559 YIL SONRA BONOMO’NUN GEMİSİ KARADA YÜRÜMEDİ

Yayın Tarihi : 08-03-2012 09:39
Bu delikanlıyı ben de pek çoğunuz gibi Eurovision sayesinde tanıdım. Ama insanın hemen kanı ısınıyor. O gecce de çok şekerdi. Mustafa Altıoklar ile birlikte gelmiş, sahneye çıkıp Cem’e bir ara vokal bile yaptı. Zaten Cem de ona bestelerini verirmiş söylesin diye… Gelelim bu arada gizli faaliyetlerim sonucu elde ettiğim bilgilere. Efendim, Bonomo, Eurovision klibini çok geniş avlusu olan bir okulun bahçesinde çekmek istemiş ve bunun için İstanbul Üniversitesi seçilmiş.Orkestra elemanları okulun balkonunda çalarken, Bonomo da avluda şarkısını söylemiş.Merdivenlerden inen dansçılar, o tarihi binanın büyüsü, Can'ın enerjisi birleşince sıkı bir klip çıkmış ortaya. Malum, şarkıda “Gemimde yalnızım” lafı geçiyor ya, bunun için de harika bir fikirleri varmış aslında. Bonomo Fatih'e özenmiş olacak ki karadan, okulun bahçesine bir gemi getireceklermiş. Sonunda ne mi olmuş? Denen o ki, Fatih’in torunları, ondan yaklaşık 550 yıl sonra, dedelerinin yaptığını yapamamışlar. Bir yanda maddi imkansızlıklar, diğer yandan ‘teknolojik’ şartların zorlaması ile geminin karada yürümesi imkansız görünmüş, o yürümeyince, proje suya düşmüş. Bizimkiler de madem “karada yüzdüremedik gemiyi, suda yüzdürürüz” diyerek klipin bir bölümünü denizdeki teknede çekmişler. Aslında çocuklara hak vermek lazım. Fatih gibi arkalarında koskoca Osmanlı devletinin hazinesi yok ya… Tüm bu görsel şölenin yönetmeni ise Can Saban. Saban, hem Bonomo’nun kankası, hem de menajeri Ece’nin sevgilisi. Kısaca her şeyi aile içinde halletmişler. O akşam Can Saban ile Ece’nin orada olmaması dikkatimi çekti ve doğal olarak çevreye biraz daha kulak kabarttım. Meğer iki sevgili teknedeki çekimin şehvetine kaptırmışlar kendilerini ve o soğukta, o ayazda denize girmişler. Anlatılanlara göre her şey klipin daha mükemmel olması içinmiş.Bu sanat aşkı yüzünden Can ve Ece hastalanıp yatağa düşmüşler. Bu işlerin böyle 'tehlikeli' yanları da var anlaşılan… Ne diyelim, inşallah klip beğenilir ve daha da önemlisi Can Eurovision'daki dinozor Engelbert Humperdinck’in hakkından gelir. Madonna’nın son klibine Türk imzası Klip demişken, asıl bomba haber Mert Alaş cephesinden geldi. Pat diye hemen söyleyip rahatlayayım, detayları arkasından yazarım. Madonna’nın ısrarlarına dayanamayan Mert, onun son klipinin yönetmeni olmuş. “Israr” derken abartmıyorum. Gerçekten de Madonna, bizim Mert ve ortağı Marcus Piggott’un ağzından girmiş burnundan çıkmış ve onları Girls Gone Wild şarkısının klipini çekmek için ikna etmiş. “Koskoca Madonna kime istese çektirir klipini, neden ikna etmeye çalışsın” diye düşünenler için hemen şunu belirtelim ki, Mert Alaş da dünya çapında bir star. Portfolyosunda Kate Moss’lar mı istersiniz, Jennifer Lopez’ler mi…Zaten daha önce Madonna’nın parfüm tanıtım kampanyasını, albüm kapağını, bir sürü dergideki fotoğraflarını çektikten sonra, sıranın klipe geleceği belliydi. Ama Mert ve Marcus’un neden Madonna’nın teklifine balıklama atlamadıklarını tahmin edebiliyorum. Her deklanşöre basışta başarı zincirlerine bir başarı halkası daha ekleyen bu ikilinin ilk klipi bu. İnce eleyip sık dokumaları, tedbirli davranmaları da bu yüzden olsa gerek. Kısaca söylemek gerekirse; Madonna’ya atılan Türk imzası artık yerini iyice perçinledi. Mert’e çektirdiği fotoğraflardan sonra ilk kez onun, yani bir Türk sanatçısının klipinde oynadı Madonna. Mert ve ortağının bu işi de mükemmel bir şekilde başaracağına inanıyorum. Hazır söz Madonna’dan açılmışken hakkındaki küçük bir dedikoduyu da aktaralım; Efendim bu günlerde sarışın starın ‘I Don't Give A’ adlı yeni şarkısında, eski kocası Guy Ritchie'ye yaptığı gönderme konuşuluyor. Şarkının sözleri çevirelim de, nedir bu gönderme iyice anlaşılsın; “İyi bir kız olmayı denedim-Karın olmayı denedim-Kendimi küçülttüm-Işığımı yuttum-Benden beklediklerinin hepsi olmayı denedim-Ve olmadı- Umrumda da değil ” Tabi bu en sondaki "Umrumda değil" bölümünü sansürlenecek bir üslupla ifade etmiş bizim çılgın kız. Kadının yeni kocasının yerinde olmayı istemezdim doğrusu…