"POLİS, 'GÜZEL SAHTE PASAPORT YAPTIRMIŞSINIZ MR. NADİR' DEDİ"

Yayın Tarihi : 09-09-2012 10:54
“Fava demiyorum, Fawaz... Fawaz Gruosi” diye hafiften hırladı. Anlamış gibi başımı salladım, o devam ediyor bu arada; “Üç gün için İstanbul’a gelmiş, hemen yakalarsak iyi olur.” Yakalarız yakalamasına da bir de durumu tam çakozlasam. Allahtan cırcır böceği gibi konuşuyor bizimki “Adam dünyanın en büyük mücevher tasarımcılarından biri. De Grisogono'nun sahibi. Cannes Film Festivalinin resmi sponsorlarından… Cannes’da verdiği partiler de dillere destan…” İşte o zaman biraz olsun uyandım. Demek yıllardır o partilerde resimlerini gördüğüm ‘kır saçlı prens’ bizim Fava’ymış.Hemen araştırmacı gazetecilik yanım kabardı, Google Sarp’ı biraz daha ‘tıklamaya’ başladım. Meğer adam bir derya imiş… Bvlgari bile şirketinde ona özel bir pozisyon hazırlamış. Sonra kendi markası olan de Grisogono'yu yaratmış. “Bir de ‘kara elmaslar’ meselesi var” dedi Sarp. “Ne o adam kömür de mi çıkarıyormuş?” diye safça sordum. “Yok” dedi büyük bir sabırla “Harbiden siyah elmas… Onları bütün dünyaya tanıtan sizin bu fava muamelesi çektiğiniz insan. Üstelik dünyanın en büyük kalp şeklindeki siyah elmasına da onun soyadını vermişler.” Yavaş yavaş zihnim açılıyor, ufkum billurlaşıyordu; “Bu adamın karısının da bir mücevher şirketi filan da vardı…, neydi” deyince Google yeniden tıslamaya başladı; “Bir kere eski karısı. Adı Caroline Scheufele… Dünyanın en büyük saat ve mücevher markalarından birinin başında. O markanın adı da Chopard … “ Bu kadarı fazlaydı. “En iyisi gel beraber gidelim, seni İzzet diye tanıştırırım, benim yerime sen konuşursun” dediğimde yüzündeki aşağılayıcı ifadeyi görmenizi isterdim. Sonuçta randevuyu koparıp apar topar Fawaz’ın yanına gittiğimizde iki sürprizle karşılaştım. İlki, yanındaki zarif hanımefendi ‘Ayşegül’ün ‘bodyguard’ı olduğunu söylemesiydi. ‘Böyle güzel bir hanım nasıl bir koruma olabilir’ diye düşünürken anladım ki kafa buluyormuş bizimle… İkinci şaşkınlığı ise yüzüne dikkatlice bakınca yaşadım. Karşımdaki adam, yani mücevherlerin efendisi, tıpkı ‘O’ na benziyordu… *** Asil Nadir'e ne kadar benziyorsun Efendim, anlamadım, kim? Meşhur bir Kıbrıslı Türk işadamının ikizi gibisin x İngiltere'yle bir bağlantısı olabilir mi bu işadamının? Olmaz mı, tanışıyor musunuz yoksa? Tanışmıyoruz ama ilk benzetenin sen olmadığını söyleyebilirim. Eee tabii Türk arkadaşların olduğunu biliyorum, benzetmeleri çok normal Keşke onlar benzetseydi, benzeten bir İngiliz polis oldu, ve az kalsın başım belaya giriyordu [b]POLİS ‘SAHTE PASAPORT YAPTIRMIŞSINIZ MR. NADİR’ DEDİ[/b] Özel bir antipatisi mi varmış bu İngiliz'in Nadir'e karşı? Yok canım adam görevini yapıyordu Kafam iyice karıştı Birkaç sene önce Londra havaalanında gümrükten geçmek üzereydim. Memura pasaportumu uzattım. Bekliyorum bekliyorum adam bir türlü geçebilmem için damgayı basmıyor. Neymiş derdi? O da aynen senin gibi bahsettiğin adama benzetmiş beni. Neydi adı, hah Nadir. Sen