YAPAY CENNET DUBAİ VE BEYRUT’TA TÜRK OLMAK

Yayın Tarihi : 30-01-2012 09:29
Doğrusunu söylemek gerekirse Dubai’nin o dillere destan mimarisi bende tam bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü bana göre bir kent sadece var olma yeri değil bir var olma tarzıdır da… Bu şehir bir film platosu gibi… Sanki Holywood’un Üniversal stüdyolarındayız da, dekorlar arasında dolaşıyoruz. Bu yapaylık kentin büyük ağabeylerin de gözünden kaçmamış olacak ki, Dubai’nin yapay adasını inşa eden Nakheel şirketi, adanın daha doğal görünmesi için kıyılarına bir mercan kayalığı yapacakmış. Zekaya bakar mısınız? Yapay adaya, yapay mercan kayalıkları ile gerçek hissi verecekler. Bu kadarına da pes dedim ama adamların işine karışmak olmaz şimdi. [b]DUBAİ BATIYOR MU, ÇIKIYOR MU?[/b] Bu arada öğrendim ki dünyanın en önemli firmalarının bir yatırım cernneti olarak gördüğü Dubai’de işler göründüğü kadar parlak değilmiş. Küresel kriz patlak verince yabancı şirketler dev yatırımlarını ya tamamen iptal etmişler ya da durdurmuşlar. Emirlik yönetimi de uyanık tabii, devamlı olumlu tablolar çizip bu sahte cennete sahte bir ekonomik cennet havası vermeye çalışıyormuş. Oysa Dubai’de emlak piyasası tamamen çökmüş durumda. Öyle ki, onbinlerce yabancı işsiz kalmış ve Dubai’den ayrılıyormuş. Havalanında kaderlerine terk edilmiş binlerce araba görmek mümkün. Ama bazı yabancı kaynaklar 2012 de Emirliğin ekonomisinin ivme kazanacağını söylüyor. Çünkü uluslar arası şirketlerin yokluğundan faydalanan yerel yatırımcılar kafalarını göstermeye başlamışlar bile. Ama emlak alanında değil ticaret ve servis sektöründe. [b]İNGİLİZ KULÜPLERİNİN İSTİLASI[/b] Hangisine inanılır bilinmez ama Dubai, vur patlasın çal oynasın tam gaz eğlenmeye devam ediyor. Dünyanın en büyük otelleri, gece kulüpleri ard arda açılıyor burada… Zaten şu anda şehir İngiltere’nin en ünlü discolarının istilasına uğramış durumda. Lady Gaga’nın favori mekanı olan Cirque Du Soir kasım ortasında açılmış, sonra Embassy ve Yılbaşı gecesi huzurlara gelen Mahiki, Dubai gece hayatının yönünü değiştirmeye başlamış. Bunların en önemlisi ise Movida… Londra’da ‘Playboy cenneti ve ünlülerin mekanı’ olarak bilinen Movida’nın Dubai’deki açılışı, dünyaca ünlü isimlerin katılımı ile 25 ocakta gerçekleşti. Disko’nun Londra’daki ünlü müptelarını say say bitmez; Beyonce, Kate Moss, Paris Hilton, Prens William bunlardan sadece bir kaçı... Dubai Movida’da bu VİP müşteriler için özel bir kapı yapmışlar, içeri giren birkaç adımda masasına çörekleniyormuş. Pardon! Böyle kibar yerleri yazarken bile özümüze dönüp ağzımızı bozuyoruz işte. [b]105 BİN DOLARLIK HESABA İTİRAZ[/b] Gecce kulüpleri demişken burada bir hikaye anlattılar ki dudağım uçukladı. Dubai’nin en trendy mekanlarından biri olan Cavalli Club’ da arkadaşları ile doğum gününü kutlayan bir ‘garibana’ tam 105 bin dolarlık hesap kesmişler. Bizimki şokta tabi, yediği kazığı Twitter’da paylaşınca kulüp yöneticileri çok kızıp bir açıklama yapmışlar; “Be adam 25 şişe şampanya içmişsiniz, bir de 6 litrelik özel şişe açtırmışsın. Bu haline şükret bizde 50 bin- yüz bin dolara hesap denmez, dünyanın en pahalı şampanyasının şişesini 106 bin dolara açıyoruz zaten” Tabii tam bu cümlelerle değil. Açıklama, benim ağzıma düşünce, bu hale geliyor doğal olarak. *** [b]KİM KARDASHİAN'IN OTELİNE GİDER MİSİNİZ?