FOTOĞRAFA HİKAYEYİ GETİRDİM!

Yayın Tarihi : 15-04-2012 10:17
“Akşam rakı içtiğim meyhanede ertesi sabah kahve içmek, suç mahalline geri dönmek gibidir”...Twitter’a yazdığı bu aforizmayı okuyunca biraz kafam karıştı doğrusu. Tam da onunla röportaja gitmek üzereydim. Çektiği fotoğrafları canlandırdım bir an gözümde. Vampirler, kanlar, yarısı soyulmuş yüzler filan. İnsanın kafasında bambaşka bir imaj oluşuyor tabi… İşte böyle bir önyargıyla buluştum Mehmet Turgut ile. Marilyn Manson ile röportaj yapmaya gittiğimi sanırken bir baktım ki Dalai Lama’nın karşısındayım. Bütün o fotoğraflara inat şurup gibi bir insanmış Mehmet. Kelimenin tam anlamıyla sülale boyu fotoğrafçı Mehmet Turgut. Dedesi, babası, hatta babaannesi bile deklanşöre basmışlar bir ömür boyu. Hele babaannesi hamilelik döneminde bile Gaziantep’de fotoğraf çekip, yorganları karanlık oda olarak kullanmış. Zaten Mehmet de dedesinin hem ismini, hem mesleğini almış. [resim=20120415resim-185258D3][/resim] O, sadece bir fotoğraf sanatçısı değil, aynı zamanda bir yaşam uzmanı. Neden ve nasıl mı? Okuyun, kararı siz verin. Duyduğuma göre sizin ailede fotoğrafçılık bulaşıcıymış… Doğru aslında… Hastalık dedemden bulaştı hepimize. Ermeni bir arkadaşı borcuna karşılık ona fotoğraf makinesini vermiş. Öyle başlamış fotoğrafçılık kaderimiz. Oradan amcama,babama; şimdi sıra bende. [b] BABAANNEM YORGANI KARANLIK ODA OLARAK KULLANIRDI[/b] Peki ya ailenin kadınları? Dedem PTT’de çalışıyordu. Gaziantep’e tayini çıktığında orada kadınlar erkeklere fotoğraf çektirmiyormuş. Hal böyle olunca dedem de babaanneme deklanşöre basmayı öğretmiş İlk fotoğrafını kim çekmişti? Muhtemelen babam. Pederin bir huyu vardır. Çocuklarının bir yaşına gelene kadar her ay, sonra da doğum günlerinde fotoğraflarını çekerdi. Seninkiler ne tür fotoğraflar çekermiş? Nişan,düğün,vesikalık filan Var mı senin CV'inde de düğün fotoğrafçılığı? Olmaz mı… Ankara’da vesikalık da düğün, sünnet, mezuniyet fotoğrafı da çektim. Ama Ankara’dayken de sergiler açıyormuşsun Açıyordum tabii… Roma’ya gidip sergi açtıktan sonra, gelip Polatlı lisesinde öğrencilerin mezuniyet fotoğraflarını çekiyordum. Mehmet Turgut mucizesinin gerçekleşmesi nasıl oldu? Aslında mucize değil, böyle olacağını biliyordum, 30 yaşıma kadar almadığım ödül, sergi açmadığım yer kalmamıştı. Bir opera sanatçısıyla evliydim, hayatımı yaşayıp keyfime bakıyordum… [b]KAFAYI BULUNCA SAHNEDE BİR İKİ ŞARKI SÖYLERİM[/b] Derken şöhret kapıyı çalıyor.