Kıbrıslı Türk deyince bağlantıyı kurdum. Polis memuru da öyle bir şey demişti. Sanırım bu beyefendinin süregelen bir davası varmış, İngiltere'den girip çıkmaması gerekiyormuş falan filan. Pasaportundaki ismi görmüyor mu? “Çok başarılı bir sahte pasaport yaptırmışsınız Mr. Nadir” dedi. Yaklaşık üç saat tuttular beni orada. Sonunda avukatım geldi de güç bela geçtim gümrükten. Jason Bourne filmlerine biraz fazla sarmış o arkadaş galiba (gülüyor) Olabilir Cannes'da serinin yeni filminin prömiyeri olunca bir bilet gönder bari, ne de olsa o diyarlar senden soruluyor. O kadarını bilemem ama festivalin düzenli sponsorlarından biri olduğum doğru. [resim=20120909resim-185530B6][/resim] [b] CANNES’DEKİ İLK PARTİME SADECE MİLLA JOVOVİCH GELMİŞTİ[/b] Nasıl başladı Cannes macerası? 13-14 yıl önce festival zamanları kendi zevkim için gitmeye başladım. Sonra küçük bir dükkan açıp starlara mücevherlerimi satmak istedim. Bir iki yıl da böyle geçti. Peki Cannes ve Fawaz ne zamandan beri birlikte anılmaya başlandı? Daha sonra starları bir partide toplamayı düşündüm. Önce Eden Roc’da mütevazı bir davet verdim. Büyük yıldızları toplamak çok zordu o zaman. Ne beni ne firmamı tanıyan vardı… 50 kişilik küçük bir partiydi. Madem biliyordun kimsenin seni tanımadığını hangi akla hizmeten dünya starlarını toplamayı düşündün. Zaten sadece Milla Jovovich geldi, o da o zamanlar artist değil modeldi. Müşterilerimden de sadece 15 kişi vardı. Bugünse insanları nereye yerleştireceğimi bilemiyorum. Dünya starları, mankenler orada boy göstermek istiyor. Benim içinse sadece eğlence artık. “Buna dünyanın en iyi partisi diyorlar ama ben bile nasıl olduğunu anlamış değilim” demişsin. Peki nasıl oluyor da oluyor? Gerçekten hiçbir fikrim yok. Genelde bu davetler reklam ve satış için verilir. Benim da ana amacım tabii ki bu ama, o gece ilk içen, ilk dansa kalkan ve hiç iş konuşmayan ben oluyorum. Mücevherlerinden çok sen konuşuluyorsun anlaşılan. Öyle oldu… Bu durum başlarda çok eleştirilmişti. O zamana kadar rakip firmalar hep sakin akşam yemekleri düzenlemişlerdi. Benimki çılgınlıktı aslında. Onlara göre kravatlı, jilet gibi giyinmiş, yemesine içmesine dikkat eden bir adam olmalıydım. Doğru, rakiplerini senin kadar sosyal çevrelerde görmek pek mümkün değil. Ne yapmalıyım ki... Ben yaşamayı seviyorum. Hayatımda hiç tatil yapmadım. Yaşamım işten ve tatilden oluşan bir karışım zaten. İşin zevk, zevkin de işin yani… Öyle diyebiliriz. Çalışırken de eğlenebilirsin. Tatil yapmıyorum ama insanların tatile gittiği her yerde ben varım. Dağlarda, deniz kenarlarında, büyük tatil merkezlerinde şubelerimiz var. Zaten arkadaşlarla müşteriler karışmış durumda. Anlayacağın bulanık bir yolda gidiyorum. [b]KAPALIÇARŞIDAKİ MÜCEVHERLERİN ÇOĞU BENİMKİLERİN ÇAKMASI[/b] Şu anda neden Türkiye’desin? Bu kadar laftan sonra biraz komik kaçacak ama üç günlüğüne kafamı dinlemeye geldim. Dünyada eşi olmayan İstanbul Boğazına aşığım. Sadece Boğaz mı? Peki ya Türk kadınları? Hepsi