"BİR TEK HÜLYA'YLA EVLENMEK İSTEDİM!"

Yayın Tarihi : 18-07-2012 09:28
“Spor hocası olacakken kadere bak ki, pavyoncu olduk diyor” kendine özgü gülüşü ile. Önce Ankara’da başlamış mesleğe. Restoranlar, gecce kulüpleri derken açtığı 3 bin kişilik Tshirt adlı konser mekanı ile Ajda Pekkan’dan Tarkan’a kadar bütün ünlü isimleri taşımış başkent’e. Uzun süredir de Bodrum ve İstanbul’un gecce hayatını renklendiren isimler arasında. Bodrum’da 4 senedir işlettiği 5 Oda adlı oteli bu yıl devralmış ve Cenk Eren ile birlikte My Pavyon’u işletiyor. Sayar, 17 yıldır Cenk Eren ile ortaklık yapıyor ve “Hiç anlaşamayan iki insanın bunca yıldır birlikte olması mucize” diyor. “Kaprisli mi Cenk” diye sorduğumda “Çok.Ama işinde o kadar başarılı ki kaprisi bile yakıştırıyor kendine”cevabını alıyorum. Lafı fazla uzatmayalım ve Ali ile yaptığımız matrak sohbete buyur edelim sizi… İnternet’te Ali sayar yazıyorum, o kulübü açtı, bu mekanı kapattı…. Sanki resmi gazetede şirket ilanları… Öyle bir şey söyle ki seni sıkıcı bulduğum için özür dilemek zorunda kalayım… Bir zamanlar Hülya Avşar'a karşı içim içim kıpırdı, onun için adını koyamadığım duygular hissediyordum. Oha!!! Vur dedik öldürdün… Yaa aslı öyle değil ama bir ara gazetelere "Evleniyorlar" diye manşet olmuştuk. Valla ben hatırlamıyorum çok küçüktüm herhalde… (gülüyor) Hülya ile Ankara günlerinde çok iyi bir dostluğumuz oldu. İyi arkadaştık. “Hülya’ya karşı bir şeyler hissettin mi” dersen hayır diyemem. Ama asla bir beraberlik yaşamadık. Peki Hülya senin gibi hissetmiş olabilir mi? Bilemiyorum. Bu konuyu hiç konuşmadık. Ama işte dediğim gibi adını koyamadığım duygular hissettim ona karşı. Ailesi de çok sevmişti beni. Çok sık görüştüğümüz için gazetelere manşet olduk. [b]BİR TEK HÜLYA AVŞAR İLE EVLENMEK İSTEDİM[/b] Sen de 15 dakikalığına ünlü oldun demek… Hem de nasıl… Bir gün uçakla İstanbul’a geliyorum. Yan koltuktaki adamın elindeki gazetede Hülya ile ikimizin kocaman fotoğrafı Üstünde de ‘Evleniyorlar’ diye manşet. Adam bir bana, bir resme bakıyor ‘o muyum’ diye. Ama hala dostluğumuz devam eder. Adamla mı? Evet, adamla… İzzet beni mi yiyorsun, Hülya ile tabii.. Evlenmek ister miydin Hülya Avşar ile? Çok insanla tanıştım, görüştüm ama bir tek Hülya Avşar ile evlenmek istedim galiba… İçinde ukde kalmış sanırım, Hülya'ya tenisi de sen mi öğretmiştin? Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor ama Ankara’da eline raketi tutuşturup ilk ders veren kişi benim. Huysuz mudur Hülya ? Hiç degildir. Çok sebatkardır. Genellikle sanatçılar önce spora heves eder sonra bırakır. Hülya kendini çok geliştirdi. [b]TAHSİN ŞAHİNKAYA’YA TENİS DERSİ VERDİM[/b] Sen de fena değilsindir teniste… Fena değil ne demek yaa… İki dünya şampiyonası oynadım son 5 yılda. Şu anda veteranlarda kendi yaş kategorimde 3 tenisci arasındayım. Galiba sende biraz vampirlik var… Gecceleri mekanlarda, gündüzleri kortlarda. Hülya ile maç yapıyor musunuz hala? O benim mix partnerim. Birkaç tenis turnuvasına katıldık beraber. Eli sıkı mıdır Hülya kızın? Tam aksi… Su Ada’nın yandığı günlerdi. Maddi olarak çok sıkıntıya düşmüştüm. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir telefonla Hülya yönlendirdi beni, Hızır gibi yetişti yardımıma. Başka hangi ünlü var tenis dersi verdiğin? 