İÇİMDE YEDİ CÜCELER VAR!

Yayın Tarihi : 04-12-2011 09:11
*** “Haydi kalkalım” dedi durup dururken… Haydaaa…. Tatlı tatlı konuşuyoruz, üstelik eve geldiğimizde, üzerinde leopar önlüğü ile bize harika dolmalar sarmış.Ama durduğu yerde fazla duramıyor… Teklifi de cazip… Nargile içer miymişiz? Nerede? Tophanede… Nur Yerlitaş ömür kadın… Hani bildiğimiz klasik film hikayelerindeki gibi başlangıç, gelişme ve sonuç gibi bir sıralama yok hayatında… Sanki Tarantino’nun Pulp Fiction filmindeki gibi düzenli bir karmaşıklık içinde. Beni de uydurdu kendine, bu röportajı yazmaya sondan başladık, haydi hayırlısı… Tophane maceramızı anlatsam sayfalara sığmaz. Onun için sizleri bu sohbetin başına ışınlıyorum… [resim=20111204resim-185045B8][/resim] [b]HEP OLMAZLARA AŞIK OLURUM[/b] Nur Yerlitaş’ın gençliğinde en büyük esin kaynağı neydi… İlham almak için moda dergilerinin filan peşinde koşar mıydın? Yok… Ama annem de teyzelerim de çok şık kadınlardı… Pazar günleri Tünel’deki kilisenin önüne gider,gelen bütün şık kadınları seyrederdim. Şapkalar, çantalar, krokodiller, inciler... Bugünlere gelirsek, bunca kalabalığın içinde yalnız bir insan imajı çiziyorsun. Doğru mu düşünüyorum? Doğru… Aslında arkadaşlarımla bir nefes kadar yakınım. Ama öyle bir an geliyor ki, aramızda bir uçurum oluşuyor. Buna sebep olmamak için de kendimi çekiyorum. Yoksa saç saça baş başa girerim. Lügatinde af yok mudur? Af yok, çünkü kavga etmem, son sözü söylerim. Noktayı koyarım diyorsun. İnsanı alıp sürükleyen bir Brezilya dizisi gibisin… Öyle görüyorsan ne güzel… Aşk var, mükellef sofralar var, entrika var bu dizide… Şiddeti unutma… Hani kibarlık edip, unutturayım dedim. Peki bu tabloda Nur Yerlitaş nasıl bir aşk yaşar? Hiç aşık oldu mu? Tabii ki her kadın gibi ben de aşık oldum ama hep olmazlara oldum… Wooww! Şimdi de bir şair! Yok canım şairlik kim ben kim? Ben mahalle kızıyım ayol… O nasıl şeyse, rezidansta yaşayan bir mahalle kızı… Aslında her mahalle de bir Nur Yerlitaş vardır. Daha doğrusu her mahallede bir tane benden var. [b] KASABA BİLE CHANEL İLE GİDERİM [/b] Şunu sormak istiyorum, sizin orada rezidans baskısı var mı bacım? Ben rezidanslarda yaşayanlara gülüyorum aslında… Onlar medeni bir hapishanede yaşıyorlar. Peki sen nerede yaşıyorsun? Ben camdan çıkıp dışarıya seslendiğimde bakkalı, karpuzcuyu, bozacıyı çağırmalıyım. Bunun dışında bir yerde oturamam… Korkarım sen çarşıya pazara da Chanel’lerle gidersin… Tabii…. Neden gitmeyeyim ki? "Oraya giderken şunu, buraya giderken bunu giyeyim’ diye bir ayırım yapmıyor musun? Çok enteresandır. Tahtakale’den aldığım bir emitasyon takıyı en sosyetik düğünde takabiliyorum. Çok pahalı bir Chanel boncuğu da pazarda patlıcan biber seçerken kullanabiliyorum. Peki Chanel kolye ile pazara gittiğin zaman ne hissediyorsun? Eğleniyorum orada. Chanel kolye’nin oradaki satıcılar için ne anlamı olabilir ki? Kendimle dalga geçiyorum aslında. Mahalleli ruhunu ortaya çıkarıyorsun… Mahalleli ruhumu seviyorum ben. Mesela kasaba telefon açmıyorum et getirsin diye, gidip orada çay içip sohbet ediyorum. Manava