muhteşem. Avrupa ve doğunun harika bir karışımı. Ayrıca İstanbul’da kendimi turist gibi hissetmiyorum. İnsanlar çok pozitif. Bu sempatinin nedeni yarı Lübnan'lı yarı İtalyan olmandan kaynaklanabilir mi? Zaten Lübnan ve İtalya'nın Türkiye ile benzerlikleri olduğu tartışılmaz. Arapça biliyor musun? La… Bütün bildiğim bu kadar. Beyrut doğumlu Arapça bilmeyen adam yani… İlk lisanım Arapçaydı, ikincisi Fransızca. Babam ben küçükken vefat edince İtalya'ya taşındık. Neden İtalya? Bak bu soru olmadı annem İtalyan'dı. Nereye gitseydik? Çizmeye gidince Arapça’yı unuttum diyorsun… Tek Arapça’yı değil , Fransızcayı da unuttum… Sadece İtalyan'ca konuşuyordum. Fransızcayı yıllar sonra yeniden öğrenmek zorunda kaldım. Yabancıları biliyoruz da Türk ünlüler de takıyor mu mücevherlerini? Bilmiyorum deyip geçeyim yoksa arkasından isim soracaksın, o topa gelmem. Ama iki ay önce geldiğimde Kapalıçarşı’yı gezerken baktım ki mücevher dükkanlarının bir çoğu ürünlerimin çakmasını yapmış. [b]HAYATIMDA MÜCEVHERDEN BAŞKA HEDİYE İSTEYEN KADIN ASLA OLMADI[/b] Ne mutlu sana, taklitler aslını yaşatırmış. Beni pek mutlu etmedi ama iyi iseniz kopyalarınız olacaktır. Senin takılarından biri kime hediye olarak gitse mutlu olur herhalde. Peki Fawaz’ın bu güne kadar aldığı en güzel hediye neydi? Bir Aston Martin Vanquish… Oha… Efendim… ? Türkçe ‘ne güzel’ dedim… Neyse kimden gelmişti bu hediye? Dargın olduğum bir arkadaşımın barışma hediyesi. Bir kız yüzünden kavga etmiştik… Uzun süre konuşmadık. Sonra doğum günümde bu hediyeyi verip hatasını kabul etmiş oldu. Ne şanslı adamsın ben bir sürü arkadaşımla kavga ettim, oyuncak araba bile vermediler. Neyse şimdiye kadar senin verdiğin en güzel hediye neydi? Aslında ben karım ve kızlarım dışında kimseye hediye vermem. Tanıdıklar için özel indirimler var mı? Bu indirim meselesi başa bela. Birine indirim yapsam herkes isteyecektir. O yüzden gizli tutmakta fayda var. Hayatına “Mücevher istemiyorum, bana başka şeyler hediye et” diyen bir kadın girdi mi hiç? Asla… Böyle bir şey olabilir mi? İş hayatındaki çoğu başarılı insan, özel hayatlarında aynı başarıyı yakalayamaz… Sen başarılı mısın bu konuda? Benim hayatım açık bir kitap gibidir. İş hayatım ve arkadaşlarımın bir karışımı. Aslına bakarsan pek bir özel hayatım da yok… (O ana kadar sessiz duran ‘bodyguard Ayşegül’ gülümseyerek söze karışıyor ve “Aslında özel hayatında çok başarılıdır” diyor. Bunu fırsat bilerek üsteliyorum…) Duydun mu ne diyor bodyguard ? Bodyguard yakında kovulacak… (gülüyor) Tamam tamam… Ayşegül hanımı işinden etmeyelim… Meşhur partilerine Türkiye’den katılan var mı? Birkaç dostum var… İsimleri bana kalsın Bu konuda eğitimin olmamasına rağmen pazarlama işini çok iyi biliyorsun. Gençlere okulu bırakıp hayata atılmayı önerir misin? Kesinlikle hayır. Ben okulu bıraktığımda 18 yaşında bile değildim. Ama ilk çocuğum doğmuştu, çalışmaya mecburdum. Annem çıldırmıştı. E haksız değil, çocuk yaşta çocuk sahibi olmuşsun. O zaman 21 yaşına gelmeden