… Bana şöhretli değil de yaptığı işler kabul gören biri diyebiliriz. Zaten fotoğrafçı şöhret olursa gerçekçiliğini kaybeder. İlerde Ara Güler gibi anılabilirsem ne mutlu . Şöhretle falan işim yok diyorsun ama kendini sahneye atmaya bayılıyorsun. O başka abi…Partilerimde bir iki şarkı söylüyorum sadece… O da kafayı bulunca. “Aşk Tesadüfleri Sever” filmi senin hayat hikayenden esinlenerek çekilmiş. Bunun popülerliğine bir etkisi oldu mu? Popülerliğime değil ama benim Ankara’dan gelme sürecimin bilinirliğine bir şeyler kattı. Bir gece Ömer abi (Faruk Sorak) ile muhabet ediyorduk. Hikayemi anlatınca uçtu. Sonra başımdan geçenleri 5-6 saatte teybe okudum, senaryo öyle yazıldı. Filmi izleyenler o duygusal erkeği görünce kısmetin artmıştır… Ben neden görmüyorum o talipleri abi (gülüyor). Tek eşli adamım. Öyle harala gürele yaşamayı sevmiyorum. Zaten topu topu üç ciddi ilişkim oldu bu güne kadar. [b]HAYATIMDAN ÇIKARDIĞIM KİŞİYE ASLA DÖNMEM[/b] Üçünün de sonu hüsran olmuş. Aşk işte, başka ne olacaktı ki. Sonu hüsranla bitti ama mutsuz ilişkiler değildi. Hala görüşüyor musun mazideki aşklarınla? Yok, asla… Ne iş ne de özel yaşamımda hayatımdan çıkardığım birine asla dönüş yapmam. Kitap yazdığını duydum, o nereden esti? Kitap yazmıyorum, ‘30’ adlı bir kitap çıkarıyorum. Editörü Yekta Kopan. Çok sarhoş olduğum bir gece fotoğrafçılık hikayelerimi banda okudum...Yekta öyle istedi. Senaryoyu da kitabı da sarhoşken teybe okumuşsun. Ayık kafa ile çekilmiyorsun galiba Yok ya ben çekilir bir adamım. Çok düşünmeden ölçüp biçmeden sokak dili olsun istedik. Rock Bar’dan döndüğüm bir gece koydum fotoğrafları önüme teybe anlattım durdum Fotoğraflarındaki sıra dışı çizgi senin bilinçaltının yansıması mı? Bilinçaltı değil aslında. Bazen kimse bir şey anlamaz çektiğim resimden ama ben onun alt metnini çok iyi bilirim. Madem kimsenin anlamadığı resimler çekiyorsun, neden pek çok ünlü seninle çalışmak istiyor. Herkesin bildiği resimlerimden bahsetmiyorum ki? Sergilerimdekiler, kitabıma koyacaklarım gibi içinde ünlüler olmayan fotoğraflar onlar.… Gerçek Mehmet Turgut fotoğrafları yani. [b]EVLİLİĞİM İKİLİ DELİLİKTİ [/b] Kaç tane Mehmet Turgut var ki? Sayabildiğim üç tane (gülüyor)… Zaten abi 46 diye bir dergim var. 46'sın yani, sende bir tahta eksik demek… Sen deliyim diyen deli gördün mü? Arkadaşlarımın hiç biri bana deli demediğine göre onlar da tahta eksik anlaşılan. Arkadaşlıklarımda da ilişkilerimde de birbirimizi bulmuşuz. Nasıl yani? Karın da mı deliydi? Deli olan o değildi de, evliliğin on sene sürmesi delilikti… İkili delilik… [b]ŞÖHRET BUDALASI DEĞİLİM[/b] Pek çok ünlü sanatçı ile çalıştın. Senden vazgeçemiyorlar. Nedir sebeb-i hikmeti? Bu insanlar yaşamlarının büyük bir kısmını objektif karşısında geçirmişler, insan sarrafı olmuşlar. Ben sadece fotoğraf çekmiyorum. Kimseyi basamak olarak kullanmadığımı anlayabiliyorlar. Her şeyden önemlisi fotoğraflarım dürüst. Tarzım belli; şöhret budalası değilim. Hepsi bu mu? Fotoğrafa hikaye getirerek İstanbul’da bir boşluğu doldurdum.. Ben önce konuya odaklarım. Film çeker gibi karşımdakine rol veririm. O zaman acayip rahatlarlar. Haa bir de çok kısa sürede çekerim. 