12 Eylül döneminde Tahsin Şahinkaya'ya veriyordum. Para karşılığı mı ? Vermek istiyordu ama ben almıyordum. Her gün sabahın köründe gidiyordum. Bir nevi askerlik yani… Ali’ye 12 Eylül günleri ile ilgili bir anısı olup olmadığını soruyorum. Bakın ne anlatıyor. İlk defa İzmir’de Türkiye Tenis Şampiyonası finalinde oynayacakmış… Gecceden bütün tenis kıyafetlerini filan hazırlamış… Bir heyecan ki sormayın gitsin… Sabahleyin erkenden uyandırmışlar. “Hasan Mutlucan türküleri benim yolumu kesti” diyor Ali hüzünle… Meğer o sabah ihtilal olmuş. Bunlar apar topar Ankara’ya dönmüşler… “Vah vah… Çok üzüldüm” dedim… “Herhalde 12 Eylül’ün en büyük mağduru sensin.” İnandı. *** Aradan yıllar geçiyor... Ankara’da pek çok gecce kulübüne ve büyük konserlere imza attıktan sonra sıkılmış, Bodrum’a açılmış Ali… Ve burada kendisine yeni bir çevre edinmiş. Müşterilerinin yüzde doksanı İstanbullu olunca Bizans’a gelmesi için baskılar başlamış. Ankara’da birlikte lokal işlettikleri Celal Çapa'nın da devreye girmesiyle Ali Sayar’ın İstanbul macerası başlıyor. [b] KENAN DOĞULU’YA GECCEDE 25 BİN LİRA VERİYORDUM[/b] Ferdi Tayfur misali, tahta bavulla Haydarpaşa’ya inmedin herhalde… (gülüyor) Louis Vuitton valizimle geldim…Celal Çapa’nın Adres diye bir dükkanı vardı. Onu Adres 13 yaptık. O gün bugündür İstanbul senin, Bodrum benim sürdürüyoruz bu işi. Çok zor değil mi Ali, sanatçılarla uğraşmak, kaprisleri filan? Hem de nasıl. Sekiz yıl önce Serdar Ortaç ve Kenan Doğulu’ya geccede 25 bin lira veriyordum, düşün. Ama artık noktaladım bu işi? Neden? 25 bin lira mı dokundu? Evet, aynen öyle. Şimdi bu rakamlar daha da yükseldi. İş kulüpçülükten çıktı konserlere döndü zaten. Ben de çekildim o tip organizasyonlardan Kenan mı, Serdar mı daha çok kaprisliydi? Serdar’ın kaprisi pek yoktur da biraz huysuzdur. Kenan da, son derece yumuşak ve tatlıdır. Bir gecce onu, bir gecce diğerini çıkarıyordum. Geccenin sonunda da onların kulisine kaçıp saklanıyordum. [b]ZENGİNLER SIRADAN BİRİ GİBİ GÖRÜNMEK İSTEMEZ[/b] Senden aldıkları paraları nereye istiflediklerini görmek için mi? Çok komiksin… Her gecce indirim yapayım diye 30 – 40 adisyon getirilirdi bana. . Zenginler de indirim istiyor yani… Yediklerini içtiklerini öderler de, canlı müzikte ‘kons’ dediğimiz sanatçı parası eklenir hesaba. Onu vermek istemezler. ‘Kons’u görünce kendilerini sıradan biri gibi hissediyorlar herhalde. O zaman da sen kulise kaçıyorsun… Artık kaçmıyorum, yapıyorum indirimi. Galiba yaşlanınca yufka yürekli olmaya başladım. Ankara’da 30 yıl yaşadın, politikacılarla aran nasıldı? Berna ve Mesut Yılmaz ile çok yakınlığım oldu. Berna hanımın her konuda bana çok desteği olmuştur. Çok hanımefendidir. Mekanlarımda davetler verirdi. Peki Mesut Yılmaz? Mesut bey biraz daha uzak soğuk bir insandır. . [resim=20120718resim-185435B9][/resim] [b]MAFYA İLE DE, POLİTİKACILARLA DA İÇ İÇE YAŞADIM[/b] Mafyanın kol gezdigi dönemlerde Ankara gibi bir yerde mekan işlettin, ölüm korkusu yaşadın mı hiç? Yok… Yer altı dünyasından pek çok kişiyle iyi diyaloglarım vardı. Bir yanda politikacılar, bir yanda yer altı dünyası. Bu nasıl bıçak sırtı gibi bir hayat Ali? Enteresandır, hepsi ile çok saygılı ilişkim oldu. Aramızda bir çizgi vardı hep. Bir gecce üst düzey bir politikacıyla, diğer gecce ünlü bir kabadayıyla otururdum. Hayattaki bu tezatları seviyorum. “Hiç tehdit aldın mı diye soruyorum” Ali’ye… Bir kere başına gelmiş… Bodrumdaki mekanına gelen yer altı dünyasının ağır ağabeylerinden biri, eğlenip çıktıktan sonra Jandarma tarafından göz altına alınmış. Ali’nin ihbar ettiğini sanmışlar, sabaha kadar telefonlar