UĞUR EVLENDİ!

Yayın Tarihi : 28-09-2011 11:08
Koşarak gittim elbette düğünlerine… Anam’ın oğullarından biri evleniyor ne de olsa! Bir de benim bu hatayı yapmayacağım düşünülürse... [resim=20110928resim-184949F5][/resim] Ama gerçek sebep şu; ben oldum bittim gençlerin yuva kurmalarını, mutlu olmalarını ve iyi çocuklar yetiştirmelerini hep desteklemişimdir. Dünyanın, yaşamın bu halini çok sıcak, çok umut verici bulurum da ondan. İşte Pazar gecesi ‘o yuvalardan biri olması için dua ettiğim’ bir başlangıç yapıldı… Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, nasıl bir dost nasıl bir Başkandır ki sevgili Mustafa Sarıgül, konuk olarak geldiği törende nikahı da kıydı. Damada bakıyorum, Melis kız acaba onu nasıl görüyor? Hani dedikleri gibi “Koca sinirleri alındıktan sonra sevgiliden geriye kalandır” şeklinde mi? Sahi kaç zamandır sevgili bu ikisi? Ama yok Uğur’a bir gözünün değişini yakalıyorum ki içim ısınıyor. Peki ya Uğur? Apaçık ortada; Aşkın gözü kör, evlilik ise bir körler müessesi… *** Az önce düğünleri severim dedim ya, kabile üyem Sarp bir anlamlı bakıyor yüzüme; ‘Tabii seversin, İstanbul'un bütün kına geceleri Nahide’de yapılıyor, o kadar para kazanıyorsun’ gibilerinden… Bu da onun fesatlığı tabii… Aslında bu tür ritüelleri severim ben. Misafirlerin bile pırıl pırıl parladığı, gamın kederin kapı önüne bırakıldığı, gülen yüzleri, hatta göz pınarlarındaki o birkaç damla yaşı bile severim… Dün gecce de böyle bir geceydi işte. *** Şimdi siz merak edersiniz, ‘Kimler vardı şekerim düğünde’ diye? İsim saymayacağım, ‘Bizi sevenler’ desem kısaca… Ama en göze çarpanımız kuşkusuz annemizdi. Öyle bir tavır, öyle bir eda ile salınıyordu ki ortalarda… Ara ara da bir telaş kaplıyordu yüzünü; sanırsınız oğlan verip kız almıyor da, oğlanı temelli veriyor ve bir daha göremeyecek… Ne diyeyim, ne de olsa ana kalbi işte. Kim paylaşmış yavrusunu ki canı gönülden, o paylaşabilsin! Anneme bakarken Refik Halit Karay’ın bir lafı geldi aklıma: “Adama sormuşlar kaynananı mı kaynatayı mı tercih edersin diye. Dünyada yetim kız mı kalmadı?” demiş… Durup dururken neden böyle garip şeyler gelir benim şaşkın aklıma… *** Ama bir ara arkadaşı ile fiskos yaparken yakaladım annemi, gelini çekiştiriyorlar besbelli. Tam fıkralardaki gibi. Hani iki eski dost karşılaşmışlar, kadının biri sormuş “Ne yaptın Nezahat, çocukları kimlerle evlendirdin” diye, diğeri anlatmaya başlamış; “Oğlum şanssız. Bir kız aldı sabahtan akşama ayaklarını uzatıp oturuyor, maaş da avucuna veriliyor haspanın. Ama kızım çok iyi birine vardı. Damat gözünün içine bakıyor, hiç iş yaptırmıyor bizim kıza. Bir de elinde beş kuruş olsa getirip evine bırakıyor canım…” Yok yok… Benim annem adil kadındır, oğul-gelin bakmaz sever ikisini de. *** Onlar –annem de dahil- yeni hayatlarına merhaba derken ben de size münasip bir özlü sözle veda edeyim… “Düğünler cenazelerden daha hüzünlüdür, çünkü insana kendi düğününü hatırlatır. Oysa insan kendi cenazesini hatırlamaz ki…”