TERSANEDE MANGAL PARTİSİ

Yayın Tarihi : 22-10-2012 11:10
Salak salak bakakaldım sesin geldiği yere… Bir gölge dumanların arasından doğruldu, pencereye doğru gitti ve camı açtı... İçeriye biraz temiz hava girince kendime geldim ve o anda durumu anladım. Orta yerde bir mangal duruyor, bizimkinin elinde de bir fön makinesi var. “Abi ne telaşlanıyorsun ya, mangal yakıyoruz görmüyor musun?” demez mi… “Ulan evin içinde mangal yakılır mı hayvan” diye bir bağırmışım ki sesimden ben bile korktum. “N’apiim, her yer apartman oldu, mangalı koyacak yer kalmadı hem camı açtık işte” dedi; “Üstelik kömürlerin üzerine boru da koydum…” “Peki o elindeki alet ne?” “En büyük hatam bu oldu” dedi fön makinesine acıklı acıklı bakarak “Kömürleri faraşla yelledim, yakamayınca bu meretten yardım istedim, öyle bir rüzgar verdi ki ortalık toz duman oldu…” Tam, ‘camdan mı atayım, yoksa yarı yanmış kömürlerin arasına kafasını mı bastırayım’ diye düşünürken, o sakin sakin bilgi vermeye başladı; “Sen sen ol, eti mangalı üzerine koyduğun zaman sakın çatalla çevirme. Çünkü etin suyu kömüre akar ve bütün lezzeti gider. Sonracığıma efendim etlerin is kokmasını istemiyorsan birkaç dilim elma ya da limon kabuğu koyacaksın kömürün üzerine. Birkaç sap da biberiye atarsan et mis gibi kokar ama kokunun ve tadının baskın olmaması için pişirme süresinin sonuna doğru koyacaksın biberiyeyi…”. Nutkum tutulmuş, bir koltuğa çöküp kalmışım. Ben bununla ne yapacağım? Garga, hiçbir şey olmamış gibi bıcır bıcır konuşmaya devam ediyor ; “Nereden heveslendim mangala biliyor musun, Yılmaz Erdoğan geçen gün bir mangal partisi vermiş…” *** Bizim Gargamel ne yapmış etmiş, Cuma akşamı Kasımpaşa Camialtı Tersanesinde verilen çok özel bir partiye sızmış. ‘Tersanede parti mi olur?’ demeyin. Davetin sahibi Yılmaz Erdoğan ise bal gibi olur. Yılmaz sonunda 7 yıllık rüyasını mutlu sonla bitirmiş ve dev bir mangal partisiyle kutlamış bunu. Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ile Mert Fırat’ın canlandırdığı ‘Kelebeğin Rüyası’, Zonguldak'ta genç yaşta veremden ölen iki şairin; Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun gerçek yaşam öykülerini anlatan bir yapım. Temmuz ayından beri Zonguldak’ta çekilen filmin başına bazı talihsizlikler geldiği, Yılmaz’ın Kıvanç’ın sakallı sahnelerini beğenmediği için çöpe attığı yazılıp çizilmişti. Gargamel’in öğrendiğine göre işin aslı böyle değilmiş meğer. Erdoğan filmi tam 12 haftada yani hedeflediği sürede bitirmiş. Sözü edilen sahneler ise, deneme çekimleriymiş. ‘Çöpe atılan sahneler’ lafının palavra olduğunu söylemiş Yılmaz gece boyunca. Şu anda hararetli bir şekilde montajı yapılan ve Şubat ayında vizyona girmesi beklenen ‘Kelebeğin Rüyası’ nın Türk Sinemasının en pahalı filmlerinden biri olduğu söyleniyor ama BKM rakam konusunda ser veriyor, sır vermiyor… Milyon dolarlardan bahsediliyormuş ama 'kaç milyon dolarlar' kimse bilmiyor. Şimdi gelelim şu meşhur partiye ve neden bir tersanede yapıldığına. Yılmaz Erdoğan, Zonguldak’tan döndükten sonra filmin bütün iç sahnelerini bu tersanede gerçekleştirmiş. O yüzden çekimlerin biter bitmez, aynı mekanda setçisinden, ışıkçısına, figüranından baş rol oyuncularına kadar bütün ekibin katıldığı bir kutlama partisi vermiş. Özellikle filmin emekçileri için en kral orkestrayı getirmiş, Suzan