susmamış, tehdit, kıyamet. Sonra bir yanlış anlaşılma olduğu ortaya çıkmış da iş tatlıya bağlanmış. Bir gecce de sabah saat 5’e doğru yine jandarmalar yatağından kaldırıp merkeze götürmüşler Ali’yi. “Fatih’de bir kavgaya karışmışsın” diye 24 saat nezarette tutmuşlar. “Fatih’e hayatımda gitmedim” dese de kimseyi inandıramamış. Fakslar, yazışmalar derken durum anlaşılmış, salıvermişler bizimkini… Mekanlarda kavga dövüş oluyordur ama… Onlar olur. Ama bana karşı değil. Tek kuruş haraç da vermedim bu güne kadar. Ama şu da var, bu sektörde maddi olarak hiçbir şey kazanamadım. Paran yok mu yani? Şu an çalışmasam 3-4 ay içinde ciddi sıkıntıya düşerim. 30 sene bu işi yaptım, beş kuruş para tutamadım. Bazen diyorum ki evli olsaydım para konusunda daha düzenli olabilirdim. [b]NAZAN ŞORAY İLE ARAMIZDA DUYGUSAL BİR BAĞ VARDI[/b] Hiç evlenmedin, çocuğun olmadı diye üzülüyor musun? Pek değil. Ailem dahil kimse böyle bir baskı da yapmadı bana. Yalnız yaşamaya okuldan beri alışığım. Bir kere nişanlandım sadece. Bekar olmanın sıkıntısını çekmiyor musun? Yok yaa… Evde kadın var zaten, her taraf derli toplu. Seks hayatı için de elimiz yüzümüz düzgün… İkisini birleştirdiğin zaman evliliğe ihtiyacı olmuyor insanın. Bir ara Nazan Şoray ile aşk yaşadığın konuşuldu? Ankara günlerinden başlayan duygusal bir bağ var aramızda… Platonik mi? Pek platonik diyemem… [b]BIYIKLARIMIN BURAK ÖZÇİVİT İLE İLGİSİ YOK[/b] Son günlerde bir de Malkoçoğlu bıyıklarıyla gündeme geldi, hatta gazete sayfalarına ‘düştü’ Ali… “Burak Özçivit’e benzemek için mi böyle yaptın” diye sorunca hafiften bozuluyor ama belli etmiyor. Kanuni gibi sakal bıyığı varmış. Kuaförü Metine bunları kestirmek için gitmiş. Metin de sadece sakalı kesip bıyığı bırakmış, “Biraz böyle dolaş bakalım n’olacak” demiş. Etraftan tepkiler çok iyi gelince ‘Malkoçoğluluk’ hoşuna gitmiş Ali’nin. “Ama Yakup’taki olaydan sonra benim bıyık patladı” diyor. Bir gecce Burak Özçivit Yakup’a gidiyor. Hiç yer yok… Garson bıyık durumlarından ötürü onu Ali sanıp “Merak etme Ali abi. Sana bir yer ayarlarız” deyince Burak da bozulup gidiyor. Ertesi gün olay gazetelerde… Ali’nin “Bizim bıyık patladı’ dediği olay bu işte,. Sen mi daha yakışıklısın Burak mı? 20 yaş büyüğüm ondan. Ama bu benzetme de fena değil hani…O konuda biraz megalomanım. Narsist mi derler ne… Biliyor musun bir dizi teklifi bile aldım. Malkoçoğlu’nun babasını mı oynayacaksın ? Yok… Seri katil rolü teklif ettiler… Gündüz bir iş adamı, gecce eli kanlı canavar Yakışır, kabul ettin mi? Yok canım… Gel başka bir dala konalım. Fala inanıyor musun? Baktırır mısın? Merakım var. Geleceğimin ne olacağını başkalarının söylemesi ilginç geliyor. Aşk falı peki? Hayatında bir kere aşk falı baktırmış Ali. Falcı dileğinin gerçekleşmesi için bizimkinden bir ağaca bez bağlamasını, denize bazı zamazingolar atmasını istemiş. Utanıyor tabii Ali elalemin gözü önünde bunları yapmaya. Bir gecce sabaha karşı Maçka parkına ‘sızıp’, ağaca bezleri bağlamış. “Tinerciler görse keserlerdi vallahi o saatte” diyor. Sonra Bebek Kafede otururken falcının istediği nesneyi (neyse o) gizlice denize atmış. Dalga geri getiriyor… Bu, ayağı ile çaktırmadan itiyor, dalga yine getiriyor, bu sefer Ali bir yenisini atıyor denize… Sitcomvari bir durum anlayacağınız… Dileğin gercekleşti mi bari bu kadar çabadan sonra ? Gerçekleşti ama ne olduğunu asla söylemem. [b]HUYSUZ VİRJİN’E ‘BİNER BİNER ÖDERİM’ DEMİŞİM…[/b] Tamam söyleme… Hiç sahneye