20 dakikadan sonra iyi fotoğraf çıkmaz diye bir kuralın varmış. Öyle demeyelim… Ama saatlerce biriyle uğraşırsanız o sizden ya sıkılmaya, ya alışmaya başlar. Zaten ilk 20 dakikadan sonra da pili biter. Onun için 10-15 dakikada çeker bitiririm işi. [b]ROCK STAR GİBİ YAŞIYORUM[/b] Photosop’un kitabını da yanlış okudun galiba. Herkes güzelleştirir, sen çirkinleştiriyorsun. Asıl derdim; çektiklerimin hem kendine benzemesi hem de farklı olması. Patricia Kaas’ın best of albümünün kapağı için “Neden bir Türk çekti?” diye sormuşlar, o da “Hayatımda ilk defa güzeldim ve kendim gibiydim” demiş. Elin Fransızı nasıl gelip de buldu seni? O beni değil ben onu buldum. Bir portresini çekmek istiyordum, portfolyomu gönderdim… Neyini, neyini? Dalga geçme allanıseversen… Kadın çektiğim resimlere bakınca kabul etmiş. Günlük kıyafetleri ile gelmişti o gün. Sadece yüzünü çektim. Albümün kapağına koymuş. Ozzy Ozborne da da öyle oldu mesela. Başka kimler var yabancılardan … Alice Cooper’ı biliyorum… Metallica, Slayer, çok var. Say say bitmez. Sen harbi rokçısın galiba… Yok, çocukluğumdan beri rock dinliyorum ama rockçı değilim. Gel gör ki rock star gibi yaşıyorum. Bir de çalıntı resimler meselesi var. Çektiğin bir albüm kapağı için ‘intihal’ demişlerdi. O çok komikti yaa.. Kapakta iki tane Bengü yaptım. Meğer Thalia diye bir hatun varmış, ondan çaldı diye tutturdular. Oysa ben bunu Thaila’dan çok daha önce Teoman’a çekmişim zaten. Hırsızlık varsa kendimden çalmış oldum.Frida da kendini iki tane çizmişti. Ne var ki bunda? [b] ‘TURGUTLAMAK’ LAFI BANA ÇOK KOYDU[/b] Esinlenmek de mi yasak yahu bu işlerde Benim böyle şeylere ihtiyacım yok ki. Mesela şöyle şeyler yaşadım. İstanbul’a ilk geldiğimde dangalak bir moda dergisine bir iş çekmemi istediler. Dergi neden dangalak olsun ki? Dangalaktı işte, kapandı gitti zaten. Bana “Bizim moda editörümüz, her şeyi hazırladı, deklanşöre basıp gideceksin" dediler. Acemilik işte ben de öyle yaptım. Sonra baktım ki başka bir fotoğraftan kopyalatmışlar bana. ‘Çalıntı’ karede kimler vardı. İlker İnanoğlu ile Özge Ulusoy. Benim olan bitenden haberim yok. Sonra bir baktım ki Cem Mumcu “Turgutlamak filan diye yazı yazmış hakkımda. Ulan dedim ne oluyor? Çok koydu bana. Peki senin beğendiğin fotoğrafçı var mı? Olmaz mı, bir sürü. Erol Atar? Erol Atar ekoldür. Bir dönemin yönünü değiştirmiş fotoğrafçıdır o. Hala onun ekolünde devam eden bir sürü insan var ama ben onlardan biri değilim. Kim onlar mesela? İsme gerek yok insanlar biliyor zaten (gülüyor) Güzel celebrity ve moda fotoğrafı çeken sayısız fotoğrafçı var bu ülkede. Peki Serdar Bilgili’nin fotoğraflarını beğeniyor musun doğru söyle? Tabii hem de çok.. Onunla çok enteresan bir tanışma hikayemiz var. Bir gün W Hotelde bir çekim yaptık. Tam çıkıyoruz, kraldan çok kralcılar vardır ya,birileri kapıyı tutmuşlar, biz çıkamazmışız çok