MİKONOS'TA ŞAMPANYA 120 BİN EURO!

Yayın Tarihi : 16-08-2012 11:43
Kocaman taşlar hain baldırı çıplak düşmanların üzerine düşerken nasıl heyecanla bağırırdık bahçe sinemasında. En baba Herkül de, Steve Reeves’ti. O günlerde, Arnold Schwarzenegger da herhalde benim gibi kısa pantolonla dolaşıyordu. Neyse, bu Herkül efendinin başka marifetleri de varmış, yeni öğrendim… Kankası, denizler tanrısı Poseidon ile beraber Zeus’e başkaldıran devleri bir güzel marizlemişler, bedenlerini de taşa çevirip Ege Denizi'nin ortasına atmışlar. Devlerin kemiklerinden de bir ada oluşmuş. O adaya da Apollonun torunu Mykon’un adını vermişler. Mykon size neyi çağrıştırıyor? Bildiniz Mikonos… Siz bu efsaneyi okurken, ben de üzerinize afiyet oradayım işte… [b]MİKONOS, ‘TÜRKONOS’ OLMUŞ… [/b] Baştan söyleyeyim de içim rahatlasın... Mikonos’ta bugünlerde neredeyse metrekareye bir Türk düşüyor. Mikonos "Türkonos” olmuş dersem abartmış sayılmam. Önce bizim Türk kolonisinden başlayalım, sonra adanın diğer aktivitelerine geçeriz. ‘Bizimkiler’ burada ‘Sale e Pepe’ adlı pizzacıya sıkça gider olmuş bugünlerde. Mekanın sahibi İtalyan, karısı ise Türk. Burası Türklerin hücumuna uğrayınca bu çift, Asmalı Mescit’te de Sale e Pepe’nin bir şubesini açmaya karar vermişler. Yakında geliyorlar haberiniz olsun. Zengin Türklerin konak yeri ise Belvedere oteli. Özellikle de otelin içindeki Matsuhisa restoranı tercih ediyorlar. Matsuhisa, yine bizim ve dünyanın sosyoelitlerinin karınlarını doyuran ünlü şef Nobu'nun yanında yetişmiş bir başka şef. İşin ironik tarafı ise bizim Türkler'in bu restorana hala Nobu diye gitmeleri. "Kronik Nobucuların ironik davranışları" diyerek kafiyeli bir şekilde başka bir 'dala' atlayalım. Dışarıdan bakıldığı zaman Yunanistan’daki kriz 'vız gelip tırıs gidiyor' gibi görünüyor Mikonos’a. Sanki burası özerk bir cumhuriyet gibi. Ama Belvedere Hotel'in sahibi Ioannidis , New York Times' a verdiği röportajda krizden Mykonos'daki lüks sektörünün de ister istemez etkilendiğini söylüyor. '' Artık kimse uzun süre önceden bir rezervasyon yapmak ya da depozito bırakmak istemiyor çünkü ülkede çıkabilecek bir kriz durumunda paralarını geri alamamaktan korkuyorlar''diyor. . [b]DÖNER ARTIK ONLARIN MARKASI [/b] Yemeklere gelince… Taklit aslını yaşatır derler ama maalesef Yunanlılar akıllı davranıp bizim dönerimizi burada ve tüm dünyada resmen kendi markaları haline getirmişler. İtalyan yemeklerine de kendi estetiklerini öyle bir uygulamışlar ki 'Çizme'den 'arakladıklarıyla' da markalarını yaratma yolunda kocaman adımlarla ilerliyorlar. Kimse kusura bakmasın… İnsan gerçekten bir dönem korsanların uğrak yeri haline gelmiş, 2. Dünya savaşı sırasında Almanlar'ın da, İtalyanlar'ın da yüzüne bile bakmadığı bu 85 kilometrekare yüzölçümlü, 5 bin 500 nüfuslu kaya parçasının bugün nasıl dünya turizminin göz bebeği haline geldiğine şaşırıyor.. [b]TAKSİ ‘OUT’, LOUİS VUİTTON VE CHANEL ‘İN’ [/b] Ada’da 120 bin dolarlık şampanya satılmasına rağmen (merak etmeyin az sonra…) sadece 39 adet taksi var. Bir başka deyişle taksi aramak bile başlı başına bir Mikonos aktivitesi sayılabilir. Taksilerin tümü Manto Square'de bulunuyor ve bu nedenle buraya Taksi Square de deniyor. Ancak