da ekleyeyim; artık Katolisizmin de ötesine geçtim. [b]O ne demek şimdi?[/b] Katolik mezhebinin bana aşıladığı suçluluk duygum o kadar yükseldi ki Yahudi oldum (gülüyor) [b]Kaballah'ya ilgin var mı?[/b] [b]Hayır ama kendini çok suçlu hisseden Katolikler Yahudi olur[/b] O an derin bir sessizlik oluyor masada. Sarp ile bakışıyoruz ‘Ne diyor bu adam böyle’ diye… Sonra soruyorum… [b]Dalga geçiyorsun değil mi?[/b] Tabii ki dalga geçiyorum (Kahkahayı patlatıyor) Bakmayın öyle garip garip birbirinize… Taa nerelerden kalkıp gelmişiz, adam bizi makaraya alıyor. Bu arada aklıma geliyor, İstanbul’dan hediye olarak getirdiğimiz küçük semazen heykelciklerini çıkarıyorum ve söz Mevlana’ya geliyor… [b]MEVLANA'DAN ETKİLENEBİLİRİM[/b] [b]"Gene gel, gene gel.... Nee olursan ol... Öyle gel"der Rumi din,dil,ırk ayrımı yapmada[/b]n Ben onu sadece bir şair sanıyordum. Böyle bir felsefenin babası olduğundan haberim yoktu. Doğrusu Rumi'nin bakış açısından kesinlikle etkilenebilirim İnsan, neyi, kimi severse sevsin bu sevgi aslında 'gerçek varlığadır' düşüncesi yatıyor felsefesinin altında [b]Hepimiz birbirimizin yansımasıyız demek gibi bir şey bu, vay, ne kadar mantıklı değil mi[/b]? Bıraksalar daha derinlere ineceğiz ama etrafımızda konser 'Gestapoları' pardon sorumluları var. "Haydi haydi" diye işaret etmekten bıkmadılar vallahi. Ne yapayım yani John muhabbeti keyifli bulup verilen sürenin 25 dakika üzerine çıktıysa... Neyse konu geçen yıl ‘Girl Panic’ şarkılarına çektikleri ünlü klip’e geliyor. Klipte 5 ünlü süper model Duran Duran elemanlarını canlandırmıştı. Simon LeBon’un karısı Yasmin Le Bon, Cindy Crawford, Eva Herzigova, Helena Christensen veeeeee Naomi Campbell… [b]Kimin fikriydi bu dünyanın en güzel 'egolarını' bir araya getirmek?[/b] Yaa bu klipte politik veya evrensel bir mesaj vermek istemedik. Şarkı tam anlamıyla klasik bir Duran Duran şarkısı. Dedik ki bu klipte sadece güzel kızlar olsun. Ama ilk başta bir sorun vardı [b]EVLENİNCE KIZLARIN NE OLDUĞUNU UNUTTUK[/b] [b]Etrafınızda o kadar güzel kız varken hangisini seçeceksiniz değil mi[/b]? Olur mu? Evli barklı adamlarız, kızların ne olduğunu unutmuşuz biz [b]Bu sırada "Külahıma anlat"ı nasıl İngilizce'ye çeviririm diye düşünüyorum ama vazgeçiyorum. John anlatmaya devam ediyor[/b] Sonra Nick “Ben evli değilim, kızların ne olduğunu unutmadım hala’ dedi… (Kahkahalar) [b]NAOMİ CAMPBELL DÜNYA TATLISI BİR KADIN[/b] [b]Naomi ile çalışmak zor olmadı mı? Malum hatun vukuatlarıyla meşhur[/b] Öyle derler ama aslında Naomi dünya tatlısı bir kadın… [b]Diva kaprisi yok yani...[/b] Ufak tefek şeyler var tabii. Mesela sete her zaman en son gelen Naomi oluyordu. Düşünsene o kadar kişi sürekli saatlerine bakıyor, "Geldi,gelecek" diye bekliyor. [b]Herkes sinir içinde tab[/b]ii O an belki öyle ama Naomi geldiği an hepsini unutuyorsun. Öyle bir çekiciliği var ki onun, tarif edilmesi mümkün değil. Yapması gerekeni o kadar üstün bir şekilde yerine getiriyor ki başka hiç bir şey hatırlamıyorsun [b]Klipte de konuşturmuş zaten 'Naomi'liğini...[/b] Kameranın önüne geçti mi yıkıyor ortalığı. Diğer kızlara bakarsanız hiç biri onun kadar çarpıcı değil. Naomi her an seyretmekten zevk aldığımız, bıkmadığımız bir yaratık. [b]Başka bir boyutta sanki değil mi?