reşit sayılmıyordun. Annemden zorla bir feragatname aldım, Floransa’da bir mücevher dükkanında satış elemanı olarak işe başladım. Satış elemanlığından mücevher imparatorluğuna geçiş nasıl oldu? O firmanın Londra şubesine gönderildim, bir kaç sene sonra da müdür oldum orada. Ardından Harry Winston mücevherlerinin Suudi Arabistan sorumluluğunu aldım. Harry Winston, dönemin bir numarasıydı. Sonra da Bvlgari ile çalışmaya başladım. [b] BVLGARİ BENİM İÇİN ÖZEL BİR POZİSYON YARATTI [/b] Peki neden senin peşinden koşuyordu bu dev firmalar? Ne özelliğin vardı? Doğrusu ben de bilmiyorum. Gianni Bvlgari'nin başkan olduğu dönemdi.Beni işe aldıkları gün onunla akşam yemeğine gittim. "Seninle ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yok” dedi. Aaaa… İşe aldığı gün güle güle demeye mi kalkıyor? Olur mu? Benim için şirkette var olmayan bir pozisyon yarattı. Dükkanların dışında satış yapacaktım. O zamanlar Bvlgari’nin sadece 8 dükkanı var. Kapı kapı dolaşıp ansiklopedi gibi mücevher mi sattın ? (gülüyor) Hayır, dünyayı gezip en iyi otellerin suitlerinde markanın VIP satışlarını yapıyordum. Bu gezgin hayat inanılmaz bir deneyim sağladı. Sonra da tasarım yapmaya başladım. Satış ve tasarım birbirinden çok ayrı işler değil mi? Nasıl başardın? Bir anda oluverdi. Her zaman güzeli seçebilen estetik bir gözüm vardır. Satışlar hızla artınca özel sipariş üzerine çalışmaya başladım. Avokado şeklinde bir takı bile ısmarlamışlardı. [b]SİYAH ELMAS BENİMLE DÜNYAYA YAYILDI [/b] Gün geldi, kara elmas devrimini başlattın. O nasıl oldu peki? Bir gün elmaslar hakkında bir kitap okudum. Çok etkilendim o gece sabaha kadar ‘İnsanlar neden siyah elmas kullanmıyorlar’ diye düşündüm. Nedenmiş… İnan bilmiyorum. Biraz araştırma yaptım hiçbir mücevhercide yoktu, hatta bazıları varlığından bile habersizdi. Hikayeyi biraz kısa keseyim yoksa ikimiz de uyuyacağız.. Yok, yok devam et, çok heyecanlı… Piyasada sürümü olmayan elmasları almak çok riskliydi. İlk iki yıl durumum kötüden de kötüydü. İnsanlar dükkanın önünden geçip gidiyor, bazıları da ‘bunlar kara elmas mı?’diye sorup çıkıyorlardı. Hiç alan olmadı mı? Birkaç tane oldu ama ayakta kalmamıza yetecek kadar değil. Diğer mücevherciler bana deli gözüyle bakmaya başladılar. Çok bunalmıştım, depresyondaydım. Neredeyse her şeyden vazgeçecektim. Neden vazgeçmedin? Aslında beni kurtaran rakiplerim oldu. Bir süre sonra onlar da kara elmas kullanmaya başladılar. 1995 yılında bu elmaslar birden moda oldu. Ben de o zamanlar bu işi en iyi bilen, hatta kitabını yazmış adamdım. Dolayısıyla satışlarım birden tavan yaptı. [b]İSVİÇRE SAAT SEKTÖRÜNDE DEVRİM YAPTIK[/b] Kara Elmas kaderini karartmadı anlaşılan. (gülüyor) Hayır. Ardından da başka yenilikler geldi. Çok parlak olmayan, görüntüleri hafif puslu, buzlu elmas denilen taşları kullanmaya başladım. Yine önceleri insanların ‘Altın olduğu belli olmayan şeylere neden para verelim’ dedikleri karartılmış yani siyah altından koleksiyonlar yapıp rekor satışlar elde ettim. Siyah şanslı rengin galiba... Sana 'Mücevherde Devrim Yapan Adam' diyebilir miyim? İsviçre saatçilik sektöründe de devrim yaptık. Pardon Mösyö Robespierre, onu nasıl başardınız? Meccanico DG adlı dünyadaki ilk tamamiyle mekanik dijital saati yaptık. Ondan önce de başarılı tasarımlara imza atmıştık. Aslında iyi bir saat tasarımcısı ya da ustası değilimdir ama harika bir ekiple çalışıyorum. 