önemli biri geliyormuş. Hayret Başkan çok mütevazı adamdır. Bilmiyorum ki kimin geldiğini. “Bana ne ulan kim gelirse gelsin” dedim, çıktım. Kapıda Serdar Bilgili ile karşılaştık. Otelin sahibi ya, kapıları tutmuşlar geliyor diye. [b]KILIÇDAROĞLU’NU KENDİ KENDİNE SATRANÇ OYNARKEN ÇEKTİM[/b] Tanışmıyor muydunuz? Tanıyoruz birbirimizi ama hiç karşılaşmamışız. Selamlaştık “Üstad resimlerinizi çok beğeniyorum” dedi… “Ben de sizinkileri” dedim. Bir ara yemek yiyelim diye sözleştik. Yediniz mi? Yok, öyle kaldı ama işlerini beğeniyorum. Özellikle o Engelleri Kaldıralım kampanyası fotoğrafları gerçekten sıkı işti. Ünlü fotoğrafçıların adlarını biliriz ama sokakta görsek tanımayız. Sen ise Hitchcock misali fotoğraflarında yüzünü göstermeye bayılıyorsun. Kendimi o karenin içinde görmek hoşuma gidiyor. Kendimle barışık bir insanım. Peki hiç politikacı fotoğrafı çektin mi? Kılıçdaroğlunu çektim mesela… Onu ne kılığına soktun? Kendi kendine satranç oynarken çok yakın portrelerini çektim ve yüzündeki bütün çizgiler belli oldu. Politikacı dediğin öyle olmalı. Dünyanın en zor mesleğini yapan insanlar Billboard’larda bebek gibi görünüyorlar... Ne saçma. Sen çektin adam seçimi kaybetti? Ne alakası var canım. Ben seçim değil röportaj fotoğraflarını çektim. [b]DEKLANŞÖRÜ REJİSÖRÜN YATAK ODASI MİSALİ KULLANMADIM [/b] Fotoğrafını çekerken ellerinin titrediği biri oldu mu? Orada patron benim yaaa. Oturup sohbet ederken belki heyecanlanırım da işimi yaparken olmaz o. Rocker Mehmet'in Metallica da bile mi kalbi hızlı atmadı? Abi konserlerini izlerken acayip heyecanlandım. Ama fotoğraf çekerken heyecanlanamazsın. Otokontrol giriyor işin içine. Gelelim en ahlaksız soruya… Deklanşörü hiç rejisörün yatak odası misali kullandın mı? Sana göre o kadar çirkin miyim? Elim ayağım düzgün yahu, neden ihtiyacım olsun. Nasıl dinlenir Mehmet? Dinlenmeye kalktğımda deliririm. Arada bir geceleri Hayal Kahvesine Roxy'ye falan gider kafama göre takılırım. Tahtanın eksik olduğunu kabul ettin peki mutlu musun? Yapmak istediğim şeyleri yapana kadar huzurlu olamam. Bir şeyler beni dürter ve rahatsız eder. Huzursuz bir adamsın yani? Hayır tam bir obsesif’im. Kafama taktığım şeyin sonuna kadar giderim. [b]AJDA’NIN MAKYAJSIZ HALİ BİLE ÇOK GÜZEL[/b] Hep rock dinliyorum diyorsun,arada bir Orhan Baba filan çekmiyor mu canın? Yok dinlemem. Küçükken abim, babam hep rock albümleri getirilerdi. Onlar aşıladı bana Çalıştıkların arasında çok genç görünmek isteyen kim var. Mesela Ajda? Ajda zaten genç. Cildi çok düzgün, makyajsız hali bile süper. Ajda’nın fotoğraflara bile bakmadan resimleri iptal ettirdiği konuşulur. Fotoğrafçısını sevmemiştir. 