"BANA AYI ORHAN DERLER!"

Yayın Tarihi : 28-09-2011 09:31
[resim=20110928resim-184949F4][/resim] Orhan Gencebay dendiğinde gözlerimin önüne gelen ilk görüntü, tiril tiril giyinmiş, son derece şık, saçının tüm telleri hava şartlarına dirençli bir genç adam!.. Aynı zamanda da son derece zarif, kibar ve centilmen... İnsanın aklına 'Acaba evde de böyle midir?' sorusu takılıyor doğal olarak. Ben de aynen bu soruyu sorarak başlıyorum Orhan Gencebay'la röportajımıza... - Orhan Abi, çok merak ettiğim bir şey var. Evde de hep böyle jilet gibi mi giyinirsin?.. - Valla gönlüm böylesini tercih ediyor. Bakkala bile gitsem, ben neysem öyle gitmeliyim. İnsanlar beni nasıl tanıyorsa öyle olmalıyım. - Peki televizyon seyrederken mesela?.. - Ev halim de bütünüme uyar. (Anlaşılan ser verip sır vermeyecek. Gerçi eşofmanı bile ütülüdür ya neyse) - Gençliğinizde kont derlermiş galiba size!.. - Lise yıllarındaki unvanım... Giyimime çok dikkat ederdim o zaman da. Bir de Monte Kristo Kontu'na özenirdik. Gece yarısı elimde baston sokaklarda dolanırdım. Yalnız Monte Kristo değil, ilahlarımdan biri de Steve Reeves’ti… - O da Herkül filmlerinde oynardı hatırladığım kadarıyla!.. - Evet Dünya Vücut Şampiyonu'ydu aynı zamanda. (Hıımmm, kol ve göğüs kaslarını neden bu kadar geliştirdiğini anlamaya başladım) - Siz de halter çalıştınız değil mi?.. - Oooo… Halter, boks, jiu jitsu. Bir taraftan da body çalıştım. (Yapmadığı spor kalmamış maşallah) - İlk bestenizi 10 yaşında yapmışsınız. 'Kara Kaşlı Esmer'… Bir komşu kızı durumları varmış galiba… - Öyle, komşu kızına yapmıştık. Aşkın ne olduğunu bilmiyoruz o zaman ama sevginin özünü taşıyoruz. Şekillenmemiş duygular işte. (Ey aşk, sen nelere kadirsin, adama 10 yaşında beste yaptırtmışsın) - Madem konu açıldı, hazır Sevim Hanım da gelmemişken hemen sorayım; Eskiden Orhan Gencebay çok zamparaydı diyorlar… - Haydaaa ne demek o? - Zamparalık mı? Bakın ben şimdi size anlatayım, önce… - Valla ben bir 'zam'ı bilirim bir de 'para'yı! O söylediğini ise hiç duymadım… (Kadın-kız mevzuundan boyumuzun ölçüsünü aldık. Ve ben ilk teskin edici ilacımı alıyorum, bir bardak soğuk su eşliğinde) - Şimdi şu ünlüler dünyasına dalalım diyorum. Pek çok sanatçının ilk albümlerini yaptınız, sahneye çıkmalarına ön ayak oldunuz. Örneğin Sibel Can! Ona ‘yavrum’ dermişsiniz?.. - Derim… Yavrum da onun için. Onu tanıdığımda daha 13 yaşındaydı. - İlk kasetini yapmışsınız. Nedir Sibel’in hikayesi?.. - ‘Leyla ile Mecnun’ filmimde raks etmişti, küçücüktü. 