'Risk almama riskini hayatta almam' diyenlerdensin galiba Yaptığımız iş şu an bile bana delice geliyor. Risk almayan birinin böyle işleri düşünmesini bırak ardından bu kadar para harcayıp yatırım yapması çok zor. [b]DÜNYADAKİ İLK MEKANİK-DİJİTAL SAATİMİ BİR TÜRK ALDI[/b] Saatlerinden vazgeçemeyen Türk müşterilerin var mı? Aslına bakarsan demin bahsettiğim dünyadaki ilk mekanik dijital saati bir Türk beyfendi satın almıştı. Ama sana kim olduğunu asla söylemem. Canım, doktor-hasta ilişkisi değil ki bu, söyle işte ismini Söyleyemem çünkü açıkçası kim olduğunu ben de bilmiyorum. Kendisi Cenevre dükkanını aradı ve saat hakkında sorular sordu, sonra da onun gönderdiği uçakla saati kendisine yolladık. Ödemeyi de paketi eline geçtikten sonra yaptı. Hiç pazarlık yaptı mı? Hayır yapmadı. Türk olduğuna emin misin?... Neyse Dünya'daki ekonomik kriz işlerini etkiledi mi? Etkilemez mi? 2007 ve 2009 arasında neredeyse batıyordum Tabii insanlar lüksü bırakıp temel ihtiyaçlara yöneldi.. Evet ama krizin en yoğun zamanı atlatıldıktan sonra paranın el değiştirdiğine şahit oluyorsun. Mesela 14 yıldır Sardinya'da çalışıyoruz ve artık alıştığımızın yarısı kadar insan geliyor oraya. Ama Dünya çapındaki krize rağmen bu yıl en iyi sezonumuzdu Ekonomik çalkantılar fiyatları etkiledi mi? Fiyattan ziyade talepler değişti. Bu yıl en iyi sezonumuzu yaşadık belki ama orta büyüklüğün üstünde bir pırlanta satılmadı Sardinya'da. [b]İNSANIN YEMEK İÇMEK GİBİ, LÜKSE DE İHTİYACI VAR[/b] Astronomik rakamlar harcayanlar azaldı mı yani? Yok, Dünyanın farklı yerlerinde sürekli parası olan ve lüks için harcayan insanlar vardır. Bunlar sadece mücevhere değil, uçağa, arabaya, eve de büyük rakamlar yatırırlar. 'Lüks yaşam tarzı"neden bu kadar önemli? Bir düşün hepimiz ne için çalışıyoruz? Diyelim, sevgilin, karın, ya da çocuğun var. Onları mutlu etmek için bir şeyler alırsın, güzel yerlerde yaşatmak istersin... Sevgilim O'na pırlanta almadan mutlu olmayacaksa, keseyim biletini gitsin Aslında aşk varsa tabii ki bunlara gerek yok ya da olmamalı. Sonuçta hepsi hayal… Hayal ama bunu hayal edemeyenler de var Ekonomik olarak bunlara ulaşamayacak insanlar çoğunlukta tabii ki. Ama onlar da taleplerinden ve hayallerinden vazgeçmiyor, bütün bir sene para biriktirip en lüks otele tatile gidiyorlar. Lükslerimiz için çalışıyoruz aslında. İnsanların yemeye içmeye ihtiyaçları olduğu kadar lükse de ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum. [b]BERLUSCONİ MÜŞTERİM Mİ, DEĞİL Mİ BİLMİYORUM[/b] Özellikle İtalya'daki kriz seni ne ölçüde etkiledi? Dedim ya 2008 bir felaketti ama sene sonunda durumu toparladık. 