300 BİN LİRA KRİZİ!

Yayın Tarihi : 29-03-2012 09:40
O günlerde kısa pantolonla mahallede top koşturuyorduk, bu tiyatro merakı ergenlik çağında geldi üzerimize… Ama sonraları rahmetli Haldun Taner’in yazdığı ‘Beyoğlu ‘Beyoğlu’ gibi unutulmaz oyunlarını da defalarca betamax video kasetlerden izlediğimi hatırlıyorum Zaten o efsane haline gelen Devekuşu Kabare adını da Taner koymuş. (Haldun Taner de kim diyen genç okurlar yoktur ama : Bkz: Keşanlı Ali Destanı adlı Tv dizisi) Zeki alasya ile Metin Akpınar’ın 20 yıl sonra yine aynı isim altında bir araya geleceğini öğrenince nasıl sevindiğimi anlatamam. Sonra bu projenin iptal olduğunu duyunca hissettiğim hayal kırıklığını da. Bu ayrılığın nedeni hakkında duyduklarımı aktaracağım ama önce biraz malumatfuruşluk yapalım. *** Efendim merak edip dururdum bu devekuşu adı nereden çıkmış diye. Yok yok bu sefer Gargamel’e filan sormadım. Harbiden Google gazeteciliği yaptım. Meğer Haldun Taner’in, 1960’lı yılların sonunda Milliyet Gazetesinde ‘Devekuşuna Mektuplar’ adlı bir köşesi varmış. Zaten Tiyatro’yu kuran da Zeki-Metin değil, rahmetli Taner. Bizim usta komedyenler de o günlerin pırıl pırıl genç iki oyuncusu. Devekuşu’nun en büyük özelliği de, Türkiye’de ilk kabare tiyatrosu olması. Yaş hafif 'kemale erdiğinde', Sıraselviler’deki o küçücük salonda, bir masaya oturup abiler ablalar içkilerini içerken, kolamı yudumlayıp Metin-Zeki’yi seyretmişliğimiz bile vardır söylemesi ayıp. Hele ‘Yasaklar’ oyununda bir tatil köyünün yasakçı müdürünü oynayan Metin’e, Zeki’nin “Gaz odaları ne yana düşüyor” diye sormasını hala unutamam. Ve derken üniversite yıllarım geldi. . O dönem, nafakamı çıkarmak için ‘videoculuk’ yaparken, kader bana onların video kasetlerini korsan olarak kiralamayı bile nasip etmişti. Bu da yetmez, gecceleri evde o kasetleri kıkır kıkır gülerek izlerdim. *** Sonra biz de büyüdük, onlar da… Aradan yıllar geçmesine rağmen ikisi de ayrı ayrı başımızın tacı oldular. Fakat ne yalan söyleyeyim, hiçbir zaman o eski tadı yakalayamadım. İşte o yüzden bu yeniden bir araya gelmeleri fikri müthiş heyecanlandırmıştı beni. Ama tam bir lezzet sofrasına oturmak üzereymiş gibi ağzımı şapırdatırken, kötü haber geldi: Hakan Altıner’in sahneye koyacağı ‘Dün, Bugün, Yarın’ isimli oyun, Zeki ve Metin’in arasında tartışma çıktığı için iptal edilmiş. Hatta haberlerde, Metin’in “Proje durduruldu” dediği bile yazıyordu. Sonra Zeki Alasya bir açıklama yaptı; “Metin ile aramızda bir anlaşmazlık yok” filan diye ama sonunda olan, o güzelim birlikteliğe oldu. *** Efendiiiim… Şimdi gelelim bu konuda duyduklarıma. Denen o ki anlaşmazlık Zeki ve Metin arasında değil de Metin'le yapımcılar arasında çıkmış. Metin, ortağının yanında olmadığı bir gün “Zeki kaç para alırsa ondan 300 bin lira fazla isterim” diye bir şart koşmuş yapımcılara. Onlar da “sponsorlardan gelecek parayla öderiz” filan demişler ama Akpınar'ı ikna edememişler. Durum böyle bir çıkmaza girince proje de suya düşmüş. Tabii bir de madalyonun diğer yüzü var. On yapım ve Tiyatro Kedi’nin ortak olarak girdiği bu projenin gerçekleşmesi için gereken para dudak uçuklatacak cinsten. Böyle bir oyunun maliyetinin 1 milyon lira civarında olduğu konuşuluyor kulislerde. Doğru mudur,yalan mı bilemem. Haydi eski parayla söyleyelim de durumun vahameti biraz daha anlaşılsın. 1 trilyon liradan söz ediyoruz. Nereden bakarsanız bakın bu paranın bir kısmı şimdiden harcanmış durumdadır. Peki yapımcılar harcadıkları bu paranın zararını nasıl telafi edecekler? Taraflar mahkemelik olacaklar mı? Eh bu soruların yanıtlarını da birinden öğrenmem gerekiyordu… Yanılmadınız. Bu kez yine Şirinler’in belalısını aradım. Yani bizim Gargamel’i… Olayı sordum; anlattıkları biraz olsun içime su serpti. Hemen söyleyelim ki Metin ve Zeki’yi yine aynı sahnede görmek umudumuz hala sürüyor. Çünkü her iki cephede de, yani yapımcılar ve oyuncular arasındaki görüşmeler kesilmemiş. Bu arada bütün bunları doğrulatmak için On Yapım’ın sahibi Murat Yıldırım’ı aradım ama kendisi konu hakkında konuşmak istemedi. Umarım olay en kısa zamanda çözümlenir de, ne yapımcılar zarar eder, ne Zeki-Metin özledikleri sahnelerden uzak kalır, ne de biz onları izlemekten mahrum kalırız.