13 yaşında ama gelişmiş, çok güzel genç bir hanımdı. Hatta gördüğümde, “Ne kadar güzelsin” demiştim. Küçüktü ama genç irisiydi. - O anda mı karar verdiniz kaset yapmaya?.. - Yok hayır. Birkaç yıl sonra Maksim’de Muazzez Hanım'ın altında dans ediyordu. Ortağım Vedat Yıldırımbora da orada çalışıyor. Muazzez Hanım'ın ‘Kadere Bak’ diye bir şarkısı vardı. O sahnede söylerken Sibel de kuliste mırıldanıyormuş şarkıyı. Vedat’ın dikkatini çekmiş. - Bayılırım böyle rastlantılara, film gibi!.. - Aynen öyle. Vedat ertesi gün geldi “Sesi çok güzele benziyor” dedi. Biz de o günlerde firmamıza genç sesler arıyoruz… Vedat’a dedim ki “Babasıyla bir konuş, bu kızın sesini de bir dinleyelim"... (Konuşmanın tam burasında Sevim Emre geliyor. Sevim Hanım onsuz başladığımız için şakayla karışık sitemde bulunuyor ve neşeli bir tavırla aramıza katılıyor) - Devam edelim isterseniz. Nerede dinlediniz Sibel Can'ın sesini?.. - Vedat, rahmetli babası Engin Can'la birlikte getirmiş Sibel'i bizim ofise. Ama Sibel çekinip benim yanımda okuyamıyor. Küçücük kız tabii ki. - Ne yaptınız peki?.. - Ben çıktım odadan. Sibel de iki üç parçayı, ofiste bulunan eski bir teybe okumuş. Bitince içeri girdim. Bu kez de 'Benim yanımda dinlemeyin' deyip Sibel çıktı odadan. Ben dinledim ve çok beğendim. Harika bir sesi vardı. Yıl 1987'ydi sanırım. 5 kasetlik bir anlaşma yaptık Sibel'le. - Fahrettin Aslan bir şey demedi mi, kızmadı mı size?.. - Yok, tam tersi oldu. “Orhan kaset yaptıysa mutlaka bir bildiği vardır. Ben de Sibel’i assolist yapıyorum” demiş Fahri Bey… (Kader ağlarını örüyor ve Sibel Can assolist oluyor) - Peki Ajda Pekkan'a hangi albümleri yaptınız? - 'Kaderimin Oyunu'... - Hülya Avşar’a da 'kikirik' dermişsiniz. Nesi 'kikirik' ki? - İlk kez onu katıldığı güzellik yarışmasında görmüştük. Chirsitine Haydar ve Franco Nero ile aynı masadaydık. (Acaba jüri üyesi miymiş yarışmada) Bütün kızların arasında o maviş gözleriyle çok dikkat çekiyordu. En güzelleriydi. Sevim ile “Ne kadar tatlı bir kız” deyip çok beğenmiştik. - Yarışmada mı gülüyordu kikir kikir?.. - Yok, sonraları tanıştığımızda nerdeyse gece gündüz beraber olduk. Onunla sohbet ederken kikir kikir gülerdi. “Senin adın kikirik olsun” dedim. Öyle kaldı. (Hülya'nın niye kikir kikir güldüğünü pek anlamadım ya neyse) - Sezen Aksu'yla nasıl tanışmıştınız? - 70’li yıllarda İstanbul’a ilk geldiğinde henüz ünlü değildi. Benim Etiler’deki büromda tanıştık. Çok tatlı, minyon bir genç hanım. Daha sonraları bir ara Sezen ve Müjde (Ar) ile çok beraber olduk. Müjde’yi de çok severim. Hatta Ses Dergisi'nde bir resmimiz vardır… Bir elimle Sezen’i, bir elimle Müjde’yi kaldırırken… (Nasıl yaniiii!... İkisini de aynı anda mı?..) - Tamam haltercisiniz ama ikisini birden kaldırmak güç olmadı mı?.. - Yok canım… Sezen zaten Minik Serçe 50 kilo, Müjde de olsun 55 kilo… 100-105 kiloydular topu topu… Şöyle bir yakalayıp kaldırdım onları kolayca… Hem antrenman yerine geçti benim için... (Vallahi helal olsun, biz birisini bile kaldıramıyoruz, o ikisini birden kucaklamış) - Halter bulamayınca, onlarla antrenman yapıyordunuz herhalde... - Eh, o kadarlık olsun artık. - Ayrıca Müjde ile pek çok film de yaptınız. Ortak bir anınız var mı? - Mesela ‘Batsın