çıkarıp da parasını ödeyemediğin sanatçı oldu mu? Şöyle bir geriye dönüp bakıyorum da galiba bir tek Ziynet Sali’ye borcum kaldı. Şimdiye kadar kimse ‘Ben Ali Sayar’dan paramı alamadım’ diyemez… ‘Parayı almadan çıkmam abi’ kaprisi yapan var mı Hayatımda ilk kez İzel-Çelik-Ercan’a spor salonunda bir konser düzenlemiştim. Onlar çok meşhur o günlerde. Koca salonu kiraladım ama bir avuç bilet satıldı. Bunlar da ‘paramızı almadan çıkmayız’ diye tutturdular. Zar zor ikna ettim, senet filan imzalayıp iki saat sonra çıkarabildim sahneye. Demek ki bu işe girmeden parayı peşin peşin koyacaksın cebine… Ama her zaman olmuyor ki… Bir keresinde de Ankara Sheraton otelinde bir gecce düzenlemiştim. Sibel Turnagöl ile Huysuz Virjin çıkacak. Gecce başladı, ben daha parayı toplayamamışım. Huysuz da otelde bekliyor… Başın büyük dertte galiba… Hem de nasıl. Parasını almadan gelmiyor salona. Odasına gittim, ne taklalar attım bilemezsin. Sonunda; “Bak sen güzel çocuksun, hiç kimse için yapmam senin için yapayım” dedi sahneye çıktı. Ödemişsindir inşallah parayı… O gecce borçlandım ama sonra ödedim. Ama yıllarca her sahneye çıkışında “Nasıl ödeyeceksin” diye sormuş, ben de “Biner biner öderim” demişim esprisini yaptı… [b]ORUÇ TUTMAYA FATİH TERİM İLE BAŞLADIM[/b] Korkulur vallahi Seyfi bey’den… Haydi gel biraz da Galatasaray tutkundan bahset Bodrum ve Galatasaray benim esas yaşam biçimim.Takımın bütün deplasmanlarına, hatta yurt dışı maçlarına giderim. Yoksa gönülnde yöneticilik mi yatıyor ? Yöneticilik değil de, gönülden bağlıyım. Hiç karşılığı olmadan Ankara’ya geldiklerinde yıllarca takıma yemekler, davetler verdim. Peki bir görev verilirse kabul eder misin? Seve seve… Galatasaray deyince akan sular durur. İki elim kanda olsa maça giderim ya da televizyonda seyrederim. Bir ara Florya’da antrenmanlara bile gidiyordum. Bu kadar yakından tanıdığın Fatih Terim nasıl bir insan? Çok sert bir imajı var ama melek gibidir. Zamanında bana da maddi manevi büyük yardımları olmuştu… Borç mu verdi? Borç değil. Bir ortaklığa girerken parasal anlamda çok sıkıntılıydım. Kara Kara düşünürken “Karadeniz’de gemilerin mi battı Ali” dedi. Öylesine anlattım olayı. Bir baktım ertesi gün şoförü ile parayı göndermiş. Hocanın o jestini hiç unutamam. Mezara kadar Galatasaraylıyım diyorsun yani... Kesinlikle… Bir gün Aziz Yıldırım da tutturdu seni Fenerbahçeli yapacağız diye ama… Nerede oldu bu? Bodrum Han 13’de Cenk’i dinlemeye gelmişlerdi. Seni Fenerli yapmadan kalkmam bu masadan diyor… Sabah 7 oldu, baktı bende iş yok, vazgeçti tabii… Fatih Hoca manevi olarak da destek oldu demiştin, birlikte ağlamadınız herhalde... (gülüyor) Ankara’da Ankaragücü’nü çalıştırdığı zaman Kadir gecceleri 7 camii gezerdik birlikte. Ramazan'da da onun ve takımın oruç tutmasından, sahurda bir araya gelip güzel muhabbetler etmesinden çok etkilendim. O günlerde O'nun bu maneviyatı beni oruca başlattı. Şimdi her Ramazan tutarım orucumu… Muhabbet tam bitmiş masadan kalkmaya hazırlanıyordum ki aklıma İzel ve Cenk Eren arasında yaşananlar geldi. Ne de olsa durum Ali'yi de yakından ilgilendiriyordu, sonuçta İzel, Ali'nin Cenk'le ortak oldukları mekanda sahneye çıkacakken durumlar tepetaklak oluvermişti. Konuyu açtığımda Ali'den şu yanıtı alıyorum "Ben İzel'i her zaman disiplinli ve sorumluluk sahibi olarak bilirdim. Hala da öyle biliyorum aslında. Tüm bu olanların nasıl bir açıklaması olur merak ediyorum, tek söyleyebileceğim...Şaşırdım"