[/b] Dubai deyince, otelleri es geçmek olmaz. Hemen hemen bütün büyük zincirlerin şubelerini barındıran kent, şimdi ‘fıstık gibi’ bir ünlü ismin oteline de ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Geçen ay Dubai’ye bir parfüm lansmanı için gelen Kim Kardashian çok yakında burada bir otel sahibi olmayı kafasına koymuş. Kardeşi ile birlikte her odası farklı dizayn edilmiş yeni bir otel konduracağı dedikoduları çalkalanıyor Dubai’de. *** Bu arada dünyaca ünlü şef Gordon Ramsay Dubai’ye bye bye diyormuş. Ünlü şef, 2001’de açılan ve Ramsay'nin uluslararası ilk restaurantı olan Verre’deki danışmanlık görevini bir basın açıklaması yaparak sona erdirmiş. Aç mı kalacak Dubaililer tam da Fransız yemeğine alışmaya başlamışken? Orasını zaman gösterir artık. [b]BURJ KHALİFA’NIN PABUCU DAMA MI ATILIYOR? [/b] Ben ne kadar hırlarsam hırlayayım, Dubai’deki gelişmenin önüne geçmek mümkün değil. Arap dünyasının bu şımarık çocuğu, şimdi de dünyanın en büyük binasına sahip olmaya hazırlanıyor. Malum bu unvan Suudi Arabistan’ın Cidde kentindeki Burj Khalifa’ya ait. Binayı 63 ay içinde Cidde’ye konduran ünlü Mimar Adrian Smith, şimdi de ondan daha büyük bir azman yapmak için kolları sıvamış. Kingdom Tower adını verdiği yeni bina, Burj Khalifa’dan 173 metre daha uzun olacakmış. Yani yaklaşık bin metre uzunluğunda bir zürafa… Otelin yapımını üstlenen Kingdom Holding bu iş için 1.2 milyar doları gözden çıkarmış. Biliyorum şimdi ; “Dubai’den hoşlanmadım diyorsun ama bütün bunlarını da ballandıra ballandıra anlatıyorsun, bu ne hamburger, bu ne diyet…” diyeceksiniz. Valla ben hoşlananlar için yazdım. Ne demiş şair ; “Ben kırmızı çayırlar, maviye boyanmış ağaçlar görmek istiyorum ama doğanın hayal gücü yok” Ben de böyle bir hayal gücünü seviyorum. Yapay adaya yapay mercan kayalıkları koymayı düşünen sivri zekaları değil. [b]BEYRUT BENİ ŞAİR YAPIYOR [/b] "Ey hüzünlü sehir Beyrut, Ey sevgililerin gözyaşı Beyrut" Samira Tawfik'in bu hüzünlü şarkısı bana hep 'her yolun Beyrut’a eşit uzaklıkta olduğu izlenimini' verir. O yüzden plastik Dubai’de fazla duramadım ve ‘hayallerim, aşkım ve ben’im şehrim Beyrut’a attım kapağı… Usta gezgin her gezdiği ülkeyi kendisi yeniden yaratırmış derler ama Beyrut’a dokunmaya imkan yok. Savaşta yok olan ama hala var olan bir şehir bu. Duvarlarında taşıdığı kurşun delikleri kadar benim de anılarımın izlerini taşıyan Beyrut… Savaşa ruhunu teslim etmeyen, eksik kalmış bir bulmacanın parçalarını yeniden yaratmaya çalışan, yangınlarının külleri üzerinde en büyük aşkımı yaşadığım şehir… *** Beyrut gerçekten zaman kavramı olmayan bir yer. Aynı saatlerde başka başka yüzyıllarda yaşayabiliyorsunuz. Örneğin bazı bölgeler sanki 22. Yüzyılın havasını