Bu Dünya’yı çekerken en az 50-60 kere kucağımda koşarak taşımışımdır… Allahtan ağır değildi o zamanlar… (O zamanlar çıtır bir genç kızdı tabii ki) - Şimdi ağır mı oldu diyorsunuz?.. - Yok yok… Her zaman güzel bir hanımdır. Şimdi de öyle… Deli dolu bir kız. - Komikmiş gerçekten. Peki asıl bombayı neden söylemiyorsunuz? Şimdi de Nur Yerlitaş’a albüm yapıyormuşsunuz… - Nur’u çok severim. Bizim eski göz ağrımızdır. Her zaman söylerdi “Orhan Abi bana bir şeyler yapalım” diye. Sonunda “Tamam” dedim giriştik işe… - Hangi aşamada albüm? - Hazırlıkları tamamladık, eserleri seçtik. Şimdi demoları yapıyoruz… Çok özel bir albüm olacak inşallah… (Haydi hayırlısı bakalım. Nur Yerlitaş'ın albümü de iş yapar hani. Klibinde bir de giyindi mi şıkır şıkır) - Epeydir konser vermiyorsunuz. Özlettiniz kendinizi, var mı böyle bir müjdeli haber?.. - Önümüzdeki ilkbahar için böyle bir projem var. Bir dizi konser yapmayı düşünüyorum… (Artık Sevim Hanım'ın da sohbete katılma zamanı gelmişti. Ona dönüp, 'Size göre, nasıl bir adam Orhan Gencebay?' diye sorduğumda Orhan Baba, 'Ehh, bana müsade ben kalkayım da siz konuşun' dedi. Bunun üzerine sohbetimiz kahkahalar arasında devam etti) SE- Vallahi mükemmel bir adam… - Aşık mısınız hala?.. SE- Bakışlarımdan belli olmuyor mu? - Oluyor olmasına da zor tarafları da vardır herhalde… SE- Olmaz mı? Aslan burcu… Sakin ama çok sert… İdaresi güç oluyor. Ama hep gururla söylediğim bir şey var. Başımı hiç öne eğdirmedi, beni hiç utandırmadı. OG- Hatasız kul olmaz demişler… SE- Yok, ben hiç hatanı görmedim. Görseydim asla seninle olmazdım zaten. Ben affetmem, affedemem… (O da ne, Sevim Hanım biraz burulmuş gibi. Orhan Bey'e hafif sitemli) - SE- Hatasız kul olmaz demekle 'ben seni hatanla mı kabul ettim' demek istiyorsun? Aşk hata kabul etmez Orhan!.. (Eyvah, eyvah... Ortam hafiften gerilmeye başladı. Orhan Baba tespihi biraz daha hızlı çekmeye başlıyor. Sevim Hanım devam ediyor) SE- Zor bir adamsın Orhan, cok zor bir erkeksin!.. Çok uyumlu gibi duran ama bir anda nereden patlayacağı belli olmayan. (Eh, artık duruma müdahale etmenin zamanı geldi. Bir aile faciası yaratmaya gerek yok. Konuyu değiştireyim hemen) - Biraz da müziğe dönelim… Arabesk sözcüğünü sevmediğiniz doğru mu?.. - Arabesk tanımlaması benim müziğim için doğru değildir. Ben serbest çalışıyorum. İçinde Türk Sanat Müziği, Halk Müziği, oryantal dediğimiz doğu değerleri ve batı değerleri vardır. İşte bunların bütünü Orhan Gencebay’ı oluşturur. (Anlaşılan müziğinde tam bir sentez yapmış Orhan Baba. Ne ararsan var) - Hatırladığınız ilk plağınız hangisi? - Başa gelen çekilir… - Ya, ‘Meğer sevmek pek yalanmış’ desek!.. - Ooo, o taş plak. Metalik oyun havası var onda, ‘Neredesin leylam!’ Nereden hatırladın şimdi onu yav? - Buluruz biz. Albüm satışı da 65 milyon civarı. - Evet 70 milyon. Gayri yasalıyla birlikte 200, 300 milyonu aştı. (Vay beee, rakama bak!.. Şimdi hangi albüm satar acaba bu kadar, ya da satması mümkün mü?) - Bir de Orhan Pamuk’u soracağım size; Pamuk’la bir karşılaşmanız var. ‘Masumiyet Müzesi’ isimli kitabında, ‘Batsın Bu Dünya’dan söz ediyor… - Evet, kitabının bir yerinde şarkımı aniden anlatmaya başlıyor. Ama önce izin almıştı. Halbuki onun anılarında yer eden bir şey bu, izne filan gerek yoktu. Tanışmak istedi, memnuniyetle gittim, yemek yedik ve ben, ‘Rica ederim ne demek’ dedim, o da yazdı. - Led Zeppelin’in de sizin müziğinizi kullanmışlığı varmış… - Valla ben çok sonra öğrendim. Güzel bir şey tabii, bir Türk müzisyenin riflerini alıp kullanması. Üstelik her yerde de bahsediyorlarmış. TV’de gazetede sahnede. Düşün, dünyaca bilinen bir gurup bir Türk’ü, seni göklere çıkarıyorlar. (Gerçekten de herkese nasip olmayacak bir özellik. Eee, Orhan Baba farkı işte) - Sitcomlar için dizi teklifi geldiği doğru mu? - 80’e yakın senaryo var evimde. Fakat dizi yapmanın zorluğunu gördükçe, dizi yapan arkadaşlara da üzülüyorum. 2 buçuk saat dizi mi olur Allah aşkına. O kadar emek vereceksin, bu yaşamak mı sonra? - Hangi dizileri izliyorsunuz? Bu sıralar Muhteşem’i izliyorum. Hanımla beraber oturup izliyoruz. ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ var, Kurtlar Vadisi var, Kuzey-Güney başladı şimdi. Kıvanç’ı çok seviyorum. - Peki isminizin anlamı nedir?.. OG- Çok eski bir isimdir. ‘Or’ ve ‘Han’dan oluşur. Or; en büyük mertebe, han da kral demek. SE- Benim asıl adım da Elif… Sevim Elif’im ben… OG- O Elif’in farklı bir anlamı var. Elif, Yaradan'a mahsus muhteşem bir yalnızlığın parçasıdır. - Sevim ne demek?.. SE- Aşkım… OG- Aşkım Arapça'dır. Onun Türkçe'si ‘Sevi’dir. Sevi demek aşk demektir. Oradan geliyor… - Sevim Hanım, Orhan Bey'i hangi döneminizde tanıdınız?.. SE- Orhan’ı çok küçük yaşta tanıdım. O dönemler Güzellik Kraliçesi olmuşum. Avrupa güzeli seçilmişim… Dolayısıyla çocukça bir şımarıklık var. Ama Orhan ağabeyini tanıdıktan sonra hayata bakışım değişti… İnsanları daha çok sevmeye başladım. - En büyük ideali ne Orhan Gencebay'ın?.. - OG- Son senelerde en çok yapmak istediğim şey bir 'Gencebay Dergahı' kurmak. (Haydaaa, nereden çıktı şimdi bu dergah olayı.. Müritleri de olacak mı acaba?) - Ne dergahı olacak bu?.. OG- Dergah deyince yanlış anlaşılıyor ama ben bir felsefe ve müzik dergahı kurmak istiyorum. Kapısı 24 saat açık olan bir ilim irfan yuvası… Sevim Hanım “Peki ben ne olacağım” dedi “Yahu sen bir yere gitmiyorsun” dedim. SE- Sen dergahını benim gönlüme kurmuşsun. 