geçiyorum, elmaları seçiyorum. Ama hep takıp takıştırıyorum. [resim=20111204resim-185045A3][/resim] [b]KIRMIZI HALI BOHÇACISIYDIM[/b] Her başlangıcın zorlukları vardır. Sen neler çektin işin başında? Bana önceleri valizci, hatta bohçacı derlerdi… Ama kırmızı halı bohçacısı… Kırmızı halı bohçacısı mı? Müşterilerim özel şoförlerini gönderir aldırırlardı mallarını… Yani önemli insanlardı. Nur yalvarırım şunu baştan anlat… Tamam… Seksenli yıllardı…. Ben yurt dışından valizlerle mal getirip satıyorum burada. O zaman her şey yasak. Yurt dışına yüz dolardan fazla çıkarılamazdı… İşte o günler… İtalya’dan giysiler filan getiriyorum, Alitalia devamlı grevde… Havaalanlarında yatıp kalkıyorum. Bir çizmemin içine 500mark, diğerine de 500 mark saklıyorum ki birinin başına bir şey gelir, çalınır filan diye… Yedekliyorum yani. Bir de o kadar gencim ki; 25-26 yaşında… Korkmuyor musun o yaşta? Korkmaz mıyım? Parfümün,İpana'nın bile zor bulunduğu bir dönem. Yurt dışından bunları getirirdim. Ama bir gün mutlaka bu çabalarım bana geri dönecek derdim… Yaptığım işin adı valiz ticaretiydi resmen… Mahalle adı da bohçacılık işte… [resim=20111204resim-185045D5][/resim] [b]İÇİMDE YEDİ CÜCELER VAR[/b] Ama oradan gelip bugün çok ünlü modacıların sana özel tasarımlarını takıyorsun… Ben tutkulu bir kadınım. Çocukluğumdan beri izlediğim yabancı artistlerin inciklerini, boncuklarını, çantalarını hayal ettim. Ben de Chanel bileziklerimle, Chanel incik boncuklarımla bir mahalle kızıyım aslında. Ciğercide oturup muhabbet eden… Sonra da Papermoon'da yemek yiyen… Ayy tabii ben böyle bir kadınım. Ha, zamanım olsa her dakika oralardayım. Asistanlarım, yanımda çalışan elemanlarım var ama ben bakkala çakala kendim gidip, her şeyi ben yapmazsam, ben olamıyorum. Beni oraları besliyor. Mutlu musun Nur? Yoksa yüzündeki gülücükler içinde bastırılmış bir şeyleri mi kamufle ediyor? Üzerinde olduğum platform o kadar kaygan ki İzzet, bulunduğum yerde insan değil iki ayakla, dört ayakla bile bassa sağlam duramaz… Seni herkes tanıyor ama gerçek Nur Yerlitaş kim? Nur Yerlitaş’ın içinde on ayrı kadın yaşıyor. Klasik bir benzetme ama Matruşka bebekleri gibi. İçimdeki o cambazlarla baş etmek çok güç! Açtıkça içinden yeni bir kadın çıkıyor diyorsun… Belki de içimde yedi cüceler var ne bileyim? Öfkelisi, somurtkanı, uykucusu hepsi benim… Hepsinin prensesiyim daha doğrusu. Yoksa ‘aşk yaşamana’ içindeki o cüceler mi izin vermiyor? Yok vermiyorlar… Ben mesela çok yakında aşkı yakaladığımı zannetmiştim. Bir sabah uyandım ki, aşık değilmişim. Aa neredeyse yaş süzülecek gözünden. Çok duygulandın! Duygulandım tabii… Ama o kadar. Neden böyle oluyor. Senin enerjine mi yaklaşamıyorlar? Bilmem… Belki de hayata aynı pencereden bakamıyoruz… Birimiz bakıyor, diğerimiz görüyor belki de. [b] MUTLULUĞU BECEREMİYORUM [/b] İlişkilerinde baskın karaktersin galiba… Evet eziyorum onu… Olmuyor, olmuyor. Ne fena değil mi? Keşke bu yaşımda değil 20'lerimde olsaydım diyorum zaman zaman… Bu günkü zekan ve birikiminle 20 yaşında olsaydın, daha da mutsuz olmaz mıydın? Yok, kendimi