[/b] Belki de öyle. Dediğim gibi son derece şeker bir kız. Ama devamlı başını belaya sokuyor. Demin enerjiden bahsediyorduk ya, Naomi negatif enerjiyi fena halde çekiyor üzerine. Divalık yapmayı da hakediyor ayrıca. [b]"GİRL PANİC" KLİBİNDE OYNAYAN SÜPERMODELLER TEK KURUŞ ALMADI [/b] [b]Bu isimleri bir araya getirmek için kesenin ağzını açtınız herhalde[/b] İnan tek kuruş almadılar. [b]İnanmam[/b] (gülüyor) Bizlere olan sevgi saygılarından dolayı o klipte oynamayı kabul ettiler hepsi. Ama tabii first class uçtular ve en iyi şekilde ağırlandılar. [b]O kadar olacak tabii, kızların hangi grup üyelerini canlandıracağına birlikte mi karar verdiniz?[/b] Naomi tabii ki başrolde olacaktı.Onu Simon yaptık. Bas gitar için Cindy iyi bir seçimdi. Yasmin gitarist olmak istiyordu, iyi hazırlandı ve çok da başarılı oldu. [b]GENÇLİK SIRRIM; NEMLENDİRİCİ, NEMLENDİRİCİ, NEMLENDİRİCİ[/b] [b]Güzellerden güzelliğe gelelim. Hepiniz Benjamin Button gibisiniz, nedir bunun sırrı?[/b] Çok fazla nemlendirici kullanmak (kahkahalar) Nasıl Napolyon ‘Para Para Para’ demiş, bizim genç kalmamızın sırrı da ‘Nemlendirici, nemlendirici, nemlendirici’ Nemlendiriciye ihtiyacın olmadığı günlere dönelim...Jane Fonda'nın Barbarella'sını seyrediyorsun...Dr. Durant Durant ekranda beliriyor...ve Evreka! Filmi seyrettikten sonra ne kadar ilginç bir isim diye düşündüm. Beatles, Eagles gibi klasik isimler koymak istemiyorduk gruba [b]Kötü ve şeytani bir karakter ama Dr. Durant Durant…[/b] Ne fark eder ki, müzik yapıyoruz sonuçta. Kulağa hoş geliyordu, biraz bilimkurgu, biraz Fransız havası vardı. Hem bak iyi ki bu ismi seçmişim, kaç senedir ne kadar işimize yaradı (gülüyor) [b]Hakikaten bu kadar sene bıkmadınız mı birbirinizden? İş haricinde görüşüyor musunuz?[/b] Mesela geçen hafta Nick’in 50. yaş günüydü. Roger ve Simon ile inanılmaz büyük bir parti organize ettik. Birlikte deli gibi güldük eğlendik Ama normalde o kadar çok bir aradayız ki… Turneleri,stüdyo kayıtlarını bırak şarkı yazarken bile beraberiz… [resim=20120701resim-185419D7][/resim] [b]İŞ HARİCİNDE BİRBİRİMİZDEN 'İZİNLİYİZ'[/b] [b]Boğmuyor musunuz birbirinizi?[/b] (gülüyor) İş haricinde birkaç gün boş zamanımız olunca 'birbirimizden izinliyiz'. Ama son dönemd daha sıkı bir bağ var aramızda.Düşünsene kaç yıldır birlikteyiz, ne kavga dövüşler, ne badireler atlattık. Bunların üstesinden gelmek için uğraş vermeli insan. [b]Evlilik gibi bir şey anlattığın.[/b] Daha da beter. Orada hiç olmazsa iki kişisin… Aramızda kırgınlık olmaması için çaba sarfetmeliyiz. Sabahleyin “Nick’ten nefret ediyorum, onu boğmak istiyorum’ diye güne başlarsam sonu hiç iyi gelmez. Sorunlarımızı kendi aramızda çözmeye çalışıyoruz. [b]İlk defa 35 mm'lik kamera ile klip çekmekten,image maker kullanmaktan kadar bir çok ilke imza attınız Duran Duran olarak.Peki sırada ne var?[/b] Bilemiyorum ki... En son Steve Aoki (dünyaca ünlü DJ) ile muazzam bir klip çektik. Duran Duran’ın hala enerjisini ve geçerliliğini koruduğunu göstermeye çalışıyoruz insanlara. [b]Güç değil mi sürekli kendi kendinle zorlu bir yarış halinde olmak?[/b] Önüne bakıp yola devam edersen ve işine saygı duyarsan o enerji zaten geliyor sana. Fikirler böyle çıkıyor. Mesela Nick çok inovatif ve kendini geliştirip değiştiren biridir. Çocukluğunda annesinin oyuncak dükkanı varmış… [b]Ne güzel, benimkinin de butiği vardı...