70-80 yaşına gelince yaparsın bu düşündüğünü. Her şey paylaşılır ama sevgi paylaşılmaz. OG- Ben zaten sevgiyi paylaşmaktan söz etmiyorum ki… SE- Ben sevgimi paylaşmam. Orhan unutma mal mülk her şeyi paylaşırım, ama sevgiyi asla… (Yok yok, bu konuda uzlaşamayacaklar, başka bir konuya geçeyim bari) - Haydi gelin konuyu değiştirelim… En güzel gelişmeyi en sona bıraktık çünkü… Galiba yeni bir albüm projeniz varmış… - Evet ama ben şarkı söylemeyeceğim… 20 değerli arkadaşım benim şarkılarımı kendi tarzlarında söyleyecekler… - 20 ayrı sanatçı. Çok güzelmiş. Peki siz ne yapacaksınız?.. - Ben dinleyeceğim ve izleyeceğim onları. Bu bir tribute albüm olacak. Bu benim için çok büyük bir onur. - Bence siz mütevazı davranıyorsunuz. Onlar da onur duymalı… - Berhudar ol evladım... - Kimler söyleyecek bestelerinizi belli oldu mu?.. - Tarkan dışındakiler kesinleşmedi… O da bir ya da iki şarkı okuyacak… - Sevenleri dört gözle bekleyecek artık Orhan Baba'nın albümünü… Tabii biz de dört gözle bekleyeceğiz. Hem konserlerinizi, hem de albümünüzü... ***** [resim=20110928resim-184949D2][/resim] Eğlence sektörünün duayenlerinden izzet Çapa Mecmua Dergisi için Orhan Gencebay'la röportaj yaptı. Sanatı kadar mütevazı kişiliğiyle de Türk halkının kalbinde taht kuran Orhan Baba, özel hayatının ve sanat yaşamının bilinmeyen yönlerini tüm içtenliğiyle anlattı. İşte Gencebay'ın hayat arkadaşı Sevim Emre'nin de zaman zaman dahil olduğu bu keyifli sohbetten notlar... [resim=20110928resim-184949E1][/resim] BIYIKLARINI ASLA KESEMEZ! ■ Eskiden çok zampara olduğunuzu söylüyorlar. Henüz Sevim Hanım gelmemişken, önce bunu sorayım... Orhan Gencebay: Valla ben bir 'zam'ı bilirim bir de 'parayı! O söylediğini ise hiç duymadım... ■ Hah Sevim Hanım da geldi. Bir de ona soralım. Size göre nasıl bir adam Orhan Gencebay? Sevim Emre: Ehh bana müsaade! Ben kalkayım siz konusun. (Kahkahalar) Vallahi mükemmel bir adam! ■ Âşık mısınız hâlâ? S.E: Bakışlarımdan belli olmuyor mu? ■ Oluyor olmasına da zor tarafları da vardır herhalde... S.E: Var. Aslan burcu... Sakin ama sert... idaresi güç. Orhan Bey bıyıklarını kesse tepkiniz ne olur? S.E.: izin vermiyorum. Bıyıkları bana ait! Kesemez! O.G: Sevim Hanım da sevenlerim de, "Bıyıksız Orhan Baba olur mu?" diyor. Bize de onları dinlemek düşer... [resim=20110928resim-184949A8][/resim] İHANET LÜGATIMDA YOK! ■ Evde yemek yapar mı Orhan Gencebay? S.E: Hayır. Zaten izin vermem. Erkek evin reisliğine yakışır, işine yakışır. Mesleği İse. erkek mutfakta olmaz. Mutfak kadının yeri. ■ 40 yıl öncesine gitsek, bugünkü aklınızla yine Orhan Beyle birlikte olur musunuz? S.E: Evet çünkü çok saygı duyduğum biri. Beni hiç üzmedi. Yüzyılın Leyla ile Mecnun'u gibi görüyorum sevgimizi... İnsanlara örnek olmak. "Bîr ömre bir ask yeter" demek istiyoruz... ■ Peki erkeğin zamparalık dozu ne olmalıdır? ■ Ancak bekar biri zamparalık yapabilir. Evli bir erkeğin yapmasını hoş göremem. ■ Zaten ben de birine söz verdiysem, hele ki ona gönlümü verdiysem; 'İhanet' sözcüğünü lügatıma almam. [resim=20110928resim-184949D4][/resim] GENÇKEN 'AYI ORHAN' DERLERDİ ■ Gençliğinizde kont derlermiş galiba size... Lise yıllarındaki ünvanımdı. Giyimime dikkat ederdim o zaman da. Monte Kristo Kontu'na özenirdik. Gece yarısı elimde baston sokaklarda dolanırdım. Filmi çok meşhurdu. ■ Kontluktan önce başka bir lakabınız var mıydı? Acaba hangisi? ■ 'Ayı Orhan' olabilir mi? Tabii ya. Bana el şakası yapan bir daha yapamazdı. Elim çok ağırdı. 