nefes nefese buraya ulaşsanız bile yine kuyruğa girip saatlerce taksi beklemek ‘şansınız’da var. Üstelik bunların hiç birinde taksi metre bulunmuyor .Yani ‘kör’ ile tuttuğu arasındaki ilişki durumu… Bu taksi sorunsalı bizim Aristokrat Sarp’ı hiç etkilemedi, çünkü söylediğine göre hayatı boyunca hiç bir şey için beklemezmiş, burada da bekleyeceğine yürümeyi tercih edermiş. Bu yüzden “Yürüyelim” dedi. “Nereye” diye sorduğumda aldığım cevaba bakar mısınız “Tabii ki Liena Pui’ye…” Yüzüme ciddi bir ifade takınarak; “Buraya kadar geldikten sonra oraya uğramamak olmaz” dedim ama Liena Pui’nin ne olduğunu da düşünmeden edemedim. Acaba bir İtalyan lokantası mı, plaj mı, manastır mı?... Heyecanımı bastırmaya çalışarak peşinden sürükledim şirin bedenimi. Gele gele bir butiğe gelmez miyiz? Butik ama ne butik… Chanel, Tom Ford, Blumarine markalarının en özel ürünleri burada satılıyor. Chanel’i kendi mağazalarından başka yerde bulmanın ne kadar zor olduğu düşünülürse anlayın artık Liena Pui’nin forsunu. [b]LOUİS VUİTTON’DAN ‘POP-UP’[/b] “Bitti mi?” dedim, “Bitmedi” dedi bizim aristokrat. Sırada Louis Vuitton’un ‘Pop-up’ ı varmış. "Poposu mu?" deme gafletinde bulunan bendeniz sert ve küstah bakışlara maruz kalarak "Geçici mağazası" cevabını aldım. Efendim Vuitton’un ilk kez Mikonos’ta açtığı bu "geçici mağaza"sı da görülmeye değer doğrusu. Burada sadece markanın yazlık koleksiyonları satılıyor ve de adanın erkek popülasyonunun yüksekliği düşünülerek XY kromozomu taşıyanlara özel ürünler oldukça fazla tutulmuş. Ayrıca bu mağazanın vitrin tasarımları başka hiç bir Louis Vuitton'da rastlanmayacak cinsten. Bu arada ünlü saat markası Franck Muller de Mikonos'a ozel bir saat çıkarmış. Aynı ‘kıyağı’ birkaç yıl önce Cartier de İstanbul için yapmıştı, o aklıma geldi de sinirlendim.. “İstanbul ne yana, 85 metrelik kaya parçası ne yana düşer usta” dedim içimden. Ama hayat futbol gibi işte. Atamayana atarlar… Zannetmeyin ki Mikonos sadece modaya odaklanmış. Savaş zamanı düşmanları şaşırtmak için labirent gibi inşa edilmiş daracık sokaklarda yürürken adım başı bir sanat galerisine rastlamanız mümkün. Bir de şapeller var ki onlar bırakın adımı neredeyse yarım adım başı mesafedeler. Meğer bunun sebebi adada ev inşa eden herkesin bir de bu küçük kiliselerden yaptırmak zorunda olmasıymış. Galeri-Şapel-Taverna-Galeri-Şapel-Taverna alın size adanın 'haritası' [b]120 BİN EUROLUK ŞAMPANYA[/b] Sıra geldi efsanevi plaj ve restoran Nammos’a. Daha doğrusu ’50 liralık lahmacun’ diye yırtındığımız günlerde 120 bin euroluk şampanya satan Nammos’a… 120 bin fazla geldiyse, 72 bin euroluk 'ekonomik' şişeler de var tabii.. 120 binlik şişe “Armand De Brignac" markasını taşıyor ve bu para ile değil Yunanistan'da, dünyanın pek çok yerinde bir apartman dairesi almak mümkün. “Bu parayı verecek keriz var mıdır” diye düşünüyorsanız, Nammos’ta bir Arap şeyhinin böyle bir ‘zekaya’ sahip olduğu da dedikodular arasında. Altın kumlu plajdaki meşhur şezlonglar da (Eda’nın kulakları çınlasın) aylık 3 bin euroya kiralanıyormuş. Müziğe gelince, Nammos’da İngilizce popüler şarkılardan Arap ezgilerine, dünya DJlerinin remixlerine kadar bir çok türde şarkının ritmine kapılıp masaların