[/b] (gülüyor) Belki o yüzden Nick yeni ve ilginç şeylerden çok hoşlanıyor. Sihirbazlık bile yaptı zamanında. Biri ona yeni bir teknolojiden söz ettiğinde hemen üzerine atlar, işin içine kendi fikirlerini katar, geliştirir. [b]BİRAZ ESKİ KAFALIYIM[/b] [b]Peki ya sen? [/b] Ben biraz eski kafalıyım. Daha çok sadelikten hoşlanırım. İşte bu karmaşadan iyi işler çıkıyor ortaya. Hepimiz aynı kafada olsaydık bu başarıya ulaşamazdık. Düşünürsen Duran Duran bir müessese… [b]Ve diğer müesseselerle yarışta…[/b] O yüzden bu yarıştan alnımızın akıyla çıkmak için enerjik olmamız gerekiyor. Bugünlere gelmek için deliler gibi çalıştık, ve çalışmaya devam ediyoruz. [b]HAYATTA HİÇ PİŞMANLIĞIM YOK[/b] [b]Hiç pişmanlıkların var mı?[/b] Hiç yok. [b]Bir 'külahıma anlat'lık durum daha derken John ne demek istediğini anlatarak güzel bir hayat dersi veriyor hepimize[/b] Hayatıma pişmanlıkların girmesine izin vermem. Saat başı “Nasılım, kendimi nasıl hissediyorum” diye sorarım. Cevabım hep “İyi hissediyorum, bulunduğum andan mutluyum” olur. O an kendimi iyi hissediyorsam buraya gelene kadar çıktığım her basamaktan mutlu olmam gerek. [b]Hiç mi çürük basamağa dayamadın ayağını yani?[/b] Geçmişte tek bir şeyi bile farklı yapsaydım, bugünkü konumumda olamayacaktım. Bak, biraz önce yağmur yağıyordu, röportaja başladıktan sonra güneş açtı. Şu an mutluysam pişmanlık bana çok uzak bir kelime. [b]Peki hiç hata yapmadan nasıl yaşar insan?[/b] Tabii ki hatalar yapacaksın. Hatta bazen onları tekrarlayacaksın.Kimse hayatının yolunu ilk seferde doğru olarak tutturamaz. Ben de yaptım ama şimdi kendim ve grubum adına çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Hiçbir pişmanlığım yok. [b]BENİ BEĞENEN KIZLAR ÇOK AKILLI[/b] [b]Eski 'çıtırlığın' tarih oldu belki ama kızlar hala seni görünce çığlıklar atıyor...[/b] Artık onların babası rolünü oynuyorum. Seksi ve yakışıklı bir baba… [b]Deli gözüyle bakıyor musun onlara seni bu yaşında beğendikleri için?[/b] Hayır, kesinlikle çok akıllılar (kahkahalar). İster bir şarkı ister bir film ya da roman olsun insanlara bir fikri satmak istiyorsan yaptığın işe çok önem veriyormuş gibi görünmelisin.. Kendini bırakma hakkına sahip değilsin. [b]Neler yapıyorsun kendini bırakmama adına?[/b] Yediğim her lokmaya dikkat ederim, spor yaparım, içki içmem. Anlayacağın fit olmak için çok uğraşıyorum. Eğer sahneye çıkıyorsam kişisel imajımı sağlam tutmak zorundayım [b]Maşallah grup olarak da fena değilsiniz.[/b] Hepimiz dış görünüşümüze çok önem veririz. 20’li yaşlarımızdayken insanlar ‘yakışıklı, güzel çocuklar’ derlerdi. Gerçekten o zamanlar muhteşem görünürdük. Şimdi de o imajı korumaya çalışıyoruz. [b]ANDY WARHOL KENDİ BOYUTUNDA BİR ADAMD[/b]I [b]Bir yerde Andy Warhol'un size özel bir ilgisi olduğunu okudum[/b] Amerika’ya ilk gittiğimizde medya bizimle fazla ilgilenmedi. Capitol Records’taki bir halkla ilişkiler uzmanı Andy’nin arakadaşıymış. Onun yakışıklı gençlerle tanışmaktan hoşlandığını söyledi… [b]Siz de pırıl pırıl çocuklarsınız tabii…[/b] Öyle, en çıtır dönemimiz. Gittik Andy ile tanıştık. Bizim polaroid fotoğraflarımızı çekti, kitaplarını imzaladı. Dostluğumuz sonra da devam etti… [b]Tabii bu arada Amerikan medyasının bile göz ardı edemeyeceği kadar şöhretli oldunuz[/b] Birkaç sene sonra Andy, Andy Warhol TV adlı televizyon showunu yapmaya başladığında Simon ve Nick onun programına katıldılar. İlerleyen yıllarda da Nick ve Andy çok yakın arkadaş oldu. [b]Warhol'dan ilham aldı mı hiç Duran Duran?