2009 ise Rusya'dan Brezilya'ya neredeyse herkesi öldürüyordu. Benimle aynı işi yapan bir çok şirket şu anda ortada yok. Berlusconi hatunlara senden mücevher alıyor muydu? Bilmiyorum (gülüyor) Olabilir. Hiç bir dükkanımıza geldiğini görmedim. Belki birini yolluyordur. Aslında dükkanlardaki malları kimin satın aldığını pek bilmiyoruz. Çoğu kişi adamlarını ya da sekreterlerini gönderiyor. Doğru unuttum, doktor-hasta ilişkisi... Sonuçta bu işe hala para harcayan insanlar var yani Harcıyorlar ama sadece gerçekten değerli olan şeylere. Bak altın piyasası bir anda yükseldi, fiyatlar sene içinde neredeyse ikiye katlandı. [b]DİĞERLERİNİ KAYBETTİĞİM İÇİN PLASTİK ÇAKMAK KULLANIYORUM[/b] Dolayısıyla senin fiyatlar da katlandı 7000-8000€ civarından başlıyor fiyatlarımız. Altın bu kadar yükselince etkilenmemiz mümkün değil. Dolayısıyla 17-18 yaşında genç müşterilerim yok. O kadar pahalı olmak zorunda mı peki bu ürünler? Gerçek güzelliği ortaya çıkarmak ciddi anlamda masraflı bir işlem.Hepsi el işçiliği.En ufak parça için bile ortalama 2 aylık bir işlem gerekiyor.Bazen tek bir yüzüğün yapımı 1 yılı aşar. Altın ve taşları bir yana bırakırsak asıl işçilik fiyatları bu noktaya getiriyor. Peki müşteriler doymuyor mu bir süre sonra? Gömlek değil ya bunlar her sene yenisini alsın Hayır. Ben uzun yıllardır sadece türünün tek örneği parçalardan oluşan koleksiyonlar hazırlıyorum.Ve kendimi asla tekrarlamıyorum. Her yıl 7-8 butik koleksiyon piyasaya sürerim. Ve Cenevre'deki mağazamdaki bir parçayı New York’takinde göremezsin. Ama bazen görüyorum senin o meşhur yüzüklerinden birkaç kişide En popüler koleksiyonlarımdan biri olan Collegira'dan bahsediyorsun. Dünya çapında 1000 adet yüzük satıyoruz o koleksiyondan. Ama toplam 12 farklı renk skalamız var. Benim adamın yüzüğünü falan bildiğim yok, Sarp soruyu soruyor. Kafama takıldı, koskoca Fawaz niye plastik çakmak kullanıyor? Çünkü çakmakları hep kaybediyorum. Sanırım bu çakmağı da bize servis yapan garsondan araklamış olmalıyım. Millet mücevherlerimi kopyalıyor ben de çakmak çalıyorum. En çok hangi ünlünün üzerinde mücevherlerini görmek istersin? Zevki olan insanların üzerinde göreyim yeter… [b]RONALDO’NUN SEVGİLİSİ İRİNA’YI ONDAN DAHA ÖNCE TANIYORDUM[/b] Cevapların o kadar politik ki bu işten sıkılırsan siyasete atılabilirsin... Tasarım yaparken nedir sana ilham veren? Herkes tasarımlarım için bir kadından ilham alıp almadığımı soruyor. Ben sevdiğim, aşık olduğum her şeyden ilhamımı alıyorum ve sonunda bir kadın karakteri için yaratıyorum. Çünkü müşterilerim, karakter sahibi, herkes gibi görünmek istemeyen kadınlar. Pek çok kadınla paparazzilere ‘yakalandın’, gerçekten hepsiyle ilişkin oldu mu? Yüzde doksanı yalandı. Seni birlikte görüyor ve yakıştırıyorlar. Ronaldo’nun sevgilisi Irina Shayk, 60'ıncı doğum günü partine katılmış. Arkadaşım olan pek çok model var zaten. Biz İrina ile Ronaldo ile beraber olmadan yıllar önce New York'ta