BU ARALAR 'ALİ TATİLİ' YAPIYORUM!

Yayın Tarihi : 21-12-2011 10:41
Allah bozmasın, bu günlerde hayatında her şey dört dörtlükmüş Bergüzar Korel’in. Bu yüzden gözleri ışıl ışıl. Eh, mesleğinin en parlak dönemini yaşıyor, mutlu bir evliliği var, üstüne üstlük bir de anneliğin tadını çıkarıyor. Onun gözleri ışıldamasın da, benim Japon gözlerim mi ışıldasın… [b]BERGÜZAR ANALIK TATİLİNDE[/b] Bu aralar ‘analık tatiline’ çıkmış, çalışmıyor güzel anne. Tüm zamanını oğlu Ali’ye adamış. “Tapıyorum Ali’ye” diyor. “Kariyer mi çocuk mu diye meşhur soru vardır, herhalde sen hem kariyer, hem çocuk yaparım diyenlerdensin…” diyorum. “Doğrusunu istersen analık söz konusu olunca gözüm hiçbir şeyi görmüyor. Tercih yapmam gerekirse, bir evlat yetiştirmek kadar insanı mutlu edecek başka bir şeyin olduğunu düşünemiyorum…” Ama hayranları üzülmesinler teklif edilen yeni projeleri de inceliyor genç oyuncu, yeni yılda yine ekranlarda olacakmış. Konu, dönüp dolaşıp, "Kanuni Sultan Süleyman"a geliyor doğal olarak. Halit Ergenç’ten söz açılınca gözlerindeki ışıltılar daha bir anlam kazanıyor sanki. "Halit’in yeri benim için çok farklı İzzet" diyor. [b]O BACAKLAR BENİMDİ… [/b] “Bir aşkı, bir de öksürüğü gizleyemezsin” demişler ya aynı o hesap… Bergüzar kız da zaten saklamıyor sevgisini. Konu aşka sevdaya gelince, serde muzırlık olduğu için hemen soruyorum “ Çorap reklamında oynarken Halit kıskandığı için bacaklarını göstermeyip dublör kullanmışsın diyorlar doğru mu?” İçtenlikle gülümsüyor, “Yahu kim çıkarıyor bunları, dublör kullansam da zaten insanlar ekranda gördükleri zaman onları benim bacaklarım zannetmeyecekler miydi? Kıskanan adam o zaman da kıskanırdı…” Eh, doğru söze ne denir, soranda kabahat zaten… [b]ERKEK AYAKKABISI GİYERMİŞ[/b] Derler ya ‘Hık demiş anasının burnundan düşmüş” diye. Bergüzar da hem anasının hem babasının burnundan düşenlerden. Bir kere ana - baba mesleğini seçmiş oyuncu olmuş. Fizik olarak da endamını, upuzun boyunu onlara borçlu. Hatırlarım babası rahmetli Tanju Korel de, annesi Hülya Darcan da o dalyan gibi boylarıyla Yeşilçam’da fark yaratırlardı. Bu arada Bergüzar bir de profesyonel voleybolcu olarak, iyice abartmış bu boy işini… Boy deyince aklıma geliyor. Çocukken kendisine uygun ayakkabı bulamadığı için erkek ayakkabıları giydiği anlatılır bir şehir efsanesi olarak. Sorayım diyorum, "Barım Duvarı" aklıma geliyor, vazgeçiyorum. Devlet Tiyatrosunun usta oyucularından rahmetli Zekai Müftüoğlu yaşasaydı da Bergüzar’ın Arnavut inadını, onun o güzelim sesinden dinleseydik. Sınavlara 15 gün kala tanışmış Zakai ağbisi ile Bergüzar. Müftüoğlu, onu Romeo’nun Jüliyet’i olarak çalıştırmış. Ama son dakikada bizim kız Arrnavut damarı tutmuş, sınavlara 4 gün kala Jüliyet’ten vaz geçip; ‘12. Gece’den Viola, ‘Antigone’ ve bir de Shakespeare’in ‘29. Sone’siyle girmiş sınava… Ve tabii kazanmış… [b]AŞK TESADÜFLERİ SEVER [/b] Konservatuara girmesi tüm hayatını değiştirmiş Bergüzar’ın. Zaten hayatının tesadüfler üzerine kurulduğuna inanıyor…Bunların en romantiği, gençlik yıllarında başına gelen ve benim malum "kuşlarımdan" duyduğum bir olay. Konservatuarda okurken, bir gün bir arkadaşıyla okulu kırıp civardaki bir kafeye gitmişler… Yan Masada gençten, yakışıklı bir erkek… Az sonra kızlara dönüp “Ben de Miman Sinan’da