Kardeş’in Balkan şarkılarıyla iyice neşelerini bulmuşlar. Bir ara Erdoğan da ona katılıp şarkılara düet yapmaya başlamış. Hele ‘Allı Turnam’ı söylerken kıyamet kopmuş…Sonra da mikrofonu kaptığı gibi şiirlerinden bir demet okumuş sahnede. Kardeş'in performansının ardından Tatlıses’in ‘Bir Taş Attım’ şarkısıyla Suzan, Yılmaz ve eşi Belçim bol bol göbek atarak kutlamışlar 'uzun maraton'un bitişini… Tersanenin ortasında dev bir mangalın kurulduğu gecede en çok konuşulan konulardan biri de Kıvanç Tatlıtuğ’un partiye ne zaman katılacağı olmuş. ‘Kuzey Güney’deki çalışmaları ve filmin çekimleri arasında aylardır mekik dokuyan Kıvanç, o gece yine dizi çalışmasındaymış… … Ama Azra onu temsil etmek için başından beri hazır ve nazır bulunmuş partide. Geceye katılamayanlardan biri de diğer başrol oyuncusu Mert Fırat ‘mış. “Neden yoklar sorusunun cevabını da öğrenmiş bizimki. Meğer parti önce Cumartesi gecesi için planlanmış. Fakat meteorolojiden o gece yağmur yağacağını öğrenmiş ve bir gece öne almışlar. Dolayısıyla evdeki hesap çarşıya uymamış, Kıvanç dizi setinde, Mert de tiyatrosunda olduğu için bu istenmeyen durum meydana gelmiş. “Bir de ciddiyetiyle tanınan Necati Akpınar’ı görecektin abi” dedi Gargamel “Öyle neşeliydi ki bütün gece boyunca göbek attı, dans etti. Millet şaşkına döndü. Onu ilk defa böyle görüyorlarmış…” Gargamel bütün bunları bir çırpıda anlattıktan sonra derin bir nefes aldı. Susmasını fırsat bilip “Yak bakalım şu mangalı yeniden, köfteleri de koy keyfimize bakalım” dedim. Beni de delirtti sonunda anlayacağınız… [b]STEVE JOBS’UN HAYALETİ İŞ BAŞINDA [/b] Ne adammış şu Steve… Hayaleti bile dünyayı meşgul ediyor. Evet, Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un hayaletinden söz ediyorum. Başlamadan önce iyi bir haber verelim; cehennemde değilmiş Steve… Yok, kafayı yemedim, sadece New York’lu medyum Betsy Cohen’in yalancısıyım. New Yorker dergisi bu ünlü medyum ile bir röportaj yapmış ve Betsy abla ‘ruhsal alemde’ Steve ile iletişimde olduğunu, onun hayaletiyle konuştuğunu açıklayıp döktürmüş de döktürmüş… “Yaşarken de bir melek sayılmazdı ama merak etmeyin şimdi cehennemde değil” diye başlamış; “Ama dünyadaki hayatını sorgulaması ve bundan bir ders çıkarması gerekiyor. Henüz o derslerin ne olduğunu tam anlamış değil ama öğrenip kendi yarattığı küçük cehennemden kurtulmaya çalışıyor” diye devam etmiş. Bu haber fanları için ferahlatıcı tabii… Cehennemde de olabilirdi Steve… Betsy, ‘ölülerle konuşma yeteneğini’ kullanarak ona rehberlik yapıyormuş. Ablaya medyum filan deyip yabana atmayın ha… İnsan hakları üzerine de konuşuyormuş ‘hayaletle.’ Mesela “Apple ürünlerinin en büyük üreticisi olan Çin’deki Foxconn fabrikasındaki insan haklarına aykırı çalışma şartlarını da” sormuş. Doğal olarak hayalet buna çok gülmüş… Peki ya LSD kullanıyor muymuş Steve? Yaşarken ‘kazanmak ve başarılı olmak’ için kullandığını anlatmış. Ama "Gençlere asla tavsiye etmem" diyormuş. “Hala siyah kazağını giyiyor mu?” diye sormuş New Yorker’ın uyanık muhabiri. “Evet” demiş Cohen “Ne zaman konuşsak üzerinde siyah kazağı oluyor” Valla Steve Jobs hala siyah kazağını giyiyor mu giymiyor mu bilemem ama bana kalırsa Betsy ablamız ya sıkı sallamış ya da ‘Ghost Whisperer’ dizisini çok fazla izlemiş… [b]'MİLLETİN DİLİNDEKİLER' LİSTESİ[/b] ‘Gürgün