tanıştık. Yeni sezonda da markamın yüzü olması için anlaştık. Ronaldo'yu tanıyor musun? Hayır sadece bir gün yolda karşılaştık. [b]RIFAT ÖZBEK’İ ÇOK BEĞENİRİM[/b] Beğendiğin Türk tasarımcılar var mı? Rıfat Özbek hem arkadaşımdır hem de yaptıklarını çok beğenirim. Bir çok insan erken çocuk sahibi oluyor, maddi sıkıntılarla hayata başlıyor, ama hepsi senin geldiğin yere gelemiyor. Fawaz'ın başarısının sırrı ne? %40'ı şans, %30'u risk alan biri olmam. Kalanı da köpek gibi çalışmak. Zaten birisi çalışma tempondan dolayı senin için 'manyak' tabirini kullanmış Belki de çok fazla çalışıp hiç yorulmamamdandır. Ofiste 16 saate yakın çalışıyorum. Ama artık yorulmaya başladım. Bazıları bunu yenmek için uyuşturucuya baş vursa da benim ilacım tutkum. Hayatındaki en önemli şey bu tutku mu? Hayır, en önemlisi kızlarım, Allegra and Violetta Özel zevkleri nedir Fawaz'ın peki? Köpekleri çok seviyorum. İyi şaraplar bana zevk verir. Aslında son zamanlarda şarabın yerini votka aldı ama evde dev bir mahzenim var hala. Bir de antikaya çok meraklıyımdır Koleksiyonunda Türkiye'den ya da Osmanlı'dan parçalar var mı? Evet, bazı antika kilimler var… [b]AYŞEGÜL NADİR’DEN HİÇ ANTİKA ALMADIM[/b] Asil Nadir’i tanıyorsun peki ya eski eşi Ayşegül Tecimer’i yani Ayşegül Nadir’i? Evet çok zevkli ve kalitelidir fakat kendisini uzun zamandır görmüyorum. Ondan hiç antika aldın mı? Hayır. Zaten onunla konuşmak çok zordur her zaman. Ama o senden mücevher aldı herhalde (gülüyor) Hiç hatırlamıyorum. Peki madem yarı Lübnan'lısın, Arap Baharı hakkında ne düşünüyorsun? Libya’da, Tunus’ta yaşananlar belki o ülkelerin halkları için gelecekte daha iyi olacak ama bana sorarsanız eskiden şu anki durumlarından daha mutlulardı. Ya Mısır? Mısır'da ne olup bittiği kesinlikle bilinmiyor.Suriye zaten ayrı bir trajedi. Kesinlikle bir değişime ihtiyaçları var fakat bence çok erkendi.Çünkü bu ülkelerdeki insanların mentaliteleri buna hazır değil.Onları önce eğitmek gerekirdi. Bir anda rejimler değişmez diyorsun. Evet, bu gün çok fazla acı yaşanıyor buralarda. Beni asıl korkutan çilenin hala bitmemiş olması. Lübnan'da yeniden başlayacakmış gibi görünüyor. Peki ya İran? Soruları ben soruyorum Fawaz... Peki ya İran? Halk kendi içinde karışmış durumda. İran'da insanlar hiç mutlu değil. Bir dünya savaşı çıksa lüks merakı devam eder mi? Mücevher konusunda soruyorsan devam eder. Şimdiye kadar çıkan savaşlarda hep daha pahalılandı mücevherler. Her türlü krizde mücevherlerin fiyatları artıyor. Zaten savaş var bir de daha fazla para verip takı mı alacak insanlar? Hayır ama öncesinde yatırım için alacaklar. Diyelim ülkeyi terkedeceksin, kaçacaksın, evini sırtına alıp gidemezsin ki. Ama mücevherler hep yanında olabilir. 2008-2009'daki krizde,birçok insan para kaybetti. 10 milyonu varsa 1 milyonu kaldı, 5 milyonu varsa hiç kalmadı.Ama mücevhere yatırım yapanlar da böyle bir kayıp söz konusu değil Yani James Bond’un dediği gibi ‘Pırlantalar sonsuza kadar’ … Peki Fawaz, bitti işkence