10 tane fotoğraf çekip yolladım Ajda’ya, hepsini kullandı. “Bir fotoğraf bin kelimeden daha çok şey anlatır” derler. Sen de kendini başka türlü anlatamadığın için mi fotoğrafçı oldun? Yok canım, ben başka hiçbir şey yapamayacağım için fotoğrafçı oldum. [b]SADECE İYİLER SİYAH GİYER[/b] Başka bir şey yapamıyorum diyorsun ama şimdi de bir radyo programına başlıyormuşsun. Önemli bir iş değil o. Bir arkadaşımla dinlediğimiz şeyleri çalacağız. Peki viski deyince aklına ne geliyor? Jack… Karın Deşen Jack mi? Evet, sıkılmaya başladım birazdan karnını deşeceğim. Rock’cısın, aklına eseni yaparsın korkarım senden… Korkma,herkes rockçılar için asi der ama tam tersidir, sadece iyiler siyah giyer. Bu yüzden mi Neslihan Yargıcı’nın oğlu gibi simsiyah dolaşıyorsun ortalarda? Yok, siyahtan başka bir şey yakışmadığı için… Bir adam rock dinliyorsa ondan korkma [b]HAYATIMIN KIRILMA NOKTASI BOŞANDIKTAN SONRAKİ 6 AYDI[/b] Tamam rockçı kardeş. Haydi biraz da İstanbul’a ilk geldiğin günlerden bahset. İyice bırakmıştım kendimi, yeni boşanmışım. Hayatımın kırılma noktası, en travmatik dönemim boşanmak ve ondan sonra geçirdiğim 6 aylık zaman dilimiydi. Beyoğlu’nda çatısı akan bir stüdyoda rezil gibi yaşıyordum. Çekimleri de sular altında mı yapıyordun? Tabii… Bak sana komik bir şey anlatayım. Deniz Akkaya’yı çok severim. Çok çalıştım onunla. Ama ilk tanıştığımızda o dökülen stüdyoya geldi. Bir sürü moda editörü, makyöz filan var, herkes öyle havalı ki… Önce şu stüdyoyu biraz daha anlat… Kelimenin tam anlamıyla dökülüyor. Stüdyo dediğime bakma, terastı orası. Bir mimar arkadaşım derme çatma üzerini kapattı… Para olmadığı için izolasyon da yok, yağmur yağdı mı içeri akıyor. [b]CEM YILMAZ STÜDYOM İÇİN BELEDİYE HALA YIKMADI MI DEDİ[/b] Ve sen orada fotoğraf çekiyorsun öyle mi? Tabii… Hatta bir gün Cem Yılmaz’ı çektim. Birkaç gün sonra gösterdim fotoğrafları nasıl olmuş diye. O da; “Abi süper olmuş ama hala belediyeden yıkım ekibi gelmedi mi, değiştir şu stüdyoyu artık” dedi. Anla durumu (Gülüyor) Rahatsız mıydın bu durumdan? Yok zaten o dönem bohem yaşamak istiyordum. Şimdi burjuva mı oldun? Bende burjuvalık yok. Öyle olsa senin mekanlarının birinde karşılaşırdık zaten (gülüyor) Bırak laf sokmayı da Deniz’in olayına gel… Dediğim gibi herkes çok havalı. Benim altımda yırtık pırtık bir şalvar, ayağımda terlikler, saçlar üç numara… Bundan on kilo daha zayıfım. Elimde viski bardağı bir köşede duruyorum. Her şey dökülüyor ama viskisiz çıkmam abi modu… Tabii, bir ara herkes telaşlandı… “Fotoğrafçı nerede” diye birbirlerine soruyorlar. Deniz şöyle bir etrafına bakındı, beni gösterdi; “Orada” dedi “En az fotoğrafçıya benzeyen” (gülüyor) [b]EMMA SHAPLİN CHANEL’LERİ BENİM REZİL YATAĞIMA YAYINCA…[/b] Başka kimleri çektin o muhteşem stüdyoda? Emma Shaplin’i bile çektim. Stüdyo berbat, benim yaşadığım oda daha da berbat. Kadın da mecburen orada soyunup giyinecek. Yanında da bir bavul Chanel getirmiş. Yoksa sponsoru Chanel miymiş? Bingo. Benim dökülen yatağın üzerine seriverdi