bir kitapçı açmış’ dersem pek ilginizi çekmez, ‘kim bu adam’ dersiniz… Ama ‘Aziz Kedi’ dersem pek çoğunuz “Vay be’ dersiniz, ‘Bir dönem Okan Bayülgen’in beyin takımında olan Ekşi Sözlük fenomeni, mizahçı ve usta metin yazarı Kedi kitapçı mı açmış?” Aynen öyle olmuş efendim… Hepimizin Aziz Kedi olarak tanıdığı Gürgün'ün, Galatasaray’da Ara Kafe’nin biraz ilersinde kendi adıyla bir kitapçı dükkanı var artık. Anlaşılan bizim Kedi, içinde bulunduğu sektörden biraz bıkmış olmalı ki kendisini kitapların dünyasına adamış. Bir de açılış yapmış Aziz dükkanına. Günseli Kato’dan, Doğa Rutkay’a, Yalan Dünya’nın Nurhayat’ı Gupse Özay’a kadar pek çok ünlü raflardaki kitapların zenginliğine hayran kalmışlar… Yolunuz düşmese bile mutlaka bir düşürün ve uğrayın ‘Aziz Kedi’ye. *** Kanyon’un giriş katındaki Carluccio’s da, denenmesi elzem olan lezzetler var bu günlerde. Jamie Oliver’in bile ustası, dünyanın en büyük şeflerinden biri olan Carluccio tabii ki boy göstermiyor mekanda ama onu hiç mahcup etmeyecek ellere teslim etmiş mutfağını. Londra’dan Dubai’ye kadar 65 ülkede boy gösteren restoranın tüm malzemeleri diğer şubelerinde olduğu gibi İtalya’dan geliyor. Özellikle el yapımı makarnalar lezzet ötesi. Ayrıca Carluccio’s, kullandığı peynir, sos ve malzemeleri mekanın içindeki gurme markette satışa sunuyor *** İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın Tepebaşı’ndaki binasının üst katındaki X lokantası muhteşem manzarası, zevkli ortamı ile tavsiye edilesi bir mekan. Özellikle yemek tasarımları ile göz dolduruyor. Tatlıların dışında 31 çeşit yemek yer alıyor menüde. “Gidersek ne yiyelim?” derseniz ; ev Yapımı Makarna ve Risotto bölümünden ‘Anadolu Izgara kuzu sırtını, düğün Keşkeğini ve bademli rokalı dana ciğerini, bir tadın derim. Bu kadarı fazla gelirse Tepebaşında köfte ekmekçiler de var. Nefistir, haberiniz olsun. *** Amerikalı Çin restoranları zinciri P.F Chang’s, ABD, Meksika, Porto Riko ve Ortadoğu'da olmak üzere toplam 204 şubesine bir de İstanbul'u ekliyor. TOPSHOP, Starbucks gibi dünya markalarını Türkiye'ye getiren Shaya Grup bu popüler 'Çin Bistrosu'nu 8 Kasım'da Etiler'de açacakmış. ABD'de dağıttığı indirim kuponlarıyla ünlü bu mekan umarım burada 'ultra lüks' bir havaya bürünüp insanların gözünü korkutmaz da herkes mutfağından çıkan müthiş lezzetleri tatma imkanına sahip olur. *** Doğuş Holding'in, yeme-içme sektöründeki atılımları tam gaz devam ediyor. Nusr-Et'le gelen büyük başarıdan sonra, Doğuş Grubu, Moğol Barbeküsü konseptini Türkiye’ye getiren Go Mongo’nun yüzde 60’ını almak için anlaşma imzalamış. Gourmet Burger'i bünyesine katma çalışmalarında da son aşamaya gelinmiş. Söylenene göre grubun asıl büyük projesi ise tüm bu mekanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir besi çiftliği kurmakmış. Yakında Şahenk'in ortağı olduğu Kahve Dünya'sının kahve çekirdeklerini de aynı kalitede Türkiye'de üretirlerse şaşırmayın. *** "Yaa bu üstündeki ne kadar güzel, daha önce hiç böylesini görmemiştim" gibi iltifatlara alışmak isteyenler shopigo.com sitesinin müdavimi olsunlar derim. Özel tasarım kıyafet, aksesuar, ev eşyaları ve elektronik aletler aynı çatı altında toplanmış sizi bekliyor. Hem de alışverişinizi pijamanızı giyip bilgisayar tuşlarıyla yapabilirsiniz, insan daha ne ister? ***