dünyaya daha hazırlıklı yetiştirirdim… Biliyorsun çocuğum yok İzzet… Dört yeğenim var. Ben bu dünyadan gidersem onları koruyamayacakmışım gibi geliyor. İşte bu yüzden 20 yaşında olsaydım ve daha uzun yaşasaydım diyorum. Allah uzun ömür versin… Gel istersen bu konuyu değiştirelim. En büyük takıntısı nedir Nur’un? Kıskançlığı! Neye karşı bu kıskançlık? Beceremediğim bir şeye… Neyi beceremiyorsun ki? Elbiselerimi desem? Lafı çevirme şimdi… Mutluğu beceremiyorsun değil mi ? Evet, doğrusunu istersen onu beceremiyorum. Sanıyorum bunu becerenleri değil de mutluluk sözcüğünün kendisini kıskanıyorsun… Evet. Mutluluk sözünü kıskanıyorum. Çünkü mutluluğu elime yüzüme bulaştırıyorum… Aynen benimki gibi… Hepimiz aynıyız galiba. (Sohbetin burasında hüzün tavan yapıyor. Ama Allah’tan ikimiz de çatlağız ve kahkahalarımızı koyuveriyoruz. Bu iyi işte… Nur’u yine gülerken görmek yani…) Biliyor musun gülmek herkese bu kadar yakışmaz! Aslında ben aşklarıma kızmadım, onlara üzülmedim… Ben yaşadığım, üzüldüğüm günlere üzüldüm hep. ‘Neden üzüldüm’ diye üzülüyorum, üzüntülerime kızıyorum. Ona küs olduğumda, aynı barışık olduğumdaki hüzünleri yaşıyorum. Terazi gibiyim ya. Oraya koyuyorum olmuyor, buraya koyuyorum dolmuyor. Söyleşi, sayende edebiyat dergisine döndü, sağ ol Nur. Peki ya hayattan ne öğrendin dersem? Yetmişli yılları çömezlik, seksenli yılları tatbikat, doksanlı yılları hücum, iki binli yılları hüzünlü galibiyetlerle geçiriyorum Harika… Bir de mutluluk tarifi alsak! Mutluluk benim için kalp ve zekanın, ruh tartısında aynı eşitlikte olmasıdır. Evet kabul ediyorum, senin matruşkalardan biri Orhan Veli… Peki Nerelerden beslenir Nur Yerlitaş? Dedim ya ben bir mahalle kızıyım. Arka sokaklardan besleniyorum ama ruh kalitemi kendim giydiriyorum. [resim=20111204resim-185045B3][/resim] [b] BURAYA GELMEK İÇİN KERTENKELELER GİBİ SÜRÜNDÜM [/b] Yaşamaktan en çok mutlu olduğun yer neresi? Çizme’de (İtalya) mutluyum ama orada hissettiğim ruh eksikliğini Piyer Loti veya Vefa'da tamamlarım. Bizim mahalle orası işte. İşindeki ve içindeki bu noktaya, bir anlamda zirveye nasıl geldin? Zirvede değil zirveye on kalayım ben. Ama buraya gelmek için çok süründüm kertenkeleler gibi… Hakkında çok konuşanlar, dedikodu yapanlar var mı? Kim bilir benim arkamdan neler söylüyorlardır ama öldürmeyen dedikodu güçlendirir beni… Cüzdanımı çalan değersiz bir şey çalmıştır. Her şeyimi çalabilirler. Paramı, modellerimi hatta sevgilimi… Ama zamanımı ve enerjimi asla. Çünkü onları bir daha yerine koyamam. Gizemlerle dolu bir kadın havası veriyorsun. Bunu bilinçli mi yapıyorsun? Şaşırtmayı severim aslında… [b]GENÇKEN ARAP ATI GİBİYDİM… BİR YÜRÜDÜM MÜ…[/b] Gençken de böyle edalı mıydın? Çoook. Bugünün on misli… Erkek Fatmalık yoktu yani. O hiç yoktu işte… Genç kızken nasıl giyinirdin? Çukurcuma’da bir terzimiz vardı. Annem beni ona götürürdü ama modelleri ben çizerdim yine. En çok sevdiğim renk de kırmızıydı. Kilolu, topluca bir kız mıydın? Yok canım, Arap atı gibiydim. Yürüdüm mü herkes dönüp bakardı… Bu güne kadar hiç evlendin mi Nur? Hayır. Hep