solurken kimi yerler de onlara inat 19. yüzyılda kalmış. Ama hangi kesimden olursa olsun bölge halkı hem toplumsal hem de siyasi gelişmelere karşı olan ilgisini kaybetmemiş. Eh ne de olsa Ortadoğu’nun göbeğinde yaşıyorlar. [b]TATLISES OUT, AKALIN İN[/b] Bunun en somut örneği ünlü Siyonist şarkıcı Lara Fabian’ın şehirde vereceği konserde yaşanmış. Fabian’ın Beyrut’a gelmesine tepki gösteren İsrail karşıtı grupların protestoları öyle ses getirmiş ki, ünlü şarkıcı konserini iptal etmek zorunda kalmış… Ama iş ‘bizimkiler’e gelince onlara toz kondurmuyor ahali… Şarkıcılarımızın sadece gönüllerdeki sıralaması değişiyor. Geçen gelişimde her yerde İbrahim Tatlıses çalardı, imparator şimdi tahtını Demet Akalın’a kaptırmış görünüyor. Ayrıca sokaklarda aval aval dolaşırken “Fatmagül’ün suçu ne’ dizisinin korsan kasetlerinin ne kadar revaçta olduğunu görüp şaşırdım. [b]FETVA İLE FLÖRT EDEN KADIN [/b] Beyrut’ta çok ilginç bir gazeteci kadın da keşfettim. Keşfettim dediğime bakmayın aslında yine nal topladık. Müdürüm Selçuk Tepeli söylemeseydi haberim bile olmayacaktı. Meğer kadın yıllardır Ortadoğu’yu kasıp kavuruyormuş. Joumana Haddad, An Nahar gazetesinde yazıyor, televizyon şovları yapıyor ve yılda 4 kez Jasad adlı bir dergi çıkarıyor. Jasad, bütünüyle erotik bir dergi. Masturbasyon, eşcinsellik, fetişizm, çok eşlilik konularını işliyor ve çıplak Arap erkeklerinin fotoğraflarını basıyor. Ama sanmayın ki “12 yaşımda Marquis de Sade'ı okuyunca kendimi vaftiz olmuş hissettim”.diyen Joumana’nın tek derdi seks… Aslında Arap kadınlarının bayraktarlığını yapıyor, onları özgürlüğe davet ediyor ve hakları için ayaklanmaya çağırıyor. Hizbullah ve şeriat karşıtı programlar, konuşmalar yapıyor, makaleler yazıyor, kitaplar kaleme alıyor. Kısaca ateşle oynuyor Joumana Haddad. Zaten bu yüzden ondan ‘Fetva ile flört eden kadın’ diye bahsediyor New York Times. Anlayacağınız potansiyel bir dişi Salman Rüşdi. [b]LÜBNAN HALKINDAN FRANSA’YA AMBARGO[/b] Bu arada Fransız Meclisinden geçen Ermeni yasa tasarısı bizdeki kadar olmasa da burada da tepkilere neden oldu. Ülkede yaşayan 116 bin Ermeni’ye ve Meclisteki 6 Ermeni milletvekiline rağmen sokağın sesi bu karara karşı çıkıyor, tepki koyuyor. Zaten eski Fransız mandası olan Lübnan’da Fransızların etkisi giderek azalıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon da bu hafta Lübnan'ı ziyaret edip “Arap ülkelerinde yaşanan demokratik değişimi destekliyoruz” mesajı vermiş. Birleşmiş Milletler dedik de, burada Abdullah Gül’ün BM Genel Sekreterliğine getirilmesi konusunda yoğun bir talep var. Çünkü Lübnan’lılar Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’nun yeni lideri olduğuna inanıyor, bir Türk siyasetçisinin de BM’nin başına geçmesi halinde dünyada dengenin sağlanacağını düşünüyorlar. Biliyorum son bölümde biraz siyasi takıldım ama inanın Tayyip Bey’in buradaki etkisini görünce doğal olarak göğsüm kabardı. Ve son söz; Beyrut gerçekten anlatılmaz, yaşanır, hem de bir Türk vatandaşı olarak keyifle ve gururla yaşanır…