[/b] Olabilir. Andy, eşi benzeri olmayan, çok ilginç bir kişilik.Psikolojisi de bambaşkaydı. Kendisine neyin faydalı olduğunu, nasıl hareket etmesi gerektiğini çok iyi hesaplardı. Andy ile ortak bir noktamı bulmam çok zor. Kendi boyutunda bir adamdı. [b]Niye bir ortak noktanız olmasın ki?[/b] Onun her yaptığı iş kendine özgüydü. Pittsburgh’de Andy Warhol müzesinde onun evrimini gösteren bölüm çok çarpıcıdır. Reklam ajansında çalıştığı günlerden ölümüne kadar nasıl da değişmiş. [b]Nasıl? [/b] Çok genç yaşlarda saçları dökülmüş mesela.Andy ne yapıyor? Peruklar takıyor, saçını boyuyor… Son derece sıradan biriyken kendisini adeta yeniden 'icat ediyor' [b]Pazarlama dehası bir uzaylı filan olmasın?[/b] Daha da beter (gülüyor) Pittsburgh’un sokaklarından, işçi bir aileden gelen çocuğun kendini baştan yaratıp Andy Warhol olması inanılmaz bir şey. Tam bir fenomendi o. [b]GEÇEN SENE İSTANBUL'A GELMEDİK DİYE SEVİNİN[/b] [b]Fenomen kelimesi çok meşhur Türkiye'de bugünlerde, gelince görürsün. Geçen sene bekledik sizi ama bu seneye kısmet olacak galiba...[/b] Geçen sene gelemedik diye üzülenler sevinsin, iyi ki de gelemedik aslında [b]O niye?[/b] Çünkü müzik ve performans olarak bu yıl çok daha iyiyiz. 30 yıllık repertuarımızdan insanların duymak istediği bütün şarkıları çalıyoruz. [b]Notorious var mı repertuarda?[/b] Var tabii.İnanır mısın daha geçen gün kendime neden insanlar hala ‘Ordinary World’ü , ‘Notorius’u dinlemek istiyorlar acaba diye sordum. Sonra baktım ki onlar gerçekten muhteşem şarkılar. Neden istemesinler ki? Bu konserde yeni albümden de parçalar çalacağız. 30 yılın bize neler kattığını izleyecek konsere gelenler. [b]Ben sınıfta 20 kişinin önüne çıkmaya korkardım, siz nasıl altınıza yapmadan onbirlerce insanın önüne çıkıyorsunuz?[/b] Ya aslında ben de çok utangaçtım. Aynı senin gibi sınıfın önüne çıkmaya çekinirdim. Ama bu iş başka. O gitarı elime alıp kabloları bağladığımda parmaklarımın arasında öyle bir güç hissediyorum ki… Çalmaya başlıyorum. Sonra bateri giriyor. Ve enstümanlardan çıkan ‘güce’ insanlar tepki vermeye başlıyor… [b]KIZIM BİR ROCK YILDIZIYLA EVLENEBİLİR[/b] [b]Başka bir alemmiş gibi anlatıyorsun.[/b] Başka bir alemdesin zaten. O sırada ben yokum sahnede. Benim aracılığımla o gitardan çıkan ses ve güç var. Bir standup’çı gibi tek başıma değilim. Bir grup olmak güvenini sonsuz arttırıyor insanın. [b]Sana güvenini arttıracak başka bir şeyler vereyim. Taaa İstanbul’dan getirdim…[/b] Tam zamanıdır diğerek hediyelerin ikinci partisini çıkarıyorum. Mesir Macunlu lokum ve Cezerye… Tabii bunları verirken uyarmayı da ihmal etmedim John’u… [b]Önceden söyleyeyim suç benden gitsin. Bunların afrodizyak etkisi vardır. Bu mesir macunu Viagra yerine geçer, Cezerye de Türk usulü Cialis… [/b] Harikaaaa… John Taylor kahkahalarla gülerken son sorumu soruyorum… [b]Kızın bir rock yıldızıyla evlenmek istese ne dersin?[/b] Eğer iyi bir adamsa neden olmasın. İstanbul’da görüşmek üzere…