okudum” demiş… Evet, tahmin edebileceğiniz gibi o genç adam Halit Ergenç… Bergüzar’ın annesi ile iki dizide oynamış. Laf lafı açmış, arkadaş olmuşlar. Ama flört filan yok haa… Taa ki, yıllar sonra ‘Binbir Gece’ dizisinde tekrar karşılaşana kadar tabii.. [b]KURTLAR VADİSİ'NDE BİR KUZU [/b] Oturduğumuz masanın yıldızı, doğal olarak Bergüzar. Cıvıl cıvıl konuşuyor, öyle tatlı anlatıyor ki, sözünü kesmek gelmiyor insanın içinden. Bir ara merak ettiğim bir konuyu soruyorum. Onu bu günkü ününe taşıyan ilk sinema filmini; ‘Kurtlar Vadisi Irak’ı… Polat’ların, Memati’lerin arasında, ilk kez beyazperde’ye yansıyan görüntüsü ile bir güvercin ya da bir kuzu gibiydi o filmde Bergüzar… Ama vahşi bir Arap kızını canlandırıyordu malumunuz… O rolün hikayesini gündeme getirdiğimde gözleri dalıyor, gidiyor uzaklara… “Bu da müthiş bir rastlantı İzzet” diyor. “Babamın öldüğü gün, Pana Film’den aradılar… Filmdeki başrol için beni düşünüyorlarmış… Hemen o gün gelebilir miymişim…” “Kötü zaman, iyi şans…” “Önce insan şansı filan düşünemiyor… Baban ölmüş ya birkaç saat önce…” “Nasıl bir cevap verdin?” Önce ‘Hayır’ demiş… Ama annesinin şu cümlesi onu bu kararından vazgeçirmiş; “Baban yaşasaydı gitmeni isterdi” Ve o gün Pana Film’e gitmiş Bergüzar. Üstelik sıfır makyaj dedikleri bir yüzle. Hani derler ya “yasını tutacaksın”. Aynen öyle… “Onlar beni Vatan gazetesinde çıkan bir fotoğrafımdan görmüşler. Bende cep fotoğrafıyla çekilmiş bir resmim var… Onu gösterdim…” “Kast ajansında çekilmiş bir fotoğrafın filan yok muydu? Ya da böyle yaparlar ya fotoşoplu filan…?” “O zaman nerede o para,,, Ama dedim ki, ‘Bu gün babam öldü ve ben bu filmde oynayacağım çünkü bu bir işaret’ Onlar da şaşırdı ve öyle başladık.” “Filmdeki sayfalar tutan Arapça metinleri de ezberlemişsin!” “Tabi ezberledim ama düşünsene İzzet, babanın öldüğü gün böyle bir şey olsa etkilenirsin sen de. Resmen bir kapı açıldığını düşündüm bana.” [b]KANUNİ ÇOK İYİ ŞARKI SÖYLERMİŞ [/b] Bergüzar'ın hayatını rastlantılar yönetiyor demek boşa olmaz doğrusu. Yıllar önce bir rastlantı eseri tanıştığı Halit Ergenç ile yine bir rastlantı sonu yıllar sonra aynı dizide, Binbir Gece’de buluşuyorlar. Bu kez Halit’in oyunculuğuna, işine saygısına da hayran kalıyor ve olanlar oluyor. Burada bir tek ‘olanlar oluyor’ kısmına rastlantı diyemeyiz elbet. “Ben hayatta bu kadar disiplinli bu kadar çalışan bir insan görmedim. Ya üç yıl, dizide her hafta bütün metinleri ezberledi. Halbuki suflör var, gel sen de herkes gibi sufle al di mi? Muhteşem Yüzyıl için de müthiş çalışıyor. Çıta bu kadar yüksek olunca ben de başkası ile nasıl çalışacağım diye kara kara düşünüyorum?” Elalemden hep duymuşumdur ama hiç dinlemedim. Derler ki, Halit Ergenç’in sesi de muhteşemdir. Hazır canlı tanık yanımdayken bunu da sordum. “İnanamazsın İzzet” dedi “O kadar güzel bir sesi var ki, müthiş şarkı söyler...” Halit Ergenç ağbimiz Mimar Sinan Üniversitesinin Opera ve Müzikal Tiyatro Oyunculuğu bölümlerinden mezunmuş. Meğer Kanuni'nin tek mahareti takı yapmak değilmiş. Üstelik Viyana'yı fethedemediyse bile Bergüzar'ın kalbini fethettiği kesin. Bu kısa muhabbetin ardından, bugünlerde Bergüzar'ın en güzel çalışma ortamını bulduğunu düşünmeden edemiyorum. Bu üç oyunculu bir set; biri anne, biri baba ve biri çocuk…