üzerinde çılgınca dans ediyor insanlar. Bir ara inanın ben de masanın üzerine çıkıyordum ama "Dur İzzet, hem ağırsın hem de ağır davranman daha yakışır sana" dedim kendime. Ama inanın çok iyi bir sebebim vardı Paris Hilton gibi davranmaya teşebbüs etmemin. Ne mi? Efendim etraftaki curcunayı pür dikkat seyrederken birden çok tanıdık melodiler geldi kulağıma. Bu dünya jetsetinin uğrak noktası yerde kolonlardan "Geçer geçer geçer geçer bunlar da geçer" diye Kenan Doğulu'nun sesi yükseliyordu. İnsanın hoşuna gidiyor tabii ülkesinin sanatçısının buralarda çalınması ve herkesin sanki kırk yıllık Kenan hayranıymış gibi kendinden geçip coşması. Bir de o gün Nammos'da DJ DJ değil barış elçisi gibiydi. Yunanca çaldı, sonra Türkçe ardından da Kürtçe. Adeta halkların müzik yoluyla birleşmesi gibiydi. Ama hangi ‘halk’ orada bilemem tabii.. Nammos fazla popüler "Biraz daha 'cool' takılalım" diyenlerin tercihi ise Panarmos Beach. İçinde bulunduğu koyun adını almış olan bu plajda yine lezzetli yemeklerle mideleri bayram ettiren bir restoran ve de cam gibi bir deniz var. "Cool" burası için gerçekten uygun bir sıfat çünkü mekanın köpeği bile ona verdiğim yemeğe tenezzül etmeden, bana 'havalı' bir bakış atıp yanımdan uzaklaştı. Bir de Kiki's var ki orası da yine Türkler'in 'çıkarma'sına maruz kalmış mekanlardan. Deniz kenarında, sadece 8 masasıyla hizmet veren bu mekanın sahibi karı kocanın yaptığı yemekleri tatmak için saatlerce sıra beklemeyi göze alıyor insanlar. Ama tahmin edeceğiniz gibi Sarp beklemenin söz konusu olamayacağını üstüne basa basa belirtti ve ne yapıp edip ertesi gün pat diye soktu bizi içeri. Deli meli ama en azından 'iş bitirici' bizim uyanık Aristokrat. [b]MİKONOS SATILIYOR MU? [/b] Yine de Nammos’da beni çok şaşırtan görüntülere şahit oldum. Avrupa’nın en pahalı yemeklerini yiyen, en pahalı içkilerini içip, en pahalı sahillerinde güneşlenen bu insanlar, şortlar,sade tişörtler giymişler, kimseye hava atmıyorlar. Işıl ışıl mücevherleri olan kadınlar da vardı ama gözlerinin içi gülüyordu. Zenginlik deyip geçmeyin, biz ne zenginler gördük… Bu 120 bin Euroluk şampanya Yunanistan ve Mikonos arasındaki maddi ve sosyal uçurumun en güzel örneği. Çünkü krizin vurduğu ülkede bir çok insan asgari ücret olan 586 euro’yla yaşıyor. Tabii bu astronomik paraları ödeyenlerin turist olduğunu da unutmamak lazım. Diyeceksiniz ki Yunanistan krizden kırılıyor, Mikonos şıkır şıkır oynuyor. Her zamanki gibi ,kazın ayağı öyle değil işte. Tabii ki ucuz plajlar, her keseye göre eğlence de var Mikonos’ta. Bunları zaten yolu düşenler bilir. Ama Komşu’da kriz öyle bir hale gelmiş ki bu ‘minik’ adaların bile satılması söz konusu. Angela Merkel’ ''Yunanistan’ın satacak sadece adaları kaldı. Artık başka bir şansları yok. Yunanistan artık satılıktır' sözlerinin medyaya sızmasıyla fırsatçı iş adamları hemen kolları sıvamış bile. Girit için Donald Trump'ın, Mikonos ve Korfu için Facebook milyarderi Mark Zuckerberg'in ve Rodos için hip hopçı Jay-Z'nin sıraya girdiği konuşuluyor... Ama kim satın alırsa alsın, büyük bir hıyarlık yapmadıkça Mikonos efsanesi devam edecektir. Ben para biriktirmeye başladım bile. Ama hıyarlık konusunda kimseye söz veremem.