döndüm evliliğin eşiğinden. [resim=20111204resim-185045C5][/resim] [b]KIVANÇ VE KENAN DEĞİL DE, BELKİ NEJAT İŞLER UYAR BANA [/b] Hayalindeki erkek nasıl biri? Mesela Kenan İmirzalıoğlu mu, Kıvanç Tatlıtuğ mu? İkisi de değil… Kim gibi olabilir mesela. Hah… Nejat İşler uyar. Hafif arızalı bir tipi var ya... Çok adiyim değil mi? Yok canım, içinden ne geliyorsa o… Senin yemeklerin de dillere destan… En güzel hangi yemeği yapıyorsun?.. Ispanak ve dolmada rakip tanımam…. Neden ıspanak?.. Çünkü ilk yaptığım yemekti. Annemden gizli yapmıştım. Yaklaşık 35 kere falan yıkayıp pişirdim ıspanağı. Tabii vitamini falan da gitmişti. Evde de bir koku, sormayın… Annem geldi “Ne kokuyor ev?” dedi. Dedim “Yemek Yaptım”. Bir tokat çaktı, feleğim şaştı. Ama yine de çok güzel olmuştu o ıspanak yemeği Ellerine sağlık… Modaya dönersek… Hangi yabancı ünlüyü giydirmek isterdin? Beyonce. Çünkü o elbisemi çok iyi taşıyabilir. Ya Madonna? Madonna’yı fotoğraflarda beğeniyorum. Beyonce kadın gibi kadın, balık etli. Madonna jimnastik hocası gibi. Birden aklıma geldi nedense? Hiç aynada kendini seyrettiğin oluyor mu? Çok moralim bozuk olduğu zaman geçerim aynanın karşısına… Odaya kapanır makyaj yapmaya başlarım. Bütün incik bonçuklarımı çıkarırım. Boyanır, süslenirim. Sonra tamamen yüzümü siler yatarım. Neden bütün bunlar? Hayatı geçiştiriyorum herhalde… Tam bir tezat var çünkü ortada, bir yanda acı, bir yanda o acıyı üzerinden atmak isteyen bir kadın… Acayip ilginçmiş… Nazara inanır mısın Nur? Kötü enerjiye inanırım. Anneme kendimi devamlı okuturum, kurşun döktürürüm… Göze geliyorsun o zaman! Gözün bir nuru var ama dilin sivriliği var, onun içinde devamlı anneme teyzelerime okutturuyorum kendimi. İhanet sana ne ifade ediyor? Gizlilikle yapılmış, üzerinde durulmuş, paketlenmiş bir şeytan… Peki ya müzik? Neler dinlersin? Sen geldiğinde Adriano Celentano çalıyordu. Edith Piaf'a da,Ümmü Gülsüm'e de bayılırım.Ama sıkı bir Şebnem Ferah fanıyım Şebnem’e sahne kostümü hazırlasan? Koyu bir mor; mosmor giydirmek isterim. Şarkı söylerken dünyalı gibi gelmiyor bana… O da benim gibi uzaylı. [b]ZENGİN DEĞİLİM AMA ÇOK ZENGİN YAŞIYORUM[/b] Peki gelecek ile ilgili planların? Milano’da yüksek tavanlı minik bir daire tuttum… Ne yani yerleşiyor musun oraya? İşimi bırakamıyorum ki? Uçağa bindiğin zaman ha Bodrum, ha Milano… Yeşilköy’e kadar gidebilmek yeter… Bir de Balat’ta annemin dairesi var. Kiracıyı çıkarabilsem orada oturmayı düşünüyorum. Ailei özleminden mi, mahalle özleminden mi? Komşuculuk sadece, dostluk… Orada rekabet yok, kıskançlık yok. Milano’da da öyle… Milano’da dünyalı, Balat’ta mahalleli olacağım. Nur Yerlitaş’ın çok parası var mı? Hayır, zengin bir kadın değilim ama, cüzdanımdaki paraya göre çok zengin yaşıyorum. Geçmiş dönemlerde yaşasaydın kimleri giydirmek isterdin? Jacqueline Kennedy, Prenses Süreyya ve Ümmü Gülsüm’ü. Yakışır… Zaten sende de tam bir lady havası var… Aman İzzet… Leydi falan değilim. Ben bir kadınım, baştan aşağı bir kadınım. En marka mücevherleri takıp takıştıran, sonra da ortalıkta salınan, bir mahalle kadınıyım.