PANTER EMEL OUT, PANTER HALUK İN

Yayın Tarihi : 21-03-2012 09:24
“Gizliden gizliye” demem lafın gelişi. Daha doğrusu benim gibi bir mücevher cahilinin bilgi kıtlığından ileri geliyor. Meğer bu Panthere (Panterin Fransızca yazılışını da öğrenmiş olduk bu arada) yüzükler, 1914 yılından beri zengin ve ayrıcalıklı kişilerin parmaklarını süslüyormuş. Cartier zaten nereden baksanız 160 yıllık bir dev… Louis Francois Cartier tarafından kurulan bu firma 'Kraliyetlerin mücevhercisi" unvanına sahip. Öyle ki, sadece İngiliz kraliyet ailesi için 24 adet taç tasarlamışlar bugüne kadar. Şimdilerde ürünlerini bir çok ünlünün üzerinde görmek mümkün malumunuz… Neyse biz dönelim parmak Pantherine… Koleksiyonun ana motifi büyük bir kediden ibaret. ‘Neden adına panter demişler’ diye düşününce herhalde patronun bu hayvana bir zaafı vardı dedim kendi kendime. Çünkü bu vahşi kedi, gücü ve cesareti sembolize ettiği için Hintliler tarafından ‘kainatın koruyucusu’ ilan edilmiş. Ama öğrendim ki asıl sebep bu değilmiş. Meğer Cartier'nin o günlerdeki baş tasarımcısı Jeanne Toussaint'in lakabıymış 'Panter' ve buradan yola çıkılarak yaratılmış bu koleksiyon. Bu 'kedi' muhabbeti sıktı diyorsanız konuyu yavaştan renklendirelim. Cartier ürünlerini, özellikle Panthere serisinden olanları, Lady Gaga'dan Jennifer Lopez'e bir çok ünlünün üzerinde görmek mümkün. “Peki ya bizimkilerin Panther’leri neden eksik” diye meraklanmıştım ki, Gargamel’den gelen bir telefon bu merakımı da gideriverdi. Efendim Haluk Akakçe tam da kendisinden beklenen bir çılgınlıkla Panther sevdasına tutulmuş. Önce bu koleksiyondan bir yüzük ve bir bilezik almış. Öyle beğenmiş ki takıları, iki tanesi kesmemiş. Bakın sonra olanlara; Haluk, İstanbul'daki Cartier'e koşmuş, "Bir de yetmez beş olsun" mantığıyla 4 tane daha istemiş. Ama ‘5 parmağında 5 panter’ hayali maalesef suya düşmüş Akakçe'nin. Çünkü tahmin edebileceğiniz gibi bunlar çok nadir bulunan mücevherler. Ne burada, ne de Paris'teki stoklardan çıkmış yüzükler. Yenilerinin üretilmesi için en az 7 ay beklemek gerekiyormuş. Haluk sonunda ne yapmaya karar verdi bilmiyorum ama, anlayacağınız bu tanesi 18300 euro olan yüzüklerden parayı bastırsanız da öyle hop diye alamıyorsunuz. ‘Beşi bir yerde’ gibi Cartier takmak kolay olmuyor demek ki... [b]EBRU GÜNDEŞ'TEN POP ALBÜMÜ[/b] Kısacık bir ara sıcak da Ebru Gündeş’ten verelim, sonra yemeğe devam ederiz. Çiçeği burnunda anne Ebru, uzun zamandır özlemini çektiği yeni albümüne artık kavuşuyor. Üstelik bize bir sürpriz de yapıyor Ebru kız… Bu kez karşımıza popçu olarak çıkacakmış. Albümde ünlü pop şarkıların coverları yer alıyormuş ve bunlardan biri de Emel’in Hovardası olacakmış. Bu arada Ebru Gündeş ile ilgili bir de minik dedikodu fısıldayalım kulaklara. Şu günlerde Ebru’nun harıl harıl kayıt yapmakta olduğu stüdyoyu kocası Reza Zarrab, satın alıp ona hediye etmiş. Doğrumu bilmem, ben bizim Gargamel’in yalancısıyım. [b]NEW YORK’TA ‘BILEKLIK’ IZDIHAMI[/b] Geçenlerde kısa bir New York seyahati yaptım. Birkaç restorana gittim, 2-3 oyun seyrettim, geri kalan zamanımı sokaklarda aylak aylak dolanarak geçirdim. Kriz burayı fena vurmuş olacak ki, pek yeni bir şeye rastlamadım.Ama Nike mağazasının önünden geçerken öyle bir kuyruk gördüm ki, önce bedava IPad 16 dağıtılıyor sandım. Meğer Nike’ın yeni çıkardığı bilekliği almak için kuyruğa girmiş millet. Adı ‘Fuelband’ olan bu zamazingonun özelliği, günlük aktivitenizi ölçmesiymiş. Böyle şeyler daha önce de vardı aslında; takarsınız bilekliği kolunuza, kaç adım attınız, kaç kalori yaktınız, kaç basamak çıktınız filan söylerdi alet de şaşar kalırdım nasıl oluyor diye. Ama bu sefer Nike iyice uçmuş… Fuelband, 'oksijen kinetiği' kullanarak ölçüm yapan bir bileklik. Harcadığınız oksijeni kendi hesapladığı bir algoritmayla Nikefuel denilen uluslararası para birimine çeviriyor. Böylece herkesin aktivitesi aynı birimle ölçülüyor. Futbolcusu da, bilgisayar başından kalkmayan veledi de, bakkalı, manavı, hatta bizim Sarp bile günün sonunda kaç Nikefuel harcadığını görebilecek. Zaman zaman bu Amerikalıların biraz sivri zekalı olduğunu da düşünmüyor değilim. Yahu kaç insanın kaç Nikefuel harcadığı kimin işine yarar? Nike’ın patronlarından başka… Ama gel gör ki bir kişiye 2'den fazla bileklik satmıyorlar. Sanki 2. Dünya savaşı yıllarındayız da, karneyle ekmek dağıtıyor mübarekler. [b]SAKIN ALMA![/b] “Uçağınız 10 dakika sonra Bakü havaalanına düşecektir” anonsunu duyunca insanın yüreği ağzına gelmez mi? Eğer Azerbaycan havayolları ile uçuyorsanız gelmesin. Çünkü onlar ‘inmek’ yerine ‘düşmek’ sözcüğünü kullanıyorlar. Bir de malum, maçlarda ‘kapıcı’nın gol yemesi var ki tadından yenmez. Azeri kardeşlerimizin sürpriz dolu Türkçesi, bende hep tatlı bir tebessüm hissi bırakır. Bu arada anlayacağınız leyleği havada görmedim adeta gagasından yakaladım bugünlerde sevgili okurlar, alın size New York'ta sonra bir de ufak Azerbaycan hatırası. Bakü’nun orta yerinde kocaman bir AVM Park Bulvar… Üçüncü katındaki Alma Store yazısını görünce merakım kabardı nedir diye. Yaklaştım vitrinlere bir göz attım. Apple ürünleri satılıyor. O zaman uyandım. Apple’ı ‘Elma’ diye çevirmiş bizim kardeşler. Eh tabii onların diline uygulayınca ‘Alma’ oluyor. ‘Apple Store’ , olmuş mu size ‘Alma Store’ Ben de içgüdüsel bir hareketle almaktan vazgeçip başka bir mağazaya yöneldim…