elbiseleri. “Hangisini giyeyim?” diye sordu. “Bana ne, hangisini giyersen giy” dedim. O eve gelmeyen de kalmamış. Tabii canım, Kenan Doğulu’nun 'Olmaz' şarkısının klipini bile çektim o kıytırık yerde. Gel bir lise anketi yapalım. Futbolla aran nasıl? Hayatımda sadece bir kere maç seyrettim.O da son Milan-Juventus maçı. Sen anla gerisini. Hiç pavyona gittin mi? Gitmedim Tavla? Bilmem Bisiklet? Binmem Anlaşıldı anketten bir şey çıkmayacak. 35’ine geldin anlatacağın hiç değişik bir hikaye yok mu? O kadar çok anlatamayacağım şeyler yaşıyorum ki… [b]ELİNDE FOTOĞRAF MAKİNESİ OLAN BENİ SEVMEZ[/b] Senin için dijital ressam demişler. Benim için ne dedikleri umurumda değil, ben ölümün en iyi sağlama olduğunu düşünüyorum. Kimlerin seni sevmediğini düşünüyorsun? Elinde fotoğraf makinesi olanların. Yok mu hiç meslektaş arkadaşın. Keşke olsaydı ama hepsini tanırım. Fotoğraflarını çektiğin sanatçıların şarkılarını dinliyor musun? Mutlaka dinlerim. Müslüm Gürses gelse rocker Mehmet, Mehmet Baba olacak öyle mi? Çekeceğim insanları tanımam lazım. Mesela Selami Şahin’i çekmeden önce bütün albümü dinledim. [b]HER GÖRDÜĞÜNE AŞIK OLACAK HERİF DEĞİLİM[/b] Kız arkadaşının nü fotoğraflarını çeker misin? Ya ben kıskanç herifin tekiyim. Hayatta çekmem. Fotoğrafını çekmeyi hayat ettiğin biri var mı peki? Türkiye'den yok.Malkoviç’i çok istiyordum onu çektim. Şimdi Adrien Brody, Jack Nicholson’u istiyorum. Portfolyomü gönderdim zaten; cevap bekliyorum. Çalıştıkların arasında en samimi arkadaşın kim? Fotoğrafını çektiğin kişiyle iyi arkadaş olmak da aşık olmak da benim kitabımda yasak. Bu günlerde aşk hayatın durgun galiba Kolay kolay her gördüğüne aşık olacak bir herif değilim. Son kız arkadaşın Gonca’nın ortak dostunuz Halil Sezai ile birlikte olduğu yazıldı. Yalan ya. Öyle bir şey yok. İki tane fotoğrafın üzerine birilerinin kurguladığı saçma salak bir haber. Halil ile de, Gonca ile de konuştum, hepsi palavra. [b]GÜZEL VUCÜTLÜ KADIN İYİ SEVİŞECEK DİYE BİR ŞEY YOK[/b] Senin gönlünü nasıl biri çalabilir? Ancak benden zeki bir kadın. Bugüne kadar beraber olduğum kadınların hepsi birer kütüphane gibiydi; beni çok beslediler Belki de bu anlamda kullanıyorsun onları. Yooo. Sadece aptal kadın çekici gelmiyor bana. Vücudu da önemli değil. Güzel vücutlu bir kadın iyi sevişecek diye bir şey yok. Cinsellikte bile entelektüellik mi arıyorsun? Cinsellik değil de aşkta arıyorum onu. Ama zaten doğru aşk, düzgün cinsellik demek. Seni ne mutlu eder? 30-60 90 ile rakı içmek 90-60-90’ı bilirim de 30-60-90 ne ola ki? 30 ben, 60 Mustafa Alabora, 90 da Aydın Boysan. Aramızda otuzar yaş var. Oturup ayda en az iki kere rakı içeriz. Ne konuşuluyor masada peki? Her şey konuşuluyor. Ülkeyi kurtarıyoruz, hükümetler kuruluyor, dağıtılıyor. . Ama bunların hepsi esprili bir şekilde oluyor ve kimse sinirlenmiyor.