'Ayı Orhan' lakabı oradan kalma. SİBEL CAN'A 'YAVRUM' DİYORUM! ■ Pek çok sanatçının ilk albümünü yaptınız, sahneye çıkmalarına önayak oldunuz, örneğin Sibel Can... Ona 'yavrum' dermişsiniz? Derim... Yavrum da onun için. Onu tanıdığımda daha 13 yaşındaydı. 'Leyla ile Mecnun' filmimde raks etmişti, küçücüktü. 13 yaşında ama gelişmiş, çok güzel genç bir hanımdı. Hatta gördüğümde, -Ne kadar güzelsin- demiştim. Küçüktü ama genç irisiydi. Muazzez Hanım'a da (Abacı) 'komşu kızı" derdik. ■ Neden komşu kızı? Sempatikti, cana yakındı, herkesin komşusunun kızıymış gibiydi. Herkes bu şekilde benimsemişti onu. Çok güzel bir hanımdı. Güleç yüzlü ve samimiydi. ■ Hülya Avşar'a da 'kikirik' dermişsiniz. Nesi 'kikirik' kendisinin? Onu ilk kez katıldığı güzellik yarışmasında görmüştük. Christine Haydar ve Franco Nero ile aynı masadaydık. Bütün kızların arasında, o maviş gözleriyle çok fazla dikkat çekiyordu Hülya! En güzelleri oydu. Sevim'le birbirimize "Ne kadar tatlı bir kız" demiştik, çok beğenmiştik kendisini. Sonraları tanıştığımızda neredeyse gece gündüz beraber olduk. Onunla sohbet ederken kikir kikir gülerdi. Bunun üzerine, "Senin adın kikirik olsun" dedim. Öyle de kaldı Hülya'nın adı. TUTMASAK OSMAN SEDEN MÜJDA AR'A SALDIRACAKTI ■ Ünlü dostlarınızdan Sezen Aksu'yla nasıl tanıştınız? Sezen 1970'li yıllarda İstanbul'a ilk geldiğinde henüz ünlü değildi. Benim Etiler'deki büromda tanıştık. Çok tatlı, minyon bir genç hanımdı. Bize büyük bir saygı ve sevgiyle yaklaşmıştı. Daha sonraları Sezen ve Müjde (Ar) ile çok beraber olduk. Müjde'yi çok severim. Hatta Ses Dergisinde bir resmimiz vardır... Bir elimle Sezen'i, bir elimde Müjde'yi kaldırırken... ■ Gerçi body yaptınız, haltercisiniz ama ikisini birden kaldırmak güç olmadı mı? Yok canım... Sezen zaten Minik Serçe. 50 kilo. Müjde de olsun 55 kilo. 100-105 kiloydular topu topu. Yakalayıp kaldırdım onları kolayca. ■ Müjde Ar'la pek çok film de yaptınız. Ortak bir anınız var mı? Çok ama böyle aniden sorunca aklına gelmiyor insanın. Mesela 'Batsın Bu Dünya'yı çekerken en az 50-60 kere koşarak kucağımda taşımışımdır onu. Allahtan ağır değildi o zamanlar... ■ Simdi ağır mı oldu diyorsunuz? Yok. yok... Her zaman güzel bir hanımdır. Delidolu bir kız. 'Batsın Bu Dünya'yı çekerken yönetmenimiz rahmetli Osman Seden kapatmış siyah perdeyle vizörûn üstünü, kadrajdaki Mûjde'ye bakıyordu. O kadar beğenmiş ki Müjde'yi. "Tutun beni" diye bize seslendi. ■ Niye "Tutun beni" dedi ki? Tutmasak saldıracaktı Müjde'ye. O kadar beğenmiş yani... Röportajın devamını Mecmua'da okuyabilirsiniz..